ATV ve A Haber ortak canlı yayınına katılan Erdoğan, 1 Kasım Pazar günü Türkiye'nin çok önemli bir seçim yaşayacağına dikkati çekti.
Ankara Cumhuriyet Başvavcılığının, 10 Ekim'de gerçekleştirilen terör saldırısına ilişkin açıklamasına değinen Erdoğan, açıklamada Diyarbakır ve Suruç'taki terör saldırılarıyla bu saldırının benzerlik taşıdığının belirtildiğini ifade ederek, "Bu işin dış güdümlü olduğu ki bu dış güdüm dediğimiz zaman bu bir yerde küresel bağlantı olduğunu da açıkça ifade ediyor" dedi.
KOZA-İPEK PATRONU NEDEN KAÇIYORSUN?
Cumhurbaşkanı Erdoğan, şöyle devam etti:
"Özellikle burada tabii dikkat edilirse daha önceki olaylarda hep DAİŞ üzerinden gitmek istediler. DAİŞ üzerinden gitmek suretiyle bölücü terör örgütü PKK'yı temize çıkarmak gibi bir durum söz konusu oldu ve bununla da bölücü terör örgütünün desteklemiş olduğu siyasi partiye bir imkan, ona oradan bir destek sağlama gibi bir yöntemi seçtiler. Malum Eş Başkanların zaman zaman 'Biz sırtımızı şu örgüte' veya 'Şu, şu, şu örgütlere dayıyoruz' diye çok açık net ifadeleri olmuştur. Belli dönemlerde bu ifadeler olurken ama öyle bir an da gelmiş ki işte bu kampanya olayı başladı. Biliyorsunuz bir Amerikalı şirket bu kampanyayı yürütüyor. Bu kampanyayı yürüten heyetle İstanbul'da, Bebek'te bir yerde malum Pensilvanya medyasıyla yine Türkiye'de malum 'amiral gemi' diye kendilerini tasnife tabi tutan ekibin temsilcileri bir araya gelmiş ve orada bir çalışma yaptılar. Bu çalışma medyaya da yansıdı. Bu çalışmada özellikle ortaya bir şey konuldu. 'Siz hiçbir zaman bölücü terör örgütüyle kendinizi birlikte göstermeyeceksiniz, PKK aleyhinde konuşacaksınız . PKK malum partinin aleyhinde konuşacak hatta gereğinde de bazı saldırılar olacak, saldırılardan da öte ölüm hadiseleri de olacak ve bunları da dolayısıyla kendilerine değil devlete veya iktidara mal etmenin gayreti içinde olacaksınız. Bir de yalanı sürekli kullanacaksınız. Eğer yalanı sürekli kullanırsanız o yalan daha sonra da doğru olarak kabul edilir'. Bunları da hakikaten attıkları iftiralarda ve sözlerindeki yalanlarda, mesela bir başka konuşup ertesi gün başka konuşmak suretiyle milletin bunlara inanır hale geldiğini de çoğu zaman gördük. Bunu özellikle Güneydoğu ve Doğu'da da bir çok çalışma kapsamında çok açık net tespit ediyoruz."
Başbakanlığı dönemi de dahil olmak üzere Doğu ve Güneydoğu'da yapılan yatırımların Avrupa Birliği'nin imkanlarıyla yapıldığı yönünde iddiaların ortaya atıldığını ve bu iddiaya da inananların bulunduğunu aktaran Erdoğan, AB'nin Türkiye'ye bu kapsamda vermiş olduğu 1 kuruş bile olmadığını söyledi.
Erdoğan, şöyle konuştu:
"Bunu bir defa benim Güneydoğulu, Doğulu kardeşlerimin bilmesi gerekir, ülkemin genelinin bilmesi gerekir. Bir defa Avrupa Birliği bu statüyü de değiştirmiştir. Avrupa Birliği geçmişte üye olan ülkelere bu tür destekler verirdi ama biz şu anda müzakereci ülkeyiz. Alabildiğimiz herhangi bir destek söz konusu değil. Böyle bir şey alamıyoruz zaten ama bunlarda yalan çok rahat konuşulduğu için bunları da böyle rahatlıkla konuşuyorlar. Tabii benim Anadolu'daki o tertemiz, pırıl pırıl Kürt kardeşim buna inanıyor. Oradaki yetkililerle görüştükleri zaman 'Ama siz Avrupa Birliğinden aldığınız paranın tamamını bile buraya harcamıyorsunuz, bir kısmını buraya harcıyorsunuz, diğer kısmını ise sizler yine devlette kullanıyorsunuz' gibi bu tür ifadelerle yaklaşıyor. Asla böyle bir şey söz konusu değil. Bunu Güneydoğulu, Doğulu Kürt kardeşlerime özellikle hatırlatmak isterim. Burada mesele şudur, bir defa Ankara Başsavcılığının açıklaması, 1 Kasım seçimlerinin ertelenmesine yönelik bir olaydır. Ertelenmesinden öte de bu ülkede demokratik bir krizin çıkmasını ortaya koymak... Bununla ilgili olarak atılan bu adımda da tabii bu yalan tutmadı."
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının açıklamasındaki "Çok sayıda elde edilen dijital materyallerin bugün itibarıyla yaklaşık yüzde 5'lik gibi çok az kısmı çözülebilmiştir" şeklindeki ifadelere de dikkati çeken Erdoğan, "Demek ki bunun daha fazlası ortaya çıktıkça, incelendikçe kim bilir daha nerelere ulaşılacak. Bir de tabii Ankara Garı'nın önündeki eylemin Diyarbakır ve Suruç'la da ilgili olduğu..." diye konuştu.
Olay öncesinde sosyal medyada paylaşılan mesajlar da bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, "Tweet atanlardan bir tanesinin babası Suruç'ta belediye başkan yardımcısı... Bunlar da işin nereden nereye vardığını göstermesi bakımından çok çok önemli. Silahlar aynı şekilde yine... Gaziantep'ten Ankara'ya bu işin gelmesi, taşınması ve bu merkezde yapılan operasyonlarda da kimlerin ortaya çıktığı malum. Benim biliyorsunuz bir tespitim var. O tespitim de şudur, ben terör örgütlerini ayırmıyorum. Bunların iyisi kötüsü yok. Ankara Garı'ndaki olay tamamıyla kolektif bir terör eylemidir. Bu kolektif terör eylemi de kendilerine göre farklı düşünüldü ama istedikleri gibi tecelli etmedi. Bunu da benim milletim şimdi tabii çok açık gördü" ifadelerini kullandı.
Olayda 102 vatandaşın hayatını kaybettiğini, yaralıların tedavilerinin sürdüğünü aktaran Erdoğan, ölenlerin yakınlarına başsağlığı, yaralılara şifa diledi. Erdoğan, "Temennim odur ki böyle bir kaosa fırsat verilmez. Bundan sonra bu tür arayışlarla demokrasi mücadelesi verilmez" dedi.
Saldırıya ilişkin olarak "PKK ile DAEŞ bağlantısı kuruluyor. Paralel yapıyla, PKK arasında ilişkiler kuruluyor. Bunlar aralarındaki ilişki ağından mı yan yana mı geliyorlar? Yoksa küresel bir aygıt tarafından mı yönlendiriliyorlar. Nasıl düşünüyorsunuz?" şeklindeki soru üzerine Erdoğan, "Şunu bir defa çok açık net söyleyeyim, her şeyden önce bir defa burada çıkar ilişkisi açık net ortada" dedi.
ANKARA'DAKİ SALDIRI KOLEKTİF EYLEM
- "TERÖRLE YARIŞ"
Vatandaşlardan terör örgütü tarafından haraç alındığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Mesela ben bu ara kanaat önderleriyle toplantılar yapıyorum. Bir kanaat önderi kardeşimiz Kürt, çıktı aynen şunu söyledi, 'Benden şu kadar para istediler..." Az para değil yani. 'Ben o parayı verdim' dedi. 'Vermek zorundayım çünkü hayatım' dedi. 'Aradan bir müddet geçti tekrar istediler, onu da verdim' dedi. Yani bu rakamlar 100 binin üzerinde rakamlar. Bazı esnaftan tutuyorlar mesela 30 bin lira haraç istiyorlar. Çok daha enteresanı mesela yine Güneydoğu'da tanınan, bilinen siyasette de geçmişi olan bir insan orada yatırım yapmış, yüzlerce orada Kürt vatandaşı çalıştırıyor..." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, yüksek kaliteli yol yapımı işinde çalışan 20 tane iş makinesi ve kamyonunun inşaatta çalışanların yalvarmalarına rağmen yakıldığını da belirterek, "Düşünebiliyor musunuz yani bunlar bu ülkede barıştan bahsediyorlar. Sizin barıştan bahsetmeye bir defa hakkınız var mı? Bu şekilde davrananların barış kavramını ağzına almaya hakları var mı? Bunlar Batı'ya geliyorlar barış, Doğu, Güneydoğu'ya gittikleri zaman orada da ne yazık ki tam manasıyla terörle yarış. Yaptıkları iş bu" dedi.
- İSTİKRAR VE GÜVEN
Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1 Kasım'da yapılacak seçimin Türkiye ve millet için hayırlara vesile olmasını dileyerek, şunları kaydetti:
"7 Haziran seçimlerinden sonra yaşananlar ortada. Bu yaşananlar içinde bir defa yönetimin ne tür ciddi sıkıntılar yaşadığını da gördük. Özellikle koalisyon olayının gerçekleşememesi ve bu koalisyon gerçekleşmediği halde daha sonra da çok farklı bir şekilde konuşulanların dışa vurulması bunlar tabii hoş şeyler, şık şeyler değildi. Temenni ederim ki bu seçimde böyle bir tablo değil artık millet iradesinin hakikaten istikrar ve güveni zedelemeyecek bir netice ortaya koymasıyla artık bu tür arayışların içine de girilmez."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanması kararına ilişkin, "Kayyum kararıyla ilgili ortaya konulan eylemleri görüyorsunuz. Peki daha önce bu yargı, bu ülkede bizim Silahlı Kuvvetlerimizden tutunuz da çok farklı gazete vesaire yazarları, çizerleri içeri attığı zaman bunların hiçbir sesi çıkıyor muydu? O zaman da yine bunca gazeteciler içeri atılmıştı. Aynı şekilde askerimize yaptıkları, subaylar vesaire 300'ü aşkın içeri atıldı ve 2-3 yıl yatanlar oldu bunların içerisinde" dedi.
Erdoğan, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
"Paralel yapı-PKK bağlantısı"na ilişkin bir soru üzerine Erdoğan, "Bunların artık dini hassasiyet diye bir şeyleri kalmadı. Bu çok çok gerilerde, geçmişte... Bunlar şimdi çıkarları, menfaatleri için her şeyi yaparlar. Ben oraya gönül vermiş olan kardeşlerime yine sesleniyorum: Bunların tabanı ibadet, ortası ticaret, tavanı ise ihanettir. Bu örgütün şu anda tanımı budur. Tabandaki saf insanlar, temiz insanlar hakikaten ibadetleriyle meşgul. Ama ortada o 'himmet' adı altında onların hepsini söğüşlüyorlar. O da ticaret yanları bunların. Tavanda da tamamıyla onları bütünleştirip ihaneti ortaya koyuyorlar. Demek ki ibadet, ticaret, ihanet. Bununla tanımlanabilir" diye konuştu.
Söz konusu yapının menfaatlerinin gereğini acımasızca yaptığını dile getiren Erdoğan, şunları söyledi:
"Artık bunlarda, yani bunlar işte dini kisve vesaire bunların hiçbiri kalmadı. Geçelim bunları. Şimdi bunların tek şeyi var. Örgüt bu. Ulusal güvenliğimizi tehdit eden legal görünüm altında illegal bir örgütlenmedir. Yaptıkları iş budur. Şu anda bakın Amerika'da biliyorsunuz bir hukuk bürosu Robert Amsterdam, çok ciddi verilere ulaşarak, dediler ki 'Bu böyle ulusal bazda bir örgüt değil, uluslararası adeta bir küresel ihanet şebekesi, küresel ihanet örgütü. Ve şimdi oradan yaklaşarak o büro, şimdi dava açıyor. 'Bugüne kadar almadığım tehditleri almaya başladım' diyor. Böyle bir durum var. Şimdi bu bir gerçeği ortaya koyuyor. Dağ ile şu anda bunların görüşmeleri var. Bu da yine yazılı medyada yer aldı. Bu görüşmeleri yapanlar orada 'Ne gibi adımları müşterek atabiliriz. Medya olarak bize ne gibi görevler düşer' bunların hepsini aralarında görev taksimi olarak yapıyorlar ve bahsettiğiniz gazeteler bunu sürdürüyorlar."
Erdoğan, Koza İpek Holding ve şirketlerine kayyum atanması kararını da şöyle değerlendirdi:
"Kayyum kararıyla ilgili ortaya konulan eylemleri görüyorsunuz. Peki daha önce bu yargı, bu ülkede bizim Silahlı Kuvvetlerimizden tutunuz da çok farklı gazete vesaire yazarları, çizerleri içeri attığı zaman bunların hiçbir sesi çıkıyor muydu? O zaman da yine bunca gazeteciler içeri atılmıştı. Aynı şekilde askerimize yaptıkları, subaylar vesaire 300'ü aşkın içeri atıldı ve 2-3 yıl yatanlar oldu bunların içerisinde. Şimdi iş döndü kendilerine geldi. Kendilerine gelince mesela bu işin patronu olan zat, Türkiye'de değil kaçtı, gitti. Bunların destek kıtası durumunda olan savcılar, hakimler de kaçtı gitti. Tamam burası hukuk devleti, niye kaçıp gidiyorsunuz? Kalın. 'Biz böyle bir şey yapmadık. Her şeyimiz sağlam' diyorsanız, kaçmanıza da gerek yok, adam gibi çıkar savunursunuz. Burası bir hukuk devleti. Bu hukuk devletinde de yargı gerekli olan çalışmayı yapacaktır. Şu anda tespitler, belgeler üzerinden yargı bir adım atıyor, bir karar veriyor. Bu kararı verince bunlar rahatsız oldular. Kimler şimdi oraya geliyor, bunlar da önemli. Kim, kimle iş tutuyor, bunu ortaya koyması bakımından önemli."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, MHP'nin ve HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş'ın grubu ziyaret ettiğine değinen Erdoğan, "Birkaç yıl öncesine gidelim. Bunların bir araya gelmesi düşünülebilir miydi? 'Okyanus ötesi' diye söylenen ifadeler, ana muhalefetin kullandığı ifadeler ve üçüncüsü yani PKK terör örgütüne sırtını dayayanın kullandığı, söylediği ifadeler, bunların bir araya gelebileceğini acaba hiç aklımıza getirir miydi? Hepsi bir araya geldi ve orada bir aradalar. Adeta 'Türkiye'de cezaevleri gazetecilerle, yazarlarla dolmuş' gibi de ifade kullanıyorlar. İnanın şu anda cezaevlerinde olan yazar çizerlerin sayısı hiçbir dönemde olmadığı kadar azdır" dedi.
- "BUNLAR, BU ÜLKEYİ BÖLMEK İSTEYEN İHANET ŞEBEKELERİDİR"
Erdoğan, Freedom House ve benzeri kuruluşların "100'e yakın gazetecinin hapiste olduğu"na ilişkin rapor yayımladığına yönelik bir soru üzerine, söz konusu kuruluşlara, Türkiye ziyaretlerinde Adalet Bakanlığı'ndan resmi rakamlar verdiklerini kaydederek, "Fakat bunlar, bu ülkeyi bölmek isteyen ihanet şebekeleridir. Bizim verdiğimiz rakamlara bunlar inanmazlar, 'İftira at, tutmasa iz bırakır' mantığıyla devam ederlerdi. Bir defa şu andaki olayda hiçbiri şunların, basın suçu değil. Cezaevinde olanlar da basın mensubu diye gösterilenler, bunlar da basın suçundan içeri girmiş değiller. Bunlar terör örgütleriyle iş tuttukları için ya silah yakalatmışlar ya herhangi bir insana silahlı olarak saldırıda bulunmuş, bundan dolayı içeri girmiş olanlardır. Bunları biz o gelenlere, özellikle o Freedom House'a filan onların hepsine verdik. Adalet Bakanlığımız hepsini verdi. Ama buna rağmen, onlar ısrarla 'Öyle değil böyle, tekrar yargılanma'... Ne demek ya? Senin ülkende böyle tekrar yargılanma var mı? Yok. Ama Türkiye'de onlar bizi yönetmeye kalkıyorlar. Türkiye'yi yönetemeyeceksiniz. Türkiye, bir hukuk devletidir ve bu hukuk devleti içerisinde ne varsa bunun gereğini de yargı yerine getirecek" diye konuştu.
Türkiye'de şu andaki tutuklu gazeteci sayısının 7 olduğunu açıklayan Erdoğan, bu kişilerin gazetecilik faaliyetinden değil, farklı faaliyetlerinden dolayı tutuklu olduğunu dile getirdi. Erdoğan, "Ellerinde basın kartı var, o basın kartıyla beraber de kendilerini o şekilde satıyorlar. Bunlar hakkındaki bütün yaygarayı koparanlar da buradan gelerek o yaygarayı koparıyorlar" ifadesini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, başbakanlık dönemi de dahil olmak üzere adalet ve içişleri bakanlıklarına "Fikir özgürlüğünden dolayı, fikrini açıkladığından dolayı kimseyi mahkum etmeyeceğiz" dediğini aktararak, şahsına, ailesine, çocuklarına yapılan hakaretlerin kimseye yapılmadığını ve bundan dolayı içeri alınan olmadığını belirtti.
Avukatlarına, hakaret sıfatı taşıyorsa kesinlikle davayı açmalarını söylediğini ifade eden Erdoğan, Almanya Başbakanı Angela Merkel'e saldırıda bulunulduğunu, kişinin 2 yıl 3 aya mahkum edildiğini kaydetti.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'deki okullarında Paralel Yapı'nın ABD bütçesinden kendisine para aktardığını belirterek, "Bunu da çok cüzi bazı rakamlar, senato veya kongre üyelerine kampanyalarda verdikleri desteklerle bunları yanlarına çekiyorlar. Bunlar da sayısal olarak çok büyük olmayabilir ama onların kongrede olsun senatoda olsun mücadelesini veren insanlar. Bu, ABD'de böyle bir şeyin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından önemli" dedi.
Erdoğan, A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Paralel Yapı'nın Türkiye'de devletin içerisine sızmış bir virüs gibi olduğunu dile getiren Erdoğan, "İstihbaratta da var, emniyet istihbarat, milli istihbarat, öbür tarafta emniyet teşkilatı, öbür tarafta Silahlı Kuvvetlerimiz, bütün bu yerlerin hepsinde bunlar var. Buralardan çok ciddi iletişim sağlamaya devam ediyorlar. Bakanlıkların içerisinde, hemen hemen hepsinde var. Bunları A'dan Z'ye temizlemek mümkün değil. Her şeyden önce bir defa 657 değiştirilmediği sürece bu iş çözülmez. 657, yani Memurun Muhakemat Kanunu değiştiği andan itibaren burada farklı bir sistem oturtulabilir" diye konuştu.
Erdoğan, gelişmiş ülkelerde işçi-memur ayrımı bulunmadığına değinerek, "Bir insan hakikaten hakkını verip çalışıyorsa, tabii ki orada tutunacaktır. Ama bir insan hakikaten ihanet içerisindeyse..." ifadelerini kullandı.
Paralel Yapı'ya karşı hukuk mücadelesinin ABD'de birçok konunun önünü açacağını belirten Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Oradaki devlet okullarında Paralel Yapı ciddi manada ABD bütçesinden kendisine para aktarıyor. Bunu da çok cüzi bazı rakamlar, senato veya kongre üyelerine kampanyalarda verdikleri desteklerle bunları yanlarına çekiyorlar. Bunlar da sayısal olarak çok büyük olmayabilir ama onların kongrede olsun senatoda olsun mücadelesini veren insanlar. Bu, ABD'de böyle bir şeyin nereden nereye geldiğini göstermesi bakımından önemli. Mesela bunların birçoğuna ABD'ye giriş müsaadesi yoktu. Ama son dönemlerde onlara bu giriş müsaadesi de verildi. Biz bununla ilgili, yetkili bütün mercilere iletiyoruz ama en sonunda artık hukuk mücadelesini başlatmak durumunda kaldık ve şimdi hukuk mücadelesi başladı. Bu hukuk mücadelesiyle de birçok şey çok açık net ortaya çıkacak. Ben bundan endişe etmiyorum. Çünkü bayağı bu işe iddialı girdik, sonuna kadar takipçisi olacağız. Bu hukuk mücadelesinde FBI konuyla işi sıkı tutuyor. Bu sıkı tutuşun bana göre bir neticesi olacak diye düşünüyorum."
- "SADECE DENİZDEN TOPLADIĞIMIZ MÜLTECİ SAYISI 60 BİNİ AŞMIŞ VAZİYETTE"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD Başkanı Barack Obama'nın G20 kapsamında Türkiye'ye geleceğine değinerek, Obama ile 2 hafta önce yaptıkları görüşmede, daha önceden gelme imkanı olursa Türkiye-ABD ilişkilerini, bölge sorunlarını ele alma imkanı olacağını söylediğini aktardı.
Viyana'da dar kapsamlı Türkiye, Rusya, ABD ve Suudi Arabistan dışişleri bakanlarının ve geniş kapsamlı 13'lü olarak bir araya gelip, Irak ve Suriye ile ilgili görüşmeler yaptıklarını anlatan Erdoğan, bu konuda en sıkıntılı ülkenin Türkiye olduğunu, mülteci akınının Türkiye'ye yöneldiğini söyledi. Erdoğan, "Avrupa biraz böyle sınıra dayanmaya başlayınca hemen rahatsız olmaya başladılar ve biliyorsunuz ciddi manada kıyamet kopardılar" dedi.
Erdoğan, Belçika seyahatinde yaptığı görüşmelerde Türkiye'nin yaptığının hiçbir ülkeyle kıyaslanamayacağını ve külfet paylaşımında Türkiye'nin yanında olmaları gerektiğini söylediklerini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Külfet paylaşımının tanımı önemli. Nelerin olabileceğini söyledik. Bizim şu anda 8 milyar dolar sadece kamplarda olanlara yaptığımız harcama. Bu sadece kamplarda. Kampların dışı var. Şu anda 300-400 bin, 500 bin hatta mülteci var. Bunun tabii meydana getirdiği travmayı incelediğimiz zaman, mültecilerle ilgili psikolojik boyutu var, bizimle ilgili sosyolojik, ekonomik boyutu var. Bütün bunlarla beraber bir de bu insanların buradaki yaşam koşulları çok çok önemli. Bu da ayrı bir sıkıntı. Biz tabii 'Vicdanen, insani olarak üzerimize düşeni yapalım' diyoruz. Yapalım da nereye kadar? Sadece denizden topladığımız mülteci sayısı, Sahil Güvenlik Komutanlığımızın 60 bini aşmış vaziyette. Bu denli gayretin, çalışmanın içerisindeyiz. Bunu başka ülkeler yapmıyor. 'Bırak ölsün. Buraya girmesin, gelmesin' diyor. 50 bin civarında insanı Edirne'den Avrupa'ya gitmekten geri çevirdik. Türkiye bu kadar hassas davranırken, biz tabii Avrupalı dostlarımızdan da bunu bekliyoruz. Yapmadıkları zaman, o zaman da yapmamız gereken neyse biz de onu yapacağız."
- "TÜRKİYE BÜTÜN FASILLARI AÇMAYA HAZIR"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, AB ile vize muafiyetiyle ilgili görüşmeleri yapalı 1,5-2 yıl olduğunu ve "2017'de uygulamaya girecek" diye Ankara'da imzaların atıldığını dile getirerek, "O süreç devam ediyordu ama şimdi bu yeni gelişmelerde vizenin kaldırılması olayını 1 yıl geri çekme gibi yani '2016 başına alırsanız isabetli olur' dedik. Şimdi o konuşuluyor ve bizim Belçika seyahatinde de bu konuda olumlu yaklaştıklarını gördüm" diye konuştu.
Türkiye'nin bütün fasılları açmaya hazır olduğunu belirten Erdoğan, AB Bakanlığı'nın olması gereken çalışmaları ilgili bakanlıklarla yaptığını, enerjiyle ilgili olan 15'inci fasılda çok mesafe alındığını, ancak AB'nin Nabucco konusunda üzerine düşeni yapmadığını söyledi.
Erdoğan, TANAP alternatifinin çıkması üzerine bunun konuşulduğuna ve yüzde 30 ortak olunduğuna değinerek, Türkiye'de de bin 800 kilometre uzunluğu bulunan bu hatta bütün çalışmaların yapıldığını, müteahhit firmaların belirlendiğini ve imzaların atıldığını hatırlattı.
Rusya ile Türk Akımı konusuna da olumlu bakıldığını ifade eden Erdoğan, "Olumlu baktık ama bu defa Rusya'nın Suriye'deki attığı adımlar, oradaki gelişmeler bizim bu kadar stratejik bir yatırımı gerçekleştirirken burada iki dost önemli ülke, aramızda üstelik ÜDİK gibi bir üst düzeyli irtibatı kuran bir stratejik ortaklığımız var, sen böyle bir stratejik ortağa kalkıp da 911 kilometre sınırı olan bir Suriye'nin yaptıkları karşısında ona destek verirsen, kusura bakma... Kaldı ki doğalgazda en büyük ihracatı yaptığın ülke biziz. Böyle bir durum olduğu zaman biz tabii buraya soru işaretini koyarız, koymak zorundayız ve ben kendisine de açıkça bunu söyledim" dedi.
- Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Suriye'de bir kurtuluş savaşı mücadelesi var. Oradaki ılımlı muhalifler bir kurtuluş savaşı mücadelesi veriyor. Onlar Suriye'nin şanlı direnişçileridir, kimse onlara terörist diyemez" dedi.
A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmeler yapan Erdoğan, "Putin ve Rusya ile ilişkileriniz iyiydi. Obama'yla da öyle. PYD konusunda tavırları, Rusya, Suriye konusundaki tavırları kafaları karıştırıyor. Temaslarınızda hangi aşamaya geldiniz?" sorusu üzerine Erdoğan, fikri bir çatışma olduğunu, bazılarının farklı yerlere taşıdığını, Türkiye'nin ise farklı yerlere taşınacak bir ülke olmadığını söyledi.
Bu farklı düşüncenin fiili bir duruma ulaşması gerektiğini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:
"Viyana görüşmelerinde, şu anda burada açıklamam doğru olmaz. Birçok şeyler var ki onlar da buna soru işaretini koyuyorlar. Çünkü 370 bin insanı katleden bir katilin savunucusu durumuna düşmek, onu kırmızı halıyla karşılamak bir defa uluslararası diplomaside pek de şık değil. Bunu Rusya Federasyonu aslında biliyor ama buna rağmen bunlar yapılıyor. Rusya'ya yaptırımlar uygulandığı dönemde bile biz dedik ki 'Bizim Rusya ile stratejik ortaklığımız var, biz yaptırımı uygulayamayız' ve uygulamadık. Aynen devam ettik. Aynı durum İran'da... İran şu anda 'Sonuna kadar ben Suriye'nin yanındayım'. Sen sonuna kadar yanındaysan, kusura bakma İran, biz de sonuna kadar Suriye yönetiminin karşısındayız, Suriye halkının yanındayız. Biz oradaki direnişçilerin, oradaki ılımlı muhalifin yanındayız ve yanında olmaya devam edeceğiz."
Terörle mücadelede de ilkeli duruşu sürdüreceklerini kaydeden Erdoğan, "Şunun tüm milletimizce bilinmesini isterim. Suriye'de bir kurtuluş savaşı mücadelesi var. Oradaki ılımlı muhalifler bir kurtuluş savaşı mücadelesi veriyor. Onlar Suriye'nin şanlı direnişçileridir, kimse onlara terörist diyemez" dedi.
Recep Tayyip Erdoğan, terörü ve teröristi en iyi bilenlerden olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
"Çünkü ülkemde biz 40 yıldır bunun mücadelesini veriyoruz. Aynı şekilde ülkemizde terörle mücadelede, teröristlerle mücadelede kimse bizden şunu beklemesin. 'Acaba bu operasyonlara ara verilecek mi'. Bakın pazar günü sonuç ne olursa olsun. Cumhurbaşkanı olarak bu görevde bulunduğum sürece, nasıl bir tablo çıkar pazar günü bilemem ama Cumhurbaşkanı olarak bu terörle mücadelede benim Anayasa amir hükümleri gereği belirlenmiş görevlerim var. Nedir o? Milletin birliği, beraberliği, bütünlüğüdür, devletin bekasıdır. Bunu sonuna kadar sürdürmekte, Silahlı Kuvvetlerimizle birlikte tüm güvenlik güçlerimizle birlikte kararlıyız. Hiç ara vermek falan filan yok. Ne zamana kadar. Benim Kürt kardeşlerim 'Tamam ben kepengimi esnaf olarak rahatlıkla açıyorum, beni kimse artık dağa şuraya buraya falan çağırmıyor, artık bizim araçlarımız yakılmıyor. 24 saat artık biz yollarımızda rahatlıkla gidiyoruz'. Bunları tespit ettiğimiz zaman, silahlar bırakıldığı, gömüldüğü zaman. Burada yaşamak istemeyenler de bu ülkeyi bırakıp gittikleri zaman, biz o zaman kalkar 'tamam' deriz."
Erdoğan, operasyonların devam edeceğini belirterek, terörle mücadelenin her zaman olduğunu ama bu tür operasyonlar boyutunda olmadığını kaydetti.
Silahlı Kuvvetlerin yaptığı hassas, insansız hava araçlarıyla yapılan tespitlere göre 2 bini aşkın teröristin öldürüldüğünü belirten Erdoğan, "Dağdakiler diyor ki, 'Kürt insanı öldürüldü'. Kürt insanı değil, terörist öldürüldü. Benim Kürt kardeşlerimle teröristleri birbirine karıştırmayalım. Kürt kardeşlerimin bu ülkeye olan sadakatini biliyorum. Teröristlerin de ülkemi bölme gayretlerini biliyorum. Şu anda 2 bini aşkın terörist öldürülmüştür. Hem içeride, hem dışarıda. Bu operasyonlar aynı kararlılıkla devam edecektir. Ama bizim de 200'e yakın şehidimiz vardır. Bu süreçte olanları söylüyorum. Bu kararlılıkla bu devam edecek. Bu şehitlerin hepsi bizim şehidimizdir" şeklinde konuştu.
- ÇÖZÜM SÜRECİ
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Önümüzdeki dönemde terörle mücadele bittikten sonra, sizin ifadenizle buzdolabına kaldırılan çözüm süreci nasıl bir aşamada olur" şeklindeki soruyu şöyle yanıtladı:
"O ifadeyi kullanırken bir şey daha söyledim. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi, aslında Çözüm Süreci'nin bir altıydı. Demokratik Açılım diye başladı, ondan sonra Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi diye devam ettik, daha sonra da Çözüm Süreci'yle bunu taçlandıralım istedik. Karşımızda bir muhatabımız olur diye inandık ama karşımızda bir muhatap yokmuş. Yoksa, o zaman demek ki muhatap olmadığına göre, bunu buzdolabına koymak lazım. Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi'yle yolumuza devam ederiz. Netice aldık, bitti, bittiyse, zaten mesele kalmadı demektir. O zaman da artık noktayı koymuş oluruz. Yani, virgüllere artık diyorum bir son verme noktası gelir. Bundan sonra da artık böyle bir grupla, grupçukla oturup da bu işleri konuşmaya gerek yok. Bundan sonra Çözüm Süreci'yle ilgili muhatabımız, bundan sonra millettir. Milletle bunu konuşur ve milletle de karara varırız".
- MERKEL'İN AĞIRLANDIĞI SALONDAKİ KOLTUKLAR
Almanya Başbakanı Angela Merkel geldiğinde görüştükleri salondaki koltukların çok tartışılmasının hatırlatılması üzerine Erdoğan, "Bu gördüğünüz koltuklar o zamanki insanların durumları neyse ona göre yapılmış. Hilal de bizim tarafımızdan üzerine ilave edilmemiştir, hilal vardır" dedi.
Mabeyin Köşkü'nün restorasyonunu yaptıklarını dile getiren Erdoğan, mekanın geçmişte kumarhane olarak da kullanıldığını, bunun da çok acı birşey olduğunu söyledi.
Erdoğan, külliyenin içindeki bölümlerin derneklere verildiğini, kendilerinin de buraları tamamen boşaltmak için hepsine bildirimler yaptıklarını, buradan çıkartılacaklarını kaydetti. Mekanı İstanbul'da Cumhurbaşkanlığı'nın bir külliyesi, merkezi haline getireceklerini, Ankara'da Beştepe'nin, İstanbul'da da Yıldız Sarayı ve külliyesi olacağını dile getiren Erdoğan, gelen misafirlerin otellerin yerine bu alanlarda kabul edileceğini anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Eğer malum siyasi partiye yönelik bu tür eylemler yapılırsa soru işaretini koyun. Bu kadar açık konuşuyorum. Çünkü o malum kampanyayı yürüten kişinin verdiği akıl da buydu" dedi.
Erdoğan, ATV ve A Haber canlı yayınında yaptığı açıklamada, Çankaya'da ilk yıl düzenlenen Cumhuriyet Bayramı kutlamalarının alelacele olduğunu, bu yıl için hazırlıkların yapıldığını anlattı.
Cumhurun başkanıyla buluştuğu bir yer için gereğinin yapılması gerektiğini ifade eden Erdoğan, 30 Ağustos'ta Silahlı Kuvvetleri, güvenlik güçlerini ön planda tutarak kutlamaları devam ettirdiklerini ancak bazı değişiklikler yapıldığını söyledi.
Erdoğan, 6-7 dakikalık bir film gösterisi yapıldığını, savunma sanayisini gösterdiklerini dile getirerek, şehitlere ithaf edilmek üzere Kur'an-ı Kerim tilavetiyle açılışının gerçekleştiğini kaydetti.
Hint Okyanusu'na varıncaya kadar bağlantılar yapıldığını, terörle mücadele yapan askerlerle bağlantı kurulduğunu anlatan Erdoğan, "Çok çok farklıydı. Temennim odur ki önümüzdeki yıl 30 Ağustos'ta bunu daha da zenginleştirerek, 29 Ekim kutlamalarını yine aynı şekilde daha da değiştirerek, daha geliştirerek... Hava soğuk olunca içeri alalım dedik. İki tane aynı tek binada iki ayrı yerimiz olacak. İki bin kişi falan alabilecek şekilde planladık" dedi.
Eksiklikleri külliye içerisinde telafi edeceklerini vurgulayan Erdoğan, "Büyük devlet olma bilincindeyseniz bunu yapacaksınız. Bir gün önce 81 vilayetten bini aşkın vatandaşımızı davet ettik. Muhtarlarla zaten her ay 4-5 kez bir araya geliyoruz. Hedefimiz inşallah 50 bin muhtarın tamamıyla Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde buluşacağız. 13 buluşma yaptık. Her buluşmada ortalama 400 muhtar geliyor. Hepsiyle beraber yemeğimizi yiyoruz, tek tek tokalaşıyorum. Ondan sonra hediyemizi veriyoruz. Onlar da bize hediyeler getiriyorlar. Gayet güzel bir zenginlik oluşuyor" diye konuştu.
Erdoğan, sadece bini aşkın vatandaşın yanında son 1-2 ay içerisinde hafızalarda kalan olaylarla ilgili kişilerin de davet edildiğini belirtti.
Beytüşşebap'taki hemşirenin de davet edildiğini anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"400 teröristin saldırdığı Beytüşşebap'ta, yanında ambulansın şoförü şehit oluyor, şah damarından fışkıran kan onun üzerine geliyor, kendisi yaralandığını zannediyor. Yanından, sağından solundan mermiler geçiyor. 22 yaşında, 3 yıl Beytüşşebap'ta görev yapıyor. Nedir onun oradaki ihaneti, herhangi bir şeyi? Size hizmete gelmiş. İnsaf edin. Kime hizmet ediyor. Benim Beytüşşebap'ta yaşayan Kürt kardeşlerime, vatandaşlarıma kızımız hizmete gelmiş. O hastaneye gelen hastaların her şeyiyle A'dan Z'ye onlar ilgileniyor. 'Bu ambulansın şoförünü şehit eden bu hainlere, bu alçaklara, bu canilere nasıl oluyor da benim Kürt kardeşim oy verir' diye kendi kendime soruyorum. Tüm ülkemdeki sadece Kürt kardeşlerime değil tüm vatandaşlarıma sesleniyorum. Böyle bir tablo var işte ortada. Bunu görmemiz lazım. Kaldı ki bu kızımız da Muş'lu, O da Kürt."
- SEÇİM GÜVENLİĞİ
Erdoğan, Hükümet'in seçim güvenliğine ilişkin A'dan Z'ye her türlü tedbiri aldığını belirtti. Silahlı Kuvvetler'in ciddi manada kuvvet kaydırması yaptığını aktaran Erdoğan, "Jandarma ha keza öyle, polisimiz öyle... Tabii içimizde ihanet şebekeleri yok mu? Var. O ayrı mesele. Bu kadar açık konuşuyorum" ifadelerini kullandı.
İçişleri Bakanı Selami Altınok ile bir görüşme yaptığını ve Altınok'un kendisine, terör eylemi hazırlığı içinde olan bir grubu yakaladıkları bilgisini verdiğini ifade eden Erdoğan, "Bakın, şimdiden söylüyorum, eğer malum siyasi partiye yönelik bu tür eylemler yapılırsa soru işaretini koyun. Bu kadar açık konuşuyorum. Çünkü o malum kampanyayı yürüten kişinin verdiği akıl da buydu. Yani, icabında kendi içinizde bu tür eylemleri yapacaksınız" dedi.
"Bu çok önemli bir uyarı. Seçim öncesi HDP, ben adını vereyim, benzeri bir saldırı gelirse soru işaretleri uyansın, diyorsunuz" şeklinde araya girilmesi üzerine Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
"O Benenson denilen kampanyayı yürüten ekip, -isim veriyorum şimdi- ve bunlar bu aklı verdiler. Bunların çünkü bize bilgileri de geldi. Çünkü biz bunları faş edelim ki onlar da kendilerine çekidüzen versinler. Burada çok açık, ben Kürt kardeşlerime sesleniyorum, 'Oyuna sahip çık'. Çünkü bizim için bu oy, namustur, şereftir. Öleceksek 1 kere ölelim ama buna sahip çıkalım. Buna sahip çıkalım ki bu tür insanların eline kalmasın. İşte 6-7 Ekim'de biliyorsunuz, sokağa kim çağırdı benim Kürt kardeşlerimi? Demirtaş çağırdı. 50'yi aşkın Kürt kardeşim öldü mü? Ölen kim? Kürt. Öldüren kim? O da Kürt. Yani Yasin Börü, 15 yaşında bir yavrumuz. Et dağıtıyordu. Bunu kalkıp da orada 5. kattan, 3. kattan neyse atmak suretiyle hem atıyorlar, ondan sonra da ölüp ölmediğine bakıp arabayla üstünden geçmeye çalışıyorlar. Böyle bir vicdansızlık olabilir mi? Bu gerçeği bir defa görmemiz lazım. Bunların düzeltilebilmesi için de çok kararlı bir adımı atmamız gerekiyor. Onun için pazar günü çok önemli. Adeta bu, bu ülkede yani özgürlük mücadelesinin kimler tarafından verildiğini göstermesi bakımından çok önemli."
- "OYUMUZU NEREYE VERECEĞİMİZİ ÇOK İYİ DÜŞÜNMEMİZ LAZIM"
"Kırılma noktası ifadesi kullanmıştınız" şeklindeki ifadesinin hatırlatılması üzerine ise Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kırılma noktasını şundan dolayı söylüyorum. Allah göstermesin, bunların buradaki herhangi bir yani güç devşirmeleri geleceğe yönelik bölgedeki sıkıntıları daha da artırır, bölgeye huzur getirmez. Bir örnek vereyim: Mesela bunların belediyelerinin olduğu yerler var. Belediyelerin olduğu yerlerde hizmete bakın. Medyasınız, araştırın, bakın. Bir yerel hizmet burada veriliyor mu, verilmiyor mu? Verilmediğini göreceksiniz. Vermezler. Bu hendekler açılıyor değil mi? Bir belediye iş makinesiyle bu hendekleri açar mı? Hendek ne için açılır? Kanalizasyon için açılır. Hendek ne için açılır, orada kalkıp da içme suyu yapacaksan onun için açılır. Bunlar zaten büyükşehirlere içme suyu getirme gibi bir dertleri yok. Mesela Van'a, Başbakanım, ben içme suyu getirdim. Çünkü Van Belediyesi oraya içme suyu getirmiyordu. Bakın Hakkari'ye, ilçe belediyelerine, Cizre'ye bakın, Silopi'ye bakın, bütün bu belediyenin iş makinelerini bu işler için kullandılar. Benim o bölgedeki Kürt kardeşim kalkıyor buna karşı sessiz kalıyor. Zaten bir kısmı da oraları terk ediyor. Hendekleri iş makineleriyle açıyor mu? Ondan sonra tabii icabında güvenlik kuvvetleri onlara el koyuyor. Bunlar kalkıyor bu sefer o hendekleri kapatmak için ihale açıyorlar. İhale açmak suretiyle oradan gelen parayı da yine kime veriyor? O malum yapıya veriyor. Çünkü onlar müşterek çalışıyorlar. Bu tabii böyle gitmez. Onun için de 1 Kasım aynı zamanda istikrarın oylanmasıdır. Eğer istikrar istiyorsak, güven istiyorsak, oyumuzu nereye vereceğimizi çok iyi düşünmemiz lazım."
- "İÇ SAVAŞLA MİLLETİ ÜRKÜTMEK İSTİYORLAR"
Gazeteci Melih Altınok'un, "Muhalefetten şunu duyuyoruz, 'Eğer istenilen sonuç çıkmazsa iç savaş çıkar, çatışma ortamı gelir, kan gövdeyi götürür. Bunu gazeteciler, siyasetçiler kullanıyor" şeklindeki ifadesi üzerine Erdoğan, şöyle dedi:
"Melih bey, bunu hangi siyasetçinin kullandığı önemli. Nerede iç savaş geliyor? Bununla bu milleti ürkütmek istiyorlar. Ne iç savaşı? Eğer buna cesaret eden varsa, ortaya çıkar ama gereken cevabı da alır. Biz ta ne zamandan beri bir şey söyledik, biz kefenimizi giyerek yola çıktık. Ben tüm güvenlik güçlerime bu konuda inanıyorum. Silahlı Kuvvetlerime inanıyorum. Bunlar böyle bir yola mı tevessül edecekler. Bedelini çok ağır öderler. Biz, bu ülkeyi, atalarımızdan devralırken bu atalarımız o Çanakkale'deki kurtuluş mücadelesini veren atalarımızdır ama oraya gelen Kürt kardeşlerim de bunlar gibi düşünenler değildi. Onlar, gerçek manada Selahaddin Eyyubi'nin torunlarıydı ama bunların Selahaddin Eyyubi'yle de yakından uzaktan alakası yok. Bunlar zaten vatan, millet, inanç, din, böyle bir şey de bunlarda yok. Son zamanlarda bakıyorsunuz böyle 'cici çocuk' anlamına malum medya da desteklemek suretiyle bunlara programlar yaptırıyorlar. Bazen saz veriyorlar, bazen caz veriyorlar, bu tür şeylerle ortaya bir şeyler koymak istiyorlar. Gerçekçi olacağız. 50 tane vatandaş orada öldürülüyor, faili ortada, hala birileri diyor ki nereden kaynaklandı bu? Nereden kaynaklandığı belli. Bizim mücadelemiz, çok açık net söylüyorum, benim Kürt kardeşimle değil ki? Bizim mücadelemiz terörle, teröristle. Kalkıyor oradan 'Kürt insanı öldürüldü' diyor. Bir defa dürüst ol. Sizde zaten dürüstlük semtinize uğramış değil de. Kandil'den kalkıp da ahkam kesme. Oradan kalkıyorsun 'Erdoğan bu işin failidir, bilmem nesidir?' Onun vatandaşım kararını verir, sen kimsin? Haddini bil. Siz silahınızla, her şeyinizle beraber durmadan katliam peşindesiniz. Yaptığınız iş bu. Katliam yapacak canlı bombalar üretiyorsunuz. Yaptığınız iş bu. İşte bakın bugün gene bu akşam, Suriye tarafına kaçarken yakalananlar var, canlı bomba. Üzerlerinde 7 kilo TNT. Bunlarla beraber yakalandılar."
Bu konuyu yakından takip ettiğini aktaran Erdoğan, "Ben bir defa şunu tekrar şu seçim öncesinde açıkça, net söylüyorum. Benim Kürt vatandaşımla, Kürt kardeşimle teröristi bir defa yan yana getirmeyin. Terörist başka bir şey, bunlar haindir, alçaktır ihanet içindedir, bu vatanı parçalamak isteyen şebekelerdir, örgütlerdir ama benim Kürt kardeşlerim ayrıdır. Dolayısıyla bunların tabii tek besin kaynağı var, kandır, kaostur. Bunları da gayet iyi bilmemiz lazım. Buna göre de adımımızı inşallah, demokratik bir zeminde, demokratik ortamda atmamız lazım" ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Milli iradeye herkes saygı gösterecek. Seçim yapılacak, sandıktan çıkan netice diyeceğiz ki bu milletin iradesidir. Milletin iradesine hep birlikte saygı duyalım" dedi.
A Haber ve ATV ortak yayınında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Erdoğan, "Türkiye'nin 13 yıllık hızlı dönemi geride kaldı. Yeni dönemde neleri sorun olarak görüyorsunuz?" sorusu üzerine, eğitim konusunda özellikle fiziki altyapı çalışmalarının devam ettiğini, dershanelerle ilgili olayın çözüldüğünü, İstanbul'daki servisçilerin plaka sorunu olduğunu, bu konuyla ilgili İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ile görüştüklerini ve UKOME üzerinden çalışma yapıldığını anlattı.
Türkiye'deki havalimanı sayısının 26'dan 55'e çıktığını, bu yatırımların vatandaşa ulaşım noktasında ciddi bir rahatlama getirdiğini, 79 yılda 6 bin 100 kilometre bölünmüş yol yapılırken, Başbakanlığı döneminde bu yollara 17 bin 900 kilometre ilave yapıldığını ifade eden Erdoğan, Marmaray'dan sonra Türkiye'nin sınıf atladığını kaydetti.
Avrasya Tüneli'nin de önümüzdeki yıl açılacağını, Yavuz Sultan Selim Köprüsü'nün inşasının hızla devam ettiğini, bağlantı yollarıyla birlikte Asya ve Avrupa 3. havalimanıyla bütünleşeceğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, 3. havalimanının kredi anlaşmasının da imzalandığını anımsattı.
Erdoğan, " 'Bunun kredisi nerede?' diyenler gördü. Devlet, özel sektör bankaları, herkes birlikte imza koydu. Bu şekilde şu anda daha da süratle devam edecek. 3. havalimanının açılışı, Türkiye'nin dünyadaki konumunu çok daha farklı hale getirecek. Zannediyorum 2018'in ilk çeyreğinde ilk etabı bitmiş olacak. 6 pist 114 körük olacak, bunların bazılarına çift yanaşma imkanı verilerek körük sayısı 140'a çıkacak" diye konuştu.
3. havalimanı açıldığında yıllık yolcu kapasitesi 90 milyon, tamamı açıldığında 150 milyona ulaşacağını, hatta 200 milyona çıkarma imkanı olacağını belirten Erdoğan, bunun turizmde Türkiye'nin nereye geleceğini gösterdiğini, bu nedenle İstanbul'un özellikle bu konudaki altyapısının süratle hazırlanmasının önemini vurguladı.
Körfez Geçiş Projesi'ne de değinen Erdoğan, İstanbul-İzmir yolunun 2,5 saate ineceğini, Kanal İstanbul Projesi'nin devam ettiğini, boğazların çevre tehdidinden büyük ölçüde kurtarılmış olacağını aktardı.
- 1 KASIM
1 Kasım Pazar günü yapılacak seçimlerden nasıl bir sonuç temenni ettiğinin sorulması üzerine Erdoğan, şunları söyledi:
"Vatandaşımdan özellikle isteğim şudur; Biz tek millet olmalıyız ama bu tek millet kavramının içinde bu ülkenin değerlerine saygı duymayanların yaklaşımları yok. Tek millet değimiz zaman Türk'ü, Kürt'ü, Laz'ı, Boşnak'ı, Roman'ı, Arnavut'u, Gürcü'sü hepsi bunun içinde, 78 milyonun tamamı. Tek millet budur. Yaklaşımımız bu. İkincisi tek bayrak. Bizim bayrağımız belli. Rengi şehidimizin kanı, hilal bağımsızlığımızın ifadesi, yıldız şehidimizin sembolü. Bunun dışında bir bayrak tanımıyoruz ama 'bu ülkede bizim bayrakla derdimiz yok' diyenler kendileri. Affedersiniz o malum teröristlerin cenazelerinde tabutların üzerine serdikleri paçavra belli. Nasıl bir bayrak oraya koydukları ortada. Onun için de kalkıp bu ülkede aydın geçinen karanlıklar var. Bu oyuna da gelmeyelim, burada dikkatli olmaya mecburuz. 100 tane aydın çıkmış ve onlar bize karşı saldırıya geçiyor. Sen oradan 100 tane çıkarsan, 500 tane de onun karşısında aydın çıkar ve nitekim onlar da gerekli cevabı verdi. Az önce saydığım o milletin vatanıdır. Siz burada gelip de operasyon yapamazsınız. 'Şurası benim'. Adam ne diyor? 'Amed'. Ne demek Amed? Türkiye Cumhuriyeti'nin tamamı 7 siyasi bölge olarak bugüne kadar böyle gelmiş. O bölge, bilmem ne bölge... Yeni operasyonlar yapamazsınız, yaptırmayız. Bu tür hesabın içinde başkaları da oldu, gereken cevabı hep aldılar ama biz buna müsaade etmeyeceğiz. Neymiş o paralel devlet, bilmem ne devleti... Yok böyle bir şey. Biz bu paralel devlet yapılanmasına falan müsaade etmeyiz. Devletin içinde devlet, müsaade etmeyiz. Onun için bizim rabiamız budur diyorum; Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet. Milli iradeye herkes saygı gösterecek. Yarın seçim yapılacak, sandıktan çıkan netice diyeceğiz ki bu milletin iradesidir. Milletin iradesine hep birlikte saygı duyalım. Ülkemizi muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarmak için 2023 hedefimizi, 2053, 2071'i unutmayalım. Biz böyle bir hedefe odaklanmalıyız."
- SANDIK GÜVENLİĞİ
Sandık güvenliğine ilişkin soru üzerine ise Recep Tayyip Erdoğan, bu konuda yürütülen soruşturmaların bulunduğunu aktararak, şöyle devam etti:
"Yani bu diyelim ki herhangi bir ölü ve o sandıkta malum partiden başka kimseye oy çıkmaması ve full çıkması, halbuki orada o kadar insan da yok ama onların yerine de oradaki malum yapı oyları kullanmış. Böyle yüzlerce sandık ne yazık ki böyle bir tabloyla Güneydoğu'da bizlere bir netice verdi. Tabii şu anda devlet bu konuyla ilgili tedbirlerini alıyor. Vatandaş da buna sahip çıkması lazım. Siyasi partilerin sahip çıkması lazım. Ben açık söyleyeceğim sadece iktidar partisiyle malum partinin ikisinin ortada olduğu bir siyaset zemini olmaz. Diğer, ana muhalefet de diğer parti de buralarda sandıklara yani elemanını vermesi lazım sahip çıkması lazım. Bütün siyasi partilerin sahip çıkması lazım. Bütün siyasi partiler sandık kurullarını, üyelerini vermemiş olursa o zaman tabii ki o malum parti kalkar sandıkları kendisi istediği gibi yönlendirir istediği gibi oralarda adeta bir işgal sürdürür. Buna fırsat vermemek gerekir. Bundan sonra da oradan gelen neticeler niye böyle geldi deme hakkımız da yok. AGİT magit, bunların böyle bir derdi de yok. Onlar kalkar sadece şunu söyler, 'Filanca siyasi parti televizyonları bu kadar fazla kullanıyor, 'Bunlar gazetelerde şu kadar fazla yer alıyor' filan falan... Tamam da cebren yapılan bu uygulamaları niye rapora yazmıyorsun? Bunlar niye yok?"
- CAMİLERDE OY KULLANMA
Yurt dışından seçime katılımın 2-3 gün öncesine kadar 1 milyon 230 bin civarında olduğunu aktaran Erdoğan, bunun iyi bir oran olduğunu, daha da artabileceğini belirterek, şöyle konuştu:
"Yüksek Seçim Kurulunun aslında atması gereken bir adım vardı. Bu adım atılmış olsaydı daha da yükselebilirdi. Sadece büyükelçilikler, başkonsolosluklar vasıtasıyla değil, mesela Diyanet'in camileri var. Türkiye'de bile geçmişte camilerde biz oy kullanırdık. Şimdi orada da yani okul vesaire bu tür imkanlar olmadığına göre, bu camilerde oy kullanma şansı verilebilseydi, uygun camiler noktasında söylüyorum o zaman 4 saat 5 saat mesafeden oy kullanmaya vatandaş gelmeyecekti. Kuyruklarda da saatlerce beklemeyecekti. İcabında 7 saat, 8 saat, 10 saat bir oy kullanmak için zaman kaybeden insan oluyor. Bunu duyanlar da ne yapıyor? Gelmiyor. Yani 'ben bu kadar bekleyemem' diyor ve gelmiyor ama bu camiler devreye sokulmuş olsaydı o zaman belki yarım saat, 1 saat mesafeden gidecekti. Hem böyle bekleme de olmayacaktı oyunu kullanma imkanı olacaktı. Sandık noktasında sandık sayılarını da artıracaksın. Olay bu kadar basitti ama bunu yapamadık. Temenni ederim ki bundan sonraki seçimlerde ilk seçimlerde çok daha azdı, ikincide biraz daha toparlandı bu iş, şimdi daha da toparlanmış oldu, bundan sonraki seçimde inşallah bu cami olayını dikkate almak suretiyle buralarda da bir oy kullanma şansı doğarsa, buna bir fırsat verilirse o zaman kesinlikle ben bu oranın yüzde 60'ın, 70'in üzerine çıkacağına inanıyorum."