İşte Erdoğan konuşmasından satırbaşları:
Hukuku egemen kılmamız hakkı egemen kılmamız anlamına gelir. İnandığımız yolda da samimi bir şekilde yürümemiz lazım. Adalet ilk insan ile birlikte gündemimize giren insanlığın her döneminde üzerinde en çok durulan tartışılan söz söylenen talep edilen ihtiyaçtır. Bir çok spekülasyonlar olur ama geneli itibari ile Hazreti Ömer'e söylenen 'Adalet mülkün esasıdır' hükmü buradan geliyor. Çok önemli adalet. Onun için adaletin ikame edilmediği bir yerde ne kalkınmadan bahsedebilirsiniz ne insanın huzur saadetinden ne de devlet olma bilincinden bahsedebilirsiniz. Adalet yoksa devlet yoktur bu kadar basit. İslam'ın ilk yıllarında zulümden kaçan insanlar nereye gitmiş kime sığınmışlardır? Necaşi'ye sığındıklarını görüyoruz. Müslüman değildi kendisi ama adaletli bir hükümdardı. Peygamber Efendimiz onun adaletini duyduğu için ona inanıyor ve güveniyordu o yüzden oraya gönderdi.
İSRAİL DÜNYAYI TEHKİLEYE ATAN POLİTİKA İZLİYOR
İsrail oysa bugün Müslümanlara zulmediyor. İsrail'in Kudüs'te yaptığı uygulamaları şiddetle kınadığımı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Nitekim dünkü MGK'da da bununla ilgili kararımızı aldık ve basın açıklamasına da ekledik. Filistin'lilere yönelik cinayet, baskı ve zulmüne her gün yenisini ekleyen İsrail bölge ile birlikte tüm dünyayı tehdit eden bir politika izliyor. Tüm dünyayı özellikle de İslam ülkelerini İsrail'e karşı mücadeleye geçmeye zorluyor. Tekrar hatırlatıyorum. Osmanlı Devleti İspanya'da zulme uğrayan her inançtan insana kucak açarken o topraklarda kalan Müslümanlar zulme maruz kalıyordu. Kanuni Sultan Süleyman Han 'Meyve dalına konsa bir karınca vebali olur mu karıncayı kırınca' diye sorunca Ebu Suud kendisine 'Yarın hak divanın kurunca, Kanuni'den hakkın alır karınca' diye cevap vermişti.
İÇLERİNDE BİR TANE MÜSLÜMAN ÜLKE YOK
Bugün dünyada yeniden bu anlayışı yaşatarak göstermemiz gerekiyor. Bugün de dünya düzenine yönelik ilk ve en önemli çıkışı hamdolsun millet olarak biz yaptık. Dikkat ederseniz en geçerli eleştiriler adalet kavramı üzerinden yöneltiliyor tüm dünyaya. Suriye'de yaşananlar büyük bir adaletsizlik değil midir? 370 bin kaybedilmiş can. 5 milyonu ülke dışında 7 milyonu ülke içinde yerinden olmuş 12 milyon insan olarak önümüzde duruyor. BM başta olmak üzere uluslararası kuruluşların mevcut yapıların eleştirilerimize yönelik küresel ölçekte adaletsizlikler vardır. Dünya 5'ten büyüktür derken bu itirazını yükseltirken bu adaletsizliğe karşı bir isyanımı kullandım aslında. Dünyadaki 200'e yakın ülkeyi siz kalkıpta 5 ülkekeden bir tanesinin iki dudağı arasına mahkum edemezsiniz. Bu birinci dünya savaşının şartları olabilir ama bugün o şartlar yok. Her şey güncellenirken bunun da güncellenmesi gerekir. Burada kaç üye var? 5 daimi bunun yanında 10 geçici üye var bunu 20'ye çıkar dönerli sistemle 1-2 yıl hepsi daimi üye hüviyetine sahip olsun. Arka arkaya gelsinler. Ama burada bir şeye dikkat edelim tüm kıtaların bunun içinde temsilcisi olsun tüm dinlerin temsilcisi olsun. Dolayısıyla hiç bir ülke benim temsilcim yok demesin. Şu anda bu 5 temsilci içinde bi tane halkı müslüman olan ülke yok. Dünyadaki tüm kıtalar şu an temsil edilmiyor. Böyle adalet olur mu?
BUNU BİRİLERİNİN SÖYLEMESİ LAZIM
Bunun adil bir şekilde düzenlenmesi gerekiyor. Ama bunu çok fazla söylersen seninle ilgili de iyi düşünmezler. Tamam da bunu bu fakir söylemeyecek başkaıs söylemeyecek peki bunu kim söyleyecek? Bunu birilerinin söylemesi lazım. Kur'anı Kerim 'Allah'u teala iyilği, akrabaya yardımı, akrabaya ziyareti emreder' diyor. Adaletle zulüm bir arada olmaz.
YILLAR SONRA İLK KEZ AÇIKLADI
Cezaevinden yeni çıkmışım dedim ki partimizi kurarken bir kamuoyu araştırması yapalım bilimsel olsun ve 42 bin denek üzerinde bir kamuoyu araştırması yaptık. Orada hem parti adını sorduk. Kurucuların arasında kimler olsun logo olarak nasıl bir amblem ve buna benzer sorular. Orada bir soru çok önemliydi bir parti kurmaya ihtiyaç var mı? Oradan aldığımız cevaplarla partimizi kurduk. Adalet ve Kalkınma oradan geldi. Kurucu isimleri oradan geldi ve bir havuz oluştu onunla adım attık. Orada milli irade vardı. En geniş anlamda milli iradenin tecessüs ettiği böyle bir yapı 16 ayda bizi iktidara getirdi. Bizim zaten asıl olan anlayışımız nedir en geniş manada 'İşlerinize istişare ediniz' bunu yaptığınızda mahçup olmazsınız mağlup da olmazsınız. Bunu yaptık ne mahçup ne mağlup olduk. Bu süreç içinde de alınan neticeler ortada. Hazreti Mevlana adaleti çok enteresan bir nimeti yerine koymak olarak ifade ediyor zulmü ise konmaması gereken yere koymakla ifade ediyor. Elbette bir mesajın ki bu mesaj çok önemli en büyük muhatabı adaleti tesis etmekle yükümlü sizlersiniz hukuk insanları. Bu çok önemli. Biz emri haktan almalıyız. Haktan başka hiç bir yerden asla! İradesine ipotek koyduranlardan adalet beklemeyiniz. Hakka teslim olan kula kul olmayan zaten hiç bir şeyden çekinmez ve atacağı adımı vereceği kararı savunacağı davayı da buna göre savunur. Ülkemizin yakın tarihinde adalet konusunda çok ciddi sıkıntılar yaşadığımız çalkantılı dönemler geçirdiğimiz bir gerçektir.
O GÜNLERİ ESEFLE HATIRLIYORUZ
İstiklal mahkemelerinin kararları hala tartışma konusudur. 1960 darbesi en büyük darbeyi adalete vurmuştur. Yassı Ada mahkemeleri öyle derin yaralar açmıştır ki bugün dahi şehit Abdülhamit, Şehit Başbakan Adnan Menderes'i anarken insanlarımızın gözleri dolmaktadır. Bir sağdan bir soldan yapılan idamlar daha dün gibi hafızalardadır. Temsilcilerin brifinglerde gösterilerdeki görüntüleri hala esefle hatırlıyoruz.
ÇÖKERTECEĞİZ LAMICİMİ YOK
Karşımızdaki yapı ne kadar alçak olursa olsun biz mücadelemizi hukuk içinde yürütmeye mecburuz. Bu ülke yol geçen hanı değildir. Bu yapı içinde ne kadar kişi varsa hepsi hesap verecek cezasını alacak. Aynı yapının her alanda faaliyet gösteren elemanları için de geçerlidir. Ya bir insan sen savcısın, hakimsin, hukukçusun nasıl oluyor da bu iradeyi hakka ters bir iradeye teslim ediyorsun? Niye kaçtın hadi sen savcıydın niye kaçtın niye burada değilsin hakkını savun kaçma! O da ne durumda olduğnu çok iyi biliyor da onun için kaçtı. Bunların hiç biri kendilerini bekleyen akibetten kurtulamacaklardır. Legal görünüm altında illegal tehdit oluşturan bu yapıyı er yada geç çökerteceğiz. Bunun hiç lamı cimi yok.
BU SORUYA CEVAP BULMAMIZ LAZIM
Siyasetçiler siyasi konumlarda bulunanlar toplum tarafından sürekli denetlendikleri için yaptıklarının hesabını kısa sürede millete veriyorlar. TBMM açılalı 95 yıl oldu. 1 Kasım'da yeni seçim yapacağız. Bu 3,5 yılda siyasi ve siyasetçilerin millete gittikleri anlamına gelir. Adalet sisteminde görev yapanların ibrası nasıl olacak bu soruya bir cevap bulmamız lazım. Hakim, savcı ve avukatların görev alanlarını şekillendirilen mevzuat belirliyor. Buna uygun denetim mekanizmaları da mutlaka vardır. Ama asıl denetimi yapacak olan bu kişilerin vicdanlarıdır.