İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından Paralel Yapı'ya ilişkin hazırlanan 1453 sayfalık iddianamede, 17 ve 25 Aralık darbe girişimlerinin, gücünü anayasadan değil, FETÖ imamlarından alan hâkim ve savcılarla işbirliği içinde yapıldığı belirtildi. Bu nedenle bu darbe girişimine "Kamudaki beyaz yakalıların darbesi" denildi. Paralel hâkim ve savcılarla ilgili soruşturmaları, yasa gereği HSYK'nın yürüttüğünü belirten savcılık, Fetullah Gülen ve yardımcısı Sinan Dursun ile eski emniyet müdürleri Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Hamza Tosun, Yasin Topçu'nun da aralarında bulunduğu 67 kişinin darbe teşebbüsü suçundan ağırlaştırılmış müebbet, 2 kişinin ise örgüt üyeliğinden 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi.
FETÖ, HIRİSTİYAN TARİKATLAR GİBİ
GİRİŞİMİN RÖNTGENİNİ ÇEKTİ
25 Aralık darbe girişimine ilişkin soruşturmayı tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Vekili İsmail Uçar, 69 kişi hakkında hazırladığı iddianamesinde, Paralel darbe girişiminin anatomisini çıkardı. Uçar, Emniyet Müdürü Hamza Tosun'un 17 Aralık 2013 tarihinde Gülen'in yardımcısı Sinan Dursun ile telefon görüşmesi yaptığını, bu görüşme ile ABD'den verilen emir üzerine apar topar Türkiye'nin dev projelerini hedef alan 25 Aralık operasyonuna başlandığını vurguladı. Dönemin Başsavcı Vekili Zekeriya Öz ile Savcı Celal Kara tarafından başlatılan 17 Aralık operasyonunun ardından Savcı Muammer Akkaş'ın 25 Aralık operasyonunu yürüttüğü anımsatılan iddianamede, darbe veya darbeye teşebbüs suçlarının daha önce de askerler tarafından birçok kez işlendiği dile getirilerek "Bu darbe, görevlerini kötüye kullanan, gücünü anayasadan değil de terör örgütünün imamlarından alan hâkim ve savcılarla işbirliği halinde yapılırsa, buna kamudaki beyaz yakalıların darbesi diyebiliriz" denildi. İddianameye şöyle devam edildi:
"Hükümeti ortadan kaldırma suçu ancak örgütlü olarak işlenebilir. Bu da ya kurulmuş bir örgütün faaliyeti kapsamında ya mevcut bir gücün suç örgütüne dönüşmesiyle veya meşru gücün içinde hukuka aykırı ayrı bir yapılanmaya gidilmesi suretiyle olabilir.
Daha ihaleleri bile bitmemiş soruşturmayı apar topar operasyonel boyuta getirdiler.
İstedikleri kararları çıkartabilecekleri hâkimleri ayarladılar. Savcı Muammer Akkaş gece vakti bile dinleme talep ediyordu.
Hâkimlerin nöbet çizelgesini istedikleri gibi düzenliyorlardı. Gece çıkarılan bazı mahkeme kararlarını, sanki gündüz çıkarılmış gibi imzalatıyorlardı.
Soruşturmalarını bağlı oldukları başsavcıdan gizlediler.
17 Aralık'ın başındaki Başsavcı Vekili Zekeriya Öz'ün işadamlarına şantaj ve menfaat sağlayan ilişkileri ortaya çıktı. Açığa alınınca da hesap vermek yerine yurtdışına kaçtı.
Devlet görevlilerini yasadışı dinledikleri gibi; içeriği hiçbir suç teşkil etmeyen, özel görüşmeleri algı oluşturmak amacıyla soruşturma evrakına koydular.
Görev yerleri değiştirilince emniyetin bilgisayarlardaki verileri özel wipe (silme) programı ile imha ettiler. Bazı dosyaları yanlarında götürdüler, medyaya servis ettiler.
NURCULARA İHANET ETTİ
Nurculuk hareketi ile Gülen hareketi bir değildir. Bu iddianamenin konusu Nurculuk hareketi değildir. Gülen, yetiştirdikleri altın nesil gençleriyle devletin içine sızmayı ve bu şekilde devleti ele geçirmenin planlarını yaparak uzun bir yola çıkmıştır.
CHP'nin eski genel sekreterlerinden Kasım Gülek, Gülen için çok önemlidir. Zira kendisine açılan bütün yollara ilk adımı Gülek'in aracılığıyla atmıştır. Gülen, 1992'de ABD'ye gittiğinde, Gülek'in Amerikan ordusunda albay olarak görev yapan, daha sonra şüpheli bir şekilde ölen, baldızı Aylin Rodomisli aracılığıyla Pentagon ve CIA ile ilişkiye geçtiğini bizzat kendisi söylüyor."