Türkiye erken seçim ve koalisyon tartışmalarını yaşarken, yaklaşık 3 yıldır unuttuğumuz PKK vahşeti ve terörle mücadele yeniden gündemin en üst
sıralarına tırmandı. Türkiye şimdi sınır ötesinde PKK ve DAEŞ'e yönelik operasyonlarını sürdürürken, ülke içinde FETÖ ve DHKP-C gibi yasadışı organizasyonlarla mücadelesine devam ediyor.
Terör gruplarına destek olan bazı medya gruplarına rağmen bu mücadeleyi etkili şekilde yürütmeye çalışan AK Parti iktidarı bir yandan da güçlü bir hükümet kurmanın formüllerini arıyor
Peki bu zorlu dönemden çıkmayı nasıl başaracağız? Bu sorun hakkında kamuoyunun merak ettiği tüm soruları Gazi Üniversitesi Öğretim Görevlisi Doç. Erdinç Yazıcı'ya sorduk. Geçtiğimiz yıllarda, Türkiye'de, sosyoloji, siyaset ve sosyal politika alanlarında önemli alan çalışmaları yürüten Yazıcı, son dönemde televizyon tartışma programları üzerinden kamuoyunun daha yakından tanıma şansı bulduğu Yazıcı, Türkiye ve siyaset üzerine özgün analizleri ile dikkat çekiyor.
HDP SİYASİ VARLIĞINI PKK ŞİDDETİNE BORÇLU
-%13 oy alan bir siyasi organizasyon, demokrasiye sahip çıkması beklenirken neden daha saldırgan bir tutum içerisine girdi. Sizce PKK bu çatışmazlık sürecini neden bozdu?
Bir yandan demokratik değerleri savunan diğer yandan ise varlıklarını büyük ölçüde borçlu oldukları eli silahlı örgütün desteğine borçlu olan partiler var. Siyasi pozisyonunu demokratik bir iklimde geliştirebilmeyle, arkasında olan silahlı gücü ve onun kanlı eylemlerini 'anlaşılabilir' kılmaya çalışan bir dil, ister istemez derin bir açmazla karşı karşıya kalır. Bugün HDP'nin karşı karşıya kaldığı kriz de tam da budur
-Peki PKK 3 yıla yakın süredir devam eden çatışmazlık sürecini neden bozdu?
PKK'nın niçin çatışma sürecini yeniden başlattığı sorusunun cevabı ise gayet nettir. Bunlardan ilki kuzey Suriye'de IŞİD'e karşı ABD ile kurduğu müttefiklik ilişkisinin bölgede ve Batı'da PKK'nın siyasi meşruiyetine katkı yapması ve bu yola kendini daha güçlü hissetmesidir. İkinci olarak PKK'nın Türkiye için de çözüm sürecini daha güçlü bir örgütlenme için kullanmış olması ve bunu başarması gösterilebilir. PKK açısında üçüncü gerekçe ise, HDP'nin aldığı %13 oyun Türkiye içinde kendilerine dönük güçlü bir siyasi ve moral destek oluştuğuna dair inancıdır.
HDP TERCİHİNİ PKK'DAN YANA KULLANDI
-Türkiyelileşme sloganı ile seçimlere giren HDP yeniden PKK'nın siyasi kanadı gibi davranmaya başladı. Bu değişimin sebebi nedir?
Çatışmanın yeniden başlaması ile HDP, denge siyasetini götüremeyerek bir tercih yapmak zorunda bırakıldı. Bu tercih göründüğü kadarıyla PKK ile yeni bir müttefiklik ilişkisidir. Bu ilişki HDP açısından yeni sorunlu bir sürecin başlangıcı anlamına gelmektedir ki bu sürecin HDP açısından neler getireceğini önümüzdeki zaman gösterecektir.
-Bazı medya grupları operasyonlarla erken seçim süreci arasında bir bağ kurmaya çalışıyor. Siz böyle bir bağ görüyor musunuz?
Bu tür iddiaları ortaya atanların, daha bir ay önce Türkiye'nin IŞİD ile sahici bir mücadeleye niçin girmediğini sorduklarını hatırlatmak gerekir. Diğer yandan açık olan gerçek şudur ki, Türkiye'ye karşı ateşkesi bozarak silahlı mücadeleyi yeniden başlatan, Adıyaman'da bir askerimizi, Şanlıurfa'da iki polisimizi şehit eden PKK'dır. Bugün açık gerçek şudur ki Türkiye; PKK, IŞİD ve DHKP-C terör örgütlerinin açık bir saldırısı ile karşı karşıya bulunmaktadır ve bu saldırılara olması gereken boyutta topyekün bir cevap vermektedir.
OPERASYONLARIN KANDİL'DE YIKICI ETKİSİ OLDU
-Kandil bu operasyonu bekliyor muydu? Sizce örgütte bu operasyon nasıl yankı buldu?
Çatışmayı yeniden başlatan örgütün böyle bir operasyonu bekliyor olması doğaldır. Ancak Türkiye'nin terör ile mücadelede başta yeni insansız hava araçları olmak üzere mücadeleye kattığı yeni teknolojik boyutun yıkıcı etkisini beklemiyor olabilirlerdi. Basından ve PKK çevrelerinden sızan haberlere göre PKK açısından Kandil'de ve Türkiye içindeki kamplarda Türkiye'nin yürüttüğü operasyonun beklenenden çok daha büyük tahribata sebep olduğu anlaşılmaktadır. Söz konusu tahribatın yıkıcı etkisinin ne kadar büyük olduğunu basında HDP-PKK'ya yakın isimlerin acil ateşkes çağrısında bulunmalarından ve aynı talebi HDP Eş Genel Başkanı Demirtaş'ın da ortaya koymasından anlıyoruz. Söz konusu tahrip edici operasyonlarla, PKK karşısında, çatışmada inisiyatif ve moral üstünlük yeniden Türkiye'ye geçmiştir.
PSİKOLOJİ OLUŞANA KADAR ÇÖZÜM KONUŞULMAYACAK
-TSK'nın operasyonlarından sonra Kandil ve HDP'den yeniden "müzakereleri tekrar başlatalım" mesajları gelmeye başladı. Bu operasyonları durdurur mu?
Vallahi hiç sanmıyorum… Sayın Başbakan Davutoğlu'nun son 1 haftada konu ile ilgili açıklamalarından anlıyoruz ki PKK örgütünün ciddi bir güç zaafına uğratılmadan ve barış sürecinin sürmesi açısından gerekli psikolojik koşullar yeniden oluşmadan operasyonların kesilmesi mümkün görünmemektedir. Nitekim hatırlayalım; barış süreci başlamadan önce Hakkari bölgesinde PKK ile güvenlik kuvvetleri arasındaki çatışmalarda PKK çok büyük bir darbe yemiş ve PKK'nın bu yenilgisinin ardından barış süreci başlatılmıştı. Sanıyorum bu durum yeniden oluşuncaya kadar PKK'ya karşı operasyonlar devam edecektir.
OPERASYONLARIN KAMUOYU DESTEĞİ VAR
-Bazı medya kuruluşlarında PKK'nın üstlendiği eylemleri bile Türkiye'ye yıkma çabası görüyoruz. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çatışmaların yeniden başlamasının ilk on gününde, dediğiniz yaklaşımın merkez medyanın bazı çevrelerine hakim olduğunu biliyoruz. Ancak geçen hafta Türkiye'nin PKK'ya karşı başlattığı etkili operasyonların söz konusu iklimi hızla değiştirdiği görülmektedir. Zaten aksi de düşünülemez. Bir yandan demokrasi ve temek özgürlüklerin nimetini tüketeceksiniz diğer yandan sebebi ne olursa olsun terörist bir faaliyeti mazur gösterecek bir dil kullanarak algı yönetimi yapacaksınız ikisini bir arada götürmek adeta imkânsızdır. Nitekim son bir haftada, söz konusu algı yönetiminin gittikçe zayıfladığı, hükümetin IŞİD ve PKK'ya karşı proaktif siyasetinin gittikçe daha fazla kamuoyu desteğine sahip olduğu görülmektedir.
ERDOĞAN'I YIPRATMADAN AK PARTİ'Yİ BİTİREMEYECEKLERİNİ BİLİYORLAR
-Medyanın son tartışmayı Hükümet üzerinden değil Cumhurbaşkanı Erdoğan üzerinden yürütmeye çalışması sizce ne anlam ifade ediyor?
Bu medya çevreleri bakımından AK Parti'nin kurucu genel başkanı ve Türkiye'yi dönüştüren doğal lideri olarak Erdoğan'ın hedef alınması da anlaşılabilir bir şeydir. Çünkü AK Parti, Tayyip Erdoğan yıpratılmadan ve kenara alınmadan sahici manada yenilemez. Bu gerçek bu çevreler tarafından iyi bilinmekte ve bilinçli olarak Erdoğan hedef alınarak Erdoğan-Davutoğlu ilişkisi bozulmak istenmektedir.
ÖCALAN TAMAMEN DEVRE DIŞI KALDI
-
Öcalan'ın Kandil ve Demirtaş tarafından bitirilmeye çalışıldığı da konuşuluyor. Öcalan tamamen devre dışı mı kalıyor?
Kandil ve HDP'deki havaya bakılırsa maalesef fotoğraf böyledir. Öcalan'ın iki nevruz mektubunda silahlı mücadele döneminin bittiğini ifade etmesine ve örgütü Türkiye'nin dışına çıkmaya ve silah bırakmaya davet etmesine rağmen bu davetin karşılık bulamaması, HDP ve Kandil bakımından Öcalan dışında bir üst aklın olduğuna işaret etmektedir. Öyle anlaşılıyor ki artık Öcalan bu üst akıl için bir tehdittir ve önemsizleştirilmelidir. Kandil'deki PKK liderlerinden ve HDP yetkililerinden gelen mesajlar artık sürecin Öcalan dışında bir iklime savrulmakta olduğunu açıkça ortaya koymaktadır. Burada Türkiye'nin yerinde yapacağı müdahalelerin söz konusu gidişatı dengeleyebileceğini de gözden uzak tutmamak gerekir.
HDP DEĞİL KANDİL BELİRLEYİCİ
-Öcalan devre dışı kaldığı bir ortamda Kürt siyasetinde Kandil mi yoksa HDP mi belirleyici olur?
Bu sorunun basit ve değişmez bir cevabı var aslında; kuşkusuz Kandil. Çözüm sürecinde hepimizin hep birlikte HDP üzerinden Kürt hareketinin Türkiyelileşmesine verdiğimiz onca desteğe ve alınan mesafeye rağmen bugün karşı karşıya kalınan tabloda acı gerçek şudur ki Kandil'deki otorite karşısında HDP'nin bir siyasi zaatiyetinden bahsedilemez. Öyle ki terör eylemlerinin yeniden başlamasından bugüne HDP'nin yapmaya çalıştığı tek şey PKK eylemlerini temize çekmektir. Bu işte Demirtaş, işi o kadar abartmıştır ki PKK'nın açıkça üstlendiği Şanlıurfa'da iki polisin şehit edilmesinden bile hükümeti sorumlu tutmaya kalkmıştır. Kandil'den gelen "fırça ve "ayarlara" cevap veremeyen Demirtaş, bugün kuvvetlenen PKK''nın bağlı siyasi kanadı HDP algısının yeniden oluşmasının da önünü açtı.
ABD'NİN PYD İLE İTTİFAKININ GEÇİCİ OLDUĞUNU GÖRDÜK
-Türkiye'nin yalnızlaştırılmaya çalışıldığı bir dönemde PKK konusunda ABD'nin yönünü Türkiye'ye çevirmesi ne anlam ifade ediyor?
"Türkiye yalnızlaşıyor" kampanyalara kendini kaptıranlar bugün büyük bir hüsran yaşamaktadırlar. Öyle ki Kobani'de ABD ile müttefik olduğunu sananlar, ABD'nin artık Türkiye'yi gözden çıkardığını sananlar bugün büyük bir üzüntü yaşıyorlar. Oysa onların anlamaları gereken, Türkiye'nin batının asla ihmal edemeyeceği bir bölge gücü olduğu ve bu ihmal edilmezliğin ABD için de geçerli olduğuydu. ABD'nin PYD ile kurduğu taktik ittifak bazı çevrelerin ABD'nin yıllar içinde Türkiye ile kurduğu ve sürdürdüğü siyasi ve stratejik ittifakın unutulmasını getirdi ki bu durum onlar için vahim bir hataydı. PKK açısından Otuz beş yıldır güya yürüttüğü ABD karşıtı Anti-Emperyalist mücadelenin Kobani'de bir yıldırım aşka dönüşmesi aslında ilginçti ancak kısa sürdü.
-ABD'nin bu Türkiye lehine bu tavır değişikliği ne ile açıklanabilir?
Aslında gerçek bir tavır değişikliğinden söz edilemez. Türkiye'nin ABD ile ilişkisi siyasi ve stratejik alanda gerçek bir müttefiklik ilişkisi iken PKK ve PYD ile ilişkisi ise Irak ve Suriye bağlamında IŞİD'e karşı taktik bir ilişkidir. Nitekim koşullar değiştikçe bu taktik ilişkisi de değişir. ABD'nin, Türkiye'nin PKK'ya karşı mücadelesini desteklemesini de tamamen bu bağlamda ele almak gerekir.
EMANET OYLAR DERİN BİR ŞOK YAŞIYOR
-Anketlerde HDP seçmeninin %35'inin pişmanlık duyduğunun altı çiziliyor. Sizce HDP'nin emanet oylarında bir kafa karışıklığı yaşanıyor mu?
Kesinlikle… 7 Haziran öncesi sözde Türkiye'de otoriterleşmeye karşı demokrasi mücadelesinin bayraktarı olarak modellenmiş HDP'ye ve Demirtaş'a Türkiye'nin ana gövdesinde solculardan, muhafazakar Kürtlerden, liberallerden hatta Kemalistlerden verilen desteğin bugünkü tablo karşısında derin bir şok yaşıyor olması beklenen bir şeydir. Bahsedilen oy HDP'nin klasik oyu dikkate alındığında alınan 6 milyonu aşkın oyun yaklaşık yarısını oluşturmaktadır. Bu seçmen kitlelerinde yeni arayışlara girmek ve eski siyasi tutumlarına dönüş tabii bir gelişme olarak değerlendirilebilir.
AK PARTİ TEK BAŞINA İKTİDARA GELEBİLİR
-Erken seçim mi bekliyorsunuz koalisyon mu?
Türkiye'nin güçlü ve acil bir iktidara ihtiyaç duyduğu ortadadır. AK Parti-CHP koalisyonu kurulmasının hala ihtimal dâhilinde olduğunu ihmal etmeden, ibrenin daha çok bir yeni seçimi gösterdiği söylenebilir.Bugünkü koşullar ve Türkiye'yi muhtemelen Kasım'da yapılacak bir erken seçime kadar bekleyen muhtemel koşullar dikkate alındığında, siyasi denklemde yeni bir değişiklik beklenebilir. HDP'nin siyaseten zayıfladığı ve baraj sorunu yaşadığı, Ana muhalefet partisi CHP'nin ve MHP'nin yeni bir siyasi gündem oluşturamadığı ve siyasi insiyatif alamadığı bir siyasi iklimde, seçmende yeniden istikrar arayışları ve AK Parti'de yenilenme çabaları, AK Parti açısından, yeni bir tek başına iktidarı getirecek bir seçim başarısını mümkün kılabilir.
İsa Tatlıcan - Sabah.com.tr