Tarihimizin en etkin ve kararlı operasyonları terör hedefleri yok olana kadar sürdürülecek
HDP, seçimde PKK 'nın silahlı varlığını bölgede kullandı. 9.9'da kalsaydı kalkışma başlatılacaktı
Terörle mücadelede sıcak günler yaşanıyor. Türkiye'yi tehdit eden DAEŞ ve PKK terör örgütlerinin sınır ötesindeki kamplarına TSK tarafından operasyonlar düzenleniyor. Başbakan Ahmet Davutoğlu önceki gün İstanbul Dolmabahçe'deki Çalışma Ofisi'nde gazetelerin genel yayın yönetmenleriyle bir araya gelerek operasyonların çarpıcı ayrıntılarını anlattı. Devletin tüm birimlerinin terörle mücadele için büyük bir kararlılıkla bir araya gelerek operasyon kararı aldığını belirten Davutoğlu, "Hiç kimsenin beklemediği kadar çabuk ve hiç beklenmedik kadar da etkin bir operasyon yaptık. Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en etkin ve en vurucu operasyonunu büyük başarıyla gerçekleştirdi" dedi. Devletin terörle mücadelede kararlılığını vurgulayan Davutoğlu "PKK silah bırakana kadar çözüm falan olmaz. Türkiye'yi tehdit eden hangi etnik ve terör grubu olursa olsun gerekli karşılığı alır" diye konuştu. İşte Davutoğlu'nun açıklamalarından çarpıcı başlıklar:
VESAYET PEŞİNDELER:
7 Haziran seçimleri sonrasında özellikle HDP-Kandil ilişkileri bağlamında bir başka vesayetin öne çıktığını görmemiz mümkün. Halk koalisyon dedi, bunun gereğini yapmaya çalışıyoruz. Fakat bazı çevreler Türkiye'de bir kaos, boşluk ortaya çıkacağı ve bu boşluktan bazı vesayetlerin tekrar etkin şekilde su yüzüne çıkacağı hesabını yapmaya başladı.
TESADÜF DEĞİL:
Türkiye'de 2007'de Cumhurbaşkanı'nın halk tarafından seçilmesini sağlayan anayasa reformu yapılırken Dağlıca baskını; 2011 seçimlerinde yüzde 50 ile iktidara gelmenin sonunda Silvan-Lice olayları oldu. Çözüm sürecinde şiddet sarmalı içine girdik. 7 Haziran-24 Temmuz arasında terör bağlamında 121 silahlı saldırı, 15 adam kaçırma, 16 yol kesme, 59 araç yakma, 53 patlayıcı madde atma, 17 haraç alma, toplam 281 terör eylemi var. Şehit edilen güvenlik görevlisi 5, yaralı asker 3, yaralı polis 50, kaçırılan polis 1, kaçırılan geçici köy koruması 1, öldürülen vatandaş 4, yaralı vatandaş 10, Suruç'ta öldürülen 33 vatandaş. Bunların hiçbiri tesadüf değil.
KALKIŞMA BAŞLATACAKLARDI:
2013 Mayıs'ında Türkiye'yi terk etmesi gereken silahlı gruplar gittikçe sayılarını artırdı. Seçime giderken de bunun çok baskıları vardı. Üstüne gitmedik, çünkü HDP 9.9'da kalsaydı AK Parti'nin nasıl baskı uyguladığı, otoriter olduğu, nasıl seçim hileleri yaptığıyla ilgili kalkışma başlatacaklardı. Seçimden sonra bu sefer 80 milletvekili kazanmış olmanın avantajını Ankara ve İstanbul'da demokrasiyle kullanmak, PKK'nın silahlı varlığını bölgede kullanmak gibi bir ikili oyunun içine girdiler. Birtakım başka çevrelerle birlikte Türkiye'yi DAEŞ'le işbirliği yapan bir ülke olarak tanıtarak Türkiye'nin meşruiyetini tartışmaya açmak istediler. HDP bizimle koalisyona "Asla" diyor. Çünkü biliyorlar ki şu anda onların siyasal alandaki tekelini ve otoriter tekelini bölgede kırabilen tek parti AK Parti. Şimdi faili meçhul varsa HDP yapıyor, haraç varsa HDP alıyor, 90'lı yılları geri getiren HDP ve HDP'nin silahlı grupları, PKK.
ÜÇ BOYUTLU OPERASYON:
DAEŞ'in Suruç'ta yaptığı terör, Türkiye'ye bir meydan okumaydı. DAEŞ'e karşı yaptığımız operasyon Suruç'taki vatandaşlarımızın katledilmesine ve askerimizin sınırda şehit edilmesine verilen tepkidir. Öbür tarafta bunu istismar eden PKK'nın hemen aynı gün iki polisimizi şehit etmesiyle tek boyutlu değil üç boyutlu bir operasyon ihtiyacını zorunlu kıldı. Bir boyutu Suriye'de DAEŞ'e karşı 33 vatandaşımızın katlinin ve bir askerimizin şehit edilmesinin hesabı için... İkinci boyut PKK'ya karşı, şehit polislerimizin, askerimizin faili olarak gördüğümüz için. Üçüncü boyut da büyük şehirlerimizde her an 6-7 Ekim gibi ya da Gezi gibi provokatif olaylara yönelmek suretiyle huzuru, ekonomiyi, sosyal hayatı etkileyecek hazırlıklar içinde olan çevrelere yönelik olarak. Bütün ayaklarını kontrol altına almak için böyle bir şeye yöneldik.
PYD TERÖRİZE OLURSA...
"(PYD'ye karşı tutum) 2013 Ağustos-Eylül'üne kadar PYD bizimle uyumlu davrandı, Suriye Ulusal Koalisyonu'yla görüştü, "Türkiye'ye tehdit olmayacağız" dedi. Ama ne zaman Obama kimyasal silah kullanan rejime karşı cezalandırıcı faaliyetten vazgeçti, şöyle dediler: "Amerika Esad'a karşı tavır almıyor, dolayısıyla Esad kalacak." Bu sefer yönlerini Esad'a döndüler. Kobani üzerinden Türkiye'deki huzuru tehdit olarak görmeye başladığında, yeni bir değerlendirme ihtiyacı hasıl oldu. PYD rejimle ilişkisini keser, Türkiye'yi rahatsız etmez ve Suriye Ulusal Koalisyonu'na katılır ise demokratik yeni Suriye'nin inşasında herkes gibi rol alabilir ve buna itiraz etmeyiz. Ama etnik temizlik yapmaya kalkar, Araplar, Kürtleri, Türkmenleri ayrıştırmaya kalkar, farklı koalisyonlar içine girer terörü desteklerse tabii onlar için de durum farklı olmaz."
PARALELCİ MEMURLARDA ZAAF
Başbakan
Davutoğlu, soru cevap bölümünde ise eylem yaptığı düşünelen birtakım devlet görevlilerinin Güneydoğu'ya gönderilmesiyle ilgili soruya şöyle yanıt verdi: "Ciddi zaaflar... Yani zaaf derken kaçınılmaz bir zaaf. Niye? 17-25 Aralık sonrasında bu komploların içinde yer alan unsurlar Türkiye'nin değişik yerlerine gönderildi. 657 Sayılı Kanun'a göre memuru bir yerden bir yere gönderiyorsun, fakat memuriyetine son vermen mümkün değil. Kimse böylesi bir yapılanmanın bulunduğu şehirde olmasından memnun olmuyor."
ŞİKÂYET OLMALI:
(İç Güvenlik Yasası'nın bugüne kadar uygulanmamasıyla ilgili): Çözüm süreci başladığı andan itibaren bu tarz yorumlar ve şikayetler hep gündeme geldi. Ama bir dengeyi biz hep muhafaza ettik kamu düzeninde. Bir köye gelip birisi tehdit ediyorsa "Farklı bir oy çıkmayacak" diye, o tehdit edilenler şikayet etmedikçe yapabileceğimiz şeyler sınırlı oluyor. Oy kullanırken polis, güvenlik görevlileri oy kullanılan yerin 100 metre yakınına yaklaşamıyor, ama sivil giyimli bir militan gelip baskı, yani kimsenin fark etmediği baskıyı uygulayabiliyor.