Muharrem Coşkun / Gazeteci - Yazar
Yaklaşık bir asırlık bir Oda aslında Mimarlar Odası, tarihi 1908'lere İkinci Meşrutiyet'e kadar dayanıyor. 1950'li yıllarda örgütleniyorlar... Daha evveline gitmeye gerek yok, sadece son beş yılda adını duyurduğu icraatlara bakalım bu Meslek Örgütü'nün: Üçüncü Köprünün iptali Davası, Üçüncü Havalimanı'nın durdurulması talebi, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nin engellenmesi, hatta yıkılması istemi, Nükleer Santrallere karşı girişim. Otoyollar, camiler, park ve bahçelere karşı savaş. Yani milletin lehine atılan adımları, Türkiye'yi dünyada biraz daha güçlendirecek adım ve projeleri durdurma örgütü. Bunu en son Cumhurbaşkanlığı Külliyesi'nde alimlere verilen iftar üzerinden sürdürdüler. İlginci, alimlere verilen iftarı dillerine dolarken akıl almaz yalan ve iftiralara sarıldılar. Hiçbir belge ve kanıt olmadan 'Eşyayı gözünden tanırım' diyerek milletle alay ettiler. Bir kısım medya da her zaman olduğu gibi bunlara ses oldu.
Bu ülkede gazetecilik yapıyoruz, benim aklıma gelmiyor mesela Mimarlar Odası'nın, Türkiye'nin tarihine damga vuracak bir projeye imza attığı, akılda kalacak tarihi bir iş yaptığı... Ya sizin; hatırlayanınız var mı? Bugün Mimarlar Odası'nın karşı çıktığı üçüncü köprümüzü bile Japon mimarlar yapıyor. Bu ne utançtır! Yani biz dışarıdan mimar ithal ediyoruz, onlara yaptırıyoruz. Daha önceki köprülerimiz de öyle. Peki, neden biz ortaya bir eser koyamıyoruz. Bu mimarlar neden buna kafa yormazlar da, hep daha çok milletin faydasına olacak projeleri engellemekle gündeme gelirler. Yani Mimarlar Odası değil akılda kalan bir projeye imza atmak, hep tarihi olması muhtemel projelere takoz olma görevini üstlenmiş. Sizi bilmem ama bana göre çok başarısız bir örgüt. Meslek örgütünden çok, yalan ve iftira odası olarak çalışıyor.
Yalanları tel tel döküldü
Masaya ve Saray'a gelecek olursak; biliyorsunuz, çok abartılı bir rakamdan bahsedildi: 6,5 milyon lira. Sayın Cumhurbaşkanı 110 alim isme iftar yemeği ikram etmişti iftarda. Rakam rakam Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı: Masa 240 bin denmişti, 4 bin 600 lira çıktı, sandalyeler Demirel ve Abdullah Gül döneminden. Tabak, çatal, kaşık Abdullah Gül ve Demirel dönemindendi. 29 kişiye bir milyon lira ödendiği söylenmişti, doğrusu 110 kişilik iftara 3 bin 390 lira tutarında ödeme yapılmıştı. Biliyorsunuz, seçim öncesinde de Saray'ı sürekli diline doladılar. Yani bir 'şatafat, israf var' iddiasında bulundular. Sürekli Saray üzerinden hükümete ve Cumhurbaşkanı'na muhalefet ettiler, itibarsızlaştırmaya çalıştılar. Şimdi Ramazan bahanesi ile de bunu sürdürüyorlar, Ramazan iftarını da buna alet ettiler. Bir tahammülsüzlük var. Cumhurbaşkanı da tabi haklı olarak kızdı ve tepki gösterdi. Çünkü rakamlar hakikaten yalandı ve iftirayla doluydu. İlginci de Türkiye'nin en ciddi görünen gazeteleri de bu yalan ve iftiralara sözcülük yaptılar. Çanak tuttular ve bunların sesi oldular. Bunu da kaydetmemiz gerek.
Mimar Odası vesayeti
Oysa aynı Mimarlar Odası'nın, Aydın Doğan'ın tartışmalı Hilton Hoteli arazisi, Trump Towers, Gökkafes, Sarıyer sırtlarında yükselen villalar, boğaza yapılan yalılarla ile ilgili sesini duymamıştık. Daha çok yoldur, saraydır, milletin menfaatine olan projeleri durdurmaya çalıştılar. Bu anlamda, "Beyaz Türkler" dediğimiz kesime hizmet eden, onları koruyan, aşırı politize olmuş, tekel oluşturmuş, üyelerini bile korkutarak sindirmiş bir örgüt durumunda.
Mimarlar Odası'nın 450 bin dolayında üyesi var. Muazzam bir örgüt. Üyelik giriş belgesinden, aidatlara, Büro Tescil Belgesinden, Kimlik Kartı yenilemeye, imar proje onayından mühür ücretine kadar çok sayıda gerekçe ile inanılmaz paralar toplanıyor. İlk girişte ücretler üniversite mezuniyet yılından itibaren geriye dönük olarak alınıyor. Ayrıca mimarlar, her proje için metrekare başına ücret ödüyor. Konuştuğum bir mimar, Oda'nın şirket gibi çalıştığını, zorbalık, tehdit, meslekten ihraç gibi pek çok yöntemin uygulandığını, alınan paraların, resmi rakamların çok daha üstünde olduğunu belirtiyor.
Mimarlar Odası'nı en fazla cesaretlendiren belki de kendilerinin özerk ve alternatifsiz olması. Bir mimar, yapacağı her proje için mecburen onay almaya Mimarlar Odası'na gitmek zorunda. Bunun için de her proje için ve her metrekare için "tasdik harcı" ödemek mecburiyetinde. Bunun da miktarı belli değil. Dolayısıyla Mimarlar Odası'nın içinde devasa rakamlar dönüyor. Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı bunu zorunlu kılmış ve başka alternatifiniz de yok. Asıl soru şu; bir iftar yemeğini diline dolayan Oda, bu paraları nerelerde harcıyor..
Sezer'e sessizdiler
İftara karşı duran Oda, 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Çankaya Köşkü'nde verdiği resepsiyonlarda ve misafir ağırlamalarında ikramların yanı sıra yurt dışından getirilmiş her bir şişesi bin TL'den başlayan yüzlerce özel şarapları, onun devasa kadeh bardaklarını ve getirilen özel sanatçıları hiçbir zaman hesaplamadı. Son 12 yılda AK Parti hükümeti döneminde yapılan devasa yatırımların hemen hemen hepsine karşı çıkan Mimarlar Odası'nın başını ise Ankara ve İstanbul Mimarlar Odası çekiyor. Sadece Ankara Büyükşehir Belediyesi'nin hayata geçireceği 131 projeye dava açtı.
Odaya kayıtlı 456 bin 225 mimardan çoğu, Oda'nın yanlış açıklama ve tutumundan rahatsız, ancak yıllardır değiştirilmeyen Mimarlar Odası'nın projelere onay sistemi sicil belgesi uygulaması yüzünden susuyor.
Sistemin çıkmazı
Gezi sürecine destek vermekle ünlenen Mimarlar Odası'yla ilgili bu satırların yazarına ulaşan ve ismini vermek istemeyen bir mimar üye şunları yazıyor: "Maalesef sistem bizi odaya mecbur kılıyor. Ödediğimiz aidatlar ve proje tasdik ucretleriyle birlikte, başörtülü olmamız sebebiyle sürekli kötü muamele gördüm. Proje tasdiklerine gittiğimde konu projenin dışında bir şekilde hükümet icraatlarına getirilip, yöneticileri aşağıladılar. Seminerlerde de bu durum aynı şekilde gerçekleşti. Mimarlar Odası bizleri hep yok saydı. Seminer kokteyllerinde Ramazan ayında içki servisleri yaptılar. Gezi Parkı olaylarında telefonlarımıza sürekli mesaj atıp. 'Karaköy Merkez binada buluşuyoruz, battaniye, yiyecek , sprey boya ile gelin' diye mesaj attılar. 'Direnin az kaldı' çağrısı yaptılar. Malesef mimarlara çağrıda bulunmak istedim. Ama herkes endişe ettiği için susmayı seçti. Bu yok sayılma fikrinden o kadar bıktım ki. Bulunduğum her platformda seslendirdim. Duyan olmadı."
İsterseniz sözü bu konuda muzdarip olmuş bir isme, Gaziantep Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Asım Güzelbey'e bırakalım. Güzelbey'in, geçtiğimiz yıllarda Mimarlar Odası'nı çetecilik suçu işlediği gerekçesiyle halka şikayet eden mektubu ortaya çıkmıştı. Güzelbey başkanlığı döneminde halka yazdığı mektubunda şu cümlelere yer veriyordu:
Oda değil çete gibi çalıştılar
"Şehrimizde maalesef yıllardan beri belediyelerin imar tadilatlarını takip edip bu işten menfaat sağlayan bir de çete mevcuttur. Tabii Platformcular bu gruba girmemektedir. Bunlar belediyenin imar tadilatını takip eder ve sadece 60 milyonluk pul parası vererek idare mahkemeye dava açarlar. Bu arada belediyenin tadilat yaptığı yerin satılmasını beklerler. Satış sonrası malı alana gidip, avanta isterler. Avantayı mahkemeye açtıkları davayı çekmek için isterler ve bir kısmı da bu yolla ciddi paralar kazanır. Bunlar genelde paravan isim kullanırken, kendi adlarına dava açmazlar. Bu şekilde dava açan bir çok isim tarafımızca bilinmektedir. Ancak bunlar bizim platformcular değildir. Biz bugüne kadar çoğunlukla sustuk, kavgacı bir üslup izlemedik. TV ve basın önünde hiç tartışmaya girmedik. Onların niyeti bizi kavga ortamına çekmekti ama başaramadılar. Çünkü biz kavga için değil, hizmet için bu göreve talip olduk.
Sonuçta bakalım Gaziantep mi kazanacak yoksa Gaziantep'in önünü tıkamak isteyen platformcumlar ve onları idare eden arkasındaki malum kişiler mi?
Bu platformcuların hangi kuruluşların olduğunu önce sizin öğrenmenizi istiyorum;
Bu kuruluşlar şunlardır:
- Mimarlar Odası
- Gaziantep Lions Kulübü
- Kavaklık Rotery Kulübü
- Gaziantep Turizm Derneği
- Gaziantep Tabipler Odası
- İnşaat Müteahhitleri Derneği
- İnşaat Mühendisleri Derneği
- Harita Mühendisleri Odası
- Elektrik Mühendisleri Odası
- Makine Mühendisleri Odası"
Hülasa; o Saray'da Sayın Cumhurbaşkanı daha önceki Cumhurbaşkanları gibi, çılgınca eğlenip sabahlara kadar içkili balolar yapsaydı tek bir eleştiri gelmez aksine takdirle alkışlanırdı. Sayın Cumhurbaşkanı'nın 'Zenci Türk olmaktan gurur duyuyorum' ifadesini de bu noktada hatırlayalım..