Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul'un yüreğinde 562 yıldır yanan fetih ışığını söndürmek isteyenlere asla meydanı bırakmayacaklarını belirterek, ''Bu ülkeyi bölmek, bu milleti parçalamak için her yola başvuranlara yol vermeyeceğiz'' dedi.
Erdoğan, İstanbul'un fethinin 562. yıl dönümü dolayısıyla Yenikapı Etkinlik Alanı'nda düzenlenen kutlama programında yaptığı konuşmaya, İstanbul'u ve İstanbulluları selamlayarak başladı.
Fetih Suresi'nin, ''Doğrusu biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik. Ve sana Allah, şanlı bir zaferle yardım eder'' ayetleri ile Hazreti Muhammed'in "Kostantiniye, bir gün fetholunacaktır. Onu fetheden asker ne güzel asker, onu fetheden komutan ne güzel komutandır" ?Hadis-i Şerif'ini okuyan Erdoğan, ''Fethin 562. yıl dönümü mübarek olsun. Allah onu fetheden komutandan, ordudan razı olsun. Ya Rabbi, sen bu aziz şehri koru. Bu aziz şehrin minarelerini ezansız, mihraplarını secdesiz, güzel camilerini cemaatsiz bırakma Ya Rabbi'' dedi.
İstanbul'u ezanla, namazla buluşturanın Fatih Sultan Mehmet, Müslümanlık ile buluşturanın, dili dualı, alnı secdeli, yüreği imanlı Fatih'in ordusu olduğunu dile getiren Erdoğan, ''Biz Fatih Sultan Mehmet Han'dan razıyız ya Rabbi. O muazzez neferlerden, o aziz şehitlerden sen de razı ol ya Rabbi. O güzel ordudan sen de razı ol Allah'ım. Çağ açıp, çağ kapatan, köhne ve karanlık bir devri medeniyet ışığıyla buluşturan Sultan Fatih'ten sen de razı ol ya Rabbi'' diye konuştu.
İstanbul'un her karışının sadece şehit kanlarıyla değil, şehit bedenleriyle de örülü olduğunu ifade eden Erdoğan, İstanbul'un fethinde şehit olan askerlerin, Fatih'in emri üzerine kanlarının aktığı yere defnedildiğini anlattı. Erdoğan, bugün Rumeli Hisarı'ndan Aksaray'a kadar tüm yolların, sur diplerinin, ormanların şehit bedenlerini misafir ettiğini söyledi.
İstanbul'un bugünkü semt isimlerinin birçoğunun, şehrin fethinde görev alan komutanlardan geldiğini dile getiren Erdoğan, birçok semt isminin, fethin yadigarı olduğunu belirtti.
- ''BU ŞEHRE NAMAHREM ELİNİN UZANMASINA ASLA İZİN VERMEYECEĞİZ''
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Rabbimizin huzurunda söz veriyoruz, bu şehre namahrem elinin uzanmasına asla izin vermeyeceğiz. Ezanlarımıza söz söyleyen dillere geçit vermeyeceğiz. Fatih'in ve sancağımızın yere düşmesine asla müsaade etmeyeceğiz. Şehitlerimizin, gazilerimizin ruhlarını asla muazzep etmeyeceğiz'' diye konuştu.
Bu aşk ve inançla bu yolda yürümeye devam edeceklerini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ''Zulüm 1453'te başladı' diyen, 'Pontus Soykırımı, Ermeni Soykırımı' diyen hainlere göz yummayacaklarını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul'u, ulu mabetlerde, kutsal emanetler başında kesintisiz Kur'an okunan bir şehir olmaktan çıkarmaya çalışanlara imkan tanımayacaklarını belirterek, ''İstanbul'un yüreğinde 562 yıldır yanan fetih ışığını söndürmek isteyenlere asla meydanı bırakmayacağız. Bu ülkeyi bölmek, bu milleti parçalamak için her yola başvuranlara yol vermeyeceğiz'' dedi.
- ''FETİH, TÜRKİYE'Yİ YENİDEN AYAĞA KALDIRMAKTIR''
Fetih kutlamalarına katılanların fethin ne olduğunu gayet iyi bildiklerini ifade eden Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Fethin ne olduğunu kavramak, daha iyi anlamak için şöyle bir kendi tarihimize, medeniyetimize dönüp bakmak mecburiyetindeyiz. Fetih nedir? Fetih hicrettir. Fetih Mekke'dir. Allah'ın yeryüzündeki evi olan Kabe'yi tüm putlardan temizlemektir. Fetih Kudüs'tür. Hazreti Ömer'in Hristiyanıyla, Yahudisiyle tüm inançlara saygı içinde ilk kıblemiz Mescidi Aksa'ya İslam mührünü vurmasıdır. Fetih Endülüs'tür. Kurtuba'sıyla, Granada'sıyla dünyanın en güzel mimarisini, edebiyatını, kültürünü inşa etmektir. Fetih Semerkant'tır, Buhara'dır. Orta Asya'nın bozkırlarında tarihin en büyük medeniyetlerinden birini kurmaktır. Fetih, Selahaddin Eyyubi'dir. Küdüs'te yeniden İslam bayrağını dalgalandırmaktır.
Fetih, Alpaslan'dır. Anadolu'nun kapılarını, Viyana önlerine kadar bu kutlu millete açmaktır. Fetih, Osman Gazi'dir. 'İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın' diyen Şeyh Edebali'den alınan feyizle 3 kıta, 7 iklimi kaplayacak çınarı toprakla buluşturmaktır. Fetih hazırlıktır. Sultan 2. Murat'ın daha 12 yaşındaki oğlu 2. Mehmet'e tahtı bırakmasıdır ve elbette fetih, Fatih Sultan Mehmet'tir. 21 yaşında bin yıllık Bizans'ı yıkıp, dünyanın en gözde şehri İstanbul ile kucaklaşmaktır. Fatih İstanbul'u 1453'te fethetti. Ama fetihten öncesi ve sonrasıyla hep devam etti. Yavuz Sultan Selim, Kanuni Sultan Süleyman, 4. Murat, 2. Abdülhamit ile fetihler hep devam etti. Fetih, Çanakkale'dir, en zor zamanlarda dahi tüm dünyaya meydan okuyabilme cesareti, azmi, dirayeti göstermektir. Fetih, Kurtuluş Savaşımızdır. Yokluk ve kıtlık içinde cihan imparatorluğunun küllerinden yeni bir devlet kurabilmektir. Fetih, 14 Mayıs 1950'dir. Milletin iradesine sandıkta sahip çıkmasıdır. Fetih 1994'tür. İstanbul'a, Fatih'in mirasına hizmet etmektir. Fetih, Türkiye'yi yeniden ayağa kaldırmaktır.''
Fetihin, 12 yıldan beri Türkiye'nin ve milletin makus talihini tersine çevirmek, bunun için mücadele etmek olduğunu ifade eden Erdoğan, ''Fetih inşallah 7 Haziran'dır. Yeni Türkiye yolunda bu önemli dönüm noktasını, birlik, beraberlik, kardeşlik içinde başarıyla geçmektir. Fetih, yeniden diriliş ve yeniden yükseliş için bir olmaktır, iri olmaktır, diri olmaktır, kardeş olmaktır ve hep birlikte Türkiye olmaktır'' dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ecdadın ''Güçlü olan yaşar'', anlayışıyla değil, ''Güçlü olan yaşatır'' anlayışıyla fethe sahip çıktığını, bugüne kadar nasıl olduysa bundan sonra da yaşatmak için güce talip olmayı sürdüreceklerini belirterek, ''Bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde, biz de aynı anlayışla hareket ettik. Darbecilerle, cuntacılarla, vesayetçilerle bunun için mücadele ettik. Yasakların Türkiyesinden, özgürlüklerin Türkiyesine geçişi bu yolla başardık'' dedi.
Erdoğan, İstanbul'un fethinin 562. yılı dolayısıyla Yenikapı Etkinlik Alanı'nda düzenlenen kutlama programında yaptığı konuşmada, fethin ruhunu anlamak için bu mübarek zaferin nasıl kazanıldığını iyi bilmek gerektiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Fatih Sultan Mehmet'in, son hücum için hazırlıklarını tamamladıktan sonra 28 Mayıs akşamı karargahında topladığı komutanlarına 29 Mayıs'ta nihai hücumun yapılacağı müjdesini vererek, ''Ey benim paşalarım, beylerim, ağalarım, silah arkadaşlarım; adı bütün cihanda ün salmış İstanbul gibi bir şehri zapt edeceksiniz. İstanbul'un adı geçen yerlerde, o şehri zapt eden kahramanlar olarak şan ve şerefle anılacaksınız. Bize daima pusular hazırlayan bu şehri fethettikten sonra emin yaşayabileceğiz. Kapımızı açık bırakabileceğiz'' dediğini anlattı.
Fatih Sultan Mehmet'in, komutanlarına harbin ''yılmamak, namus ve itaat''e bağlı olduğunu söylediğini belirten Erdoğan, Fatih'in, fetih konuşmasını hücum emrini verdikten sonra ''Sizindir'' diyerek bitirdiğini aktardı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, o geceye şahit olanların, İstanbul surları önündeki manzarayı ''Gece çöktüğü zaman Sultan'ın karargahı, bir ışık denizi kadar göz alıcıydı. Surların üzerindeki kuşatılmışlar, vadilerde meşalelerin tutuşmasını, boru ve davul seslerini titreşe titreşe seyrediyorlardı. Gece yarısı tüm ışıklar ve sesler bir anda kesildi. Bu sessizlik ve karanlık, biraz önceki manzaradan çok daha korkunç tesir yaptı'' şeklinde anlattığını ifade etti.
- ''FETİH ÖNCESİNDEKİ MANZARADAN ÇIKARTACAK ÇOK DERSİMİZ VAR''
Gün ağarmadan ilk hücum emrinin verildiğini belirten Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bizlerin Fatih'in bu sözlerinden, fetih öncesindeki bu manzaradan çıkartacak çok dersimiz var. Bizim inancımız elinden ve dilinden emin olunan insanların inancıdır. Bizim medeniyetimiz, kapısı da gönlü de herkese açık olan insanların medeniyetidir. Ecdadımız 'Güçlü olan yaşar', bu anlayışla değil, 'Güçlü olan yaşatır' anlayışıyla fethe sahip çıkmıştır. Biz buyuz. Biz de bugüne kadar nasıl olduysa bundan sonra yaşatmak için güce talip olmayı sürdüreceğiz. Bu ülkeyi yönetme sorumluluğunu üstlendiğimizde, biz de aynı anlayışla hareket ettik. Darbecilerle, cuntacılarla, vesayetçilerle bunun için mücadele ettik. Yasakların Türkiyesinden, özgürlüklerin Türkiyesine geçişi bu yolla başardık.''
- ''ZAFER, KORKAKLARIN İŞİ DEĞİLDİR''
Eski Türkiye'de insanların inançlarından, kılıklarından, kıyafetlerinden, sakallarından, kadınların başörtülerinden dolayı tahkir edildiğini dile getiren Erdoğan, başörtülü annelerin, sakallı babaların evlatlarının en mutlu günlerinde yanlarında olamadığını, gözyaşları içinde uzaktan seyrettiğini anlattı.
Kamusal alan safsatasıyla, insanların sokakta dahi taciz edilir hale geldiğini belirten Erdoğan, ''İşte ben o evlatların babasıyım. Benim evlatlarım da sokulmadı o okullara. Onlar da aynı durumla karşı karşıya kaldı. Milletin sandıkta koyduğu irade, caddelerde tanklarla balans ayarına tabi tutuluyordu. Bu milletin kurumları olan imam hatiplerin, Kur'an kurslarının kapısına kilit vuruluyordu. Fatih'in kemiklerini sızlatan, şehitlerimizin aziz hatıralarını muazzep eden, fetih ruhunu tehdit eden bu zillet dönemini hamdolsun milletimizin desteğiyle sona erdirdik'' dedi.
Alandaki gençlere, şair Enis Behiç Koryürek'in, "Zafer seni uçuracak... Uçuracaktır.../ Fakat bil ki: İradende sarsıntı varsa/ Gönlünü bir lahza için korku sararsa/ Ya gözlerin kararırsa böyle uçuştan/ Veya biraz mest olursan, dalgınlaşırsan/ Zafer seni birden bire sırtından atar'' mısralarıyla seslenen Erdoğan, ''İrademizde sarsıntı olmayacak. Eğer irademizde sarsıntı olursa, zafer bizi sırtından atıverir. Çünkü zafer, korkakların işi değildir'' şeklinde konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "ABD'de bir New York Times diye paçavra var. Bu gazete daha önce de defalarca yaptığı gibi geçtiğimiz günlerde bizimle ilgili bir yazı yayımladı. Neymiş? Türkiye'nin üzerinde kara bulutlar varmış. Ülkemizde şu anda her türlü fitnenin başını çeken 2 yayın organı üzerinden bizi eleştirmeye kalkmışlar. Bu gazete, bugün bizim için söylediklerinin, yazdıklarının benzerlerini 1896'da da Sultan Abdülhamit için yazıyordu. Bu gazete, o gün Osmanlı Devleti'ne ve onun başındaki kişiye karşı kustuğu kini, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve onu temsil eden şahsıma yöneltiyor" dedi.
"Yeniden diriliş, yeniden yükseliş ve yeni Türkiye için fethin 562. yılında Yenikapı'da buluşuyoruz" sloganıyla Yenikapı Etkinlik Alanı'nda gerçekleştirilen kutlamalarda konuşan Erdoğan, Türkiye'nin tüm dünyaya el uzatabilmek ve veren elin alan elden hayırlı olduğu inancıyla, ihtiyaç duyulan her yerde kardeşlerinin yanında durabilmek için güçlü olması gerektiğini söyledi.
2. Abdülhamit'in sadece Açe'ye ulaşmakla kalmadığı, açlık içinde kıvranan İrlanda'ya da yardım gönderdiğini anlatan Erdoğan, "Biz de bu anlayışla dünyanın her köşesinde yardım faaliyetleri sürdürüyoruz. Nerede bir zulüm varsa, ona karşı çıkıyoruz. Nerede bir mağdur varsa, onun yanında yer alıyoruz. BM'de eğer 'Dünya 5'ten büyüktür' diyorsak, işte bunun için diyoruz. Suriye'de, Mısır'da, Filistin'de, Irak'ta, Libya'da işte bu anlayışla hareket ediyoruz. Kıbrıs'taki, Kırım'daki soydaşlarımıza, Balkanlar'daki kardeşlerimize bu hissiyatla el uzatıyoruz. Kosova'da bunun için bulunduk. Bosna Hersek'te bunun için bulunduk. Makedonya'da bunun için bulunduk ve bulunmaya devam edeceğiz. Türkiye, Afrika'da işte bunun için var" diye konuştu.
Erdoğan, asıl fethin "gönüllerin fethi" olduğunu söyleyerek, Yunus Emre'nin "Dostun evi gönüllerdir/Gönüller yapmaya geldik" sözlerini alıntıladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz çalışırken, biz ilerlerken, biz mücadele ederken, karşımızdakiler de boş durmuyor, önümüzü kesmenin, istikametimizi değiştirmenin, hepsinden öte bu hesap içerisinde her fırsatı değerlendiriyorlar. ABD'de bir New York Times diye paçavra var. Bu gazete daha önce de defalarca yaptığı gibi geçtiğimiz günlerde bizimle ilgili bir yazı yayımladı. Neymiş? Türkiye'nin üzerinde kara bulutlar varmış. Ülkemizde şu anda her türlü fitnenin başını çeken 2 yayın organı üzerinden bizi eleştirmeye kalkmışlar. Bu gazete, bugün bizim için söylediklerinin, yazdıklarının benzerlerini 1896'da da Sultan Abdülhamit için yazıyordu. Ne diyordu? 'Çekilmez adam, tarif edilmez derecede kötü Türk' diyordu. 'Despot, mutlak monark' diyordu. Bu gazete, o gün Osmanlı Devleti'ne ve onun başındaki kişiye karşı kustuğu kini, bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ve onu temsil eden şahsıma yöneltiyor."
- "ASIL KARIN AĞRILARININ FARKINDAYIZ"
Adnan Menderes ve Turgut Özal için de benzer yayınlar yapıldığına değinen Erdoğan, şöyle konuştu:
"27 Mayıs darbesinin ardından 'İnsanlar rejimi mutlulukla övüyor' diye manşet atmıştı. Bu arada söyleyeyim, gazetenin sahipleri hep aynı aile, çizgide değişiklik yok, aynı aile. Ermeni lobisine yakınlığıyla bilinen bu gazete, son zamanlarda Pensilvanya ile de sıkı bir iş birliği içinde. Pensilvanya'nın kimlerle ilişki içerisinde olduğunu görüyor musunuz? Geçenlerde söyledim 99'da buradan kaçtı. Nereye gitti ABD'ye. E sen hocaefendi değil miydin ya? Senin ABD'de ne işin var? Mekke'ye gitseydin ya, Medine'ye gitseydin ya. Şimdi imamlar da kaçıyor. Ya imam mihrabı terk eder mi? Hepsi gidiyor. Demiştik ya 'İnlerine gireceğiz' ve giriyoruz. Çünkü bu da bir fetih. Bu fethin olması lazım. 2001'de Irak'ta kitle imha silahları bulunduğu yalanının en baş savunucusu da bu gazeteydi. Demokrasi sicili bir hayli bozuk bu gazete, Türkiye'de aynı yolda yürüyen medya gruplarıyla birlikte şahsıma karşı bir seferberlik ilan etti. Tabii biz bunların Davos'tan başlayıp Mavi Marmara'ya kadar uzanan asıl karın ağrılarının farkındayız. Abdülhamit'e düşmanlıklarının gerisindeki sebebi de gayet iyi biliyoruz.
Ama işte buradan İstanbul'dan Yenikapı'dan, fetih kutlamalarından onlara sesleniyorum ve diyorum ki: Bizi asla ilk kıblemizden vazgeçiremeyeceksiniz, bizi asla kardeşlerimizin yanında yer almaktan geri bırakamayacaksınız. Bu ülkede son ezan susmadan, son bayrak inmeden, tüten son ocak sönmeden amacınıza ulaşamayacaksınız. Boşuna Pensilvanya'daki sizi çok seven kuklanız üzerinden 'Mezar sizi bekliyor' mesajları göndermeyin. Boşuna İstanbul'un fethine gönülden bağlı olmayı kompleks diye, zillet diye aşağılamaya kalkmayın. Biz sonuna kadar fethe, fetih ruhuna sahip çıkacağız. Biz, şehitlerimizin emanetine sonuna kadar sahip çıkacağız."
- "MÜSLÜMAN BİR SOKULDUĞU YERDEN BİR DAHA SOKULMAZ"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Arif Nihat Asya'nın Bir Bayrak Rüzgar Bekliyor şiirinin "Şehitler tepesi boş değil/Toprağını kahramanlar bekliyor/Ve bir bayrak dalgalanmak için/Rüzgar bekliyor/Destanı öksüz, sükutu derin meçhul askerin/Türbesi yakışmış bu kutlu tepeye/Yattığı toprak belli/Tuttuğu bayrak belli/Kim demiş meçhul asker diye?" dizelerini alıntılayarak, "Bizim yattığımız toprak belli, tuttuğumuz bayrak belli" dedi.
"Tek millet, tek vatan, tek bayrak, tek devlet" söylemini hatırlatan Erdoğan, "Çıkmış ne diyor? Aman yarabbim. 'Taksim kabemiz' diyor. Bizim kabemiz belli, Mekke'de. Ondan sonra ne diyorlar? 'Diyaneti kaldıracağız. Din dersini kaldıracağız'. Bu milletin yüzde 99'u Müslüman. Müslüman bir sokulduğu yerden bir daha sokulmaz. Bu toprakları bölmeye kimsenin gücü yetmez. Devlet içinde devlet asla..." ifadelerini kullandı.
Erdoğan, ulusal güvenliği tehdide yeltenenlerin karşısında Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni bulacağını dile getirerek, "Pensilvanya... Ne devleti ya? Haddini bil önce. Onun için şu anda bu inlere girdik, kovalıyoruz, kovalayacağız. Biz bu ülkede bayrağımıza karşı bayrak çıkaranların ne olduğunu çok iyi biliyoruz. Şimdi bazı aydınlar çıkmış. Bunlar aydın değil, bunlar karanlık. Bayrağımıza karşı bayrak çıkaranların yanında yer alanlara ben aydın diyemem. Bu ülkede 15 yaşındaki bir delikanlıyı 3. kattan atmak suretiyle, bıçaklayıp üzerinden arabayla geçen o kişilere, 50 kişinin ölümüne neden olanlara sahip çıkanlara aydın diyemeyiz" diye konuştu.
Yerlerini çok iyi belirlediklerini ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
"Milletimiz bu durumlar için ne der biliyor musunuz? Gavurun ekmeğini yiyen, gavurun kılıcını çalmıştır. Yeter artık bu millete kılıç çaldığınız. KPSS sorularını çaldılar. Milletin zekatını, sadakasını, kurbanını çaldılar. 'Himmet' diyerek milletin çoluğunun çocuğunun rızkını çaldılar. Suriye'deki kardeşlerimize gönderdiğimiz yardımların önünü kesip onların hayatını çaldılar. Utanmadan, sıkılmadan Bayırbucak Türkmenlerine gönderilen yardımlarla ilgili spekülasyonlara girdiler. Bu, casusluktur, bu ajanlıktır. Bunun hesabını da verecekler. Düşün artık milletin yakasından. Kamikaze gibi saldırıp durduğunuz yer bilesiniz ki hani Yahya Kemal diyor ya 'Galip et çünkü bu son ordusudur İslam'ın' nidasıyla sıkı sıkıya sarıldığımız Türkiye. Bu vatan, toprağın kara bağrında sıradağlar gibi duranlarındır. Bunu bilesiniz."