Irak ve Suriye'yi kana bulayan DAEŞ'in ortaya çıkmasının ardından Türkiye'ye yönelik büyük bir kara propaganda harekâtı başlatıldı. Hedef Türkiye'yi DAEŞ'in destekçisi olan bir ülke olarak göstermekti.. Kara propagandanın ilk ayağında Suriye'deki Türkmenlere insani yardım malzemesi götüren Milli İstihbarat Teşkilatı TIR'larına baskın düzenlendi..
Türkiye'yi DAEŞ destekçisi gösterme operasyonunun ikinci ayağında Paralel medya devreye girdi. Yapılan yayınlarda TIR'larda silah bulunduğu öne sürülüyor, hatta Türkiye savaş suçlusu ilan ediliyordu..
Paralel medya psikolojik harekâtın medya ayağını büyük bir hırsla yürüttü. Zaman, Bugün, Habertürk, Sözcü ve Taraf'ın da aralarında olduğu okyanus medyasında en sert başlıklardan birini de Hürriyet gazetesi atmıştı..
Gazete, CHP'li Muharrem İnce'nin ağzından "Lahey'e Götürür" başlığıyla Türkiye'nin uluslararası mahkemede yargılanacağını iddia ediyordu.
Okyanus medyasının yayınlarının hemen ardından bu kez yeni bir evre başladı.
CHP'nin başını çektiği muhalefet Türkmenlere yapılan yardımı çarpıtarak, kesin yargılarla hükümeti hedef aldı. Birbiri ardına yapılan açıklamalar Türkiye'nin yurt dışına şikâyet edilmesi ile devam etti.
Muhalefet ve okyanus medyasının pasını ilk alan ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden oldu. Biden Türkiye'yi DAEŞ'e yardım eden ülkeler arasında saydı. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın konuyla ilgili "siz haklıydınız" dediğini iddia etti.
Oyun artık uluslararası alanda oynanmaya başlanmıştı. Bunu ilk gören ise Cumhurbaşkanı Erdoğan oldu. Erdoğan'ın oyunu bozmak için yaptığı açıklama çok sertti: Bunu söylemişse biden benim için tarih olur. Kimse Türkiye'yi böyle bir şey için suçlayamaz...
Biden, bu açıklamanın ardından Erdoğan'dan özür dilemek zorunda kaldı. Erdoğan da sonraki günlerde "Bizim için PKK neyse, DAEŞ odur " diyerek Türkiye'nin DAEŞ ile hiçbir ilişkisi olamayacağını sık sık dile getirdi.