YA BUGÜN…
'9 Mart 1971 Devrimi'nin müstakbel anayasasını okuduktan sonra; günümüzde de '9 Mart'ın 'devrimci ruhu'nun aramızda yaşamadığını söylemek mümkün müdür acaba? Şöyle iyi bakın lütfen; televizyon ekranlarına; günlük gazete köşelerine; yazılanların ve söylenenlerin satır aralarına, iyi bakın lütfen… '9 Mart'ın pek çok kalpte yaşadığını gerçekten de görmüyor musunuz? Kimbilir, belki de CHP'nin önümüzdeki seçimde
kullanacağı şarkı; "Bana her şey 27 Mayıs'ı hatırlatıyor' da olabilir. Nereden mi biliyorum; Muhsin Batur'un emekli olmasından sonra, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk tarafından 1974 yılında kontenjan senatörlüğüne atanmasının ardından, CHP'ye katılmasından ve 12 Eylül 1980 öncesinde sonu gelmez Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde, CHP'nin Cumhurbaşkanı adayı olmasından desem; bilmem ki, gençler bana inanır mı?
'DEVRİM ANAYASASI'
Şimdi de 9 Mart'ın ertesi günü yürürlüğe girmesi beklenen 'devrim anayasası'na bir göz atalım isterseniz… Anayasaya göre; Türkiye, 'devrim ilkelerine dayanan halkçı, devletçi, laik, millî ve sosyal devrimci bir devlet" olacaktı. "Egemenliğin kullanılması" ise, "devrim ilkelerine aykırı" olamayacaktı. "Yasama yetkisi, Devrim Konseyi ve Devrim Meclisi tarafından" kullanılacaktı. "Yürütme görevi, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve Bakanlar Kurulu tarafından yerine" getirilecekti. "Yasama organı, Devrim Konseyi ve Devrim Meclisi" idi. "Devrim Konseyi, devletin en yüksek karar organı" olacaktı.
Devrim Konseyi, "çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmış bir Türkiye yaratılması ile görevli ve sorumlu"ydu. "Konsey, bu sorumluluğu Türk halkı ve devrim kuruluşları ile" paylaşacaktı. Devrim Konseyi'nin yetkileri ise şöyle saptanmıştı: "Devrim Meclisi'nce kabul edilen kanun, tasarı ve tekliflerinin müzakeresi, kabulü, reddi ya da değiştirilerek kabulü." Demek ki, konsey, meclisin üzerindeydi. Onun benimsediği herhangi bir şeyi, tamamen reddebileceği gibi, onaylamadan önce değiştirebilirdi de. Ayrıca, "para basılması"da Devrim Konseyi'nin yetkisindeydi. Merkez Bankası'nın görevini üzerine alan konsey; diğer yandan, seferberlik ilân etmeye olduğu gibi, savaş ilân etmeye de yetkiliydi.
Genelkurmay Başkanı'na gelince; o, Silâhlı Kuvvetlerin komutanı olup, Devrim Konseyi'ne bağlı olacaktı. Devrim Konseyi, "devletin bütün kuruluşlarını gözetimi ve denetimi altında bulundu"racaktı.