Yeni anayasa ve onun kaçınılmaz bir parçası olan başkanlık sistemi, elbette çözüm süreciyle yakından ilgilidir. Ancak bundan çok daha fazlasıdır. Zira, nerdeyse bir asırlık cumhuriyet tarihinde seçilmişlerin eliyle yapılmış ve halkın onayına sunulmuş bir anayasamız hiç olmadı. Dolayısıyla devlet-vatandaş ilişkisini sağlıklı bir dengeye kavuşturacak, bürokratik oligarşiyi değil millî iradeyi tahkim eden, demokratik yapıların kurumsallaşmalarına olanak verecek türden bir anayasa en başat ihtiyacımız. 7 Haziran öncesi ve sonrasındaki ana gündem maddemiz bu olmalıdır.
7 HAZİRAN SEÇİM SONUÇLARINI "BARIŞ" BELİRLEYECEK
Seçimlerin silahların gölgesinden azade yapılacak olması demokrasimiz ve dolayısıyla tüm partiler için bir kazanımdır. Ancak sürecin yürütücüsü olan Ak Parti ve ortağı olan HDP'nin oylarını olumlu yönde etkileyeceği aşikâr. Barış için zahmet çekenler, risk alanlar siyaseten de bunun karşılığını görürse, bundan ancak memnun olunabilir. Şayet HDP silahsız mücadele çağrısını bütün olarak sahiplenir, Demirtaş'ın Öcalan'ın çağrısından bir saat sonra yaptığı gibi bu tarihî adımı boşa çıkarmaya çalışmazsa, barajı geçme şansı olabilir.
ÇAKALLAR SÜRÜSÜNDEN HERŞEY BEKLENİR
Otuz yıllık savaşın, otuz yıl sürmesinin sebebi vesayet odaklarının savaşın puslu havasından beslenerek devleti daha rahat kontrol etmeleri, sivil iradeye boyun eğdirmeleridir. Dolayısıyla bir yandan kendi kamuoyuna çözümü 'ihanet süreci' olarak anlatırken, diğer yandan Kandil'de KCK yetkilileriyle görüşüp onları savaşa ikna etmeye çalışan çakallar sürüsünden her şeyi beklerim.
PARALEL ÖRGÜTÜN UYUYAN HÜCRELERİNE DİKKAT
Teşhis konuldu, hasar tesbiti yapıldı, yer yer tasfiyeler oldu ama daha yolun başındayız. Bakın daha yeni Cizre gibi kaynayan bir yerin emniyet müdürünün paralel yapıyla irtibatı olduğundan bahsedildi. Örgüt de şimdilerde 'uyuyan hücre' pozisyonu almış durumda. Emniyet içerisinde %70'lere vardığı söylenen bir yapı var ve devlet ancak şüpheli polisleri ordan oraya atayabiliyor. Bürokrasideki yapılanma bertaraf edilmeden 'inleri' dağıtmak zor.
BU VESİLE İLE HOŞBULDUK!
Mart 2011'de, daha ipliği pazara çıkmadan Taraf'tan ayrıldığımda, Türkiye'nin vesayetten arınmış yeni bir döneme girdiğini farz ediyordum. Yeni Şafak'ta yazdığım süre zarfında ne kadar yanıldığımızı hep beraber gördük ve mücadeleyi sürdürdük.
Sabah'ın en önemli özelliği ise, paralel vesayetle mücadele, yeni anayasa ve çözüm süreci gibi temel başlıklarda ana akım kalmaya devam ederek, demokrasi ve barışı savunuyor olmasıdır. Bu minvalde yeni ve daha geniş bir okur kitlesine hitap etme imkânı beni heyecanlandırıyor doğrusu. Umarım Sabah okuru da, benim gibi ortadaki kuyuya düşme pahasına yandan geçemeyen bir yazarı benimser. Bu vesileyle hoş bulduk!
Melih Altınok:
SABAH'TA BAŞLAMAK HEYECAN VERİCİ
SELAHATTİN DEMİRTAŞ BARIŞA DİRENİYOR
Bu son açıklama, bizzat sürecin kendisinin egemen Kürt siyasal hareketindeki barışa direnen aktörlerini sıkıştırmasıyla oluştu. Zira hareketin siyasi ve yasal kanadı olan HDP, tersi olması gerekirken süreç boyunca silahlı kanadın önderi tarafından sağ duyuya çağrıldı. Hatta Öcalan'ın şubat başında yaptığı benzer içerikli bir çağrıyı bizzat HDP Eşbaşkanlığı'nın kamuoyundan gizlediğini de biliyoruz. Demirtaş'ın Son açıklamaya yönelik sözlerine ve tavrına bir bakın lütfen. Sanki barışın önemli bir dönemecini değil, yeniden savaş ilanını yorumluyor. Ama ne olursa olsun bu kabul, geçmişteki tutumları talileştiren ve ileriye dönük bağlayıcı olan bir mühürdür. Çözüm Süreci'nin başlayacağını aylar öncesinden duyuran ve en ajitatif dönemlerde umudu dillendiren birisi olarak elbette ki bu önemli dönemcin ardından daha da pozitifim.
HER ZAMANKİNDEN DAHA YAKINIZ
Barış tüm Türkiye halkının satın aldığı bir süreç. Er ya da geç zaten yakalayacağız. Ama şimdi her zamankinden daha çok yakınız. Zira Çözüm Süreci'nin mimarı Erdoğan'ın kararlılığı ilk günkü gibi sürüyor. Hükümet de barışın arkasında. Sürecin egemen Kürt siyasal hareketindeki en önemli aktörü Öcalan ise bu açıklamasıyla hareket içindeki çözüm karşıtı unsurlardan kendini net şekilde ayrıştırdı.
BAŞKALARIN CANIYLA SAVAŞ NİDALARI ATILMAZ
Yas havasında olan bazı aydın ve siyasiler var. Çöp evde yaşayan ruh hastalarına benziyorlar. Ülke temizlendikçe varoluşlarının anlamsızlaştığını düşünüyorlar. Başkalarının çocuklarının canıyla savaş nidaları atıyorlar. Sade suya tirit bir barış ve kardeşlik söylemi ise dillerinden düşmüyor. Çok sevdiğim bir söz var, barışa can atan savaşa can pazarlamaz. Öcalan ve hatta Kandil'in kimi komutanları bile çözüme ikna olmuşken, barışan halklara durun siz düşmansınız diye bağırıyorlar.
7 HAZİRAN'DA BARIŞA YATIRIM YAPAN KAZANIR
Yeni anayasa HDP'nin seçmenine vaadi, bu işin Çözüm Süreci ile bir bağı yok. 2010 referandumundaki hataya düşmeden sözlerini tutmalılar. 150 yıla yakın parlamenter sistemim deneyimi bize istikrarsız hükümetler, ekonomik buhranlar ve darbeler getirdi. Başkanlık sistemi bu sorunların aşılması için elzemdir. Barışa yatırım yapan kazanır. Çünkü seçmen dünyanın her yerinde huzura yönelir. Bunun somut örneği 12 yıldaki 8 seçimi kazanan Ak Parti ve Yüzde 52 oy aldığı Cumhurbaşkanlığı seçiminde iki vaadinden biri olarak Çözüm Süreci'ni tercih eden Erdoğan'dır.
HDP'NİN BARAJI GEÇMESİ ZOR
Mevcut koşullarda çok zor. Partinin yoğun desteğe sahip olduğu Diyarbakır gibi bölge kentlerinde alabilecek tek bir oyu daha yok. Barajı aşması için metropollerde oyunu ikiye hatta üçe katlaması lazım. Ancak siyaset bu. Parti Türkiye'nin arkaik solu ve statükocu kesimlerine göz kırpmayı bırakıp olması gerektiği gibi çevredeki dezavantajlı kesimlere yönelirse, Çözüm Süreci'ni sahiplenmeye çalışırsa oylarını artırabilir. Cemaatten şuradan buradan gelecek üç oy yerine çözüme dünden razı olan doğal tabanları Kürt halkı ve Türkiyeliler önlerinde duruyor işte.
ÇÖZÜM SÜRECİ SANDIK SANTAJI OLMASIN
Diğer partilerin barajı geçememeleri halinde ne olursa o olur. Geçmişte DYP, MHP ve CHP baraj altı kalınca ne oldu? İktidar ve muhalefet, HDP'nin seçim başarısı için çalışmak zorunda değil. Başka kimin böyle bir lüksü var? Güçlerine ve başından kabul ettikleri yarış şartlarına göre kendileri için en akılcı çözümü geliştirmeliler. Çözüm Süreci sandık şantajı olarak kullanılamaz. Bu halkı ve siyaseti tehdit etmek anlamına gelir.
GÜLEN ÖRGÜTÜ KUTSALI İSTİSMAR EDİYOR
Gülen örgütü Türkiye'ye ve halka her türlü araçla saldırıyor ve en kutsal değerleri bile istismar ediyor. Ancak demokratik bir hukuk devletiyiz. Dolayısıyla örgütle mücadelede bu niteliğe uygun yürüyor. Tabii bu sınırlama da mücadelenin arzu edilen hıza ulaşmasını engelliyor. Ama doğru olan budur. Fakat bu tespit, asla kararlıkta bir zafiyete yol açmamalı.
SABAH'TA BAŞLAMAK HEYECAN VERİCİ
İlk günkü hevesimle yaptığım gazeteciliği bundan sonra Sabah gibi saygın ve etkili bir mecrada sürdürecek olmak beni elbette çok heyecanlandırıyor. Sabah zaten zirvedeydi, önümüzdeki dönemde daha da yükseleceğini düşünüyorum.