Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün Haliç Kongre Merkezi'nde Ayrımcılığa Karşı Kadın Hakları Derneği (AKDER) tarafından düzenlenen "28 Şubatlar Bin Yıl Sürmez" başlıklı toplantıya katıldı. Konuşmasına, önceki gün ölümünün dördüncü yılında anılan Prof. Dr. Necmettin Erbakan'a rahmet dileyerek başladı. "Bir daha kimse 27 Mayıs'lara, 12 Eylül'lere, 28 Şubat'lara, 17-25 Aralık'lara teşebbüs edemesin diye Yeni Türkiye, Yeni Anayasa ve Başkanlık Sistemi diyoruz" mesajı veren Erdoğan, özetle şöyle dedi:
PARALEL YAPI DARBECİ YAPI: Biz, 28 Şubat'ı hukuk önünde de mahkum etmek için üzerimize düşeni yaptık. Ama aynı çarpık anlayışın bir başka tezahürü olan Paralel Devlet Yapılanması'nın, emniyet ve adalet sistemi içinde yol açtığı sıkıntı, bu davanın sağlıklı şekilde yürümesini engelledi. Paralel Devlet Yapılanması, 28 Şubatçılar'ın, 1960 darbecilerinin, 1980 ihtilalcilerinin yapmak istediklerini, cemaat görüntüsü, hizmet kılıfı altında yapmak isteyen bir yapının adıdır. Zaten bunun için biz 17-25 Aralık hadisesine ne diyoruz? Darbe teşebbüsü diyoruz.
28 ŞUBAT'DA NEYSE 17-25 ARALIK'DA O: 28 Şubatçılar'ın 1998'de şahısımı mahkum ettirmeleri şahsımla değil temsil ettiğim değerlerle, onunu devamıyla ilgili bir davaydı. Milli Eğitim Bakanlığı'nın, Talim Terbiye Kurulu'nun tavsiye ettiği bir dörtlüğü okuduğum için tuttular, içeri attılar. Gerekçe, devleti yıkmak. Bir dörtlükle devleti yıkacağız. Bunları yaşadık. Ama elhamdülillah nereden nereye geldik. 17-25 Aralık darbe teşebbüsünde bulunanlar da, aynı şekilde şahsımı değil, doğrudan milletin değerlerini, tarihini, medeniyetini hedef almıştı. Milletim 1999'da cezaevinden çıktığımda beni nasıl bağrına bastıysa, kurduğumuz partiyi iktidara, şahsımı Başbakanlığa layık gördüyse, 2014'te de aynı şekilde sahip çıktı, yüzde 52'lik bir destekle Cumhurbaşkanlığı makamına getirdi.
DARBEYE KARŞI SAĞLAM DURUŞ: Bu millet, kendi verdiği imkanları kendisine ihanet için kullananları asla affetmeyeceğini, ilk fırsatta hesabını soracağını, defterini düreceğini de göstermiştir. Ama burada bize çok önemli bir görev düşüyor. Türkiye'nin bir daha 28 Şubat'ları yaşamaması için, bu tür darbelere, darbe teşebbüslerine fırsat veren, imkan veren, cesaret veren sıkıntıları çözmemiz, tüm unsurları ortadan kaldırmamız gerekiyor. Bunun için elbette önce sağlam bir duruş ortaya koymamız gerekiyor. 2007'de 27 Nisan bildirisinde, 2013'te önce Gezi olaylarında, ardından 17-25 Aralık'ta bu duruşu sergiledik. Kamuoyunda bilinen, bilinmeyen pek çok hadisede bu duruşu sergiledik. Eğer böyle davranmasaydık, inanın Türkiye, 28 Şubat'tan da, 12 Eylül'den de, 27 Mayıs'tan da beter dönemler yaşayabilirdi.
YENİ TÜRKİYE, YENİ ANAYASA VE BAŞKANLIK SİSTEMİ
"Siyasi ve sosyal kaos oluşturarak Türkiye'yi Mısır'laştırmak isteyenlere, Suriye'leştirmek isteyenlere fırsat vermedik, vermeyeceğiz. Ekonomik olarak Türkiye'yi Yunanistanlaştırmak isteyenlere de izin vermedik. Şimdi, bu kazanımları daha güçlü, daha büyük bir atılımla tahkim etmek mecburiyetindeyiz. Buna mecburuz. İşte bunun için yeni anayasa diyoruz, işte bunun için başkanlık sistemi diyoruz. Bir daha kimse 27 Mayıs'lara, 12 Eylül'lere, 28 Şubat'lara, 17-25 Aralık'lara teşebbüs edemesin diye, istikrarsızlıktan, zayıflıktan, bölünmüşlükten, çatışmalardan beslenenlerin önünü ilelebet kesmek için yeni Türkiye, yeni anayasa ve başkanlık sistemi diyoruz."