Türkiye'de, 18 yılda çok şey değişti. AK Parti hükümetlerinin 12 yılda attığı adımlar, millet iradesiyle yeniden öne çıktı. O günlerde darbe girişimine alkış tutan STK'lar da süreçteki hatalarıyla yüzleşti.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda dün gerçekleşen kabulle birlikte 28 Şubat postmodern darbe sonrası 18 yılda gelinen nokta Türkiye için büyük bir demokrasi dersi. İşte 28 Şubat sürecinden bugüne yaşanan dönüşüm:
MÜJDE! REFAH GELİYOR
Her şey, 24 Aralık 1995 seçimleriyle başladı. Halk, siyaset mühendislerinin DYP ile ANAP'ı yarışta gösterdiği tabloya itirazını sandıkta yaptı. Necmettin Erbakan liderliğindeki RP yüzde 21,37 ile seçimden birinci çıktı. 158 vekille Meclis'e giren Refah Partisi lideri Erbakan, Tansul Çiller'in DYP'si ile REFAH-YOL'u kurdu. 3 Kasım 1996'da Susurluk'ta meydana gelen kaza mafya-siyasetçi-polis ilişkilerini açığa çıkardı. "Sürekli aydınlık için bir dakika karanlık" eylemleri, dönemin Adalet Bakanı Şevket Kazan'ın "Mum söndü oynuyorlar" ifadesi hükümeti sarstı. İçişleri Bakanı Mehmet Ağar istifa etti, yerine Meral Akşener geldi.
Yaşanan gelişmelere karşı yargı, üniversiteler, medya ve iş dünyasından çıkışlar da dikkat çekiyordu. Başbakan Erbakan'ın 11 Ocak 1997'de Başbakanlık Konutu'nda tarikat liderleri ve şeyhlere yemek vermesi, Sincan Belediyesi'nin düzenlediği "Kudüs Gecesi" sonrası hükümete eleştiriler yükselmeye başladı.
18 HAZİRAN'DA İSTİFA ETTİ
"Cumhuriyet'e Sahip Çık" adı altında mitingler başladı. Askere "müdahale" çağrıları gelirken, Cumhurbaşkanı Demirel, Başbakan Erbakan'a "uyarı mektubu" gönderdi. Siyasi gerilimin doruğa çıktığı dönemde yapılan 28 Şubat 1997'deki tarihi MGK'nın etkisi hızla yayıldı. Fişlemeler ve görevden almalar başladı, İHL'lerin orta öğretimdeki kademeleri kapatıldı, kesintisiz eğitime geçildi. 18 Haziran'da Erbakan görev değişimi için istifasını verdi, ancak Demirel koalisyon ortağı Çiller'e değil Mesut Yılmaz'a hükümeti kurma görevi vererek REFAH-YOL'u sona erdirdi.
'Beşli çete' başrolde
28 Şubat'ın en aktif aktörlerinden biri de STK'lardı. Dönemin 5'li çetesi ortak deklarasyon yayımlayarak hükümeti zora soktu.
28 Şubat sürecinin en aktif aktörlerinden biri de STK'lardı. O dönem; TOBB Başkanı Fuat Miras, TESK Başkanı Derviş Günday, TÜRK-İŞ Başkanı Bayram Meral, DİSK Başkanı Rıdvan Budak ve TİSK Başkanı Refik Baydur'un ortak açıklamaları ve bildirileri, hükümeti en çok zorlayan etkenlerden olmuştu. Bunlara, KESK, TEB, TMMOB gibi kuruluşlar da destek veriyordu. 21 Mayıs 1997 günü beş kuruluş ortak bir bildiri yayımladı. Bildiride, "İrtica, günümüz Türkiye'sinde demokrasi için büyük bir tehlike haline gelmiştir... Halkımızın artık, bu hükümete güveni kalmamıştır. Bu anlayıştaki hükümetin yerine güvenilir bir hükümetin bir an önce kurulması gerekmektedir" deniliyordu. Bütün işyerlerinde üretime ara verilerek 1 saatlik bildiriler okunması, Cumhurbaşkanı ve Meclis Başkanı'na ziyaretler ve mitingler "eylem serisi" olarak hazırlanmıştı. O adımlar, hükümetin gidişinde en etkili gelişmeler olarak tarihe geçti. O süreçten 18 yıl sonra bugün ise yaşanan dönüşüm etkisini gösterdi.
'Bin yıl sürecek' demişti
Sonraki süreçte, 28 Şubat sürecinin ne kadar devam edeceği tartışmaları da yaşandı. Emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı'dan TSK'nın zirvesinde nöbeti devralan Genelkurmay Başkanı Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun "28 Şubat bin yıl sürecek" sözü literatüre girdi. Abdullah Gül ve Recep Tayyip Erdoğan'ın öncülüğünde kurulan AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara gelişi ise süreci tersine çevirdi. 2012'de TBMM'de "Darbeleri Araştırma Komisyonu" kuruldu. Kısa süre içinde de "28 Şubat Davası" açıldı. Ankara 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki davanın iddianamesinde, 76'sı tutuklu, 103 sanık hakkında "Hükümeti cebren devirmeye, düşürmeye iştirak" suçu karşılığı "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası isteniyordu. Bugüne kadar 73 ayrı duruşmanın yapıldığı davada tek bir tutuklu sanık bulunmuyor.
MGK deprem etkisi yarattı
28 Şubat 1997'de 9 saatten fazla süren MGK'da komutanlar, irticaya karşı tedbir gerekçesiyle taleplerini sıraladı. Tarikatlara bağlı okulların Milli Eğitim'e devri, tarikatların kapatılması, Atatürk aleyhine eylemlerin cezalandırılması gibi istekler, hükümete adeta 'dayatıldı.'
Gülen'den darbe çığırtkanlığı
PARALEL yapı nedeniyle hakkında "kırmızı bülten" yayımlanması an meselesi olan Fethullah Gülen, 16 Nisan 1997'de Kanal D'ye verdiği röportajda askerlerin anayasanın verdiği yetkiyi kullandığını savunmuştu: Müdahale etmediğimiz zaman tarih önünde suçlu oluruz mülahazasıyla hareket ediliyorsa, bana göre onlar masum. Bugün Türkiye'yi idare edenler, gerekli performansı ortaya koyamadılar zannediyorum. Çünkü idarede uzlaşma önemlidir.
Paletlerle gövde gösterisi
Gerginlik hızla tırmanırken, 4 Şubat'ta askerler, 20 tank ve 15 zırhlı araçla Sincan'dan geçti. Bazı kesimler bunu "demokrasiye balans ayarı" olarak yorumluyordu. Genelkurmay ise, arıza yapan tankların güzergah dışına çıktığını ve zorunlu olarak bölgede kaldığını savunuyordu.
'Yağlı kazık' polemiği
28 Şubat süreci pek çok insanı mağdur etti. Önceki hafta yapılan son duruşmada, dönemin İçişleri Bakanı Meral Akşener, kendisine o dönem, ismi açıklanmayan bir komutan tarafından "İleri geri konuşmasın, geldiğimizde bakanlık önüne koyduğumuz bir yağlı kazığa kendisini oturturuz" mesajı gönderildiğini belirtti. "Bağrından Atatürk'ü çıkarmış bir ordunun, Balkanlar'da acılar çektirmiş Kont Vlad'ı örnek alması, benim için manidar olmuştur" diyen Akşener, bugün şikayetçi olmadığını söyledi.
Kaynak: Akşam