Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Süleyman Şah operasyonundan dolayı TSK'yı hedef alan ifadelerin hakaret ve ihanet boyutuna ulaştığını söyledi. Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda 3. kez muhtarları ağırlayan Erdoğan, şu mesajları verdi:
ASKER HAYATINI RİSKE ATMADIK: Süleyman Şah Türbesi, nakli kubur ile yine Suriye içerisinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgeye taşındı. Geçmişte de yeri iki defa değiştirildi. Bu kez de güvenlik sebebiyle türbenin yerini değiştirmek durumunda kaldık. Görevli askerlerimizin hayatlarını tehlikeye atmamak için bu kararı aldık.
ASKERLERİ BİLE BİLE ATEŞE ATAMAZDIK: Her bakımdan gıpta edilen bir operasyon olmasına rağmen birilerinin bu konuda olumsuz bir algı oluşturmak için yoğun çaba sarf ettiğini görüyoruz. Bu konuda söylenen sözler, cehalet boyutunu, iftira boyutunu aştı. Halbuki mesele o kadar açık, o kadar net, o kadar ortada ki bölgede büyük bir karmaşa ve çatışma ortamı var. Bizim de orada askerlerimiz bulunuyor. Askerlerimizi bile bile ateşe atmanın bir anlamı var mı? Yok.
SESSİZ KALAMAM: Ama işte karşı çıkanlar var. Üstelik bunu da tamamı yalan, yanlış, iftira mahiyetindeki ifadelerle yapıyorlar. Ben, cumhurbaşkanlığı makamında milletin seçtiği bir Cumhurbaşkanı olarak, bugün şahsıma, Başbakanıma, Genelkurmay Başkanıma ve tüm operasyon içinde yer alanlara karşı yapılan saldırıya sessiz kalamam. Tek bir Mehmetçiğin burnunun kanamaması için her türlü hassasiyeti gösteren Türk Silahlı Kuvvetlerimizi ve hükümetimizi hedef alanlar, önce dönüp kimlerle yan yana olduklarına bir baksınlar.
AKLA İZANA SIĞMAZ: Kendi Genelkurmay Başkanı'na, edepten uzak, bu denli ifadeleri yakıştırmak, gerçekten akla, izana sığmaz. Böyle bir şey olamaz. Onun için ben de diyorum ki milliyetçi olduğunu söyleyenler, şakşakçıları konuşmuyorum, bu ülkenin ordusuna bu denli çirkin yakıştırmayı yapanları, sizin takdirinize bırakıyorum, inanıyorum ki bunlara gereken dersi, cevabı, vakti, saati geldiğinde verirsiniz. Milletten umudunu kesenler, işi milletin askerine, ordusuna, onun komutanına saldırmaya kadar vardırmışlardır.
GÖZBEBEĞİ ORDUMUZA SALDIRTMAYIZ: Bugüne kadar ülkenin, milletin hayrı için taş üstüne taş koydukları görülmemiş olanların, bu başarılı operasyonu bahane ederek, milletimizin gözbebeği ordumuza saldırmalarına asla izin vermeyiz, vermeyeceğiz. Milletimiz bu densizliklerin, bu haddini bilmezliklerin hesabını elbette kendilerinden soracaktır.
HİÇBİR ÖRGÜTLE İŞBİRLİĞİ YOK: Türkiye, bu operasyonu hiçbir örgütle işbirliği içinde veya onların izniyle asla yapmamıştır. Bunların hepsi yalandır. Bizim bu örgütlerle işbirliği yapmamıza ihtiyacımız yok.
BU MİLLİ MESELEDİR: Düne kadar, 'dini mahiyet içeriyor' diye türbe kavramına karşı çıkanların, bu gün takındıkları tavrı görünce şaşırıyorum. Biz o türbeyi sınırımıza yakın bir yere taşımakla, hiçbir hakkımızdan, iddiamızdan vazgeçmiş değiliz. Sadece askerlerimizin can güvenliğini temin, türbenin manevi hatırasına tazim için bir tedbir aldık ve bu nakli yaptık. Bu milli bir meseledir. Bu meseleyi günlük siyasete alet edenler her şeyden önce Süleyman Şah'ın manevi hatırasına saygısızlık içindeler. Türkiye'yi okumaktan aciz olanlarız, bölgedeki ve dünyadaki gelişmeleri doğru değerlendirmelerini beklemem yanlış olur.
'CUMHURLA BENİM ARAMA KİMSE GİREMEDİ, GİREMEZ'
MİLLETLE ARAMA KİMSE GİREMEZ: Birileri muhtarlarla bir araya gelmemden, il ziyaretlerinde bulunmamdan rahatsızlık duyuyor. 'Cumhurbaşkanı 7 Haziran seçimlerine kadar meydanlara çıkmasın, ona meydana çıkma yasağı getirelim' diyerek, Yüksek Seçim Kurulu'na başvurdular. Cumhur ile başkanının buluşmasından rahatsız olunur mu? Bugüne kadar milletle, milletimle arama kimsenin girmesine müsaade etmedim, bundan sonra da etmeyeceğim.
KILAVUZLARI MİLLİ ŞEF: Ana muhalefet partisinin bir genel başkan yardımcısı 'O gazetelerin hepsine el koyacağız' diyor. O gazeteler dediği, kendi gönüllerinin istediği gibi yayın yapmayan, onların çıkarlarına hizmet etmeyen gazeteler. Sorsan onlar demokrat, ben diktatörüm. Gerçi bu zorbalık onların genlerinde var. Tek parti döneminde yıllarca memleketi bu şekilde yönetmeye alıştıkları için şimdi iktidara geldiklerinde yine aynısını yapabileceklerini sanıyorlar.
EDEP DIŞI YAKLAŞIM: Bakın şu anda İç Güvenlik Yasası, torba yasa Parlamento'da görüşülüyor. İktidar partisinin 312 milletvekili var, muhalefetin tamamı 220. Düşünebiliyor musunuz 312 milletvekilini, 220 milletvekili kilitliyor. Maalesef Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin Başkanvekili bir bayana, akla hayale gelmez hakaretler, affedersiniz küfürler yapılabilecek kadar ileri gidenler var. Böyle bir edep dışı bir yaklaşım olabilir mi? Biliyorlar ki "Biz bu işi başaramayacağız, er veya geç bu torba yasa çıkacak", bunu biliyorlar. O zaman, "Boşluklardan nasıl istifade ederiz de bunu engelleriz?"
SENİ O ÖRGÜTTEN AYIRAN NE?: Düşünün, masanın üstündeki çanı söküp, onu kıracak kadar ileri gidebiliyorlar. Kürsüyü, işgal edebiliyorlar. Kimisi affedersin teröristlerin yüzlerine taktığı maskeyi, Parlamento'da yüzüne takıyor. Böyle bir şey olabilir mi? O zaman senin bu terör örgütünden ayrı yanın ne? Çünkü bunlar da onu savunuyor, onların uzantısı. Ondan sonra "özgürlükler, demokrasi" diyorlar. Ne demokrasisi, ne özgürlüğü? Sizin böyle bir derdiniz yok. Derdiniz başka. Derdiniz terör estirmek suretiyle, bu Meclis'i kilitlemek.
TIRNAĞININ PARESİ OLAMAZSIN
(MHP LİDERİ BAHÇELİ'YE) Kalkıp da Genelkurmay Başkanımıza akla, hayale gelmemiş ifadelerle saldıran bu zat, önce aynaya bir bakması lazım. Sen şu anda Genelkurmay Başkanımızın atılacak tırnağının bir paresi dahi olamazsın. Terörle mücadele diyorsun, senin bugüne kadar terörle mücadele adına yaptığın bir şey var mı? Önce haddini bileceksin. Bir taraftan da milliyetçi ayaklarına takılacaksın. Bu nasıl bir milliliktir?
ÇARE BAŞKANLIK SİSTEMİ
Türkiye, bir tıkanma yaşıyor. Meclis'te devam eden İç Güvenlik Tasarısı görüşmelerinde, akla hayale gelmez hakaretler, küfürler yapılıyor. Ana muhalefeti, diğer muhalefet partileri bir de tabii dışarıda paralel yapı dördü birleşmişler, 'Bu süreci nasıl tıkarız?' Bunu aşmanın tek yolu başkanlık sistemidir. Başkanlık sistemi olduğu anda, böyle bir şey yapmak mümkün değil.