AFAD Lojistik Merkezi'nin açılışında konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye'de bulunan 2 milyonu aşkın mülteciler hakkında konuştu ve 2012 yılındaki bir anısını paylaştı. Erdoğan burada yaptığı konuşmada 'Şam'da yaşarken anne babası bombalı saldırıda hayatını kaybeden 3 kardeşin hikayesi bu. Aynı zamanda bu ülkemize sığınan çocukların yaşamını anlatıyor. Yaşları, 13,10,8. Bu kardeşler anne babalarını kaybediyorlar. Kaybedince gözyaşları içinde Türkyie'ye doğru yola çıkıyorlar yanlarında kimse yok. Şam'dan bindikleri bir araç bunları sınırımıza yakın bir yere kadar getiriyor. Yaya olarak ülkemize gelen 3 kardeş 10 saat yürüyüşün ardından ayakları kan içinde Türkiye szınırından içeri giriyor. Bizim oradaki görevlilerimiz sahip çıkıyor ve getirip Hatay'a yerleştiriyor. Kimsesizlerin kimsesi olmak işte budur ve bizim için bu şereftir. Biz bu mirası atalarımızdan aldık. Şanla, şerefle evlatlarımıza devredeceğiz' dedi.
İşte Erdoğan'ın açılışta yaptığı o konuşma;
Afet sonrası zararın tazmini dahi bu kadar uzun sürüyorsa afet sırasında yaşananları sizin takdirinize bırakıyorum. Son olarak 1999 yılında Düzce depreminde Sakarya, Kocaeli, Bolu'yu kapsayan o depremde bize bu konudaki eksikliklerimizi, yanlışlarımızı, sıkıntılarımızı tüm açıklığıyla gösterdi ve yüzümüze çarpılan bir afetti. Koskoca bir devletin felaket karşısında tamamen beceriksizliklten kaynaklanan çaresizliğine hep birlikte şahit olduk. Kendimizde bu sıkıntıları bizzat tespit etme imkanı bulduk.
BALIK BİLMEZSE HALİK BİLİR DEDİK...
Hükümetlerimiz döneminde bu konuya özel önem verdik, çok yönlü çalışmalar gerçekleştirdik. Ortaya çıkacak zararları, yıkımları, kayıpları en aza indirecek şekilde birer birer hayata geçirdik. Binaların depreme dayanıklı şekilde inşaa edilmesinden, uygun olmayanların tamamen yıkılıp yeniden yapılmasına kadar pek çok düzenleme yaptık. Çok ciddi organizasyon kurduk acil yardım için. Aynı anda çalışan tüm kurumlarımızı AFAD çatısı altında birleştirdik. Nitekim 2011 yılında Van'da yaşanan depremde tüm bu gayretlerin neticelerini görmeye başladık. Deprem üzerinden 24 saat geçmeden devletin ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının tüm imkanları Van'a ulaşmış kurtarma çalışmaları başlamıştı.
Ben göl demiyorum Van denizine nazır şehirler inşaa ettik bundan dolayı da gurur d uyuyoruz. Bunun kadrini kıymetini bilmeyenler olabilir. Biz at denize balık bilmezse Halik bilir dedik. Devlet sorumluluğunu bilen bir anlayışla biz buna yaklaştık. Şu anda AFAD'ın merkezlerinin toplam sayısı 27. Diğer 5 ilimizdeki merkezlerde hizmete girmiş olacak. 1999 Düzce depreminde yıkıntıların altında kalan bir devletten bugün ülke içinde ve dünyadaki tüm afetlere krizlere anında mücadele eden bir Türkiye'ye geldik.
BUNLARI GÖRÜNTÜ OLSUN DİYE YAPMIYORUZ
Ne mutlu bize ki Türkiye'nin hem ülke içinde hem ülke dışında yaşanabilecek afetlerde süratle harekete geçebilecek bir sistemimiz var. Rabbim bizi her türlü afet ve krizden korusun. 12 Yıl önce göreve geldiğimizde bizim verebileceğimiz destek neydi 45 milyon dolardı. Şu anda 4,5 milyar dolar. Nereden, nereye geldik. Veren el, alan elden üstündür dedik ve hiç bir zaman kaybetmedik. Bu tür felaketlerle karşılaştığımızda uzanacağımız ellerden de rabbim bizi ayırmasın. Bu konteynırlar gerektiğinde dünyanın her ylerine ulaştırılabilecek şekilde üretildi. Tabi, depo deyince aklınıza eskinin içindeki herşeyin kısa sürede çürüdüğü, farelerin cirit attığı kokudan girilemeyen yerler gelmesin. Bunlar içlerindeki nemin dahi sürekli kontrol altında tutulduğu, transferleri uydu üzerinden izlenebilen bir sistem var. Biz bu işi görüntü olsun göz boyasın diye yapmıyoruz. Ülkemizin ve milletimizin boşa harcanacak ne tek kuruşu ne de bir dakikası vardır.
Açılışını yaptığımız bu merkezleri, medeniyetimizde tarihimizde güçlü şekilde var olan dayanışma yardımlaşma kültürünü kurumsallaşma kültürü olarak görüyorum. Bizim çok güçlü vakıf medeniyetimiz var. AFAD'ı da kendi alanında vakıf mantığı ile çalışan bir kurum olarak değerlendiriyorum. Komşusu açken tok yatmayı kınayan bir toplumun mensupları bir afet sırasında da aynı hassasiyeti göstereceklerdir.
ARTIK GERİ DÖNÜŞ BAŞLADI
Devlet hizmet için vardır, insan için vardır. Bizim tüm derdimiz insanı yaşatmak. 10-12 yıl önce doktorun verdiği reçetedeki ilacı bulamayan bir ülkeydik. Ama şimdi istediğin eczaneden gidip bir ülke haline geldik. Eğitim imkanı, çalışma imkanı, konut imkanı, inancını yaşama imkanı sunarak onu yaşatmak. Bunca yolu, barajı, sosyal yardım hizmetini işte bunun için yapıyoruz. Biz istiyoruz ki 78 milyon vatandaşımızın her biri refah bakımından, insan hakları bakımından hak hukuk bakımından en iyi hizmetleri alsın. Benim vatandaşımın Amerika'daki Almanya'daki insanlardan neyi eksik? Hamdolsun bu konuda çok ciddi mesafeler katettik. Artık geri dönüş başladı. Artık Türkiye'den gidenler şimdi Türkiye'ye dönüyor. Bakıyorsunuz en yaşlısı dahi 6 ayını avrupada geçiriyorsa 6 ayını gelip Türkiye'de geçiriyor. Şimdi, 2023 hedeflerimize adım adım ilerliyoruz. Daha çok çalışıyoruz, daha çok çalışacak üretecek mücadele ederek bu hedeflerimize de ulaşacağımıza yürekten inanıyorum.
BU TOPRAKLAR HERKESE KUCAK AÇMIŞTIR
Bugün burada kamplarımızdan gelen misafirlerimiz var, çocuklarımız var. Hepsine tüm milletim adına ülkemize hoş geldiniz diyorum. Misafirlerimiz sağolsunlar kadirşinaslık göstermişler. Başbakan yardımcımız da ifade etti, evlatlarına şahsımın ve eşimin adlarını, ülkemin Türkiye olarak AFAD adını koymuşlar. Bu evlatlarımızın her birinin isimleri ile yaşamalarını diliyor rabbimden kendilerine uzun ve hayırlı bir ömür diliyorum. Çocuk masumdur. Çocuğun masumiyetine el uzatan hele onun canına kast eden herkes alçaktır, canidir. Suriye'de Filistin'de Mısır'da Irak'ta içlerinde çocukların da olduğu masumları katleden herkesi huzurlarınızda lanetliyorum. Bizim için zulümden kaçarak hayat ve onurlarını kurtarmaya gelen herkes öz kardeşlerimizle aynı mesafede ve hükümdedir. İspanya'dan sürülen yahudilerin istikameti burası olmuştur. Kafkasya'da dinleri, kültürleri inançları ne olursa olsun zulme uğrayan herkese bu topraklar kucaklarını açmıştır. Irak'da DEAŞ zulmü başladığında oradan ayrılan kardeşlerimize de aynı şekilde kollarımızı aştık. Biz Ensar bilincine sahip bir milletiz. Ülkemize gelen her kardeşimizi muhacir olarak görür muhabbetle karşılarız. Onlara evimizi açar ekmeğimizi bölüşürüz. Suriye ve Irak'taki olaylardan kaçarak ülkemize gelen 2 milyon kardeşimiz bulunuyor. Bu misafirlerimiz için 10 ilde 25 barınma merkezi kurduk. Pek çok destek hizmeti veriyoruz. Bunun için harcadığımız kaynak yaklaşık 5,5 milyar doları buldu. Bunun 250 milyon doları dışardan geldi. Avrupa'nın tamamında 230 bin var. Hani insan hakları, hani AB müktesebatı neredesiniz? Az önce Numan Bey de söyledi bir araya geldiğimizde bizi pohpohluyorlar. Yaptıklarınız takdire şayandır. Paradan bahset paradan. Hiç paradan bahsetmiyorsun, bizden de bu kadar destek olsun demiyorsun. Bu ifadelere bizim karnımız tok. Size güvenerek bu adımları atmadık.
KARDEŞ KARDEŞE BUGÜNLER İÇİN LAZIM DEĞİL Mİ?
Biz öyle bir medeniyetin varisleriyiz ki bizim medeniyetimizde bu var. Hint yarımadasına kadar ulaşan eller yatıyor bizim medeniyetimizde. Onların torunları olarak biz de Açe'ye kadar uzandık orayı imar ettik, Srilanka'yı imar ettik. İnsani, islami görevimiz buydu onun için. Hele hele Suriye, Irak'ta kardeş kardeşe bugünler için lazım değil mi? Kendi milletimizin yüzüne nasıl bakarız bu şekilde davranmazsak. Kültürümüze tarihiimize ihanet etmiş olmaz mıyız? Siz bakmayın bu misafirperverliğimize ihanet diyenlere. Siz bakmayın başbakan olduklarında bu kardeşlerimizi ülkelerine göndereceklerini söyleyenlere. Onlar Ensar nedir bilmezler, onlar gönüllerimizin ne kadar açık olduğunu bilmezler. Bunu da bilmediği için bunlar bu ülkede başbakan olamazlar ve asla kimseyi ülkelerine geri gönderemezler.
TÜRKİYE KİMSESİZLERİN KİMSESİ OLMUŞTUR
2012'de yaşanan bir hadiyesi anlatmak istiyorum. Şam'da yaşarken anne babası bombalı saldırıda hayatını kaybeden 3 kardeşin hikayesi bu. Aynı zamanda bu ülkemize sığınan çocukların yaşamını anlatıyor. Yaşları, 13,10,8. Bu kardeşler anne babalarını kaybediyorlar. Kaybedince gözyaşları içinde Türkyie'ye doğru yola çıkıyorlar yanlarında kimse yok. Şam'dan bindikleri bir araç bunları sınırımıza yakın bir yere kadar getiriyor. Yaya olarak ülkemize gelen 3 kardeş 10 saat yürüyüşün ardından ayakları kan içinde Türkiye szınırından içeri giriyor. Bizim oradaki görevlilerimiz sahip çıkıyor ve getirip Hatay'a yerleştiriyor. Kimsesizlerin kimsesi olmak işte budur ve bizim için bu şereftir. Biz bu mirası atalarımızdan aldık. Şanla, şerefle evlatlarımıza devredeceğiz. Bu üç evladımızla birlikte tüm mağdur, mazlumların sesini dünyaya duyurmak için tüm gücümüzü imkanımızı kullanıyoruz.
ABD'DE ÖLDÜRÜLEN 3 MÜSLÜMAN
ABD'de iki kardeş bir enişte biliyorsunuz aynı evin içinde İslam karşıtları tarafından bir kişinin taraması ile şehid edildi. Ses çıkmadı, ses çıkmayınca biz de sessiz kalamazdık. Biz de Meksika'dan seslendik. Dedik ki ne zaman sesiniz çıkacak. Bunlar sizin vatandaşınız değil mi bunların annesi doktor, babası doktor bunlar terörist mi? Bunlara sahip çıkmayacak mısınız failini arayıp bulmayacak mısınız dedim 3 saat sonra ses çıktı. Vaka bu.
YARGI GEREKENİ YAPACAKTIR
Bizim ülkemizde de özgecanımızla alakalı hamdolsun olayın hemen ardından Jandarma Polis seferber olup faili anında buldular. Yetiyor mu bu yetmiyor. Şimdi biz de diyoruz ki yargı burada üzerine düşen görevi yapacak yapması gerekir bunun fail ve faillerine gereken cezayı en üst düzeyde vermek durumundadır. Çünkü bu milletin vicdanının böyle bir olaydan sonra rahatlaması söz konusu değil ama hiç olmazsa bunlar da layıkını buldu derler. Ben gerek anne ve babanın olaylar sonrasında takındıkları tavrı milletim adına, şahsım ailem adına çok çok duygu ile izlerken diğer yandan hayranlıkla izledim. Her anne ve babanın böyle bir tavrı takınması kolay değil. Verilen mesajlar da çok çok duyarlı mesajlardı. Temenni ederim ki terör estirenler de bundan nasibini alır. Terör estirerek savunmasız insanları öldürmenin ne denli bu ülkede bir felaket olduğunu bir cinayet olduğunu anlasınlar. Mesele bu. Onun için çözüm süreci dediğimiz olay çok çok önemli. Çözüm sürecinde de işte biz bu huzuru, refahı arıyoruz. Bu milletin evlatlarının birbirine sevgisini saygısını barış içinde yaşamanın zeminini arıyoruz. Bunu başardığımızda bu ülkenin manen ve madden nasıl sıçradığını hep birlikte göreceğiz. Bugün gönderdikleri siyah başörtülerini de aldım. İnşallah o mesaj beyaz başörtüleri ile devam eder.
ORTADOĞU HESAPLAŞMA YERİ DEĞİLDİR
Gittiğim her yerde Suriye'de ölen 350 bin insanın vebalinin bu zulme ses çıkartmayanlara da ait olduğunu söylüyorum. Dünya 5'ten büyüktür derken aymazlığı duyarsızlığı ortaya koyuyoruz. Bölgede yaşananları gayet iyi biliyoruz. Ortadoğu kimsenin hesaplaşma yeri değildir. Buralarda yaşayan insanların kendi tarihi kendi kültürü kendi sosyolojisi hesaba katılmadan bölgede hiç bir proje tutmaz. Kalıcı olarak hayata geçirilemez. Batıda ölen insan da bir can, buralarda ölen insan da bir can, Suriye'de ölen 350 bin kişi de can. Tüm çocukların masumiyeti hürmetine dualar elbet kabul görecektir.