Mersin'in Tarsus ilçesinde Özgecan Arslan'ı vahşice öldüren Ahmet Suphi Altındöken'in, dün Tarsus İlçe Jandarma Komutanlığı'nda alınan ifadesi ortaya çıktı.
Radikal'den İsmail Saymaz'ın haberine göre Altındöken, kendisine bağırdığı için tekmelediği Arslan'ın bayıldığını ileri sürdü. Baygınlık geçirmesi üzerine arkadaşı ve babasından yardım istediğini söyleyen Altındöken, nefes alıp verdiği halde Arslan'ın boğazına bıçak sokarak şah damarını kestiğini ve daha sonra DNA izi kalmasın diye bileklerini kestiğini anlattı.
Ahmet Suphi Altındöken'in dün İlçe Jandarma Komutanlığı'nda alınan ifadesine Radikal ulaştı. Altındöken'in okuyanı dehşete düşüren ifadesinden bölümler şöyle:
YOLDA TEK BAŞINA
Saat 20.05 sıralarında Tarsus şehir merkezinin önünde Cereciler Durağı'nda bir erkek ve bir bayan bekliyordu. Erkek el kaldırdı. Ben de durdum. Bayan yanındaki erkeğe 'İyi akşamlar' diyerek araca bindi. Benim şoför koltuğumun arkasındaki koltuğa oturdu. Başka da binen olmadı, ikimizden başka kimse yoktu. Benim (Özgecan'ı) araca almamdaki amaç, Kleopatra Kapısı'ndaki nöbetçi araca teslim etmekti. Otobüs güzergâhı yolunu kullanarak, nöbetçi arabaya gidiyorduk. Yolda bayan bana "Mersin'e direkt siz mi gidiyorsunuz, aktarma mı yapacaksınız" diye sordu. Aktarma yapacağımı söyledim. Mersin'e gidecek aracın ne zaman kalkacağını sordu. 20.30'da kalkacağını söyledim. "Benim acelem var" dedi. Ben de "Ya 20.30'u bekleyeceksiniz ya da sizi E-5'e çıkaracağım, Adana'dan Mersin'e giden direkt arabalara bineceksiniz. Daha da aceleniz varsa 100 TL verin, ben sizi 20-25 dakika içerisinde Mersin'e götürürüm" dedim. Kabul etti ve bana 100 TL verdi. Hızlı gidebilmek için Çukurova İplik Fabrikası önünden otoban bağlantı yoluna girdim.
'BİBER GAZI SIKINCA TEKME ATTIM'
Bayan yol güzergâhını değiştirdiğimi görünce bana "Ne oldu, bir terslik mi var" diye sordu. Ben de "Hem daha erken ve hızlı gideriz, hem de aşağı yoldan gitmemiz yasak" dedim.
Otoban bağlantı yolunda ilerlerken, "Senin niyetin ne de bu yola girdin" dedi. Ben de "Ben size otobana gireceğimi söyledim, az ileride gişeler var" dedim. Bağırarak konuşmaya başladı. Arkadan başıma doğru eliyle vurdu. İlk vurduğunda ona karşılık vermedim. Tartışmalarımız Kaleburcu Köprüsü'ne kadar sürdü. Bağırmaya devam edince "Tamam sus" diyerek, kavşaktan geldiğim yola geri döndüm. Hala "Neden buradan gidiyoruz" dedi. Ben de "Gıcıklandın sen, D-400 yoluna iniyoruz" dedim.
Daha sonra bana ikinci defa vurdu ve boynumu tırnaklarıyla cırmaladı. Dikiz aynasından biber gazı çıkardığını ve sıktığını gördüm. Eğildim ve bana denk gelmedi. Frene bastım, aracı yolun kenarında durdurdum ve kapıdan inerek, yan kapıdan arka tarafa geçtim. Araç otomatik kapı olduğundan kumanda olmadan içeriden yolcular tarafından açılması imkânsızdır. İçeri girer girmez yüzümü cırmaladı.
Çok sinirlendim. Ben de iki elimle saçlarından tutarak, itekledim. İkinci koltuk ile üçüncü koltuk arasında düştü. Bana saldırmak için geri kalkarken ayağımın tabanı ile karın ve göğüs bölgesine iki üç defa vurdum. Belki bir tanesi de yüzüne gelmiş olabilir. Tekme vurunca yerden kalkmak isterken boyun bölgesinde kan gördüm. Bir tekme daha vurdum. Bu defa orta koridora düştü. Düşerken kafasını bir yere çarpmış olabilir. Koridorda hareketsiz ve baygın yatıyordu. Ben şoför koltuğuna geçtim ve hareket ettim. D-400 karayoluna indiğimde hala yerde yatıyor ve hiçbir tepki vermiyordu.
'AMACIM KONUŞMAKTI'
Arkaya geçmekteki amacım, bana vurduğundan dolayı ya arabadan indirecektim ya da konuşmak amacıyla arka tarafa geçtim. Cinsel ilişki gibi bir amacım yoktu. Otopsi raporunda da bu durum ortaya çıkacaktır.
'BAYGIN HALDE OLDUĞUNDAN PANİK YAPTIM VE FATİH GÖKÇE'Yİ ARADIM'
D-400'e indiğimde bayanı yolda indirecektim. Ancak baygın halde olduğundan panik yaptım ve arkadaşım Fatih Gökçe'yi aradım. "Fatih başım belada, neredesin" dedim. Fatih'le konuşurken bayan ayağa kalktı. Aynadan gördüm ve refleksle elimin tersiyle itekledim. Tekrar koridora düştü. Bu sırada telefon açıktı ve konuşmaya devam ettik.
'ÖLDÜRMEYE NİYETİM YOKTU'
Fatih'e "Gel" dedim. 5-6 dakika sonra ismini bilmediğim bir arkadaşıyla geldi. Ben aracın dışında bekliyordum. Fatih yanıma geldiğinde "Kavga ettik, koridora düştü" dedim. O zamana kadar öldürmeye niyetim yoktu. Ölü olup olmadığını da bilmiyordum. Kapıyı hafif açarak, yerde yatan şahsı Fatih'e gösterdim. Ayaklarını kısmen görünce "Kapat kapat" dedi. Benim araca bindi, "Sakin bir yere gidelim, konuşalım" dedi.
'YA BİR YERE ATACAĞIZ, YA DA YAKALIM DEDİ'
"Üniversite'nin oraya gidelim" dedi. Fatih "Ne yapalım" diye sordu, ben de ona sordum. "Ya bir yere atacağız ya da iz kalmasın diye yakalım" dedi. Fatih arkadaşını aradı, o da benzin getirdi. Saat 20.45 sıralarıydı. Ben arabadan inmedim. Fatih gitti ve benzini getirdi. Benim aracın ön tarafına koydu. Fatih benim araca binmedi. Arkadaşının Doğan marka aracına bindi, onlar önde, ben arkada, peş peşe Tarsus'a hareket ettik.
''BABAM HASTANEYE GÖTÜRELİM'' DEDİ
Fatih'in evinin önüne geldik. Fatih'e "Ben eve gidiyorum. Yengen merak etmesin. Sen de eve gelirsin" dedim. Yolda seyir halindeyken babamı aradım, "Sokağın başına çıksana" dedim. İki dakika sonra geldi. Babama "Kavga ettim, arabada yatıyor, öldü mü, kaldı mı, bilmiyorum" dedim. Babam şaşırdı kaldı. "Hastaneye götürelim, baktıralım" dedi. Ben de "Fatih gelsin, ona göre konuşuruz" dedim. Arabaya binerek, babamın evinin olduğu sokağa geldik.
'EŞİM YÜZÜME NE OLDUĞUNU SORDU'
Saat 21.30 sıralarıydı. Arabadan indik, ben eve gittim. Babam arabanın önünde bekledi. Ben elimi yüzümü yıkadım. Eşim yüzüme ne olduğunu sordu. Kavga ettiğimi söyledim.
'FATİH GİT BAK YAŞIYORSA ORTADAN KALDIRALIM DEDİ'
Birkaç dakika sonra Fatih arabasıyla geldi. Üçümüz bir aradayken, "Ne diyorsunuz, ne yapalım" dedim. Babam "Fazla geç olmadan hastaneye götürelim" dedi. Fatih de "Ölmüşse veya hastaneye giderken ölürse başımıza bela olur, git bak yaşıyorsa ortadan kaldıralım" dedi.
'FATİH BOĞAZI KESİKSE İŞİNİ BİTİR DEDİ'
Ben aracın içine girdim, yaşayıp yaşamadığına baktım. Hızlı bir şekilde nefes aldığını gördüm. Dışarı çıkarak, "Fatih, yaşıyor, nefes alıyor ama boğazında kesik ve kan var" dedim. Fatih bana "Boğazı filan kesikse işini bitir. Şimdi ölsün, ortadan kaldıralım" dedi.
'BOĞAZINDAN BIÇAKLADIM'
Otobüste bulunan bıçağı sol kapı gözünden alarak araca girdim. Kapı açık bir şekilde bıçağı boğazına, boynunun şah damarına doğru soktum. O panikle bir iki defa daha boğaz tarafına sokup çıkardım. Araçtan indim. Sokakta kimse yoktu. Boğazını kestiğimi Fatih'e söyledim.
'DNA KALMASIN DİYE BİLEKLERİNİ KESTİM'
Bıçağı ön tamponun içindeki boşluğa koydum. Bu sırada hâlâ araçta bulunan bayandan hırıltılı bir şekilde nefes alıp verme sesi ve öksürük sesi geliyordu. Bu sesi Fatih de duyuyordu. Fatih bu sesi duyunca, "Oğlum madem yaptın. Yüzünü cırmalamış. Kızın tırnaklarına kimliğini bırakmış gibisin" dedi. "Ne yapayım" dedim. O da bana "Ellerini kes" dedi. Bu sırada Fatih aracın ön tamponuna koyduğum bıçağı aldı, bana verdi. Ben de o panikle tekrar araca girdim. Bu arada bayandan hala hırıltılı bir ses geliyordu ve yaşıyordu. Kapı da açıktı. Bayanın iki elini de bileklerinden kestim.
'BABAM EVDEN POŞET GETİRDİ, KESTİĞİM ELLERİNİ KOYDUM'
Tam araçtan inerken babam yanımıza geldi. "Arabadan ses geliyor, hırıltı geliyor" dedi. Ben de kendisine "Poşet getir" dedim. Babam evden poşet getirdi. Araca tekrar girerek kesmiş olduğum elleri poşete koydum. Araçtan inerek babamın evinin alt katındaki kullanılmayan tuvaletin klozetin içine sakladım. Babam da bu poşeti koyduğumu gördü ancak içinde ne olduğunu görmedi. Babam da muhtemelen (Özgecan'ın) eşyalarını alarak evine götürmüş, avlunun içine koymuş.
'FATİH ÇUVALA KOYALIM BİR KAÇ GÜN SAKLAYALIM' DEDİ
Üçümüz arabanın önünde ne yapacağımı konuştuk. Fatih, "Çuvala koyalım, birkaç gün bir yerde saklayalım, sonra icabına bakarız" dedi. Ben de "O kadar uğraşmayalım" dedi. Fatih de "Götürüp bir yerde gömeceğiz ya da çuvalda bekleteceğiz" dedi. Arabalara binerken Fatih, 40 TL para istedi. "Benzin alayım, o benzin yetmez, en iyisi bu" dedi. Ben de 40 TL verdim.
'SON POŞETİ YOLUN SOL TARAFINA ATTIM'
Babam arabaya binerek evin önünde ayrıldık. Araçta hırıltı sesi yoktu. Saat 21.45-22.00 sıralarıydı. Köy yollarından geçerek eski Ankara yoluna çıktık. Yolda camı açarak, arabada kalan son bir poşeti yolun sol tarafına attım. İçinde yünlü birşeyler vardı. Bir süre daha gittikten sonra Fatih yolun kenarında durdu, sinyal yaktı. Ben de yanında durdum. Fatih almış olduğu benzini bana verdi. Ben de benzini alıp onun gösterdiği yerden ormana doğru girdim.
'UÇURUMDA YAKTIK'
Fatih jandarmanın gelip gelmediğini kontrol ediyordu. İçeri girdim, az ileriden U dönüşü yaptım. Bayanı ayaklarından sürükleyerek indirdim. Aşağıda uçurum vardı. Uçurumun kenarına bıraktım. Kendisi 5-10 metre kayarak gitti. Tekrar yanına gittim ve bir iki kez daha itekleyerek yoldan yaklaşık 15 metre aşağıya indi. Yukarı çıktım. Babama, "Benzin bidonunu ver" dedim. Babam da 5 litrelik küçük şişeyi ve çakmağı uzattı. Aşağıya inerken panikle şişeyi ve çakmağı düşürdüm. Tekrar yukarı çıkarak büyük benzin bidonunu da babamdan istedim. Arabada duran kendi çakmağımı ve bir miktar gazete parçası alarak tekrar bayanın yanına indim. Babam arabadan inmiş bana bakıyordu. Göz göze geldik ve yakma konusunda konuşmadan tereddüt ettik. Acele acele benzini üzerine döktüm. Gazete parçasını yakarak üstüne attım. Gazete yanıyordu ancak tam tutuşmamıştı. Ben yukarı çıkarken alevin parlamasını hissettim, sesini duydum.
'YOLDA JANDARMA ÇEVİRDİ'
Hızlı bir şekilde arabaya bindim. Fatih yolun kenarında bekliyordu. Arabasının dışındaydı. Benim geldiğimi görünce arabasına yürüdü. Ben ondan önce ana yola çıktım ve Tarsus istikametine döndüm. Az ileride beni geçti.
Daha sonra Taşobası Mahallesi'ni 2-3 kilometre geçtikten sonra yolun kenarında Fatih durdu. Ben de yanında durdum. Arkamızdan jandarma trafik geldi. Fatih kaçacak gibi oldu, gaza bastı, sonra durdu. Bu sırada saat 23.00-00.00 sıralarıydı.
Jandarma bize "Neden böyle durdunuz" diye sordu. Fatih "Adres tarif ediyorum, Mersin'e gideceklermiş" dedi. Jandarma komutanı sonra bana döndü "Ne oldu" dedi. Ben de "Mersin'e gitmek için otobanı soruyorum" dedim. O da bana tarif etti. Daha sonra ayrıldık.
'JANDARMA KAN LEKELERİNİ SORDU'
Çamtepe gişelerine geldiğimizde otobana girmeyince jandarma trafik bizi fark etti ve Özbek Mahallesi'nde tekrar durdurdu. Bu arada Fatih yanımızdan geçti gitti. Arabanın içine baktı ve kan lekelerini gördü. Bunun ne olduğunu sorunca ben de "Gündüz kavga ettik, oradan gelmiştir" dedim. Asayiş ekibini çağırdı ve babamı jandarma arabasına aldılar. Benim yanıma da bir jandarma görevlisi bindi ve karakola geldik. Karakola geldikten sonra bıçağı arabada bulunan bir beze sürttüm ve kan lekesini silmek istedim. İfademizi aldılar ve ertesi sabah bir şey bulamayınca serbest bıraktılar.
'GECEYİ BOŞ BİR EVDE GEÇİRDİM'
Karakoldan çıktıktan sonra eve gittim. Babam da evdeydi. Akşamleyin arabadan aldığı kitapları halamın evinde sobada yaktı. Daha sonra aşağıya indi ve bahçede çukurun üzerinde bir şey yaktığını gördüm. Bir saat oyalandıktan sonra evden çıktım… Akşam babamın evinin karşısındaki sahibini tanımadığım boş eve geldim ve geceyi burada geçirdim. Öğlene kadar oradan çıkmadım. Öğle saatlerinde evden ayrıldım. Yeşilyurt Mahallesi'nde bulunan dayım Yusuf Tan'ın evine saat 19.00 sıralarında gittim. Teslim olacağımı söyledim. Dayımın evinden çıktım. Eşimi arayıp teslim olacağımı söyleyecektim. Yolda jandarmalar beni yakaladı. Bu işin bu seviyeye geleceğini bilmiyordum. Bir planlama yoktur. En başından beri öldürmek gibi bir niyetim yoktu. Yaptığıma pişmanım ve halen şok içindeyim.''
İŞTE İKİNCİ CANİNİN İFADESİ!
Özgecan'ı katledenler birbirine düştü. İkinci cani arkadaşından farklı ifade verdi, ifadesi avukatın uyarısıyla yarıda kesildi.
Üniversite öğrencisi Özgecan Aslan'a tecavüz etmek isteyen, Aslan direnince bıçaklayarak ve kafasına levye ile vurup öldürdükten sonra babası ve arkadaşıyla yakan Suphi Altındöken'in arkadaşı Fatih Gökçe, jandarmada verdiği ifadede, kendisini azmettiricikle suçlayan arkadaşının Özgecan'ı öldürdüğünü anlattı. Gökçe, "Bana, 'geminin oradan bir cono aldım, beni soymaya çalıştı, yüzüme biber gazı sıktı. Ben de bıçağı salladım. Biraz boğuştuk. Arkada yatıyor, ölük' dedi" diyen Gökçe, avukatının uyarısıyla ifadesini yarıda kesti.
Gökçe, jandarmada şu ifadeyi verdi:
Olay günü 20.30 sıralarında 6-7 yıllık arkadaşım Ahmet Suphi telefonla aradı, 'başım belada' dedi. 'Ne oldu hayırdır' dedim ama cevap vermedi. Bana Yenimahalle'de Dörtyol'un oradayım. Boş bir şişeye 5 TL'lik benzin getir dedi. Sonra aradı, Dörtyol'a geçtiğini söyledi. Arkadaşım Osman Taş'ı aradım. Acil arabasıyla beni almasını söyledim. Osman'la Ahmet Suphi birbirlerini isim olarak bilmezler. Ancak belki birbirlerini görmüş olabilirler. Osman, beni aldı ve Dörtyol'a gittim. Suphi'nin istediği benzini almadım. Oraya gittiğimde Suphi aracın içinde oturuyordu. Ben Suphi'nin aracı olan TOK otobüsüne geçtim. Ön koltuğa oturdum. Osman ayrıldı. Osman'a yolda Suphi'nin kavga ettiğini söylemiştim. Suphi ile yolda giderken elinin yüzünün yaralı olduğunu gördüm. 'Hayırdır birader' dedim.
CONO ALDIM
O da bana 'geminin oradan bir cono aldım. Beni soymaya çalıştı, yüzüme biber gazı sıktı. Ben de konsüldeki bıçağı salladım. Biraz da boğuştuk. Arkada yatıyor, ölük' dedi. Ancak kesin ölü olup olmadığını bilmiyorum. Hatta 'götür hastaneye bırak kaç' dedim. Arkaya baktım ama göremedim. Arabada yoğun kan kokusu vardı. Yolda bana, 'birini ara da benzin iste' dedi. Ben de Osman'ı arayıp istedim. Bu sırada alkollüydüm. 18 civarında 3 tane bira içmiştim. Osman, 5 dk sonra 5 TL'lik benzin getirdi. Biz üniversitenin orada arabada oturuyorduk. Araçtan inip benzini aldım ve Suphi'ye verdim. 'Eve gidiyorum, seni ararım' dedim. Osman'ın arabasına bindim, eve bırakmasını söyledim. Suphi arkamızdan geldi, eve geldiğim esnada benim evime geldi. O arabadan hiç inmedi. Ben yanına gittim. Bıçak istedi. Ben de bıçak yok, sen git dedim. Eve gittim ve telefonu kapattım. Yarım saat oturdum evde, sonra yine açtım. Suphi, babasının telefonundan beni aradı, evlerine gelmemi söyledi. Kendi otomobilimle gittim. TOK otobüsü kapılarının önünde duruyordu. Aracımı yanına çektim. Otobüsün başında kimse yoktu. Ben kapıya doğru giderken Suphi ve babası çıktı, Suphi üstünü değiştirmişti. Rahat ve bol bir kıyafet giymişti. Babası da pantolon, gömlek ve yelek giymişti. Babası, Suphi'yi kast ederek, keşke yanından geçerken dursaydın dedi. Burada arabadaki kıza ne yapalım diye konuştular. Suphi, 'halı gibi bir şeye saralım, bir yerde bekleyelim' dedi.
AVUKATTAN İTİRAZ
Avukatın itirazı üzerine, jandarmadaki ifade alınması işlemi kesildi. Geri kalan ifadenin, savcı huzurunda verileceği kayıt altına alındı.