Paralel Yapı'nın dini duyguları çıkarlarına alet etmesine tepki gösteren iki kadın köşe yazarı Star gazetesinden Sibel Eraslan ve Yenişafak gazetesinden de Özlem Albayrak Bank Asya'ya cevşen okumasını köşelerine taşıdı.
BBDK'nın bankacılık kuralları gereği yüzde 693'ünü TMSF'ye devrettiği Bank Asya için cevşen okuyan cemaat üyelerin,n seçilmiş hükümete, devlet bankasına saldırıldığında kimsenin eline cevşen almadığı tüm kamuoyunun hafızalarındadır.
İşte Özlem Albayrak'ın Cevşenle direnmek! isimli yazısı;
Bugüne dek pek çok yazar, kanaat önderi, paralel yapı ile ve o yapının alt katmanlarındaki kitleyi hep birbirinden ayrı tutmaya çalıştı. Bu doğru bir yaklaşımdı, zira, suç işlemekle, o suçlularla aynı dini gruba mensup olmak ya da onları desteklemek hukuk nazarında aynı olamazdı. Hala öyle...BİR BANKADAN BİR DAVA ÇIKARSA
Kastettiğim; dini jargon ya da görüntünün, hükümet düşürmek gibi, espiyonaj faaliyetlerine girişmek gibi, memleketin yönetici elitine demokrasi akılları vermek gibi son derece dünyevi dertleri olanların pozisyonlarını meşrulaştırmaya muktedir olamayacağı gerçeği. Böyle yapıldığında ortaya gülünsün mü ağlansın mı bilinemeyecek derecede traji-komik ve grotesk manzaralar çıkar. Banka önünde Kur'an okumak gibi. Kaldı ki, meşru olan, meşrulaştırılmaya ihtiyaç duymaz.Fethullah Gülen'in bağlıları, artık geleneksel cemaatçiler değiller, "ne olursa olsun ortaya çıkmamak" olarak bildiğimiz geleneklerini korumuyorlar; çünkü davalarını -bir bankadan bir dava çıkarılabilirse elbette- meşrulaştırma ihtiyacı duyuyorlar. Bu meşrulaştırımı da ellerinde cevşenle kendilerini ve eylemlerini dini çerçeve içine alarak yapıyorlar. Erdoğan'ın, kaynağını rasyonel temellere dayalı halkoyundan alan meşruiyetine karşı, dini gösterenlerden meşruiyet devşirmeye çalışıyorlar. Çünkü, bu ülkede seçimin meşruiyetiyle yarışabilecek tek kaynağın dini temelli meşruiyet olduğuna eminler. Modern kıstaslara göre irrasyonel sayılandan medet umuyorlar, çünkü rasyonel ve nesnel meşruiyet kaynağının Erdoğan ve hükümette olduğunu biliyorlar. Bunu söylerken yeryüzünün büyüklü küçüklü rasyonaliteler toplamından ibaret bir yer olduğunu söylemek istemiyorum, sözgelimi ahirete iman etmek, pozitivist ilkelerle kanıtlanabilir, nesnelleştirilebilir bir inanç sayılmaz.
Oysa güçten düştüğünde, ortak eylemleri kriminalin alanına girdiğinde, toplumun geri kalanı tarafından dışlanmaya başladığında; elinde sadece bir zamanlar ötekilere anlatmaya bile ihtiyaç duymadıkları dinini ve dindarlığını göstermek seçeneği kalır. "Bakın biz de dindarız" gösterileri alır sırayı, seküler direnme yöntemleriyle birlikte elbette.
Ali Bulaç'ın "sosyolojiyi yenemezsiniz" diye yorumladığı, banka önündeki cevşen görüntülerinin açıklaması biraz da budur. Ve kendini meşrulaştırma ihtiyacı da, ancak yenilenlerde görülür.
Star gazetesinden Sibel Eraslan'ın 'Bankaya cevşen, dini sohbete Tuğçe' ve 'sulh yolu' başlıklı yazısı;
AK Parti-Cemaat arasında, 7 Şubat krizinden bu yana su yüzüne çıkan çatışma civarında gündeme gelen bir soru: Sulh imkanı var mı? Ali Bulaç ile Ahmet Taşgetiren Beyler yazdılar.
Sulh ve çatışma çözümünde söz almak yürek istiyor. Hem hassas ve ağırbaşlı bir dili icap ettiriyor bu iş... Hem de arenaya çevrilmiş zeminde, ateşli taraftarların gladyatör beklentisini karşılamak kolay değil... Taraflardan birisinin devlet, diğerininse devlete talip kadro oluşu ise ayrıca bunun müthiş bir güç savaşımı olduğunu gösteriyor...
ABSÜRD MANZARALARA VESİLE OLUYOR
Dinsel içerik, etkileşimini hem dünya hem de ahiret üzerinden kurduğu/kuracağı için, çatışma hasarı açısından, siyasi kavgalardan daha ağır müeyyideleri ihtiva eder. Bu yüzden siyasi veya hukuki mücadelelerimize dini giysiler giydirmekten çekinmemiz, en azından inandığımız din adına bundan imtina etmemiz gerekiyor. Yoksa absürd manzaralara vesile oluyoruz. Bir bankanın önünde Cevşen veya Kırkbir Yasin okuyan mütedeyyin hanımların görüntüsünde olduğu gibi. Ben o hanımların hayatlarının her safhasında duaya sarılmış kişiler olduğunu tahmin ediyorum, fakat onları para ve banka tartışması üzerinden belki de evlerinden ilk kez dışarı çıkarmış teklifin dinle imanla ne kadar ilgisi var?
PARA TARTIŞMALARINIZDA NEDEN KADINLARI ARAÇSALLAŞTIRIYORSUNUZ
Hukuki mücadelenizi verirsiniz, itirazınızı yaparsınız tamam, ama banka ve para tartışmanızda; Cevşeni, Yasini, tesettürlü hanımları, yaşlı teyzeleri niçin araçsallaştırırsınız... Geçenlerde mütedeyyin bir grup hanım, benden Tuğçe Kazaz'a ulaşmak için yardım istedi, sohbete çağıracaklarmış, nasıl bir esperantoysa bu! "Bankaya Kırkbir Yasin, Dini Sohbete Tuğçe Kazaz'' şeklinde postmodern bir şaşkınlığın içinde yuvarlanıyoruz...