SOMALİ'DE VARSAN ADİLSİN:
Afrika'da teneke barakaların içinde yaşayan insanlar. Ne hastane var, ne şu var, ne bu var. Türkiye 2011'den sonra adım attı. Şimdi bu insanlara elini uzatırsan adilsin. Terörün estiği bir yerde bu icraatı yapmak adalete inanmış insanların işidir. Adalet o kadar önemli.
ADALET VE ZULÜM:
Esasen bizim tarihimizde kültürümüzde, inancımızda adalet kavramı, hayatın merkezinde yer alıyor. 'Allah adaleti, iyiliği, akrabaya yardım etmeyi emreder' ilahi emrindeki vurgu gayet açıktır. Peki bu kadar önemli olan adalet nedir? Diyor ki Mevlana: Adalet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek. Gerçekten de adalet ile zulüm arasında böylesine ince bir çizgi böylesine ince bir sınır vardır. Bir de buna adaleti tesis etmekle yükümlü, hukuk insanlarının vicdanları yerine başka bir takım güç odaklarının emrine girmesi eklendiğinde, ortaya çıkan man- zara gerçekten çok vahim, çok endişe verici olabiliyor.
ADALET İSTİSMARA DÖNÜŞTÜ:
17-25 Aralık 2013 tarihlerinde böyle bir felaketi yaşadı. Emniyet ve adalet teşkilatları içerisinde yuvalanmış bir çete ülkenin güvenliği ve adaletin tesisi için kendilerine emanet edilmiş imkanları kullanarak bir darbe yapmaya teşebbüs ettiler. İnsanlık tarih boyunca peşinde koşulan bir özlemin sembolü olan adalet teşkilatımız bir kısım savcı ve hakim aracılığıyla ülkesine ve milletine ihanet içindeki bir çete tarafından istismara dönüştü.
ADALET TESİS EDİLEMEZ:
Bu süreçte gördük ki hukukun değil, mahşer-i vicdanın değil, başka birtakım güçlerin emrindeki savcıların, hakimlerin adaleti tesis etmesi mümkün değildir. Şunu iyi bilmemiz lazım, kul iradesini Allah'tan başka kimseye teslim etmemelidir. Ne cumhurbaşkanına ne başbakana ne elinde sermayeyi tutan para babalarına hiç kimseye teslim etmediğimiz sürece o zaman yaratılmışların en şereflisi insan oluruz.
VİCDANI BAĞIMSIZ HAKİM SAVCI:
Zihnini ve vicdanını birtakım güçlerin emrine vermiş kişiden hakim de olmaz savcı da olmaz, olamaz. Vicdanının kapıları hukuka, adalete değil de başka yerlere açılanların yaptıkları zulümdür.
KANSERDEN TEMİZLEYECEĞİZ:
Onlar Mevlana'nın deyimiyle dikenlere su vermeye başlamışlardır. Yeni Türkiye için adalet sistemimizden başlayarak tüm kurumlarımızı bu kanser hücrelerinden hep beraber temizlememiz gerekiyor. En büyük desteği, soruşturmalarını hukuk adına yapan savcılarımızın, hükümlerini millet adına veren hakimlerimizin vermesi gerekiyor.
YARGIDA ÜLKENİN TÜM RENKLERİ:
Cumhurbaşkanı olarak yasama, yürütme ve yargı erkleri arasındaki ilişkinin ahengi, işlerliği sağlamakla yükümlüyüm. Yaşadığımız son hadiseler, yasama ve yürütmede olduğu gibi yargının da ülkenin tüm renklerini, tüm farklılıklarını yansıtan bir yapıya kavuşması gerektiğini ortaya koydu. Son dönemde hayata geçirilen uygulamalarda, bundan sonra da bu zenginliğin korunması, geliştirilmesi için çalışacağımı özellikle belirtmek istiyorum. Aynı şekilde yargı mensuplarının özlük hakları ve çalışma şartları başta olmak üzere görevlerini huzur, güven içinde yapabilmelerini sağlayacak düzenlemelerin de en başta gelen teşvikçisi, destekçisi olduk ve olacağız.
'VESAYETE KARŞI MİLLİ İRADE DİYORUZ'
BAŞKA VESAYETE İZİN YOK:
Demokrasilerde hukuk eliyle bir vesayet sistemi, özellikle devre dışı kalırken, onun yerine bir başkasını ikame etme diye bir şey asla yoktur. Demokrasilerde her türlü vesayet teşebbüsüne karşı milletin, milli iradenin yanında yer almaktır. Gücünü, meşruiyetini milletten almayan hiçbir grup, hiçbir kesimin bu ülkeye, bu millete hükmetme çabasına izin vermedik, vermeyeceğiz.
'HUKUK MU, KANUN MU DERSENİZ, HUKUK DERİM'
İKİSİ BAŞKA ŞEYDİR:
Bir zamanlar vicdan-cüzdan diye bir şey gündeme gelmişti. O kahredici bir ifadeydi aslında. Derse ki, 'Ben hak, hukuk, vicdan bunun arasındayım.' Onu öper başımıza koyarız. Hukuk başka şeydir, kanun başka şeydir. Hukuk mu kanun mu derseniz, benim o zaman savunacağım şey hukuktur. Kanun önüne gelenin istediği gibi hazırlamış olduğu yasalar silsilesidir. Ama hukuk öyle değil. Şu anda benim hukukumu bir yasal düzenleme koruyamıyorsa ben ona hukuk diyemem ki.