Yolsuzluk kılıfına büründürülmüş 17-25 Aralık darbe girişimi sürecini baştan sona yöneten üst akıl, yeni bir taktikle süreci devam ettirme kararı aldı. Bu stratejinin ilk adımında yargı kararlarından aklama çıkmasına rağmen dört eski bakan için Yüce Divan süreci başlatılması öngörülüyor. Masum gibi görünen bu isteğin perde arkasında büyük bir tuzak var. Çünkü Türkiye'de Yüce Divan sıfatını Anayasa Mahkemesi kullanıyor ve bu yetkiyle yargılama yapıyor. Yani Yüce Divan demek her seçim öncesi ve kritik süreçlerde siyasi mesajlar veren ve hükümeti zora düşürecek kararların altına imza atan Haşim Kılıç'ın başkanlığını yaptığı Anayasa Mahkemesi demek.
Tuzağı daha iyi anlatabilmek için Anayasa Mahkemesi'nin hükümeti yıkmaya yönelik 17-25 Aralık komplo süreci ve sonrasında imza attığı kritik kararlara bakmak gerekiyor. Anayasa Mahkemesi o kritik kararlardan birini sosyal medya konusunda vermişti. Hükümetin, olayları kışkırtan, nefret söylemi ve algı operasyonu yapanlara zamanında müdahale edebilmek için aldığı "İnternete erişim yasağı" hükmünü durdurmuştu.. Ardından 'Paralel Yapı'yla mücadele eden hükümetin Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu ile ilgili düzenlemesini kısmen iptal etmişti...
Bu kritik kararlar alınırken Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç da adeta ana muhalefet partisi liderliğine soyunmuştu. Anayasa Mahkemesi'nin 52. Kuruluş yıldönümü töreninde de nezaket sınırlarını aşarak devletin zirvesinin bulunduğu törende siyasi mesajlar vermişti.
Haşim Kılıç: Dün hak ihlaline uğrayanların nasıl yanında yer alınmışsa, bugün de kimliği, kişiliği, gücü ve rütbesi ne olursa olsun, hak ihlaline sebep olan herkesin karşısına, aynı adalet gömleğiyle çıkmaya devam edeceğiz.
17-25 Aralık sürecinde büyük bir değişim yaşayan Kılıç siyasi mesaj ve çıkışları bununla sınırlı kalmadı. Genel seçimlere yaklaşılırken Anayasa Mahkemesi'nin yetkisi olmayan bir alanla ilgili çok şaşırtan bir çıkış yaptı. Yüzde 10 seçim barajının kaldırılması için yapılan bireysel başvuruları karara bağlayacaklarını açıkladı. Kılıç son olarak doğrudan doğruya AK Parti'yi hedef aldı. AK Parti'nin yargıda vesayet oluşturduğu yönündeki açıklamasıyla büyük tepki çekti. Peki Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç neden bu kadar değişti?
SEÇİM BARAJINDA ÜST AKIL DEVREDE
''Anayasa Mahkemesini de dinliyorlar. Son zamanlarda atılan adımlar işte bizde bu soru işaretlerini doğuruyor"
Tüm bunların ışığında dört bakanın Yüce Divan'a yani Anayasa Mahkemesi'ne gönderilmesi ne kadar akılcı? AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner "2015'te AK Parti'ye operasyon" başlıklı yazısında bu soruya yanıt verdi.
ERDOĞAN'IN BAHSETTİĞİ 'TUZAK KURAN ÜST AKIL' KİM?
"2015'TE AK PARTİ'YE OPERASYON
"AYM'nin geçmiş kararları da ortada, Kılıç'lı AYM'nin son zamanlardaki kararları da. AYM Başkanı 'Paralel Yapı'nın varlığına inanmıyor. Paralel vesayete alenen arka çıkıyor. Erdoğan liderliğini yeni bir vesayet türü, hem de en kaba otoriter bir vesayet türü olarak eleştiriyor. Erdoğan liderliğine siyaseten meydan okuyor. Ana muhalefet lideri gibi siyaset yapıyor. Son açıklamaları zehir zemberek. İhsas-ı reyde bulunan Kılıç'ın başında bulunduğu bir kurumun hukuki değil siyasi karar vereceği alenen biliniyorken Yüce Divan savunuculuğu yapmak akla ziyan bir davranış olur."
Yeni Akit Gazetesi Yazarı Hasan Karakaya da 31 Aralık 2014 tarihli yazısında Metiner ile aynı görüşleri paylaştı.
YÜCE DİVAN NE KADAR ADİL?
"Bugüne kadar verdiği birçok "yanlı ve siyasi" karara rağmen, Anayasa Mahkemesi'nin adil ve makul bir yargı platformu gibi sunulması da "Algı operasyonu"nun diğer bir çabasıdır. Sağlıklı ve adaletli bir hukuki karar vermesini beklemek, herhalde saflık olacaktır"
PARALEL YAPI'YA TALİMAT 'ÜST AKIL'DAN
Türkiye Gazetesi Yazarı Melih Altınok ise Yüce Divan'a gitmenin faturasının ağır olabileceğini belirtti.
"YÜCE DİVAN'DAN SONRA NE GELECEK?"
"4 eski bakan hakkındaki iddialara değil, önerilen aklanma yöntemleriyle ilgili kafamdaki soru işaretleri. Önemli olduklarını da düşünüyorum. Zira ne sonuç çıkarsa çıksın hükme zaten varmış kesimleri ikna etmek uğruna birtakım jestlere soyunmak, Türkiye demokrasisi için ağır faturalar doğurabilir. Çünkü hepimiz biliyoruz ki, muhalefet için, Meclis Genel Kurulu ve Yüce Divan ancak 4 eski bakan hakkında aleyhte karar alırsa adalet sağlanmış olacak. Böyle yargılama mı olur?"
17-25 aralık komplosunun yol haritasını çizen üst akıl sivil darbeyle yapamadığını tartışmalı kararlarıyla gündeme gelen cübbeli siyaset kulvarında sürdürmek istiyor. yüce divan'a gidilmesi paralel yapının siyaset ve medya ayaklarına en az üç yıl daha yolsuzluk algısını sürdürme olanağı sağlayacak. iddiaya göre o süreçte anayasa Mahkemesi'nden yapılan açıklamalarla yolsuzluk algısı toplumun bilinçaltında diri tutulmaya çalışılacak. ayrıca 17-25 aralık sürecinin bir darbe girişimi olduğunu her fırsatta anlatan ve bu söylemi yargı süreciyle de kanıtlanan hükümetin tavrı sorgulanacak. böylece ak parti'ye gönül veren yüzde ellilik kesimin kafasında şüphe bulutları oluşturulacak. yeni şafak gazetesi yazarı abdulkadir selvi ak parti içinde konuyla ilgili konuşulanları aktardığı 30 aralık 2014'teki yazısında bu duruma dikkat çekti.
"TÜSİAD PARALEL YAPI İLE BİRLİKTE HAREKET EDİYOR"
YÜCE DİVAN TARTIŞMASI
"17 Aralık operasyonu için darbe girişimi dedik. Bu tezle millete gittik. Millet bizi onayladı. Şimdi 4 bakanımızı Yüce Divan'a sevk edersek, darbe iddiamız inandırıcı olmaz. Operasyonu yapan Mali Şube Müdürü Yakup Saygılı tutuklu, operasyona katılan polislerin bir kısmı ise meslekten men edilmek suretiyle cezalandırıldı. 17 Aralık savcısı Celal Kara'nın dosyası ise ihraç talebiyle HYSK'nın önünde. Ayrıca 17 Aralık'la ilgili, "Usulüne uygun delil toplanmadığı, suçun unsurlarının oluşmadığı ve örgüte rastlanmadığı" gerekçesiyle takipsizlik kararı verildi. Takipsizlik kararı verilen bir davada 4 bakanı Yüce Divan'a sevk etmek suretiyle neden cezalandıralım."
Abdülkadir Selvi -Yeni Şafak Gazetesi Ankara Temsilcisi
Tuzağın son aşamasında ise seçimlere yakın bir tarihte altın bir vuruş yapılacağı ileri sürülüyor. Açıklanacak aleyhte bir kararla Ak Parti'nin oyları aşağı çekilecek.
Üst akıl hazırlanan tuzağı hayata geçirebilmek için CHP, MHP, HDP ve medyadaki paralel yapıları devreye soktu. Şimdi hedefte Ak Parti içinden de bazı isimleri "aklanma" gibi masum gerekçelerle tuzağa çekebilmek.
Peki, bir yanında CHP, MHP, HDP gibi siyasi partilerin, bir yanında Anayasa Mahkemesi'nin, bir yanında okyanus medyasının bulunduğu bu tuzağa düşülecek mi? Şimdi bu sorunun cevabı merak ediliyor.