Başbakan Ahmet Davutoğlu Bağdat'ta önceki gün 13 saatte 18 görüşme yaptı. Başbakan Haydar el Abadi'yle başlayan diplomasi maratonunda Davutoğlu gece Bağdat'tan ayrılmadan önce son görüşmesini de Abadi'yle yaptı. İki Başbakan'ın 13 saatte iki kez görüşmesi Türkiye ve Irak arasında açılan yeni sayfanın göstergesi. Gece saat 12.30'da uçakla Erbil'e giderken Başbakan Davutoğlu'ndan Bağdat'taki temaslarını sorduk. Sayın Başbakan şu değerlendirmelerde bulundu;
ORTAK TEHDİT BİRLEŞTİRDİ:
Bağdat'ta 17 farklı görüşme yaptık. Gayet iyi görüşmelerdi.Irak Başbakanı Abadi'yle görüşmemiz çok samimiydi. Ben 2003'ten beri gelir giderim. Eski Bağdat'tan farklı olarak iki şey gördüm. Bunu Abadi'ye de ifade ettim. İlk defa ortak tehdit algısıyla ortak bilinç oluşmuş. Bu olumlu bir şey, sorun hepsini ilgilendirdiği için Sünnisi, Şiisi ve Kürdüyle hepsi ortak tehdit algısına gelmişler. Son gördüğümde birlileri hakkında daha olumsuz konuşuyorlardı. İkincisi ve bence daha önemli olanı; Maliki son beş yılda herkesi süreç dışına itmişti. Şiilerin çoğu da Sünniler gibi Maliki tarafından etkisiz hale getirilmişti. Şimdi hepsi bir şekilde elini taşın altına koymuş. Irak siyasetinde ne kadar tanınmış aktör varsa hepsi bir şekilde (yeni) sürecin içinde varlar. Başbakanlık için adı geçen veya şu olur, bu olur denilenlerin hepsi şimdi bakan ya da Cumhurbaşkanı yardımcısı.
Biz bunu hep yapmak istemiştik ama olmamıştı.
KATKIMIZ VAR:
Yani ulusal uzlaşı hükümeti nitelik kazanmış durumda. Bunda tabii bizim de katkımız oldu. Maliki'yle ilişkilerin bedelini hepsi gördükleri için hemen hepsinde Türkiye'yle ilişkileri rayına oturtma isteği var. Çünkü Türkiye bu kesim için eskiden de bir türbülanstan çıkış yoluydu. Amerika ve İran arasında Türkiye bir 3'üncü opsiyon olarak her zaman etkili olmuş ve bir alternatif olarak görülmüştür.
ABADİ DİYALOĞA AÇIK:
Yeni bir başlangıç tabii. Çok iyi de bir atmosfer var. Abadi'yle ilk defa görüştük, vizyoner birisi. Akşam ikinci kez görüştük. Sabah bana 'Siz görüşün ben akşam sizin kanaatinizi almak için geleceğim' demişti. Program bittikten sonra geldi ben ona izlenimlerimi aktardım. Diyaloğa açık, Türkiye'yle ilişkilerde yeni bir başlangıç yapma da hazır. Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi Toplantısı'nı 24-25 Aralık'ta yapacağız.
Bu da ilişkilere ivme katacak bir şey.
ENERJİYİ NEREDEN BULURSAK ORADAN ALIRIZ:
Çok açık konuştum petrol ve enerji meselesinde. Türkiye'nin Kuzey ile yaptığı anlaşmalar Bağdat'ta ciddi bir rahatsızlık doğuruyor tabii...
Türkiye'nin de enerjiye ihtiyacı var, nereden bulursa oradan alır, siz anlaşırsanız herkesten çok biz seviniriz. Böylece iki kardeşi de kırmamış oluruz.
Anlaşamadığınız için biz sabırla yıllarca bekledik sonra ümidimizi kestik. Başka yere satılacağına biz aldık. Ayrıca biz Basra'dan da petrol istiyoruz.
İhtiyacımız var.
IŞİD SÜNNİ ÖRGÜT FALAN DEĞİL:
Basın toplantısında da söyledim. Kimse bizi suçlayamaz IŞİD konusunda. Tüm IŞİD lideri Irak'tan, Ebu Greyb'den çıkma. Kimse bunu inkar etmiyor. Çünkü bu bir vaka. Hatta birisi dedi ki 'IŞİD Sünni bir örgüt...'. IŞİD Sünni bir örgüt falan değil. IŞİD herkesin bir şekilde kullandığı bir maske. Araç halini aldı. Bunun Şiisi, Sünnisi olmaz.
ŞİMDİKİ DURUM BİR FIRSAT:
Şimdiki durum Irak için bir fırsat. Artık tabana vurmş daha kötüye gitmesi zor. Halk büyük sıkıntı çekmiş. Bu kadar zengin bir ülke... Unu var, şekeri var artık helva yapılması gerekir. Helvayı yapacak aşçılar tartıştıklarından ortada helva yok. Bu sorunun çözülmesi lazım. Şartlar kolay değil.
Güvenlik zaafı var. Irak'ın en büyük hazinesi petrol değil, Irak'ın en büyük hazinesi demokrasi ve insan kaynağı. Demokrasi olmayan dönemlerde bu insanlar heba edildi. İran-Irak savaşı yaşandı. Şimdi ilk defa yönetim demokrasiyle el değiştirdi. Bunu başardılar, bununla istikrarı sağlarlarsa gerisi zaten gelir.
DAHA FAZLA MERKEZİLEŞME BÖLER:
Görüşmelerimizde iki yolla Irak'ın korunabileceğini söyledim. 2003'te Amerikalılar konuşup tezkere konusunda pazarlık yaparken Irak federal olmasın, Irak'ın birliğini koruyun diye mücadele ettik. Irak'ın merkezi hükümetin gücünün Irak'ı bir arada tutacağını düşünüyorduk. Ama 2006'dan sonra bu fikrimiz değişti. Ve şimdi daha da değişti. Irak'ı bir arada tutmak için, decentralization (gücün yerel idareye dağıtılması) lazım. Daha fazla merkezileşme Irak'ı böler. Kürtleri, Sünnileri tutamaz. Irak'ı bir arada tutmak için iki şeyi paylaşmak lazım. Gücü ve kaynak-gelir paylaşımı olmadan Irak olmaz.
MUSUL'U MUSULLULAR KORUMALI:
Ulusal ordu olmayan yerlerde, bir müddet sonra ordu tek bir tarafın ordusu haline geliyor. Suriye'de olduğu gibi... Ya orduyu yeniden yapılandırmanız lazım, ya da ordunun gücünü ordu dışında yerel otoritelere devretmeniz lazım. Yani Musullular ancak Musul'u, Anbar'ı Anbarlılar korur. Bu da ulusal muhafızlar üzerinden olur. Türkiye'den de güvenlik konusunda işbirliği talepleri var. Musul için bizim önemli teröre karşı gerekli desteği veririz.