Başbakan Ahmet Davutoğlu, çözüm sürecinin vatandaşlara anlatılması noktasında önemli bir görev üstlenen Akil İnsanlar Heyeti'yle dün İstanbul Dolmabahçe'deki Başbakanlık Ofisi'nde bir araya geldi. Göreve gelmesinin ardından heyetle ilk kez görüşen Davutoğlu, açılış konuşmasında sürecin geçmişine ve geleceğine ilişkin mesajlar verdi:
SİZE TEŞEKKÜR BORÇLUYUZ:
Çok farklı siyasi görüşler, çok farklı geçmişte belki ideolojilere sahip ama ortak bir vicdanı harekete geçirmek konusunda tereddütsüz aynı zemine sahip bir heyet olarak gerçekten size teşekkür borçlu olduğumuzu düşünüyorum.
ÇÖZÜM SÜRECİ YERLİDİR:
Çözüm süreci, bizim için bu toprakların en önemli projesidir. Çözüm süreci millidir, yerlidir, özgündür. 12 yıl içinde biz, ister buna Kürt sorunu deyin, ister terör sorunu deyin, hangi siyasi yaklaşımı benimserseniz benimseyin, bu meseleyi çözüme kavuşturabilmek için her yöntemi denedik. Hep dönüp, hükümetten ve devletten bir şeyler bekleyenler hangi tabuları nasıl yıktığımızı ve nasıl her türlü şeyi tartışarak demokratik ortamda bir netice elde etmeye çalıştığımızı görsünler.
BİR PARTİ TEMSİL ETMİYOR:
Çözüm süreci sadece bir tarafı ikna etmeye dayalı bir süreç değildi. Böyle bir ikna borcumuz da yok. Çözüm sürecinin muhatabı milletin ta kendisidir.
ÖNEMSİZ' DEMEDİK:
Biz 'Kobani ile çözüm süreci arasında irtibat kurulmasın' derken, 'Kobani önemsizdir' demek istemedik, hiçbir zaman da demedik. Ama Türkiye'deki çözüm süreci Suriye'deki Kobani meselesi yokken de vardı. O mesele çözülse de çözülmese de devam edecek. Eğer pozitif yönde bir etki yapacaksak Türkiye'deki çözüm süreci başarıya ulaştığında bütün çevre faktörleri pozitif yönde dönüştürür.
TEKÇİ YAPILAR HÜZÜN GETİRİYOR:
Artık Birinci Dünya Savaşı'nın 100. yılını idrak eden insanlar olarak hepimiz bir kere şunu keşfetmek zorundayız; Tekçi yapılar, kadim kültürlerin olduğu yerlerde hangi etnik ve mezhebi, dini grup adına olursa olun acı, hüzün getiriyor.
SURUÇ'U KOBANİ'DEN AYIRAMAYIZ:
Son olaylar gösterdi ki Tel Abyad'ı Akçakale'den, Suruç'u Kobani'den, Nusaybin'i Kamışlı'dan, Yayladağı'nı Bayırbucak'tan ayırmak mümkün değil. Ya bu sınırlar barışçıl yöntemlerle anlamsızlaştırılacak ve bütün o akraba topraklar birbiriyle kaynaştırılacaklar ya da çatışmacı acılar yaşanacak.
6-7 EYLÜL GİBİ:
Yepyeni ve olumlu bir ortama giriyoruz, artık çözüm süreci yasal zeminiyle, Bakanlar Kurulu esasıyla, varılan mutabakatlarla büyük bir ivme kazanacak beklentisi içerisindeyken Kurban Bayramı'nın 3'üncü günü tıpkı 6-7 Eylül olayları gibi talanın, baskını, vandalizmin, şiddetin, cinayetin her türlüsü işlendi.
ETKİLEYİCİ ARAÇLAR KÖTÜYE KULLANILDI:
Son olaylarda, küreselleşme ile ortaya çıkan iletişim araçları kötüye kullanıldı. "Herkes silahlansın, şurayı bassın" şeklinde tweet'ler atıldı. Küreselleşmenin getirdiği o basit görünen ama çok etkileyici araçlar, bir anda barışçıl projelerimizi, demokrasi çabalarımızı dumura uğratacak sonuçlar doğurabiliyor.
TUTUMUMUZ FARKLI OLURDU:
PKK'nın silahlı unsurlarının ülke dışına çıkması gerçekleşseydi farklı bir ortam olurdu. Kobani'ye, PYD'ye tutumumuz ve bakışımız farklı olurdu.
DÜZEN KORUNACAK:
Bütün valilerimize talimatlar verildi; Kamu düzeni sağlanacak. Bu ülkede son 100 yılda her kesim zulüm gördü. Eğer herkes aynı yöntemi benimsemiş olsaydı Türkiye Suriye'den beter olurdu.