7 Şubat 2012 krizi ile Gülen hareketinin gizli amacı artık görünür hale geldi. Ancak 17 Aralık operasyonu ile bu görünür hale gelmiş olan amacın gerçekleştirilmesi hamlesiydi. Buna bir tür 'ya hep ya hiç' harekatı ya da bir hükümet darbesi de diyebiliriz.
ERDOĞAN'IN LİDERLİK GÜCÜNÜ UNUTTULAR
-Sözünü ettiğiniz bu hükümet darbesinde gerçekten başarılı olabileceklerini düşündüler mi?
Hesabı temelde şuydu: Uluslararası siyonizmin ve ABD Neocon'larının desteklediği hiçbir hamlenin başarısız olamayacağına dair kesin bir inanç besliyorlardı. Bu da onları alışılmışın dışında son derece rijit ve saldırgan bir tavra sürükledi.
-Sizce Gülen hareketi 17 Aralık'ta neden başarısız oldu?
İşin özü Cenab-ı Hak'kın takdiridir. Sebepler açısından ise birincisi Türk halkının derin tarihsel sağduyusu ile haklı olan ile-haksızı, saldıran ile-savunanı ayırt edebilme yeteneği ve şuur altında hala iliklerine kadar Müslüman kalmaya devam etmiş olmasıdır. İkincisi ise Başbakan Erdoğan'ın tahmin edemedikleri, liderlik yeteneği, çabuk ve kesin hareket edebilme dirayetidir. Üçüncüsü, sözünü ettiğimiz tepkisinde, Başbakan Erdoğan'ın ihtiyaç duyacağı kadro desteğini verebilecek nitelik ve niceliğe sahip dindar ve vatansever bir bürokrat katmanının artık yetişmiş olmasıdır.
Bu çatışma sürecinde 'Fethullah Gülen stratejik aklı!'nın atladığı veya ihmal ettiği en önemli dinamik ise 2200 yıllık geleneğe sahip olan bir devletin bir emekli vaiz ve onun etrafında kümelenmiş 5-10 bin fanatik bürokrat tarafından teslim alınmasının yapısal olarak imkansız oluşuydu.
CEMAAT TABANI DAĞILMA SÜRECİNE GİRDİ
30 Mart seçim sonuçları Gülen hareketinden nasıl bir yankı buldu?
-Fethullah Gülen ve yakın çevresi yani çelik çekirdek bugün itibariyle rasyonalitelerini tamamen kaybetmiş ve tavırlarını içgüdüsel tepkileri ile yönlendirir hale gelmiş bulunuyorlar. Bu durum, ilmi analizlerden ziyade aslında bir psikiyatristin alanına girer.
-Peki Gülen hareketinin tabanı, paralel yapının darbe planlarının boşa çıktığının farkında mı?
Cemaat tabanının birinci halkası diyebileceğimiz kitle, zaten onlarca yıldan beridir "hocaefendi asla yanılmaz" şeklinde bir beyin yıkama operasyonu ve "Hocaefendi kültü" ile zihinsel bir sakatlığa maruz bırakıldıkları için onlar hakkında da 'ümitsiz vak'a' diyebiliriz. Cemaat tabanının ve cemaat finansmanının büyük kısmını oluşturan dış halka ise şu an zaten çok hızlı bir dağılma süreci yaşıyor.
HER YIL GÜÇLERİNİN YARISINI KAYBEDECEKLER
-Eski bir Cemaat mensubu olarak Gülen hareketinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Her şey bu hızla giderse, maddi ölçüler açısından Cemaat, önümüzdeki 2-3 sene boyunca her sene varlığının en az yarısını kaybetmeye devam edecektir. Er ya da geç, Gülen'in ölümünü müteakip ise o günkü cemaatin çok hızlı biçimde parçalanacağını söylemek ise kehanet değil, sosyolojik bir zorunluluğun tespit edilmesi olur.
-Gülen Grubu'nun uluslararası desteği kaybedeceğini düşünüyor musunuz?
17 Aralık darbesinde başarısız olduktan sonra, önümüzdeki süreçte kendilerine verilen yeni misyonlarda da başarısız olurlarsa, hizmetin dış desteğini oluşturan Siyonist ve Neocon çevreler, cemaat hakkında, 'ses var görüntü yok' tarzında bir değerlendirme yapıp desteklerini çekerek Fethullah Gülen hareketini yokluğa mahkum edeceklerdir.
BAŞARSALARDI "CEMAAT FAŞİZMİ" GELECEKTİ
-Bir de tersinden bakalım. 17 Aralık operasyonu başarılı olsaydı, iktidar düşürülebilseydi bugün nasıl bir Türkiye'de yaşıyor olacaktık?
17 Aralık ve 25 Aralık operasyonları başarılı olsaydı Fethullah Gülen de Cumhurbaşkanlığı ve Başbakanlık yetkilerinin bir araya getirildiği bir güce sahip olacaktı. Gülen, adı konulmamış bir biçimde, o yetkinin tek sahibi olacaktı. Ve Türkiye de karanlık bir Cemaat faşizmi dönemine yuvarlanacaktı. Bu teşhisi aşırı ve subjektif bulanlar olursa, Cemaatin, dünyada, yazılmış fakat henüz yayınlanmamış bir kitabı (yani Ahmet Şık ile Nedim Şener'in kitabını) yasaklamanın ilk örneği verdiğini ve böyle bir suç nedeniyle kitabın yazarlarını aylarca hapiste tuttuğunu hatırlatalım.
GÜLEN'İ MEHDİ VE MESİH OLARAK GÖRÜYORLAR
-Hareketin tabanının Fethullah Gülen'e bakışı nedir?
Cemaatin bir kısmı Fethullah Gülen'in Mehdi olduğuna, başka bir kısmı ise Mesih olduğuna inanır. Bu konuda en mütevazi olanlar "asrın alimi" derler ki biz bunu islami terminolojide "müceddid" olarak değerlendirebiliriz. Ama, 'üçü de değil, o sadece ünvansız bir hidayet önderi, bir cemaat lideridir' şeklinde değerlendiren kimseye ben rastlamadım.
17 AĞUSTOS DEPREMİNİ BİLE CEMAATE BAĞLADILAR
-Son dönemde ülkemizi üzen bazı olaylar Gülen hareketi tarafından farklı yorumlanıyor. Bu yorumları nasıl değerlendiriyorsunuz?
17 Ağustos 1999 depreminden sonra Fethullah Gülen " bu çarpan bir TIR'dı. Arkadan tren geliyor" demişti. Bu depremin sebebini 18 Haziran 1999 gecesi ATV Ana Haber Bülteninde Ali Kırca'nın başlattığı Gülen ve cemaate yönelik aleyhte kampanyaya bağlıyordu. Yakın çevresine, "Ben Amerika'da garip bir yetimim, annem, babam yok, bana sahip çıkan yok. Allah da bana böyle sahip çıkıyor" şeklinde konuştuğunu biliyoruz.
Fethullah Gülen, çocukluğundan itibaren kendisinin manevi-tarihi bir misyon yüklenmiş, olağanüstü bir insan olduğu konusunda kesin bir inanca sahiptir. Bunu eserlerinin birçok yerinde satır aralarında ifade etmiştir.