Erdoğan, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı ile TBMM'nin açılışının 94. yılı dolayısıyla özel gündemle toplanan TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada, Türkiye'nin ve dünyanın tüm çocuklarının Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın hayırlara vesile olmasını diledi.
TBMM'nin ilk Başkanı olan Gazi Mustafa Kemal'i, Kurtuluş Savaşı'nı sevk ve idare eden ilk Meclis'teki tüm milletvekillerini bir kez daha rahmet ve minnetle yad eden Erdoğan, 94. yıl boyunca TBMM çatısı altında millet için hizmet üretmiş tüm parlamenterlere de ülke ve millet adına şükranlarını sundu. Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:
"1. Dünya Savaşı sona erip Osmanlı Devleti'nin toprakları işgal edildiğinde, en son da Başkent İstanbul düştüğünde TBMM Ankara'da bir kurtuluş umudu olarak tesis edildi. 23 Nisan 1920'de TBMM açıldığında Meclis'in kurucu Meclis mi yoksa Osmanlı Devleti içinde, olağanüstü yetkilerle donatılmış bir Meclis mi olduğu belirsiz bırakılmıştı. Gazi Mustafa Kemal Meclis'in açılışını duyurduğu telgrafta, TBMM'nin sivil ve askeri makamların üzerinde olduğunu ifade etmişti. O günün Türkiye'sinde daha Cumhuriyet ilan edilmeden Meclis'in en üst makam ve merci olarak belirlenmesi başlı başına çok büyük bir hadise, çok büyük bir yenilikti. Gazi Mustafa Kemal hayatının her safhasında, TBMM'nin en üst merci olduğunu defalarca vurgulamış, her meselenin çözüm yeri olarak da daima Meclis'i işaret etmişti.
Aslında TBMM'nin 94 yıllık tarihi, işte bu büyük inkılabın çetin münakaşasına sahne olmuştur. Halk TBMM'yi çok büyük bir heyecanla benimsemiş, ona daima inanmış ve güvenmiştir. Halk TBMM'yi kendi kurumu olarak, kendisinin temsil edildiği makam olarak her zaman kucaklamış ve her zaman muhabbet beslemiştir. Ancak Meclis tek adam olma, diktatör olma heveslileri için halka ve halkın tercihlerine tepeden bakan kişi ve zümreler için, adeta iktidarlarını paylaşmak zorunda oldukları makam olarak kalmıştır. Mutlu ve imtiyazlı bazı kesimler egemenliğin bir kişiden, bir zümreden alınıp TBMM'ye devredilmesini hazmedememiştir. 94 yıl işte bunun mücadelesiyle geçmiştir. Askeri darbeler, bürokratik darbe girişimleri, post modern darbeler, yargı darbeleri, halkın Meclisini zayıflatmak, halkın iktidarını gasbedip kendi iktidarlarını tesis etmek amacıyla yapılmıştır. Şunu gururla ifade etmeliyim ki Meclis bütün bu darbe ve darbe girişimlerine rağmen dimdik ayakta kalmış, milletin egemenliğini tecil ettiren makam olarak yine bizzat millet tarafından muhafaza edilmiştir. Aradan 94 yıl geçmiş olmasına rağmen, bugün hala milli egemenliği, halkın iktidarda olmasını, TBMM'nin tüm makam ve mercilerin üzerinde olmasını kabullenemeyen kesimler olduğunu biliyor, bunun yansımalarını da maalesef bugün dahi yaşıyoruz."
"ÇETELERİN MİLLİ İRADEYE KASTETTİKLERİNİ GÖRÜYOR VE YAŞIYORUZ"
Başbakan Erdoğan, darbeler sonrası tesis edilen kimi kurumların, kendilerini Meclis'in, yani milli iradenin üzerinde görmek istediklerine şahit olduklarını belirterek, "Çetelerin, illegal yapıların, karanlık örgütlerin Meclis'i hiçe sayarak kendi şahsi ve örgütsel çıkarları adına, Meclis'e ve milli iradeye kastettiklerini görüyor ve yaşıyoruz. Aynı şekilde kendisini elindeki kalemiyle ya da elindeki sermayesiyle her şeyin üzerinde görenlerin, Meclis'e ve milli iradeye hükmetme sevdası içine girdiklerine de şahit oluyoruz" dedi.
Erdoğan, 94 yıl boyunca, zaman zaman olduğu gibi bugün de yargı ve bürokrasi eliyle ya da sokakta şiddet üretmek suretiyle Meclis'in sesinin kısılmak ve baskı altına alınmak istendiğini de gördüklerini kaydetti.
TBMM'ye tepeden bakmanın 94 yıl öncesine ait bir alışkanlık olduğunu vurgulayan Erdoğan, "TBMM'yi tahkir etmek, zayıflatmak Cumhuriyeti yok saymaktır, cumhuru dışlamaktır" dedi.
23 Nisan 1920'de TBMM'nin bir kurucu Meclis olarak tesis edildiğine dikkati çeken Erdoğan, şunları kaydetti:
"Nitekim Cumhuriyeti kuran da bu Meclis olmuştur. Bu Meclis'in içindeki ve dışındaki herkesin Meclis'in en yüksek merci olduğunu kabullenmesi, bunu artık sindirmesi, Meclis dışı yollara tevessül etmekten de özenle kaçınması gerekmektedir. Meclis'i yok saymaya, zayıflatmaya yönelik girişimler artık sadece silahlı darbe girişimleriyle olmuyor. Modern dünyada silahların yerini başka araçlar alabiliyor ve bu araçlar Meclis ve milli irade haz tarafından Meclis'e karşı bir saldırı aleti olarak kullanılabiliyor. Daha birkaç hafta öncesine kadar bunu tecrübe ettik. Sosyal medyanın kötü niyetlilerin elinde milli iradeye saldırı aracı olabileceğini gördük. İllegal yoldan elde edilmiş ses kayıtlarının, ses montajlarının, insanların mahremine girmek ve gözetlemek suretiyle oluşturulmuş şantaj görüntülerinin TBMM'yi nasıl hedef aldığını gördük.
Ne acıdır ki siyasi partilerin Türkiye dışından odaklarla işbirliği ve ittifak yaptıklarına, TBMM'ye tarihleri boyunca defalarca yaptıkları gibi bir kez daha kastettiklerine şahit olduk. 23 Nisan 1920'nin öncesinde ve sonrasında yaşanmayanlar, işte şu son birkaç ay içinde yaşandı. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı, Başbakanı, Genelkurmay Başkanı, bakanları hedef alındı. Siyasi partilerin genel merkezlerinin, il başkanlıklarının hukuksuzca dinlendiği, bu dinlemelerin tehdit ve şantaj aracı olarak kullanıldığı ortaya çıktı. Sanatçılarımızın, gazetecilerimizin, yazarlarımızın dinlemeler yoluyla şantaja maruz kaldıkları açıkça ortaya çıktı. Hatta bu ülkenin Dışişleri Bakanlığı'ndaki çok gizli devlet görüşmesi dinlendi ve ses kaydı yayınlandı. Milletimiz 23 Nisan 1920'de olduğu gibi, bu saldırının mahiyetini anladı ve adeta yeniden istiklal mücadelesi verircesine sandığa gitti ve bir kez daha demokrasiye, milli iradeye, Meclisimize güç verdi. Halkımız bir kez daha tercihini milli iradeden, demokrasiden ve TBMM'den yana koydu. 94 yıl boyunca şahit olduğumuz olumsuzluklar bir yana, halkımız demokrasiyi, milli egemenliği, seçim ve sandığı artık vazgeçilmez bir idare şekli olarak benimsemiştir. Halkın milli iradeye bağlılığı ve inancı daha da güçlenmiştir."
Başbakan Erdoğan, 1947 yılında "Sandık namusumuzdur" diyen Mersin Arslan Köylü kadınlarının, şu anda 77 milyonun "Sandık namusumuzdur" dedikleri atmosferin oluşmasını sağladıklarını söyledi.
"SON 12 YILDA ÇOK ÇALIŞTIK VE TÜRKİYE'Yİ ÇOK BÜYÜK HAYALLERLE BULUŞTURDUK"
Meclis'in 94 yıllık tecrübenin yanında 23 Nisan 1920'nin heyecanına, umuduna, dinamizmine sahip olduğunu belirten Erdoğan, 100. yıl kutlamalarına böyle bir heyecanla yürüdüklerini anlattı.
2020 yılında Meclis'in açılışının 100. yıldönümünü, ardından 2023'te Cumhuriyetin kuruluşunun 100. yıldönümünü hep birlikte idrak edeceklerini kaydeden Erdoğan, "Cumhuriyetimize yaraşır şekilde, 100. yıla dünyanın en büyük, en güçlü, en huzurlu ve istikrarlı ülkelerinden biri olarak ulaşacağız. Son 12 yılda çok çalıştık ve Türkiye'yi çok büyük hayallerle buluşturduk" diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, eğitimde, sağlıkta, adalet ve emniyette, ulaştırmada, konutta, enerjide, tarım ve sanayide, sosyal politikalar ve kültürde Türkiye'ye ilkleri yaşattıklarını ifade ederek, ülke ekonomisini 12 yılda 3 kattan fazla büyüttüklerini, dış politikada aktif, barışçı, haklının ve mazlumların yanında duran politika izlediklerini bildirdi.
On yıllardır teröre ağır bedeller ödeyen ülkeden, 77 milyonun kardeşçe geleceğe yürüdüğü Türkiye'ye ulaştıklarını kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"Önümüzdeki 9 yıl boyunca da daha çok çalışarak, üreterek, demokrasiye ve kardeşliğimize daha çok sahip çıkarak Cumhuriyetimizi güçlendirmeyi sürdüreceğiz. Bu aziz millet her şeyin en iyisini ve güzelini hak ediyor. Bu aziz millet kanla, canla, fedakarlıkla kurduğu bu Meclis'e canı ve evladı gibi sahip çıkıyor ve ona güveniyor. Milletimizi hayal kırıklığını uğratmadan, bir ve beraber olarak tıpkı istiklalimiz gibi istikbalimizi de inşa etmeye devam edeceğiz. Bir kez daha ilk Meclis'in aziz hatırasını muhabbetle yad ediyorum. Bütün şehit ve gazilerimize Rabbimden rahmet niyaz ediyorum."
Başbakan Erdoğan'ın konuşmasının ardından CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, Başbakan Erdoğan'ın "siyasi partilerin Türkiye dışından odaklarla işbirliği yaptığına" ilişkin sözlerine itiraz etti.