'Darbeye teşebbüs' suçundan Ergenekon davasında müebbet hapis cezasına çarptırılan emekli Orgeneral İlker Başbuğ, avukatı aracılığıyla basın açıklaması yaptı. Açıklaması kendi ismiyle yayınlanan internet sitesine de konulan Başbuğ, dava kapsamında kara propaganda yapmakla suçlandıklarını, ancak asıl kara propagandaya kendilerinin uğradığını öne sürdü.
Başbuğ, 2004 yılında Genelkurmay 2. Başkanı iken İsrail'e gerçekleştirdiği resmi ziyaret ile ilgili basında yer alan haberleri eleştirdi. Resmi programda Kudüs'teki ağlama duvarı ile Mescid-i Aksa'yı ziyaretin yer aldığını belirten Başbuğ, "Ev sahibinin yaptığı tekliflere uymak ve özellikle inançlarına karşı saygılı davranmak her şeyden önce bir nezaket ve insanlık kuralıdır." açıklamasını yaptı. 12 Haziran 2008 günü Kudüs'teki ağlama duvarında çekilen fotoğrafların bir gazetede yayımlandığını belirten Başbuğ, "Osmanlı İmparatorluğu'nun zamanında tamir ettirerek koruduğu ağlama duvarını ziyaret esnasında Fatiha suresini okuyarak dua ettik." ifadesine yer verdi.
Daha sonra da Mescid-i Aksa'yı ziyaret ettiklerini ifade eden Başbuğ, "Biz Müslümanlar için ayrı bir önemi olan bu camide dua ederken çekilmiş fotoğraflarımız da var. Ancak kendilerinde insanların inançlarını, imanını sorgulama hakkını görenler, bu fotoğrafları görmediler. Ağlama duvarında çekilmiş bu fotoğrafları kara propaganda amaçları için kullananlar, her sıkıştıklarında bu fotoğraflara dört elle sarıldılar. İftiralarına, hakaretlerine devam ettiler. Hakaret ettikleri kişinin belki de ilk defa Türk ordusunun en yaygın adlarından birinin de 'Peygamber Ocağı' olduğunu dile getirmiş olmasına da kulaklarını tıkadılar. Çünkü onlar, kör ve sağırdırlar." ifadesini kullandı.
'BORU' TABİRİNİ İLK KEZ BİR SİYASİ LİDER KULLANMIŞ
İlker Başbuğ, görevdeyken yaptığı bir konuşmasında Poyrazköy'de yapılan kazılarda gömülü olarak bulunan 5 adet boş, kullanılmış lav silahına 'boru' demesine ilişkin de açıklamalarda bulundu. Açıklamada, "Bu söylem insanların aklına o kadar yerleştirildi ki, ben bile 'boru' tabirini kullandığımı sanıyordum. Ta ki daha sonra yapılan bir araştırma sonucunda, 'boru' tabirini benim değil, bir siyasi liderin kullanmış olduğunu öğreninceye kadar. Daha sonra basın toplantısında benim 'boru' demediğim Hürriyet gazetesinin 16 Ocak 2013 tarihli nüshasında haber oldu." dedi. Başbuğ, " 'Boru' denmesi suç mudur? Hayır. O zaman, rahatsızlığın asıl nedeni nedir? Askerler boş, kullanılmış lavların bir daha kullanılmayacağını bilir. İşe yaramayacak boş lavları toprak altına gömmenin anlamsızlığını bilir. O zaman bu boş lavları oraya kimler gömmüş olabilir? Bu sorunun cevabını aramak yerine benim 'boru' demediğimi bilerek, hala bu konu üzerinden polemik yapmak, en hafif deyimiyle 'ahlaksızlıktır.'" ifadesi kullanıldı.
BAŞBUĞ, 'KAĞIT PARÇASI' İFADESİNİN DE ÇARPTIRILDIĞINI İDDİA ETTİ
İlker Başbuğ, 26 Haziran 2009 günü yapılan basın toplantısında Ergenekon davasının yargılama konusu olan 'İrtica İle Mücadele Eylem Planı'nın fotokopisine 'kağıt parçası' demesinin de basında kullanıldığını açıkladı. Açıklama günü üzerinden suçlama yapılan belgenin bir fotokopi olduğunu söyleyen Başbuğ, "Fotokopiye 'kağıt parçası' denilmesi suç mudur? Hayır. Ancak, ortada sadece bir fotokopinin olması ve bu nedenle de Genelkurmay Savcılığı'nın soruşturmasından da doğal ve hukuk çerçevesinde istedikleri gibi bir sonuç çıkmaması, yine bazılarını ciddi şekilde rahatsız etmiştir. Kovuşturma esnasında Genelkurmay Başkanlığı bilgisayarlarında iddia planın bulunmadığı tespit edilmiştir." diye konuştu.
Başbuğ açıklamasını, "Bizlere ne kadar yapmadığımız şeyleri 'yaptınız' deseler de, ilgimizin olmadığı ve olamayacağı hususlardan sorumlu tutmaya çalışsalar da, bir fotoğraf veya bir görüşme üzerinden iftira atsalar da, haksızlık ve eziyet etseler de, bizleri yıkamayacaklar. Çünkü, bir şeyi unutuyorlar: Bizler, ebedi başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'e gerçekten yürekten inanan ve bağlı olan generalleriz, amiralleriz, subaylarız, astsubaylarız." sözleriyle tamamladı.