Başbakan Tayyip Erdoğan, Gezi olaylarının ekonomide rekorlar kırıldığı ve Çözüm Süreci'nin başarı ile ilerlediği bir dönemde gerçekleştiğini ifade ederken, "Eylemler, ekonomimizi, demokrasimizi, çözüm sürecini, hedef almasına rağmen, milletimizin desteği ile geleceğimizi karartamamıştır" dedi. Televizyonlarda yayınlanan "Millete Hizmet Yolunda" konuşmasında yapılan ekonomik ve demokratik reformlara işaret eden Erdoğan, "Gezi olayı 10.5 yıl önce gerçekleşmiş olsaydı, Türkiye ekonomisi bundan çok derinden etkilenir, millete çok ağır bedeller yüklenirdi" ifadelerini kullandı. "Demokrasimiz ciddi bir sınav vermiş ve başarı ile atlatmıştır" diyen Erdoğan şu mesajları verdi:
Mayıs ayı, Cumhuriyet tarihimizin en parlak, her açıdan en başarılı sonuçların elde edildiği bir ay olmuştu. Ekonomideki güzel gelişmelere ek olarak, Çözüm Süreci de kararlılıkla ilerliyor, artık dağlarımızdan acı haberler gelmiyordu. İşte tam da böyle rekorların kırıldığı bir dönemde Taksim Gezi Parkı'nda bazı eylemler başlatıldı.
Taksim Gezi Parkı'nda, tamamen yanlış bilgilendirme neticesinde, samimi olarak ağaç ve çevre eylemi yapan vatandaşlarımı tenzih ediyorum. Ancak, bu samimi vatandaşlarımızın dışında kalan eylemciler, Türkiye'nin en parlak ayını yaşadığı bir dönemde, maalesef çok büyük bir tertibin, çok büyük bir senaryonun parçası oldular ve kendi ülkelerini hedef alan saldırıda, bilerek ya da bilmeyerek aktör olarak kullanıldılar.
DEMOKRASİ SINAVI
Gezi Parkı'nda, ağaç, çevre, park hassasiyetini kendisine perde yaparak başlatılan eylemler, ekonomimizi, demokrasimizi, çözüm sürecini, yani istikbalimizi hedef almasına rağmen, milletimizin ferasetiyle, milletimizin bizlere olan desteği ve hayır duası ile maddi bazı zararların ötesinde, geleceğimizi karartamamıştır. Türkiye demokrasisi bu olaylar karşısında ciddi bir sınamadan geçmiş; demokrasimiz bu sınavı başarıyla atlatmıştır.
Çözüm Süreci de, bu tertiplerden etkilenmemiş; milletimizin sağduyusu sayesinde, kardeşliğimiz güç kazanmaya devam etmiştir. En güzel, en başarılı sınavı ise hiç kuşkusuz Türkiye ekonomisi vermiştir. Eğer bu boyutta bir saldırı, 10.5 yıl önce gerçekleşmiş olsaydı, inanın, Türkiye ekonomisi bundan çok derinden etkilenir, çok ağır kayıplar verir, millete çok ağır faturalar ve bedeller yüklenirdi. Ancak yaptığımız yapısal reformlar sayesinde, Türkiye ekonomisi bu saldırılara karşı başarılı bir direnç göstermiştir.
Türkiye, bu tertipler karşısında tek yürek olmuş, bir yandan milli iradeye en güçlü şekilde sahip çıkarken, diğer taraftan tezgâhları alt üst etmiş, oyunu bozmuştur. Türkiye, üzerinde operasyon yapılacak, üzerinde ameliyat yapılacak, üzerinde kirli oyunlar denenecek bir ülke de değildir. Bu büyük devlet, büyük milletiyle birlikte, her türlü saldırıyı bertaraf edecek, her türlü oyunu bozacak, art niyetli, kötü niyetli çevrelere de, gereken cevabı verecek, onlardan hesap soracak güce ve iradeye ziyadesiyle sahiptir.
2023 hedeflerimize doğru ilerliyoruz. Önümüzdeki bu 10 yılın, ilk 5 yılını tüm detaylarıyla planladık; 10'uncu Kalkınma Planı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sunduk. 10'uncu Kalkınma Planı döneminde, yani 2014-2018 yılları arasında, Türkiye'nin yıllık ortalama yüzde 5.5 oranında büyümesini hedefliyoruz. Böyle bir büyüme oranıyla, 2018 yılsonunda inşallah Milli Gelirimiz 1.3 trilyon dolara ulaşmış olacak. Kişi başına milli gelirimizi ise, 5 yılın sonunda 16 bin dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Önümüzdeki 5 yıl içinde toplam 4 milyon yeni istihdam oluşturacağız. İşsizlik oranını da 2018 sonunda yüzde 7.2 seviyesine düşürmeyi hedefliyoruz. Plan döneminin sonunda, yani 2018 yılında, enflasyonun yüzde 4.5'e indirilmesini hedefliyoruz.
Türkiye, on yıllar boyunca, enerjisinin çok önemli bir kısmını içerdeki meselelere sarf etmek zorunda kaldı. Türkiye ekonomisinin büyüme eğilimine girdiği her dönemde, demokrasinin standartlarının yükseldiği her dönemde, suni tartışmalar, suni gerilimler Türkiye'nin gündemini esir aldı ve Türkiye'ye ağır bedeller ödetti. Biz, bu kısırdöngüyü artık tamamen kırmak zorundayız.
TAHAKKÜM YOK
Türkiye, geçmişte olduğu gibi, azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir ülke değildir. Çoğunluğun azınlığa tahakkümünü de asla kastetmiyorum. Geçmişte, ülke olarak, millet olarak her ne yaşadıysak, elitlerin Türkiye'ye hükmetmesinden yaşadık. Eski günleri özleyen, imtiyazlarının geri verilmesini isteyenler elbette bu yeni demokratik süreçten rahatsızlık duymaktadır. Demokrasi, çoğunluğun azınlığı ezmesi asla değildir.
Her etnik kökenin, her inanç grubunun, 76 milyonun her bir ferdinin sorunlarını sorunumuz olarak görmeye, her birinin üzerine kararlılıkla gitmeye, çözüm sürecine koymaya devam edeceğiz. Şiddetsiz bir ortamda, konuşarak, anlaşarak, ortak paydalarda buluşarak sorunlarımızın üstesinden geleceğiz.
Türkiye, tüm engellemelere, tüm tertip ve tehditlere rağmen, güçlü bir ülke, güçlü bir millet olarak geleceğe doğru koşuyor. İnşallah, bu yürüyüşümüzü, bu atılımlarımızı hiç kimse durduramayacak. Türkiye, tarihinden aldığı güçle, geleceğini barış ve kardeşlik üzerine daha sağlam şekilde inşa edecek. ANKARA