SUNUŞ
60 milyon insanın kanlarıyla sulanan yaşlı Avrupa'nın yıkıntıları üstünde doğan zenginlikler diyarı kimlerin rüyası olmadı ki? 1981'de rüyası ilk gerçekleşen Faşişt Albaylar Cuntası'nı deviren Yunanlar oldu. Beş yıl sonra da 40 yılın sonunda diktatörlerinden kurtulan İspanyollarla Portekizlilerin Avrupa'yla birleşme bayramı vardı. Başlangıçta her şey bir rüya gibiydi. Avrupa trenine atlayanlar açılan para musluklarıyla bir anda zenginleşti. Ancak ne olduysa son 5 yılda oldu. Ekonomik deprem önce Yunanistan'da kâbus gördürdü. Ardından İrlanda, İspanya ve en son olarak da Kıbrıs Rum kesimi. Gerçi Karanfil Devrimi'nin çocukları olan Portekizliler Yunanlar gibi batan bankaları basıp sokakları ateşe vermedi ama 78 milyar euroluk kurtarma paketinin ağır koşulları 1974'teki devrimden bu yana ilk kez yüz binlerce Portekizliyi sokağa döktü ve bu kez Lizbon sokaklarında "Yaşa Avrupa" sloganlarından eser yoktu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yarın Portekizli meslektaşının davetlisi olarak geleceği Lizbon sokaklarında dolaşırken Portekizlilerin sessiz çığlıklarını duyar gibi oldum. Portekizli kadınların denizden dönmeyen sevgililerine yaktıkları ağıtlar olan Fado'yu dinlerken de bu kez uçup giden zenginliklerinin özlemini hissettim Türklerin Benfica- Fenerbahçe maçı için adeta Lizbon'u işgal ettiği sırada Portekiz'in 71 yaşındaki Cumhurbaşkanı Anibal Cavaco Silva'ya Avrupa'nın geleceğine ilişkin sorular sormak ilginçti doğrusu.
Ekonomik kriz, 8 ay önceki ilk gelişimde 10 milyonluk Portekiz'i yeni sarsmaya başlamıştı. Seçim sonrası kurulan koalisyon hükümeti AB'nin kapısını çoktan çalıp yardım istemişti. Aradan geçen sürede hükümet ayakta kalmayı başarsa da protestolar giderek şiddetlendi ve erken seçim baskısı arttı. Parlamentoyu feshedip seçime gitmeyi reddeden Portekiz'in bir dönemdeki en popüler siyasetçisi olan Cumhurbaşkanı Anibal Cavaco Silva da eleştirileri oklarının hedefi oldu. 71 yaşındaki Portekiz Cumhurbaşkanı'nı "Yaşlı İngiliz Kraliçesi" olarak çizip eleştiren karikatüristler bile çıktı. 2011'de ikinci kez Cumhurbaşkanlığına seçilen Silva'yla görüşmek için Belem Sarayı'na gittiğim zaman kapıda Başbakan Pedro Coelho'nun Mercedes'ini gördüm. Protestolar yüzünden iyice bunalan 48 yaşındaki Başbakan, AB'den 78 Milyar Euro'luk kurtarma paketini almak için yeni kemer sıkma tedbirlerini almaya hazırlanıyor ve bu yüzden Cumhurbaşkanıyla görüşmeye gelmişti. Yani ekonomi profesörü olan Anibal Cavaco Silva'yla ekonomik krizin tam ortasında söyleşi yaptım. Akşam üstü buluşmamızda oldukça yorgun göründüğü ilk planda gözüme çarpan Cumhurbaşkanı yine de sarayın terasına çıkıp bir süre sohbet ettikten sonra bir saat boyunca SABAH'ın sorularını içtenlikle yanıtlama nezaketini gösterdi. İşte Silva'yla yaptığımız sohbetten çarpıcı alıntılar;
Portekiz, sizin Başbakanlığınız sırasında AB'ye girdi. Bugün AB'ye girdiğiniz için pişman mısınız?
- Hayır kesinlikle AB üyesi olmaktan hiç pişman olmadık. AB'ye üye olurken demokrasimizin sağlamlaştırılması ile ekonomik ve sosyal kalkınma temel hedeflerimizdi. AB üyeliği sayesinde büyük gelişme gösterdik. İspanya ve Portekiz son dakikada trene atladık. Bizim temel pazarımız Avrupa'ydı. AB üyeliğiyle hem iç pazardan yararlandık hem de sosyal ve ekonomik olarak Avrupa'yla bütünleştik.
Ama AB mali krizi aşamıyor ve uzmanlara göre komaya girdi...
- Evet krizin bu kadar süreceği tahmin edilemedi ama koma lafını sevmedim. Tedbirleri uygulayarak ekonomiyi desteklememiz ve iş imkânları yaratmamız gerekiyor. Zamana ihtiyaç var. Mali güçlenmeyle ekonominin büyümesi arasındaki dengeyi nasıl bulacağız? İşte zor olan da bu. Ama sorunları aşacağımıza kuşkum yok.
Ama kriz patladığından bu yana AB ülkelerindeki başbakanlar domino taşları gibi devrilmeye başladı..
- Evet. Çünkü hükümetler kaçamayacakları tedbirleri uygulamak zorundalar ve bir bedel ödüyorlar. Halklara geçmişte yapılan hataların bir faturası olduğunu ve bu faturanın ödenmesi gerektiğini anlatmak hiç kolay değil.
Kemer sıkma tedbirleri gerçekten Avrupa ekonomisini canlandıracak mı?
-Hayır tedbirler ekonomiyi canlandırmak için alınmıyor. Bu tedbirlerin alınması kaçınılmaz oldu. Çünkü bazı ülkeler ekonomilerini ve devletlerini finanse edemez hale geldiler. Önce bütçe açıklarını kapatmak için piyasadan borçlanıyorlardı. Ama sonra nereden para bulacaklar? Sonunda piyasadan para bulmak için yaptıkları pazarlıklarda zayıf duruma düştüler ve kredi verenlerin şartlarını kabul etmek zorunda kaldılar. Kredi verenler güçlendi.
Euro Bölgesi kurtarılabilecek mi? Birleşik Avrupa Devletleri rüyası da çökmeye mi başlar sizce?
- Avrupa Birliği tam bir başarı hikayesidir. Avrupa halkları 60 yıldır barış içinde yaşıyor. Ülkeler AB için egemenliklerinin önemli bir unsuru olan milli paralarından bile vazgeçti. Euro bölgesi başarılı olmak zorunda.
AB, ekonomileri hazır olmayan Doğu bloku ülkelerini alarak çok erken mi genişledi? Krizin ardındaki temel nedenlerden biri de bu muydu? -Evet belki ama karar ekonomik değil siyasiydi. Birliğin yeni ülkeleri hazmedecek yeterli zamanı olmadı.
Krize sürüklenenler aslında yıllarca kendilerine ait olmayan paralarla rahat bir hayat sürdürmediler mi?
- Para birliği sayesinde ülke dışında borçlanmak kolaylaştı. Bankaların da ülke dışına çıkıp para vermesi de kolaylaştığı için herkes imkânlarının üstünde yaşamaya başladı. Sonuçta tüm Avrupa'daki borç yükü giderek arttı.
Yeni kemer sıkma kısır döngüye dönüşmüyor mu?
-Hedef iflasları önlemekti ki önlendi. Artık bozulan bütçe dengelerini düzeltmek için tedbirler alınıyor.
'AB çökse, neden hâlâ üye olunmak istensin'
AB'nin çöktüğünü, parçalanma sürecine girdiğini söyleyenler var.
- Buna katılmıyorum. Avrupa Birliği çöküyor olsa hâlâ ülkeler neden üye olmak istesin ki ! Hırvatistan 1 Temmuz'da AB'ye üye oluyor. Türkiye de üye olmak istiyor. AB krizi aşacak. Çözüm AB'den kopma değildir. Birliği güçlendirerek ancak krizi aşabiliriz. AB 70 yılda büyük bir başarı gösterdi. Yine başaracağız.
YARIN : TÜRKİYE AVRUPA TRENİNİ KAÇIRDI MI? KRİZ TÜRKİYE İÇİN BİR FIRSAT YARATIR MI?