Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, KANAL D - CNN Türk ortak yayınına katılarak Gazeteci Hande Fırat'ın moderatörlüğünde gazetecilerin sorularını cevapladı. Programın başında
çözüm süreciyle ilgili bir soru üzerine bazı değerlendirmelerde bulunan Başbakan Erdoğan,"Biz şuanda süreci başarılı olarak görüyoruz" diyerek, "İnanıyorum bu işten başarıyla çıkacağız" dedi. Kamuoyu araştırmalarıyla ilgili bilgi de veren Erdoğan, vatandaşın sürece olumlu baktığını ve bunun da 58 gibi bir oranla anketlere yansıdığını söyledi. Çözüm sürecinin halka doğru anlatılmasıyla bu oranın daha da artacağına vurgu yapan Erdoğan, şehit derneklerinin bile kendilerine "Ne olur bu işi bitirin" dediklerini anlattı.
Başbakan Erdoğan Doğu Anadolu Bölgesi'nde çözüm sürecine olan desteğin yüzde 77 olduğunu, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde ise bu oranın yüzde 80'leri geçtiği bilgisini paylaştı.
"ZAMAN HERŞEYİN ŞAHİDİ OLACAKTIR"
Başbakan Erdoğan, programda "Örgüt ne istedi, ne elde etmeyi umdu ki bu sürece uyum gösteriyor?" sorusuna da cevap verdi. Terör örgütüyle bir pazarlık yapılmadığına vurgu yapan Erdoğan şunları söyledi:
"Çok açık, net herşeyi samimi değerlendirerek halkıma bu mesajı vermemiz lazım. Ben halkıma inanıyorum. Halkımın da bize şahsımda inandığına inanıyorum. Zira zaman herşeyin şahidi olacaktır ve şu 10 yılda da şahidi olmuştur. Biz göreve geldiğimizde terör örgütünün başı neydeydi malum, bilinen bir şey... O günden bugüne gelinen süreç de ortada ama biz bazı şeyleri herşeye rağmen göğüsledik. Örneğin, benim siyasette bir ilkem vardır. 'Siyaset risktir' diye bunu kullanırım. Ekonomi de hayat da risktir. Yaradan bunu bu şekilde tayin etmiş. Risklerle beraber biz hayatı yaşıyoruz.
Bu süreç içinde, biz daha önceki MİT Müsteşarım Emre bey döneminde biz ada görüşmelerini başlattık. Bunları niye başlattık. Hepsi bugünlerin belki de bir ön hazırlığıydı, çalışmasıydı ve bütün bunları yaparken,asla bunları biz bir pazarlık konusu yapmadık, yapamazdık.
Zira ne milletimin bana verdiği böyle bir yetki var. Ne de benim, arkadaşlarımın, partimizin, adalet anlayışımızın böyle bir yaklaşımı sözkonusu olabilir. Asla böyle bir şeye bizim yaklaşmamız sözkonusu değildir."
"ÖCALAN'A EV HAPSİ SÖZ KONUSU DEĞİLDİR"
Başbakan Erdoğan, terörist başı Abdullah Öcalan'a ev hapsi verilmesiyle ilgili bir soruya da cevap verdi. Böyle bir şeyin mümkün olmadığına vurgu yapan Başbakan Erdoğan, "Biz, kendi yargılamarımızın silsilesi içinde, bizler devlete ait haklar konusunda af yetkisi kullanabiliriz ama şehitlerimizin veya bir maktülün hakkının affını sağlayamayız. Bu benim bireysel inancımdır ama benim ülkemde inancımızdan gelen yapı da bunu gerektirir. Böyle bir af varsa, böyle bir yetki varsa o maktülün varislerinindir" şeklinde konuştu.
Çözüm sürecinde terör örgütüne hangi karşılığın verildiğine yönelik iddialara da cevap veren Erdoğan, "Şimdi bize kalkıp da 'ne karşılığı' diyenlere ben şu cevabı veriyorum; karşılık değil, bir amaç uğruna bunu yapıyoruz. Nedir bu; güvendir, istikrardır, milletimin huzurudur, milletimin refahıdır. Bu hedeflere yönelik biz riski alıyoruz, bu adımı atıyoruz. Yoksa birşey karşılığı 'şunu verelim bunu alalım' asla böyle bir şey sözkonusu değil" şeklinde konuştu.
Erdoğan terörist başına ev hapsi verileceği iddialarıyla ilgili olarak şunları söyledi:
"Ev hapsi falan böyle bir şey asla sözkonusu değildir. Onu da geçelim biz İmralı'da niye bu kadar bedel ödüyoruz? Çünkü normal bir F tipi cezaevine alsak her gün orada toplu mitingler mi izleyeceğiz veya bu toplu mitinglerle mi uğraşacağız? Ve bu huzursuzluğumuzu daha da artıracağı için biz bu bedeli millet olarak karşılıyoruz. Bu bedeli ödemenin ne kadar ağır olduğunu bile bile buna katlanıyoruz. Burada da risk alıyoruz. 'Al başkanlığı ver şunu...' haşa. Bunu söyleyen bir defa bizi iyi anlamamış.
Eğer bizim böyle bir derdimiz olsa biz kalkıp da tüzüğüne '3 dönem arka arkaya milletvekilliği yapan dördüncü dönem ayrılmak durumundadır' ilkesini getirmez. Biz bu ilkeyi getirmişiz. Bu ilkeyi getirmek ne demek. Bir diğeri de bu ülkede biz, cumhurbaşkanını millet seçsin diye milletin talebine cevap veren partiyiz."
"SİLAHSIZ OLARAK GEÇİŞİNİ YAP"
Başbakan Erdoğan, terör örgütü PKK'nın sınır dışına çıkmasıyla ilgili de değerlendirmelerde bulundu. Teröristlerin silahları bıraktıktan sonra geçiş yapabileceğini, yoksa hukuki meselelerin çıkabileceğini belirtti. Erdoğan şöyle konuştu:
"Hukuk devletinin içindeyiz her şeyden önce. Hukuk devletinin içinde hukuk devletini yol geçen hanına çevirmek diye bir şey tabi ki olmaz. Bunlar, o geliş gidiş yollarını gayet iyi bilirler. Türkiye'nin Suriye'yle 910, Irak'la 380-400 kilometre hududu var. İran hududu var. Buralar devasa bir sınır. Biz hep şunu söyledik halen de onu söylüyoruz. Silah değil, siyaset buna doğru bir yaklaşımın kesinlikle telkinini biz de yapıyoruz ve bunu da özellikle bekliyoruz. Dolayısıyla niye silah. Bırak, silahsız olarak geçişini yap."
KUZEY IRAK İLE TİCARİ SÖZLEŞME KONUSU
Başbakan Erdoğan Irak ile ilgili soruları da cevapladı. Irak Başbakanı Maliki'nin tutumundan yalnız sünnilerin değil şiilerin de rahatsız olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, Irak Anayasası'na göre ülke topraklarındaki petrolün yüzde 17'sinin Kuzey Irak'ın hakkı olduğunu kaydetti. Maliki'nin Kuzey Irak'a bazı dayatmalar yaptığını,Kuzey Irak yönetiminin de dayatmalarla gelen açığı kapatmak için Türkiye ile işbiriliği yapmak istediğini söyledi.
Türkiye'nin Kuzey Irak Bölgesel Yönetimi ile yapacağı ticari sözleşmeyi engelleyici bir yasa bulunmadığını ifade eden Erdoğan,"Çünkü Kuzey Irak bir eyalet yönetimi. Oradaki bütün mesele yüzde 17'deki hakkını kullanıyor. Bu onun anayasal hakkı, o anayasal hakkını da kullanırken buna rağmen ona müdahale etme gibi bir yetkinin içerisine girmek onlara haksızlıktır. Onları da zaten adeta bu noktada merkezi yönetimle sıkıntıya düşüren konu budur" diye konuştu. Sözleşme ile hem Kuzey Irak Yerel Yönetimi'nin kazanacağını hem de Türkiye'nin kazanacağını ifade eden Başbakan Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bizim bir Kerkük petrol boru hattımız var. Bizim Kerkük'den gelen boru hattımız belki yeni boru hatlarıyla takviye edilecek, belki bunların içinde doğalgaz olacak, bizim o Kerkük-Yumurtalık boru hattını biz yok farzedemeyiz. Orası çalışıyor, biz de bunu çok daha faal hale getirmek, oradan Türkiye olarak birşeyler elde ederken; tabi ki Kuzey Irak Yerel Yönetimi de buralardan kendi hakkını alma durumundadır, bu konuda da herhangi bir sıkıntının olduğu kanaatinde değiliz."
"SİLAH BIRAKILMAZSA BU İŞ PROVAKASYONA AÇIKTIR"
Başbakan Erdoğan, terör örgütünün çekilmesiyle ilgili başka bir soru üzerine ise "Gidecek olan silahını nereye bırakırsa bıraksın, gömerse gömsün o bizi ilgilendirmiyor, bırakıp gider. Çünkü, aksi takdirde provakasyona bu iş çok açıktır. Yasal zemin dendiği zaman, hazırlanacak yasal zeminler Anayasa hükümlerine aykırı olamaz. Biz, şimdi Anayasa'ya aykırı bir yasal zemin nasıl oluşturabiliriz? Bu işin muhattabı hükümettir" şeklinde konuştu.
Yeni bir Oslo süreci yaşanmasına müsahade etmeyeceğini ifade eden Erdoğan, görüşmelerin yurt dışında yapılmasıyla başka istihbarat birimlerinin sabotaj için devreye girebildiğine gönderme yaptı. "Kendi göbeğimizi kendimiz keseceğiz" diyen Erdoğan, "Burada eğer gerçekten ülkemizin sınırlarını geçeceklerse silahı bırakma suretiyle bu mümkün. Ve silahı bıraktıktan sonra da zaten bizim güvenlik güçlerimizin, eli silahsız insana silah sıkması diye birşey söz konusu değildir, böyle birşey yapmaz" diye konuştu.
Kendisinin silahların susmasını değil, silahların bırakılmasını istediğini kaydeden Erdoğan konuşmasını şöyle sürdürü:
"Bunun açıklamasını defaetle yaptım, grup toplantılarımda, televizyon programlarımda yaptım. Yani şimdi bazen şu söyleniyor, 'susmasın' deniliyor. 'Susması' değil, susması demek 'silah elimdedir, her an ateşleyebilirim'. Ben 'susması' demiyorum, 'silahın bırakılması' diyorum. Zaman zaman bize şu söyleniyor 'operasyonların durması'. Operasyonun durması nerede olur? İşte burada olur, bırakılırsa orada operasyon olmaz. Ama senin sırtında silah, diyelim ki Kanas, Docka onunla beraber sınırdan geçiyorsun. Güvenlik güçü bunu gördüğü zaman ne yapacak? Suç işler, yardım yataklığa girer bu iş, buna sessiz kalması mümkün değil. Ne anayasa hükümleri buna müsade eder, ne yasa hükümleri buna müsade eder. Bunun için de bir yasal düzenleme talebiyle, teklifiyle gelmek bu ülkede yasa bilmezliktir, yasa tanımamazlıktır, böyle saçmalık olur mu?"