TBMM Genel Kurulu'nda, CHP'nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında verdiği gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmelere başlandı. Davutoğlu hakkında verilen gensoru önergesi gündeme alınmadı.
CHP, ''tehlikeli ve maceracı bir dış politika yürüttüğü, bunu yaparken bir çok gerçeği yasama organından ve halktan gizlediği'' iddiasıyla Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu hakkında gensoru önergesi vermişti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Suriye krizinin sorumlusunun ne Türkiye ne de demokratik hakları için sokağa çıkan Suriye halkı olduğunu belirterek, ''Suriye krizinin sorumlusu, önce keskin nişancılarla, yetmediği zaman toplarla, tanklarla o da yetmediğinde helikopterler ve uçaklarla kendi halkını bombalayan zalim Esed rejimidir'' dedi.
Davutoğlu, TBMM Genel Kurulu'nda, CHP'nin kendisi hakkında verilen gensoru önergesi üzerinde konuştu.
Her gensoru, eleştiri ve özel oturumun milleti dış politika konusunda bilgilendirmek için bir fırsat olduğunu belirten Davutoğlu, ''Bir Dışişleri Bakanı hakkında 6 ay içinde ikinci kez gensoru veriliyorsa, bu, o Dışişleri Bakanı için değil, dış politikayı böylesine iç siyasete bulaştıran partiler için utanç vesilesidir'' dedi.
2004 yılına kadar başta Rusya olmak üzere, bir çok komşu ülkenin devlet ve Hükümet Başkanının Türkiye'ye hiç gelmediğini ifade eden Davutoğlu, şimdi ise bir ülke ile yılda en az 4-5 kez görüşme yapıldığını kaydetti. Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın telefonda dahil olmak üzere en az 10 kez görüştüğünü söyledi.
Bakan olduktan sonra diğer ülkelerle yüksek düzeyde stratejik işbirliği konseyleri başlatıldığını ifade eden Davutoğlu, ''Yani ortak kabine toplantıları. Rusya, Ukrayna, Suriye, Irak, Yunanistan, Bulgaristan, Mısır, Kazakistan, Libya, Azerbaycan'la. Geçen ay Azerbaycan ve Ukrayna ile yaptık, dün Kazakistan ile yaptık, önümüzdeki ay Mısır ile yapıyoruz. Bu ilişkileri hem şahsi ilişkiler düzeyinde hem de kurumsallaşmış şekilde sürdüreceğiz'' diye konuştu.
Davutoğlu, ''İkinci temel ilke; karşılıklı saygı esasları içinde sınırlara ve milletlere saygı esasları içinde, kültürel ve sosyal iletişimi artırmak'' dedi.
Şu ana kadar yaptığı bütün ikili ilişkilerde, Türkiye ile kültürel bağları olan ülkelerle buluştuğunu belirten Davutoğlu, ''Yunanistan'a gittim, Batı Trakya'yı ziyaret ettim. Bulgaristan'a gittim, Filipe ve Kırcaali'yi ziyaret ettim. Romanya'ya gittim Köstence'yi ziyaret ettim. Moldova'ya gittim, Gökoğuz diyarını ziyaret ettim. Azerbaycan'a gittim, Nahçıvan'ı ziyaret ettim. Rusya'ya gittim. Kazan'ı ziyaret ettim. Irak'a gittim, Musul'u, Erbil'i, Kerkük'ü ziyaret ettim. Suriye'ye gittim Halep'i ziyaret ettim. Niçin biliyor musunuz? Çünkü bütün o hükümetler, bize güveniyordu. Daha önceki dönemlerde bir tehdit algısı gibi görülen, akraba topluluklarını dostluk köprüsü haline getirdik. Bundan sonra da ziyaret edeceğim'' diye konuştu.
Davutoğlu, Yunanistan'da görüştüğü Rumlar'ın kendisine güzel Türkçeleri ile ''Sayın bakanım''demelerinden onur duyduğunu söyledi.
''KENDİ DİASPORAMIZ KABUL EDİYORUZ''
''Hiç bir zaman din, mezhep ayırımı yapmıyoruz'' diyen Davutoğlu, ''Bu topraklara aidiyet hisseden kim varsa, dünyanın hangi köşesinde ise onları kendi insanımız kabul ediyoruz, kendi diasporamız kabul ediyoruz, düşmanımız kabul etmiyoruz'' dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin komşularıyla tam bir ekonomik entegre içine girmesinin önemine işaret etti.
Tablo üzerinden Türkiye'nin komşularıyla ticaret hacimlerinin 2002'ye göre arttığını gösteren Davutoğlu, ''Şu kırmızı gördüğünüz cüceler 2002 yılına ait. Şu gördükleriniz ise 2011 yılına ait'' dedi.
Türkiye'nin Rusya ile olan ticaret hacminin 5 milyar dolardan 30 milyar dolara çıktığını, İran'la 10 misli arttığını belirten Davutoğlu, ''eğer sizin bir grup ülke ile ticaretinizi artıyorsa bu şu demektir; savaş ihtimaliniz minimize ediliyor, çatışma ihtimali azalıyor'' diye konuştu.
Dışişleri bakanı Davutoğlu, şöyle konuştu:
''Komşu ülkeler etrafında bölgesel vizyonumuzla ilgili dördüncü prensip. Bu gerçekleşecek bugün ama yarın. o da şudur: İnsanların malların, sermayenin, fikirlerin serbestçe dolaştığı, komşu ülkeler arasındaki sınırlara saygı gösterildiği ama bu sınırların bir duvar gibi değil, komşu kapısı gibi her an açık olduğu, esnediği, önemsizleştiği bütüncül bir bölge oluşturmak istiyoruz. Balkanlar'da da Kafkaslar'da da, Orta Asya'da da Ortadoğu'da da bunu istiyoruz. Bizim hayalimiz iddiamız da bu; bir gün gelecek İstanbul'dan kalkan birisi herhangi bir vize ile muhatap olmadan Saraybosna'ya kadar gidecek, Yemen'e, Fas'a kadar gidecek. Kafkasya Hazar üzerinden Altaylar'a kadar gidecek.
Suriye krizinin sorumlusu, ne Türkiye'dir, ne de demokratik hakları için sokağa çıkmış olan Suriye'li kardeşlerimizdir. Suriye krizinin sorumlusu, önce keskin nişancılarla, yetmediği zaman toplarla tanklarla o da yetmediğinde helikopterler ve uçaklarla kendi halkını bombalayan zalim Esed rejimidir.''