Başbakan Erdoğan, 'Ankaralılaştı (statükoya teslim oldu) eleştirileri için 'Bunu kabul etmem asla mümkün değil. 4+4+4 değişimi bunu söyleyenlere en güzel cevaptır' dedi. Kış öncesi doğalgaza zam yapılacağını söyleyen Erdoğan, Taraf Gazetesi'nin dün yayınladığı bir anketin hatırlatılması üzerine de 'O gazetenin benim için hiçbir kıymeti yok' dedi. Erdoğan katıldığı televizyon programında bunların dışında AK Parti Kongresi'nden, PKK sorununa, Balyoz kararlarından Müslüman dünyasını ayağa kaldıran o çirkin filme kadar birçok konuda soruları yanıtladı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Kanal 7 Ankara Temsilcisi Mehmet Acet'in yönetimindeki Kanal 7 ile Ülke TV ortak yayınında gerçekleşen İskele Sancak Özel programına konuk oldu. Erdoğan, son kez aday olacağı ve kadrosunu yenileyeceği büyük kongre öncesi canlı yayında gazetecilerin sorularını cevapladı. Programa Acet'in yanısıra Star Gazetesi Yazarı Fehmi Koru, Ülke TV Genel Yayın Yönetmeni Hasan Öztürk ve Yeni Şafak Yazarı Salih Tuna katıldı.
AK Parti Genel Merkezi'nden gerçekleşen programda gazetecilerin yönelttiği sorular, Başbakan Erdoğan'ın verdiği cevap ve açıklamalar şu şekilde oldu;
Mehmet Acet: Siz Kırşehir'den geldiniz, Türk Halk müziğinin büyük ozanlarından Neşet Ertaş'ın cenaze töreni vardı, neler söylemek istersiniz?
Başbakan Erdoğan: Bugün gerçekten Neşet Ertaş'ın cenazesinde büyük bir katılım vardı, demek ki seveni çok ve bundan dolayı da oraya Kırşehir'in içinden, dışından gelenler oldu. Biz tabii zaman zaman buluşmalar yaptık merhum ile o mütevazi hali gerçekten insanı etkiliyordu ve çok özenli bir Bozkır'ın mızrabıydı, farklı bir insandı ve tabii o mahlası da bugün ifade ettim onun garip olarak seçmesi bu dünyayı bir yalan dünya olarak sürekli nitelemesi ve bu yalan dünyaya da bir garip gözüyle nasıl bakılır bunu göstermesi önemliydi ve bunu bütün eserlerinde de görüyoruz o noktada çizgisini saptırmadı, zigzag yapmadı ve o çizgide hep devam etti. O tanışmalarımızda hatta ATV'de bir programdaydık o programda ben biraz takıldım 'Üstad çok sigara içiyorsun' dedim, 'O benim şu andaki dostum, onunla beraber mâl oluyorum' dedi orada karşılıklı bir şakalaşmamız olmuştu, tabii ki duyunca üzüldüm Allah'tan rahmet diliyorum inşallah mekanı cennet olsun.
Fehmi Koru: Son zamanlarda devlet yöneticileri olarak en çok şehit cenazelerine katılıyorsunuz, bunun sebebi de terör örgütünün eylemlerini arttırması. Daha çok ses getirecek eylemleri birbiri ardına sergilemesi bunun nedeni. Halbuki kısa süre önce daha farklı bir hava vardı, görüşerek, konuşarak, tartışarak toplum bu işin çözüleceği konusunda bir kanaate sahipti, ne oldu da oradan buraya geldik, PKK bu tür eylemler yaparak neyi amaçlıyor sizce?
Başbakan Erdoğan: Bizim tespitlerimizde rakamsal olarak baktığımızda 90'lı yıllardaki gibi değiliz. Oradan bir örnek vermek istiyorum, bizim bir yavrumuzun şehit olması dahi katlanılamaz tabii ki. Özellikle şu rakamlar çok önemli, bakınız ben terörün ülkemizde zirve yaptığı yıllar 92, 93 o yıllarda 6 bin 956 gibi terör olaylarının grafiği var. Bunlara baktığımızda 2012'de bin 698'e düşüyor terör olayları. En düşük olduğu yıl ise 2000-2001-2002 buradada bin 365 eylem sayısı. Şimdi bu olaylarla birlikte özellikle şehitlerimizin durumuna baktığımızda birde teröristlere baktığımızda bir diğer şeyde şudur toplamda 2012 yılı itibariyle şuanda bizim olay sayısı bin 926 gözüküyor, toplam şehidimiz 144. Şehit asker sayısı 107, şehit polis sayısı 24, şehit geçici köy korucusu 13, ölen vatandaşımız, şehidimiz 29. Bu arada terörist sayısı ölenlerden 239, yani 144, 239 gibi bir değişiklik var bu 25.09.2012 tarihi itibariyle.
Şöyle bir durumla bir defa başbaşayız, daha önce bireysel hedefler belirlemişti terör örgütü şimdi ise bir alan hakimiyeti tesis etme çabası içerisinde. Şemdinli'deki deneme buna yönelikti fakat başarılı olamadı, orada başta silahlı kuvvetlerimiz olmak üzere onların gayretini boşa çıkardılar. Boşa çıkarmanın yanında ciddi zaiyat vererek oradan defedildiler. Böyle birşeyi diğer yerlerde yapma teşebbüsüne dahi giremediler çünkü orada ciddi darbe aldılar. Mayınlara yönelik güvenlik güçlerimizin yeni yeni çalışmaları var ama terör şuanda bitecek diye bir tespiti yapmak veya belirlemek kolay bir iş değil.
Biz Oslo görüşmeleri yaptık çok açık net olarak Emre Bey zamanından başlamıştı görüşmeler, Hakan Bey geldi onunla da devam ettik görüşmelere ve kesiklik yaşandı sonunda iletişimde ki ciddiyetsizlikten dolayı.
Fehmi Koru: Oslo görüşmeleri ne noktaya gelmişti? CHP'liler bir metinden bahsediyorlar son zamanlarda?
Başbakan Erdoğan: O aslında bir belge değil, kendilerine göre uydurdukları bir yazı ama bunu belge olarak sundular, burada o görüşmelerden şeyler var mıdır? Vardır elbette ama bir belgenin belge olması için altında tarafların imzası olması lazım, terör örgütü bir takım medyaya, çevrelere servis ettiler görüşmeyi. İntikal edince bu olaylar benim müsteşarımın üstüne gittiler, bende dedim ki; Ne yapacaksanız bana yapın, onu oraya gönderen benim' dedim. Adayla ilgili olarak bunların her görüşmeden sonra görüşmeler bize geliyor, özetleniyor dünyanın neresinde istihbarat teşkilatları yan gelip yatar? Onlar sadece terörü bırakın, adi suçlar, anarşi ile ilgili herşeyde istihbarat elemanları kullanılır. Biz şimdi burada çözüm için yapılması gereken neyse bunu yapmak durumundayız. Biz medyadan da yazılı, görsel bu konuda istifade etmek isteriz. Onların da bu konuda bize katkısı olabilir.
İmralı ile görüşmeler yine olabilir, farklı kampanyalar yapılıyor işte 'İmralı öldü, öldürüldü' gibi, kardeşi oraya gitti, görüştü, geldi. Şimdi Demirtaş'ın açıklaması buradan kaynaklanıyor. Avukatlarını kendisi de kabul etmiyor, zaman zaman bizimde uygun görmediğimiz dönemler oldu. Dışarıya görüşmeleri onlar zaman zaman manupile ederek taşıdılar.
Salih Tuna: 'Ankaralılaştı' (statükoya teslim oldu) eleştirileri için ne diyeceksiniz
Başbakan Erdoğan: Statükoya teslimse Tayyip Erdoğan ve arkadaşları asla teslim olmaz. Özellikle söylüyorum 4+4+4 (eğitimde yeni sistem)kod olarak bu statükonun değişimidir. Bu (eğitim sistemindeki)değişim 'Ankaralılaştı' diyenlere en güzel cevaptır. Eğitimde, sağlıkta, enerjide atılan bu adımlar alışılmış statükonun değişimidir. Buradaki yaklaşımlarda bana göre yanlış, biz statükoyu nerede kırdık adaya danışmanımızı göndermek, Oslaya göndermek suretiyle kırdık. Statükoyu korumak isteyenler 'yanlış yapıyorsun' dediler bana göreceğiz ne var orada, fakat korumak isteyenler 'korumuyoruz, karşısındayız' diye açıklama yapamıyorlar. Geçmişte bunların nasıl el pençe divan durdukları ortada, şimdi biz OHAL'i kaldırırken orada statükoyu alt üst ettik ve 1 ay gibi kısa sürede oldu bu. Şimdi bunların ne denli güçlü adımlar olduğu ortada Türkiye'de birşey daha var, Batı, Orta Anadolu vesaire öyle birşeyle suçlanıyorlar ki sanki onlar Doğu'ya, Güneydoğu'ya yatırım yapılmasını istemiyor.
Ortada ciddi bir ayrımcılık, bölücülük başlıyor. Kürt, Kürt derken öbür taraftan Türk, Türk, bunları bir defa konuşmak lazım bunlar statükonun farklı parametreleri olarak geliyor önümüze. Bu bölünmenin hassasiyetle olmasını isteyen çevrelerde var, orada da yine bir statükoyu görüyoruz şu anda benim Kürt kardeşimin iktidarımızla bir derdi yok ama şuanda bölücü terör örgütünün Kürt kardeşimin derdiyle dertlenmek gibi bir amacı yok. Sadece Kürt yok ki PKK'nın içinde, içlerinde Alman'da var, Ermeni'de var bir sürü değişik kişiler var. Ülkemizin dışında da bunun ayakları var, Avrupa'nın değişik ülkelerinde bölücü terör örgütünün önde gelenleri rahat rahat dolaşabiliyorlarsa, oralardan akla hayale gelmez paralar elde edebiliyorlarsa bunlarada o ülke göz yumuyorsa düşünün Almanya'da 4 bine yakın mahkeme var bunlar için hiç adım atılmıyor.
Mehmet Acet: Önümüzdeki süreçte askeri yöntemlerden ziyade farklı bir adım atacaksınız gibi bir izlenim edindim doğru mudur?
Başbakan Erdoğan: Bunu zaten yapıyoruz, burada özellikle birşeyi vurgulamam gerek bakınız güvenlik boyutunda son zamanlarda birşey gündeme geldi, 'silahlar sussun' tabii bizim tezimiz silahlar sussun değil, silahlar bırakılsın. Çünkü silah hiç bir zaman susmaz, tam aksine tahrik unsurudur. Silahların bırakılması konusuna gelince biz orada varız, ben sayın Leyla Zana Hanıma da aynısını söyledim dedim ki 'burada sussun yaklaşımı doğru bir yaklaşım değil, bırakılsın derseniz bunu oturur konuşuruz ama asker, polis silah bıraksın derseniz bu doğru değil çünkü askerin, polisin enstürümanı budur' bundan daha doğal birşey olabilir mi? Zaten askerde, poliste operasyon yapmaya meraklı değil ama hazır olmak zorundadır.
Mehmet Acet: Kongre'de nasıl bir konuşma yapacaksınız, manifesto gibi bir konuşma yapacağınız söyleniyor, kamuoyuna biraz da olsa bilgi verir misiniz?
Başbakan Erdoğan: Biz malum 14 Ağustos 2001'de yola çıktığımızda ortaya koyduğumuz bir manifesto vardı 11 yıl biz onun üzerinden geldik, şimdi ikinci bir 11 yıla geçiyoruz artık bizim gündemi güncellememiz lazım. Şu anda bir milat değil, gündemi güncelliyoruz ve bunu yaparken de özellikle reformlar noktasında, ileri demokrasiyi işledik, bu konularda neler yapacağız bunların üzerinde duracağız. Ekonomide neler yapacağız, dış politikada neler yapacağız, terör meselesi üzerinde duracağız attığımız, atacağımız 12 Haziran seçimleriyle ilgili adımlarımız var. Bunları gündeme getirmek suretiyle kongremizi zenginleştireceğiz.
Burada aktörlerimizde önemli... MKYK'da görev alacak yeni arkadaşlarımız var. Parti disiplin kurulu olsun, yeni oluşumlar var bütün bunları yaparken bizim en önemli hassiyetimiz biz dedik ki 'genel başkan, belediye başkanı, başkanlar 3 dönem görev yapar, ara verir ve sonra devam eder' dedik.
Ben bunu hücre tazelemesi olarak niteliyorum, bunu yaparak devam edeceğiz. Bizim Genel Başkan yardımcılarımızın altında yardımcılar var onları da güçlendireceğiz, yenileyeceğiz ki bu kurumsallaşmamızda farklı bir güce kavuşmuş olsun.
Hasan Öztürk: Bugün Osman Can ile görüştünüz ve üye oldu sizde dediniz ki 'Başka bir katılım yok' ama görünen o ki Numan Kurtulmuş ve arkadaşlarının katılmasından sonra 'AK Parti daha da muhafazakarlaşıyor' diye bir eleştiri vardı bugün Osman Can'ın katılımı da oldu vitrinde başka isimler de görmek mümkün olacak mı?
Başbakan Erdoğan: Ehliyeti iyi arkadaşlarımızdan birtanesi Osman Can, bazı yerlerde önemli arkadaşlarımız var MKYK'ya alacağımız. Bu arkadaşlarımızla da mutabık kaldık, bunları da aramıza katmak suretiyle yolumuza devam edeceğiz. Kadın kotasında da yüzde 30'u bir defa belirlemiş durumdayız. İsimler bu noktada oluşmuş vaziyette, yedekte de yine aynı şekilde bulacak yedeklerde.
Fehmi Koru: Partinize yeni katılımlar aşamasında yeni isimler zikredilmeye başlanınca insanlar 'Başbakanlığı artık bırakıyor, o koltuğa oturtacak birini mi arıyor' diye düşünüyorlar her zikredilen isimde. Ne olacağı belli olmayan bir siyasi partinin kurucuları olarak o kararı aldınız, bugün geldiğiniz büyük bir deneyim var o 3 dönem kararının kullanılması konusunda düşünceleriniz var mı, birde yeni gelenler konusunda konumları hakkında zihinsel jimnastik konusuna ne diyorsunuz?
Başbakan Erdoğan: Burada 3 dönemi ben çok düşündüm, 3 dönemi aşanlar belli bir güce ulaşmış durumdadır. Şimdi bu üst düzey yöneticiler burada böyle birşey olursa kendilerini koruma altına alırlar, burada çakılır ve kalırlar ki bu hücre tazelemesi dediğimiz olayda aralarında 2 dönem görev yapan arkadaşlarımız var, bunlar arasında ciddi sayıda parlamentoda olmayan isimler var ama bu AK Parti'ye güç kaybettirmedi tam aksine yine güç kazandırdı, bu arkadaşlarımızı bir kenaraya koymak art niyetli birşey değildi. Sadece ilkeler üzerinden hareket eden bir partiysek o zaman duruşumuz çok önemli ve bu duruşumuzdan bizim taviz vermememiz lazım. Bu yola böyle devam ettik, bundan sonraki süreçte de mutabıkız bu konuda.
Her yeni isim önce partiyle tabii uyumu önemli, partiyle uyumlu olduktan sonra şuanda kendini kabullendirmiş isimlerde var bu isimler zaman içerisinde temahuz edecek, parti kendi kademelerinde de bunun değerlendirmesi yapacak, hangisiyle partimiz büyümeye devam eder bunu o şekilde ilerleteceğiz, tekilcilik hoş birşey değil, biz merkezli bir anlayışı bunu kollektif akıl üzerine bina etmek lazım. Eğer kollektif akıl değilde 'ben bu işi yaparım, ederim' şeklinde devam ederseniz çakılır kalırsınız.
Salih Tuna: Tecrübe nakli diye birşey var, her ne kadar milletvekili olmayan arkadaşlarınız partiden uzaklaşmamış olsada tecrübesizlik demeyelim de, bu tecrübe konusu bir handikapa dönüşür mü?
Başbakan Erdoğan: Aramızdan şimdi 3 dönemlik arkadaşlarımız çekileceği için 2 dönem görev yapan ve birde 1 dönem görev yapmış arkadaşlarımız var. Biz diyoruz ki 'Bu partinin neferiyim, bana partim nerede, ne görev verirse onu yapacağım' diyoruz. Şu anda bizim partimizin lojistik destek konusunda ilişkileri çok iyi. Şuanda Bay Clinton mesela ABD'de demokratların önemli bir merkezini oluşturuyor bunuda bizim oluşturmamız lazım inşallah iyi noktada yerlere geleceğiz.
Mehmet Acet: Cumhurbaşkanlığı'na aday olacak mısınız?
Başbakan Erdoğan: Bizim gündemimizde şuanda böyle birşey yok, değerlendirme bile yapmıyoruz henüz. Ama bakıyoruz bazı çevreler bizim ile Abdullah Bey arasına birşeyler sokmak istiyorlar. Bizim Abdullah Bey ile yolumuz yeni başlamadı, mazisi çok eski. Ne Abdullah Bey'in ne Tayyip Erdoğan'ın böyle bir derdi yok.
Bugün yayınlanan anket var.. O gazetenin benim nezdimde hiçbir önemi yok. 2 yıl var Cumhurbaşkanlığı seçimlerine biz bu zamana kadar Abdullah Bey Çankaya'da üstüne düşeni yapıyor, ben Başbakanlık konumumda görevimi yapıyorum devam ediyoruz bu şekilde. Arkadaşlarım o anketin olduğunu söylediler ben hiç önemseyip bakmadım bile.
Fehmi Koru: Ben de geçenlerde böyle birşey yazmıştım, 'Obama da Erdoğan'da herşeyi okumuyor' diye böyle birşey var mı?
Başbakan Erdoğan: Tabii ki bütün gazeteleri okumuyorum, arkadaşlarımdan genel olarak aldığım bilgiler var fakat yaklaşık 10 gazeteye bakıyorum diğerlerini okumuyorum.
Başbakan Erdoğan: Barzani gelecek, Muhammed Mursi gelecek, Pakistan eski Başbakanı Gılani gelecek, yine Pakistan'dan şuanda Abbas Şerif gelecek şu ana kadar teyidi yapılan bir çok isim var Halid Meşal, Gannuşi geliyor bir çok isim var saydığımız, sayamadığımız. Toplamda herhalde bir 40'ı bulacak sayı olarak bu şekilde gelecek olan misafirlerimiz. Konuşma bağlamında da kısmak durumunda kalacağız, selamlama konuşmaları olarak kendileri de söz alacaklar çünkü.
Tabii ki bizde o balkon konuşmaları diye nam salmış konuşmadan biraz daha ileri gideceğiz çünkü bu konuşma benim son olarak genel başkan göreviyle yapacağım konuşma olacak, sanıyorum uzun bir konuşma olacak ama şimdiden katılımcılar, delegeler beni mazur görürler.
Salih Tuna: Maliki'nin gelme olasılığı nedir, davetiniz oldu?
Başbakan Erdoğan: Olumsuz düşünmek istemiyorum tabii ki umuyorum ki olumlu cevap gelir davetimize. Biz bu daveti ayrım olmadığını göstermek için yaptık, gelirse mutlu oluruz tabii ki ama gelmezse yine kendisi bilir.
Mehmet Acet: Balyoz kararları çıktıktan sonra siz 'Bunun Yargıtay aşaması var' dediniz. Bu çıkan kararlar sizi rahatsız etti mi?
Başbakan Erdoğan: Bu ilk derece mahkemesinin bir kararıdır, burada 365 sanıktan beraat edenler oldu. İyi veya kötü olup olmadığıyla alakalı olarak gerekçe açıklandığı zaman bir değerlendirme yapmak suretiyle ilk derece mahkemenin verdiği karar üzerinde bir yorum yapmayız. Temennim odur ki hakkaniyete uygun bir netice çıkar Yargıtay'dan da.
Salih Tuna: Herkes şu konuda hemfikir, bu bir milat ve demokrasi konusunda önemli birşey. Bu aynı zamanda AK Parti'nin yargıyla birlikte demokratikleşme konusunda tavrının ifadesi. Ancak şu eksik bırakıldı deniliyor, hukuki düzenlemeler işte 35. maddenin düzenlenmesi olsun bu hukuki süreçte eksikler olduğu söyleniyor ne düşünüyorsunuz?
Başbakan Erdoğan: Bunların hepsi bir süreç, bu sürecin içinde birşeyleri hallederek geliyorsunuz yani bizde mesela göreve geldiğinizde meşhur bir Başbakanlık Takip Kurulu vardı, buradan 28 Şubat sürecinde neler çıktı neler. Biz geldiğimizde o kurul işlevini kaybetti ama belli bir süre oradaydı işlevi yoktu. Birileri bize diyordu ki 'bunları neden kaldır mıyorsunuz' işlevi yok zaten sabırlı olun oda gider. Stratejik belgelerin hepsi yerli yerine oturdu ve düşman üreten değil, dost üreten ve ülkemizin geleceğini daha sağlam zemine oturtan belgeler var.
Birşey daha vardı irtica aşağı, irtica yukarı ben çok çok vasıflı arkadaşları tayin edemediğim zamanları biliyorum. Bunlar hakikaten üzücü şeyler ve bunlar tabii ki ilginçtir bir örnek vereyim, Mehmet Şimşek'i Merkez Bankası'nın başına getireceğim şimdi, o zaman Mehmet Şimşek İngiltere'de tabii ki cevap 'olumsuz' bende Cumhurbaşkanıma dedim ki 'Neden yapmıyoruz, bu arkadaşımız kaliteli bir arkadaş, eşi Müslüman diye düşünüyorsanız öylede değil başı da açık' dedim. 'Hayır ben öyle düşünüyorum, olumsuz' dediler ve başka bir isim arayışına girdik onunda ayakkabılarıyla uğraştılar, ayakkabıları içeride miydi, dışarıda mıydı diye. Abdullah Bey'in döneminde ki gibi serilikte gitseydi işler bunları biz daha kolay yapabilirdik.
Biz 2009 yılından itibaren yani şuan yaptığımız zam türü bir zammı yapmadık. Şu andaki zam dengelerle alakalı bir zam olmuştur. Özellikle doğalgaz noktasında sabırlı gittik fakat dünyadaki akaryakıta gelen zamlar sebebiyle doğalgaz buradan tabi ciddi etkileniyor. Biz tabi doğalgaza da mecburen zammı yapmak durumundayız. Bu zam yapılmadığı takdirde siz bunları hazineden ödüyorsunuz. Bu işte sizi komşu ülkelerde zamanında müdahale yapılmadığı göz önüne alındığında işte bu duruma getirmiştir. Biz de aynı duruma düşmek istemiyoruz. Biz diyoruz ki her şeyi planlı bir şekilde yapalım. Paramızın gücünü korurken, vatandaşımızın alım gücünü artıralım. Hiçbir zaman da vatandaşımız enflasyon baskısı altında kalmasın. Geçmişten bugüne baktığımızda vatandaşımızın alım gücü nerededir. Geri mi gidiyor, ileri mi gidiyor, baktığımızda ileri gittiğini görüyoruz.
Faizi biz eğer oranını iyi biryerde koruyamazsak bir defa enflasyon sıkıntısını aşamayız. Benim bu noktada biz tezim var diyorum ki 'Faiz ve enflasyon bir sebep, netice ilişkisidir' faizi ne kadar düşürürseniz enflasyonda o kadar düşecektir. Bunu ters orantılı olarak düşünenler bizi sıkıntıya sokuyorlar. Bizim bu gerçekleri görmek lazım, ülkemizin geçmişinde bunun zaten örnekleri var.
Fehmi Koru: Son 10 yıl ekonomi açısından bayağı bir bolluk yaşandı, büyüme yüksek seviylerde gitti fakat geldiğimiz noktada anlaşılıyor ki bu yıldan başlayarak büyüme düşüyor, bu ne kadar gider böyle? Bir süre sonra ciddi sıkıntıları onlar gibi yaşamız habercisi mi aldığımız haberler? İkincisi de bir sivil toplum kuruluşunun atışmaları oldu, AK Parti sözcüleri ve sizinde katıldığınız 'Korkmuyorum Başbakan'dan' demiş, korkulması gereken birşey varmı? Siz Başbakan olarak bir Sivil Toplum Kuruluşu'na ne yapabilirsiniz?
Başbakan Erdoğan: Bir hanımefendinin benden korkup korkmama gibi bir girişimini ben doğru bulmam. Benimde kalkıp TÜSİAD'ın başındaki bir hanımefendiyi korkutmak gibi girişimin olmaz ama kurumsal olarak bir yanlışa girilirse ben o kurumu boykot ederim. TÜSİAD'a ben şunu sorarım mesela ben kalktım dedim ki 'Gelin yerli otomobilimizi yapalım' koskoca TÜSİAD, yapmamak için ne gerekiyorsa onun adımlarını atmışlardır ve aklıma benim geçmişte olan bazı şeyler geldi, yine aklıma benim geçmişte TÜSİAD içinde olanlardan birinin sözü geldi 'ben böyle birşey yapmasamda ithal ederim' işte bu ülkeyi sıçratmaz ekonomide bu frene basmaktır. Kendi otomobilimizi yapalım, hem bunu iç piyasada kullanalım hemde ülkelere ihraç edelim. Bunu benim düşünmem değil onların düşünmesi lazım. Biz ne yaptık, devleti bütün ekonominin içinden çektik 'gelin bu işi siz alın, özel sektör olarak ne gerekiyorsa siz yapın' dedik, teşvikse teşvik bölgesel teşvikler çıkarttık.
Sen korkarım, korkmam nereden çıktı bu? Benim böyle bir derdim yok, bir hanımefendiyle de bir korkutma gibi aşağılık bir durumun içine zaten girmem, benim tavrım herzaman kurumsaldır, kendilerini normalleşme içine sokmadıkları durumunda da tavrım aynı şekilde devam edecektir.
Hasan Öztürk: Suriye meselesinde bizim kırmızı çizgimiz nedir, biz nereye kadar bu olayları bu şekilde soğuk kanlı olarak izleyebiliriz? Başka bir sorum ise 4+4+4 konusunda sizinde torununuz okulda memnun mu, zorluk çekiyor mu?
Başbakan Erdoğan: Halkımız Suriye halkıyla ne kadar iç içe olduğunu görüyor, tarihi duruma baktığımız zaman tarihte de bunu açık ve net olarak görüyoruz. Biz beraberiz böyle baktık olaya, göreve geldiğimizde sıkıntı ciddi boyuttaydı biz bu sıkıntı attık ve ilişkilerimizi ailecek görüşür hale getirdik. Bize içeriden sıkıntılar gelmeye başladı, 'burada demokrasi yok' demeye başladılar bende şaşırıyordum çünkü arabaya beni alıp gezdirdiğinde belli yerler sloganlar atıyorlar olumlu sloganlar ama. Ülkemden vatandaşlarımız çocuklarının Suriye'de cezaevinde olduklarını bunlarında bırakılması ve daha yargıya bile çıkarılmamışlar. Abdullah Bey'in ricası oldu, benim ricam oldu meğerse böyle binlerce, on binlerce insan içerideymiş. Söz veriliyor, sözler yerine getirilmiyor.
Tunus olayı başladı, Tunus olayı başladıktan sonra kendileriyle konuştuk ben o ara Halep'teydim Asi Nehri üzerinde bir baraj çalışmamız vardı. Halep'te kendisi ile 3, 3,5 saat görüştük dedik ki bak 'gidiş iyi değil, tehlike göründü' arkadan Mısır patladı en son Ağustos ayı 2011'de Ahmet Bey'i gönderdim yine aynı şekilde döndü anlattı 'biraz olumlu gibi biz bir proje göndereceğiz' dedi. Fakat çok enteresan Ramazan ayı Ağustos telefonla kendisini aradım 'hergün 50, 100 vatandaş ölüyor ne olur bir talimat verin yine Müslüman kardeşlerimiz öldürülmesin Cuma çıkışı' dedim 'ama onlar terörist' diyor. Ertesi gün 16 kişiyi öldürdüler hep bu süreç gitti baktık ki hep hayal kırıklığı.
444 noktasında ilkokul 4 yıl, torunum şimdi ilkokula başladı. Başarıyla ilkokulu tamamladıktan sonra ikinci 4, üçüncü 4 başarıyla devam eder inşallah. İlk hafta sıkıntılı oldu ama okuldaki sistem yeni dönemde biraz farklı oyun ağırlıklı sitem getirmişler okullara bundan dolayı çocukları okulunu seven, okuluna bağlayıcı bir sitem var. Bunların zaten bir arkadaş grubu var Mustafa Karaalioğlu'nun çocuğu felan hep beraber bir aradalar zaten.
Başbakan Erdoğan: Bu filmi duyduğumuz zaman bizimde tepkimiz oldu tabii ki ama biz olayın Libya'daki ABD elçisinin öldürüleceğine kadar gideceğini düşünmemiştik, bir Müslüman bu kadar sert olarak tepki koymamalı ortaya bizim karşımızda Peygamber efendimizin uğradığı saldırılar karşısında yaptığı dualar bizim için büyük örnekler. Ben Brezilya devlet başkanını da aradım, Başkan Obama'yı da aradım Obama kınadığını söylüyor fakat biz bunları düşünce özgürlüğü içerisinde değerlendiriyoruz şeklinde yaptığı yaklaşım beni üzmüştür, böyle bir yaklaşım koymamalıydı.
Obama reddediyor fakat ben ondan daha sert birşey beklediğim için bunu söylüyorum. İnsan hakları evrensel beyannamede de açıklamalar var, bunların yanında ben arkadaşlara çalışma yaptırttım örneğin nefret suçunun tanımına baktığınız zaman ilginç bir tanımlama yapıyor, bir kişiye karşı ön yargı doğuracak şekilde şiddet içeren suçlara nefret suçu adı verilir diyor buda tam bununla beraber örtüşüyor' diyerek sözlerini sonlandırdılar.