- "Hedefimiz bir yılda bir milyon insanı zayıflatmak" diyorsunuz. Peki nüfusun yüzde kaçı obez?
Toplumu üç grup olarak düşünebiliriz. Birinci grup; normal kilolular. İkinci grup; kilo fazlası olanlar. Üçüncü grup; obezler. Şimdi burada bir fotoğrafçı arkadaşımız var, siz varsınız, bir de ben varım. Siz normal kilolusunuz. Ben kilo fazlası olan biriyim. Fotoğrafçımız ise obez olabilir.
- (Barış'la birbirimize bakıp gülmeye başlıyoruz. O ayağa kalkıyor. Anlaşılıyor ki obez değil! Hatta kilolu olduğu bile şüpheli. Biraz göbeği çıkmış ama... Recep Akdağ da görüyor Barış'ı. Anlıyor hatasını... Eline tekrar hesap makinesini alıp Barış'a dönüyor...)
Söyle bakalım boyunu, kilonu...
- Boyum 1.82. Kilom 84.
Yok obez değilsin, normalsin. Ayağa kalkınca normal olduğunu anladım aslında. 1.82 çarpı 1.82 eşittir 3.3. 84'ü 3.3'e bölüyoruz eşittir 25.4. Tam normal çıktı.
- Benimkini de hesaplayabilir misiniz? Boyum 1.64, kilom da 56.
1.64 çarpı 1.64 eşittir 2.6. 56 bölü 2.6 eşittir 21. Çok normalsiniz. Benim vücut kitle indeksim 27.2 çıkmıştı. Ben hâlâ fazla kiloluyum. 6 kilo verdim mi normal kilolu oluyorum. Arkadaşınız Barış da normal kilolu ama sınırda... Bakın vücut kitle indeksi şöyle gidiyor; 20-25-30. 20 ile 25 arası normalsiniz. 25 ile 30 arası kilolusunuz. 30'un üzerinde obezsiniz. Ben 30'a yakınım. Arkadaşınız ise 25.
Zayıfladıktan sonra moralim düzeldi
- Peki kilo verdikten sonra kendinizi nasıl hissetmeye başladınız?
Bir kere moralim yükseldi.
- Neden? Bildiğimiz kadarıyla bir sağlık probleminiz yok...
Yok ama birincisi benim topluma örnek olmam lazımdı. Biliyorsunuz cesaret edip, 1-1.5 sene önce televizyonlarda, "Ben şişmanım, kiloluyum, obez sınırındayım, ben de kilo vereceğim" diye ilan da ettim. Veremezsem iyi olmazdı doğrusu.
- İddiaya girdiğiniz kimse oldu mu bu konuda?
Yok.
- Peki ya evde eşinizle?
Yok. Ama ben kendimi topluma takdim etmiş oldum. Biraz da bir Sağlık Bakanı'nın rol modeli olması iyidir. İkincisi, insan kilo verince kendisini daha zinde hissediyor, morali yükseliyor.
- Ama beynin de işlemesi için çok da az yememesi, dengeli ve sağlıklı beslenmesi lazım.
Tabii...
Pilav da yedim makarna da
- Neler yediniz bizimle de paylaşabilir misiniz?
Bu hususta benim özel bir diyetim olmadı. Sabah kahvaltılarımız bizim klasik sabah kahvaltılarıydı yine.
- Yani?
Beyaz peynir, yumurta...
- Rafadan mı tereyağında mı?
İkisi de... Ama tereyağını çok fazla yemeyiz. Çok nadiren kendimizi şımartıyoruz. Bazen küçücük bir parça tereyağı ya da kremayı üzerine biraz bal koyarak yerim. Sonra zeytin yerim.
- Kaç tane?
Beş tane, belki 10'a kadar... Bolca da domates, salatalık, yeşillik... Aşağı yukarı bunlardır.
- Peki ya ekmek?
Genelde bir dilim.
- Tam buğday ya da kepekli?
Tam buğday. Genelde öyle yemeklerini atlıyorum. Acıktığımda daha çok yoğurt, salata yiyorum. Yine ufak bir parça tam buğday ekmeğiyle. Genelde böyle... Eğer öğle yemeği yersem de hafif yemeğe çalışıyorum. Benim asıl sorunum akşam yemekleri.
- Neden?
Çünkü bir tek yemek zevki akşam eve dönünceye kalıyor. Hanımla anlaştık, mutfağa sokmuyor beni. Ben doğrudan oturma odasına geçiyorum. Çünkü mutfağa girersem bir şeyler atıştırmaya başlıyorum.
- Ne zamandır böyle?
Bir yıldır böyle. Çok da disiplinli yürümüyor ama... Mutfağa girip bir şeyler atıştırmaya başlarsam hanım diyor ki, "Lütfen sen odaya geç, ben yemeği getiriyorum oraya." Çünkü çocuklar yemek yemiş oluyorlar ben eve gittiğimde.