NATO'YU GÖREVE ÇAĞIRABİLİRİZ
Başbakan sohbetin ilk ve de ağırlıklı bölümünü oluşturan Suriye krizindeki durumla ilgili olarak dünyaya çağrı yaptı. Sınırdaki ihlalle ilgili olarak NATO'nun müdahale seçeneğinin de masada olduğunu söyledi. Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları sıralayayım:
BM Özel Temsilcisi Kofi Annan'ın girişimlerinin ve Güvenlik Konseyi'nin belirlediği takvimin sonuna geldik. 12 Nisan (Bugün) silahların susması ve Esad'ın kuvvetlerini çekmesi için son gün. Ondan sonra ne olacak? G-8 grubu toplanıyor. Önce orada ele alınacak. Bize göre, BM Güvenlik Konseyi duruma el koymalı.
Çin Devlet Başkanı Hu Jintao'ya anlattım: Suriye'de ölü sayısı 10 bine yaklaştı. Kentler harabeye döndü. Durum içler acısı, annelerin gözleri önünde insanlar acımasızca öldürülüyor. İnsani olmayan bir süreç yürüyor... Çin'in düşünceleri Türkiye ile örtüşüyor.
Bize Çin'in bugüne kadar toplam 8 kez veto hakkını kullandığını, bunun son 2'sinin Suriye ile ilgili olduğunu anlattılar. Onların da opsiyonu bitmiş durumda. "Bize bundan sonra Suriye karar tasarılarını veto etmeyeceğiniz bilgisi ulaştı" dedim. Hu Jintao, "Hayır" demedi. Türkiye'ye döndükten sonra Rusya'nın tutumuna yoğunlaşacağız.
Cuma günü Arabistan'a günübirlik bir seyahat yapacağız. Ondan sonra Hatay'daki kampları ziyaret edeceğim. Orayı yerinde görmek istiyorum.
Türkiye, BM Güvenlik Konseyi'nden yeni bir karar çıkartmak mı istiyor? Evet. bu konu acil hale geldi. Kamplara gelenlerin, sığınmacıların öyküleri yürek paralayıcı. Güvenlik Konseyi'nden talep etmeyip de ne yapacağız?
Rusya, Çin, İran üçlüsünün Suriye'yle ilgili pozisyon değişikliği ne noktada? Çin artık örtüşmeye başladı. İran da o noktada olduğunu söylüyor. Biz Tahran'a gittiğimizde, Esad yönetimine direnenleri terörist olarak niteliyorlardı. "Lütfen Beşar Esad'ın ağzıyla konuşmayın" dedik. Zulme rıza zulümdür.
Buna "evet" diyemezsiniz. Halkını terörist olarak görüyorlar.
Oksijen çadırında ölümün pençesinde bir halkla karşı karşıya olduğumuzu anlattık. Sonunda birlikte çalışma önerisi yaptılar.
Beşar Esad başka bir oyun peşinde: "Bu Arap milliyetçileri ile İslamcılar arasındaki bir savaştır" diyor. Esad bu taktikle Arap Ligi'ni İran'a karşı kışkırtmayı amaçlıyor. İran'a bunu da anlattık. Bir şey demediler.
Sınırımızın ihlali, uluslararası hukukun çiğnenmesi açısından bir işaret fişeği. Buna karşı elbette Türkiye Cumhuriyeti'nin kendine has tavrı var.
Böyle durumlarda başka ülkeler uluslararası hukuka dayanarak ne yapıyorlarsa, biz de en azından onu yapmalıyız.
Suriye aklını başına toplamalı. Ve şunları bilmeli:
1-Sınırı asla kapatmayacağız. Sığınmacıları kabule devam edeceğiz. 2-Bundan böyle sınırı vurmaya kalkarsa, sonu ne olur, nereye varır, bilemem...
Evet, Güvenlik Konseyi soruna el koymalı.
Gerekirse Suriye'nin Dostları Grubu'nun İstanbul'daki ikinci toplantısında temsil edilen 83 ülke ve uluslararası kuruluş, Güvenlik Konseyi'ne baskı yapıp, karar çıkartmalı.
Güvenlik Konseyi'nde adım atılmazsa ve Suriye çok daha kötü bir duruma sürüklenirse, Türkiye'nin elinde hangi araçlar kalmış olacak? Opsiyonumuz çok. Öncelikle sınır ihlali yapılmasından ötürü haklarımız var. NATO Sözleşmesi'nin 5'nci maddesinin işletilmesi seçeneği var. (Not: 5'nci madde, "Bir NATO üyesine yapılmış olan saldırının tüm üyelere yapılmış kabul edilmesini ve toplu cevap verilmesini öngörüyor.) Gelişmelere göre karar vereceğiz.
Ve son bomba: NATO Konseyi'ni 5'nci maddeyi işletmesi için toplantıya çağırabilir miyiz? Türkiye öyle bir pozisyonda kalırsa (Not: Güvenlik Konseyi karar veremezse, Türkiye sınırının ihlali devam ederse gibi olasılıkları ima ediyor) o adımı atar.
ÇİN VE TÜRKİYE'NİN KÜLTÜRLERİ ORTAK
Başbakan, Çin ziyaretinin son bölümünde Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi Türkçe Bölümü'nün açılış törenine katıldı. Erdoğan'a, Şanghay Uluslararası Araştırmalar Üniversitesi Parti Sekreteri Vu Yoğfu tarafından fahri doktora unvanı verildi. Erdoğan yaptığı konuşmada, fahri doktora unvanını Türkiye ile Çin arasındaki kadim dostluğun bir nişanesi olarak büyük bir gururla taşıyacağını söyledi. Erdoğan, şu mesajları verdi:
KÖKLERİMİZ BURADA: Türkiye ile Çin arasında fiziki olarak gerçekten uzun bir mesafe bulunuyor ancak Türkiye mesafeyi hiç önemsemiyor. Türkler, Çin'e yakın coğrafyalardan batıya göç etti. Sadece bilimin tespitleri değil, bugün dahi, dilimizdeki, mutfağımızdaki, kültürümüzdeki bazı ortak unsurlar, tarihte Çinlilerle Türklerin komşu olduklarını, iletişim içinde olduklarını ispat ediyor. Bakınız, bir lisanda en temel kelimelerden biri 'su'dur. Bizim 'su' olarak telaffuz ettiğimiz kelime, Çince'de, 'şui' olarak telaffuz ediliyor ve aynı anlama geliyor. Türkçe'den Çince'ye yerleşmiş, Çince'den Türkçe'ye geçmiş çok sayıda ortak kelime bulunuyor.
Tengri, yani Tanrı gibi, Tarkan gibi, uşak, ulak gibi kelimeler bizim ortak kelimelerimiz. Her ne kadar farklı dillerde konuşmuş olsalar da Türk Halk Ozanı Yunus Emre ile büyük Çin düşünürü Konfüçyus'un dizelerine, düşüncelerine baktığınızda, aramızdaki kültürel yakınlığı daha net olarak görürsünüz.
HOŞGÖRÜYLE BAKIN: Çin, Avrupa'dan, Ortadoğu'dan, Afrika'dan uzak bir ülke, uzak bir diyar olarak görüldü. Ama bugün, küreselleşen, dünyamızda, artık uzak kavramı anlamını çok büyük ölçüde yitirdi. Bugün artık, kendi sınırları içine kapananlar, dünyaya ilgisiz, kayıtsız kalanlar, dünyaya gözlerini yumanlar, kaybetmeye mahkûmdurlar. Onun için sizlerden, dünyadaki gelişmeleri, dünya siyasetini yakından takip etmenizi özellikle rica ediyorum. Dünyaya hiçbir zaman önyargı gözlüğüyle değil, hoşgörü gözlüğüyle bakmaya çalışın.
Erdoğan konuşmasını Çince'de "teşekkür ederim" anlamına gelen "şie şie" diyerek tamamladı.
Erdoğan'a sürpriz yapan öğrenciler, "Memleketim" şarkısını söylediler.
Erdoğan da, şarkıya eşlik etti.
YURDA DÖNDÜ
Erdoğan dün gece 23.50'de Türkiye'ye döndü. Gazetecilerle ayak üstü sohbet eden Erdoğan Fenerbahçe-Kayseri maçının sonucunu sordu. Erdoğan Suriye'yle ilgili sorular üzerine "Yarın (bugün) nasıl olsa Bangladeş Başbakanı geliyor. Gece de Suudi Arabistan'a gideceğiz. Orada bazı açıklamalar olacaktır" dedi.