Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Meclis'te kabul edilen yeni düzenleme ile birlikte artık "kesintisiz eğitim" adı verilen darbe mahsulü sistemin tarihe karıştığını vurgulayarak, kesintisiz eğitim yerine, kademeli eğitim geldiğini anlattı.
Başbakan Erdoğan, Mart ayı Ulusa Sesleniş konuşmasında yeni eğitim sistemiyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Bahar nasıl yeni bir başlangıcı simgeliyorsa, Meclis'te kabul edilen yeni yasal düzenlemenin de eğitim sisteminde yeni bir dönemi müjdelediğini belirten Erdoğan, "Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu'nda, Milli Eğitim sistemimizi yeniden düzenleyen yasa teklifi kabul edildi. Bu adım, demokrasimiz adına, genç nesillerimizin istikbali adına atılmış tarihi bir adımdır. Öncelikle, tarihi nitelikteki bu yasa teklifinin hazırlanmasında, kabul edilmesinde emeği geçenlere, Komisyona, Komisyon Başkanımıza, üyelerine, yasaya destek verenlere, şahsım ve milletim adına şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca bütün kışkırtmalara, bütün tahriklere, bütün provokasyonlara rağmen sükunetini koruyan, sabırlı, soğukkanlı, sağduyulu bir tavır gösteren milletvekillerini kutluyorum. Meclis Genel Kurulu'nda alınan bu kararla, Milli Eğitim sistemi, üzerindeki ideolojik baskıdan kurtarılmış, milletimizin arzu ettiği bir istikamete girmiş, demokratik bir aşamaya geçmiştir. Zira, 90'lı yılların ikinci yarısından itibaren yürürlüğe konulan ve bugüne kadar sürdürülen zorunlu eğitim, aslında sorunlu bir eğitimdi. Bir darbe ürünüydü. Bir dayatmaydı. Pedagojik kaygılarla değil, ideolojik kaygılarla dayatılmış bir modeldi. İşte, Yüce Meclisimiz, kabul ettiği yeni düzenlemeyle, söz konusu mağduriyeti gideren, tarihi bir kararın altına imza attı. Bu milletimizin talebiydi. Milletimizin isteğiydi. Eğitim ve öğretimde özgürleşmenin yolunu açtı" diye konuştu.
Meclis'te kabul edilen yeni düzenleme ile birlikte artık "kesintisiz eğitim" adı verilen darbe mahsulü sistemin tarihe karıştığını vurgulayan Erdoğan, kesintisiz eğitim yerine, kademeli eğitim geldiğini anlattı. Bununla birlikte, zorunlu eğitimin süresinin 8 yıldan 12 yıla çıktığına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Bakınız, AB üyesi ülkelerde, 2020 yılına kadar, 18-65 yaş arası nüfusun yüzde 90'ının en az lise mezunu olması hedefleniyor. Şu anda, bizim ülkemizde nüfusumuzun sadece yüzde 28'i lise mezunu. Gelişmiş ülkeler, genç nesillerine böyle bir gelecek hazırlarken, biz, bundan geri kalamayız, genç nesillerimizi gelişmiş ülkelerdeki imkanlardan, fırsatlardan yoksun bırakamayız. Bu bakımdan, zorunlu eğitim süresinin 12 yıla çıkarılması geleceğimiz açısından son derece hayati bir önem taşımaktadır. Burada şunu da özellikle belirtmeliyim. Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen bu eğitim modeliyle, 12 yıllık zorunlu eğitim süresi, üç kademeye ayrılıyor. Birinci kademe 4 yıl süreli ilkokul, ikinci kademe 4 yıl süreli ortaokul, üçüncü kademe ise, yine aynı şekilde 4 yıl süreli lise eğitimi olacak. İlk dört yılın sonunda, öğrencilerimiz mevcut ilköğretim okuluna gidebileceği gibi, başka bir ilköğretim okulunun 'ikinci kademesine' de devam edebilecek. İlk kademeye sınıf öğretmenleri, ikinci kademeye ise branş öğretmenleri girecek. Milli Eğitim Bakanlığımız 'ikinci kademe' müfredatını yeniden düzenleyerek bu kademedeki 'alan' derslerinin ağırlığını artıracak. Öğrencilerimiz, liseye devam ederken özellikle mesleki eğitimle ilgili 'yönlendirme' derslerini de alabilecek.
Bununla birlikte, çocuklarımız 'açık lise'de okumak suretiyle de zorunlu eğitimini tamamlayabilecek. Bu sayede, öğrencilerin tümünün lise binalarına gitmesine gerek kalmayacak. İsteyen öğrenciler liseyi 'açık lise'den de bitirebilecek. Yine bu düzenleme kapsamında, Kur'an-ı Kerim ve Peygamberimizin Hayatı, seçmeli ders olarak öğrencilerimize sunuluyor. Bu vesileyle, ben, halkımızın talepleri, halkımızın arzusu doğrultusunda bu adımı atan milletvekillerini tekrar kutluyor, tebrik ediyorum. Bu düzenlemenin
halkımıza hayırlı olmasını diliyorum."
Başbakan Erdoğan, geçen hafta Güney Kore'de gerçekleştirilen Nükleer Güvenlik Zirvesi'ndeki temaslarına da değindiği konuşmasında nükleer güvenliğin, uluslararası toplumun, son iki yıldan bu yana, çok daha güçlü bir şekilde gündemine aldığı, çok daha hassasiyetle eğildiği bir mesele olduğunu söyledi. Seul'deki zirvenin Türkiye açısından son derece olumlu ve verimli geçtiğini ifade eden Erdoğan, "Yakın zamanda nükleer santral projelerini başlatan bir ülke olarak, bizim, bu alandaki temel önceliğimiz, nükleer enerjiden yüksek emniyet ve güvenlik standartlarında yararlanmaktır" dedi.
Güney Kore ve İran'daki temasları sırasında, İran'la yapılacak müzakerelerin İstanbul'da yapılması arzusunu müşahede ettiklerini belirten Erdoğan, Türkiye olarak, yürütülecek bu müzakereler neticesinde, olumlu gelişmeler sağlanabilmesini ümit ettiklerini söyledi. Erdoğan, "Türkiye, bu meseleye diplomatik yolla çözüm bulunabilmesi için, her türlü katkıyı sunmaya hazırdır. Tahran ziyaretimiz sırasında bunu, İranlı yetkililere bir kez daha hatırlatma imkanımız oldu" şeklinde konuştu.
Türkiye'nin, en uzun kara sınırlarını paylaştığı Suriye'de yaşanmakta olan kaosa seyirci kalamayacağını kaydeden Erdoğan, Suriye'deki kaos ve kargaşanın, Türkiye'yi de, İran'ı da, bölgenin genelini de çok yakından ilgilendiren, çözüm için müşterek gayretler gösterilmesi gereken bir sorun olduğunu söyledi. Erdoğan şöyle konuştu:
"Biz, Suriye'deki hiçbir siyasi grubun, hiçbir etnik ve dini grubun, hiçbir mezhebin çıkarını gözetmiyoruz. Biz, Suriye'de sivil halkı hedef alan saldırıların derhal durmasını, halkın meşru taleplerinin ivedilikle karşılanmasını istiyoruz. Ne yazık ki, Esad rejiminin icraatları, bu konuda ümitvar olmamıza imkan tanımıyor. Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıklamış olmasına rağmen, halkı hedef alması ve operasyonları devam ettirmesi de açıkça bunu gösteriyor. Bizler, Sayın Annan'ın iyi
niyet misyonu çerçevesinde yürütmekte olduğu çabaları elbette destekliyoruz. Ancak Suriye yönetiminin, inandırıcılığını artık neredeyse tümüyle yitirmiş olduğunu da biliyoruz. Suriye yönetiminin, Annan Planı'nı kabul ettiğini açıkladığı günden bu yana, halka yönelik saldırıları ve operasyonları durdurmaması, kardeş kanını akıtmaya devam etmesi, maalesef, uluslararası toplumu boş vaatlerle oyaladığı intibaını güçlendiriyor. Bizler, dün olduğu gibi bugün de yarın da, kardeş Suriye halkının yanında yer almaya
devam edeceğiz. Nitekim, Suriye Halkının Dostları Grubu toplantısına, İstanbul'da ev sahipliği yapmamız da, tüm Suriyelilerin meşru haklarını elde edebilme uğruna verdikleri mücadeleyi, samimiyetle desteklememizden kaynaklanmaktadır. Türkiye olarak bizim, masum insanların katledilmesine, halka ölüm saçılmasına, kardeş kanının akıtılmasına seyirci kalmamız, asla mümkün değildir."
"ŞEHİT YAKINLARININ İSTİHDAMIYLA İLGİLİ ÇOK ÖNEMLİ YENİLİKLER GETİRİYORUZ"
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, hükümet olarak, şehit dul ve yetimleri ile gazilere daha iyi imkanlar sağlayabilmek için yeni bir adım daha attıklarını kaydederek, "Yeni düzenlemeyle, şehitlik, gazilik, malullük kapsamını da genişletiyor" dedi.
Başbakan Erdoğan, mart ayı Ulusa Sesleniş konuşmasında, şehit yakınları ve gazilere yönelik yeni düzenleme hakkında bilgi verdi. Afganistan'da 16 Mart'ta, Türkiye'nin komuta ettiği Kabil Bölge Komutanlığı emrinde görev yapan bir askeri helikopterin kaza geçirdiğini hatırlatan Erdoğan, kazada, 12 askerin şehit düştüğünü, 4 Afganlının hayatını kaybettiğini belirtti. Yine, kanunsuz gösterilerde, güvenlik güçlerine açılan ateş sonucunda Yüksekova ve Cizre'de 5 polisin yaralandığını, yaralı polislerden birinin
şehit düştüğünü ifade eden Erdoğan, "Ben bu vesileyle, Afganistan'da şehit düşen kahraman askerlerimize, ayrıca, şehit düşen polislerimize, buradan, ekranlar aracılığıyla, bir kez daha Allah'tan rahmet diliyor, yakınlarına baş sağlığı ve sabır niyaz ediyorum. Aynı şekilde, helikopterimizin düştüğü yerde hayatını kaybeden Afganlı kardeşlerimize de Allah'tan rahmet diliyor; yakınlarına, Afgan halkına başsağlığı mesajlarımı yineliyorum. Hepsinin mekanı cennet olsun" diye konuştu.
Ne pahasına olursa olsun, tüm şehitlerin mirasına, emanetine, onların geride bıraktığı dul ve yetimlere sahip çıktıklarını, sahip çıkmaya da devam edeceklerini belirten Erdoğan, bu ay, şehitlerle, terör saldırıları nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarla, aileleriyle ilgili yeni bir düzenleme daha yaptıklarını söyledi. Hükümet olarak, şehit dul ve yetimleri ile gazilere daha iyi imkanlar sağlayabilmek için yeni bir adım daha attıklarını kaydeden Erdoğan, "Yeni düzenlemeyle, şehitlik, gazilik, malullük kapsamını da genişletiyor, şehit yakınları ile gazilerimize daha geniş imkanlar sağlıyoruz" diye konuştu. Terörle mücadele kanunu kapsamındaki er ve erbaşlarla, geçici köy korucularının ve 2008 yılının ekim ayından sonraki harp malullerinin de artık faizsiz konut kredisi imkanından yararlanmalarını sağladıklarını kaydeden Erdoğan şöyle konuştu:
"Malul olan gazilerimize sağlanan bakım desteğini, köy korucuları ve sivil vatandaşları da kapsayacak şekilde genişletiyor; söz konusu bakım desteğini, bir asgari ücret tutarından, 2 asgari ücret tutarına yükseltiyoruz. Terörle mücadele esnasında yaralanan ve tedavisi devam eden personele, 1 yıl süreyle ödenen özel harekat ve operasyon tazminatının ödeme süresini 12 aydan 24 aya kadar çıkarıyoruz. Terörle mücadele görevi sırasında olmasa bile, görevleri esnasında yaralanan, bakıma muhtaç durumda olan vazife harp malulleri ile, köy korucuları da artık, ihtiyaç duydukları her türlü iyileştirici, rehabilite edici araç gereçlerin temininde katkı payı ödemeyecekler. Maluliyeti sürekli olan kardeşlerimiz, sağlık durumlarında meydana gelen değişikliğe göre, malullük derecelerini değiştirebilecekler. Düzenlemeyle yaptığımız getirdiğimiz en önemli yeniliklerden biri de, şehit ve gazi sayılma kapsamını genişletmek oldu. Terör olayları sebebiyle, göreve gidiş - dönüşler esnasında meydana gelen kazalar sonucu yaralanan, sakatlanan ve hayatını kaybedenleri, kanun kapsamına alıyoruz. Mülki idare amirleri ile ilgili dar kapsamı da genişletiyoruz. Her derecede polis okulları ve askeri okullarda okumaya hak kazanıp, geçici kaydı yapılan veya yaşları 18'in altında olan öğrencileri, aynı kanun kapsamına alıyoruz. Terör eylemlerinde hayatını kaybeden sivillerin yakınlarına da, tazminat ve aylık imkanı sağlıyoruz. Ayrıca, şehit yakınlarının istihdamıyla ilgili çok önemli bir yenilik getiriyoruz. Mevcut durumda, şehit
olan kişinin eşine veya çocuğuna; ya da yakınlarından birine, sadece 1 istihdam hakkı tanınıyordu. Yapacağımız yeni düzenlemeyle, biri eşi ya da çocuğu, diğeri yakınlarından biri olmak üzere, toplam istihdam hakkını 2'ye yükseltmeyi hedefliyoruz. Anne-babaya ödenen maaşta, halihazırdaki düzenlemede, malullük ve muhtaçlık şartı aranıyor. Bu şartı da ortadan kaldırmayı planlıyoruz. Artık anne babalara maaş bağlanması için, malullük ve muhtaçlık şartı aranmayacak; muhtaçlık belgesi istenmeyecek. Ben bu vesileyle, terör saldırılarında hayatını kaybeden güvenlik görevlilerimize, vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, ailelerine, yakınlarına başsağlığı niyaz ediyor; yaptığımız bütün bu düzenlemelerin, şehit yakınlarına, gazilerimize hayırlı olmasını diliyorum."