AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iş kazalarını, meslek hastalıklarını minimuma indirmek, iş ve işçi güvenliğini en ideal şekilde sağlamak için çok daha kararlı önlemleri hayata geçireceklerini bildirdi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda Esenyurt'ta bir inşaat şantiyesinde kalan işçilerin hayatını kaybetmesine ilişkin açıklamalarda bulundu.
İstanbul'da önceki gün milletçe herkesi hüzne boğan elim bir olayın yaşandığını ifade eden Erdoğan,Esenyurt'ta, bir inşaat şantiyesinde, işçilerin yatakhane olarak kullandığı çadırlardaki yangın sonucu 11 kişiyi kaybettiklerini anımsattı. Erdoğan, ölenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına, millete başsağlığı, sabır diledi.
Hiç kimsenin hayatının ucuz olmadığını ifade eden Erdoğan, ''Yoksulun, garibanın, işçinin, emekçinin, alınteriyle geçinen insanın hayatı hiç ama hiç ucuz değildir. Milyarlarca liralık yatırımlar yapanların, milyarlarca liralık karlar elde edenlerin, alınteriyle geçinen işçilerin güvenliğini bu kadar hiçe saymasını, onların hayatlarını bu kadar ucuz, değersiz görmelerini, asla kabul etmeyiz, edemeyiz. Yetim kalan çocukların, dul kalan hanımların, ay sonu üç kuruş harçlık bekleyen yavruların ahını yerde bırakmayız'' diye konuştu.
''Tedbirleri, teftişleri sıklaştıracağız''
Erdoğan, Esenyurt'taki acı olayın, tüm boyutlarıyla aydınlığa kavuşturulmasının yakın takipçisi olduklarını bildirdi. Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, vali, emniyet müdürü, müfettişlerin, derhal, dün itibariyle harekete geçtiğini, olay yerinde ilk incelemelerini yaptığını anımsatarak, bu olayda sorumluluğu bulunanların, en kısa süre zarfında adalete teslim edileceğini kaydetti.
Olayların tekrar etmemesi, başka kayıpların yaşanmaması, başka işçilerin, emekçilerin hayatını kaybetmemesi için tedbirleri, teftişleri daha da sıklaştıracaklarını bildiren Erdoğan, ''Çalışma Bakanıma da dün akşam bu konuyla ilgili gerekli talimatları, yaptığımız bir toplantıda verdim. İş kazalarını, meslek hastalıklarını minimuma indirmek, iş ve işçi güvenliğini en ideal şekilde tesis etmek için çok daha kararlı tedbirleri hayata geçireceğiz'' dedi.
''Seçim kazanma uğruna yabancı düşmanlığını, özellikle de İslamafobya'yı körüklemek çok büyük sorumsuzluktur''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, seçim kazanma uğruna yabancı düşmanlığını, özellikle de İslamafobya'yı körüklemenin, çok büyük sorumsuzluk olduğunu belirterek, ''Faşizmin bedelini çok ağır ödemiş Avrupa'nın, yeni ve yükselen faşizm dalgası karşısında susması, sessiz kalması, tarihi yanlış olacaktır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grubunda yaptığı konuşmada, dış politikadaki gelişmelere değindi. Erdoğan, İsrail'in, dünyanın en büyük açık hava hapishanesi Gazze'ye yönelik katliam girişimlerini sürdürdüğünü, açlık, ilaçsızlık, gıdasızlıkla yok edemediği Gazzelileri, aralıklarla bombardımana tabi tutarak, yok etmeye, hunharca öldürmeye devam ettiğini söyledi.
Son 5 gündür devam eden saldırılarda, şu ana kadar 23 Gazzeli'nin hayatını kaybettiğini anımsatan Erdoğan, hayatını kaybedenlerin arasında okul yolunda hedef alınan çocukların da bulunduğunu ifade etti.
Erdoğan, Afganistan'da bir Amerikan üssünde, Kuran-ı Kerim yakılmasıyla başlayan olayların, önceki gün 16 Afganlı'nın bir ABD askeri tarafından katledilmesiyle çok daha ciddi boyut kazandığını kaydederek, '' Gerek Afgan, gerek Gazzeli şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum'' dedi.
Filistin'de 20. yüzyılın başından itibaren yavaş ama sistematik bir katliam yürütüldüğünü dile getiren Erdoğan, insanların, sadece öldürülmediğini, evlerinden, köylerinden, şehirlerinden, hatta ülkelerinden, kendi topraklarından sürüldüğünü, vatansız, yurtsuz, yuvasız yaşamaya mahkum edildiğini anlattı.
İsrail'e çağrı
Hayat hakkı elinden alınan nice insanın, kendi vatan topraklarında mezar hakkının bile bulunmadığına işaret eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Bu katliam, bu zulüm, dünyanın gözü önünde, dünyanın sessiz ve tepkisiz bakışları altında adım adım ilerliyor. Filistin ile birlikte Afganistan'da, Suriye'de insan hakları, insanlık onuru, insanlık vicdanı ayaklar altına alınıyor. Böyle bir manzaranın, gidişatın hakça, adil, sürdürülebilir olmadığını her fırsatta ifade ettik. Uluslararası kamuoyunun, uluslararası örgütlerin harekete geçmesi gerektiğini, bu zulümleri durdurmak, adaletsizliğe son vermek için samimi adımlar atmaları gerektiğini her fırsatta ifade ettik.
Dün de özel temsilci olarak, eski BM Genel Sekreteri Kofi Annan buradaydı, kendisiyle uzun uzadıya bu konuları görüştük. Daha sonra Dışişleri Bakanım ile görüşmelere devam ettiler. İşlenen tüm bu cinayetlerin, dünyamızın, insanlığın geleceğine dair umutları da katlettiğini ifade ettik. Bütün uyarılarımıza, çağrılarımıza, bütün samimi tavsiyelerimize rağmen Ortadoğu'da kan akmaya, Ortadoğu'da çocuklar katledilmeye devam ediyor. Şimdi bir kere yaşanan bunca acıya rağmen, umudumuzu muhafaza etmeyi sürdüreceğiz. Bize düşen haksızlık karşısında boyun eğmeden, dik durmalıyız. Dik durmaya ve doğruları söylemeye devam edeceğiz. Bu katliamların durması, akan kanın, akan gözyaşının dinmesi için Türkiye olarak, her platformda, gerçekleri gür bir sesle dillendirmeye devam edeceğiz.
Buradan İsrail'e, Gazze'ye ve Filistin topraklarına yönelik insanlık dışı saldırılarına artık bir son vermeleri çağrısını yineliyorum. Özellikle İsrail halkına, soykırım mağduru bir millet olan İsrailli vatandaşlarına, Filistinlilere yönelik soykırım girişimlerine karşı çıkmaları, devletlerinin uyguladığı teröre, devlet terörüne dur demeleri çağrısında bulunuyorum. Gazzeli kardeşlerimize de dayanışma mesajlarımızı gönderiyorum. Her zaman yanlarında olan Türkiye'nin, bundan sonra da yanlarında olmaya devam edeceğini hatırlatmak istiyorum.''
''Militan, terörist değiller''
Başbakan Erdoğan, bazı medya gruplarının, Gazzeli direnişçileri, militan olarak sunmalarını anlamakta zorlandığını dile getirdi. Erdoğan, Gazze'deki direnişçilerin, asla militan, terörist olmadığını, sadece topraklarının, haklarının korunması mücadelesini veren direnişçiler olduğunu ifade etti.
İslam coğrafyasında yaşanan bu acı olayların dalga dalga yayılarak, tüm Müslümanların vicdanında adalet duygusunu telafisi zor şekilde tahrip ettiğini vurgulayan Erdoğan, Medeniyetler İttifakı için harcadıkları çabanın, Filistin, Afganistan, diğer İslam, Afrika ülkelerinde, yoksul ülkelerde yaşanan elim hadiselerle boşa çıkarılmak istendiğini belirtti.
Erdoğan, kuzeyli ve batılı zenginlerin, güneyli ve doğulu yoksulların acılarına, mağduriyetlerine, maruz kaldıkları zulme karşı ilgisiliklerinin, nefret, çatışma, kin, öfke duygularını körüklediğini vurguladı.
''İnsanlık adına utanç verici gelişme''
Bu hassas süreçte, bazı ülke devlet başkanlarının da son derece sorumsuz, tehlikeli bir tutum takındıklarını gördüklerini dile getiren Erdoğan, şöyle devam etti:
''Fransa Devlet Başkanı Nicolas Sarkozy, 1915 olaylarını seçim malzemesi haline getirdiğinde, bunun ırkçı yaklaşım olduğunu, Fransa ve AB için son derece tehlikeli, ayrımcı girişim olduğunu ifade ettik. Fransa Anayasa Komisyonunu, tarihi bir hatayı düzeltmesinin ardından Sarkozy, daha tehlikeli, daha aleni saldırgan tavır izlemeye başladı. Fransa'da devlet başkanlığı seçimleri öncesinde, bizzat Devlet Başkanlığı tarafından ayrımcılık, yabancı düşmanlığı pervasızca tahrik ediliyor. Sarkozy'nin yabancı düşmanlığını, iç politika malzemesi yaparak, ülkesindeki yabancılara yönelik tehditkar açıklamaları, AB'nin evrensel değerlerini, temel ilkelerini hedef alan son derece tehlikeli açıklamalardır.
Gazze'de masum insanlar katledilirken, Afganistan'da her gün insanlar hayatını kaybederken, Suriye'de dünyanın ilgisizliğinden destek alan bir vahşet yaşanırken, Fransa'da eşzamanlı olarak yabancı düşmanlığı sergilenmesi, insanlık adına utanç, kaygı verici bir gelişmedir. Avrupa'nın bir çok ülkesinde ciddi bir tehdit haline gelen yabancı düşmanlığı, Fransa'da artık gizlenemez boyut kazanmıştır. Seçim kazanma uğruna yabancı düşmanlığını, özellikle de İslamafobya'yı körüklemek çok büyük sorumsuzluktur. Avrupalı liderlerin, Avrupa kurumlarının bu tehlikeli tırmanışı görmelerini, derhal tedbir almalarını özellikle bekliyor ve hatırlatıyoruz. Faşizmin bedelini çok ağır ödemiş Avrupa'nın, yeni ve yükselen faşizm dalgası karşısında susması, sessiz kalması, tarihi yanlış olacaktır. Avrupa'nın böyle bir yanlışa düşmeyeceğine, hem sınırları içindeki hem sınırları dışındaki halklarla arasındaki güven duygusunu zedelemeyeceğine inanıyoruz.''
''Çetelerin, cuntanın, bürokratik oligarşinin tehditlerine boyun eğecek hükümet yok''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Bunlar alışmışlar; her 10 yılda bir müdahaleye ve her 10 yılda müdahalenin can suyu verdiği CHP'ye alışmışlar. Bugün karşılarında, bir yerlerden telefon gelip, emirle, talimatla adım atan Hükümet yok. CHP'liler işte bunun şaşkınlığını yaşıyor'' dedi.
Partisinin TBMM Grup toplantısında konuşan Erdoğan, zorunlu eğitimin 12 yıla çıkarılmasını öngören yasa teklifinin Pazar günü TBMM Mili Eğitim Komisyonundaki görüşmelerini değerlendirdi. Milli eğitim sistemini yeniden düzenleyen yasa teklifinin önceki gün Komisyonda kabul edildiğini hatırlatan Erdoğan, tarihi içerikteki bu teklifi görüştükleri ve kabul ettikleri için Komisyona, Komisyon Başkan ve üyelerine, tüm milletvekillerine şükranlarını sunarak, gösterdikleri sabırlı, soğukkanlı ve sağduyulu tavırlarından ötürü kutlayarak, ''maruz kaldıkları saldırılardan dolayı da geçmiş olsun dileğinde'' bulundu.
CHP'nin ''şiddete dayalı tahrikkar ve zorbalık üzerine kurulu muhalefetine'' değinmeden önce eğitime ilişkin birkaç hususu paylaşmak isteğini dile getiren Erdoğan, dikta rejimleri, otoriter, baskıcı rejimlerin tarih boyunca eğitimi, okulları kendileri için bir kaynak olarak gördüklerini ve çocuklar ile genç nesiller üzerinde çok tehlikeli deneyler yapmaktan kaçınmadıklarını anlattı.
Tüm bir toplumu kendi ideolojileri, kendi görüşleriyle donatmak, tek tip insan yetiştirmek isteyenlerin bunun en önemli aracı olarak okulları ve eğitim sistemini gördüklerini belirten Erdoğan ''Diktatörler için farklılık her zaman tehlikeli olmuştur, baskıcı yönetimler için farklı renkler ve görüşler, aykırı düşünceler her zaman tehlike arzetmiştir. İşte onun için otoriter rejimler okulları bir formatlama merkezi olarak, onların eğitim ve öğretim görmelerini şiddetle engellemişlerdir. Biz millet olarak bu dikta hevesinin acısını bütün boyutlarıyla yaşadık. Benim çocuklarım yaşadı. Birçok arkadaşımın, dostumun çocukları yaşadı'' diye konuştu.
Erdoğan, özellikle 1940'lı yıllarda okulların kışla mantığıyla nasıl dizayn edildiğini, nasıl tek tip insan, tek tip çocuk yetiştirme faaliyetinin yürütüldüğünü milletin iliklerine kadar yaşadığını ifade ederek, bunları kaç kez belgesiyle gösterdiğini vurguladı. Okullarda çocuklara belli bir ideoloji çerçevesinde eğitim verilirken, okul dışında öğrenmenin, okul dışı eğitimin tüm kapılarının kapatıldığını belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Bakın CHP bu ülkede kuran kurslarını, camileri kapattı. Hayır desinler, bunların belgeleri var elimde. Bunları kaç kez açıkladım. CHP milletin dinini öğrenmek için en temel eserleri, elifba cüzlerini, ilmihalleri, hatta Hz. Ali cenglerini yasakladı, toplattırdı. Bırakınız camileri, Kuran kurslarını, evlerde dahi çocukların din eğitimi almalarının önüne geçildi. Evlerden toplanan kitaplar köylerde, ilçelerde, şehirlerde meydanlarda yakıldı. CHP sadece din eğitimine değil, kendi ideolojisi dışındaki her bilgiye engel koydu, kendi düşüncesi dışındaki her düşünceyi illegal, tehlikeli, zararlı ilan etti. Ezanı Türkçe okutma yarışına giren bu CHP zihniyeti değil mi? Ezanı o kendi asli yapısından farklı yapıya kaydırmak isteyen bu CHP zihniyeti değil mi? Bu ülkede Demokrat Parti nasıl oy patlaması yaparak seçim kazandı? Ezanı asli yapısına kavuşturmak onun en önemli,o dönemde ilgi odağı oldu.''
''CHP Genel Başkanı bugünlerde ciddi gel-gitler yaşıyor''
Erdoğan, CHP Genel Başkanı'nın bugünlerde ''ciddi gel-gitler yaşadığını'' belirterek, sözlerine şöyle devam etti:
''Bazen çıkıp CHP'nin geçmişiyle gurur duyduğunu ifade ediyor, bazen çıkıyor CHP'nin geçmişine ilişkin yarım ağız eleştiri yapıyor. Buna bizde şöyle denir; 'elma şekeri politikası'... Partisi içindeki statükoculara da değişimcilere de aynı anda elma şekeri dağıtıyor. Her konuştuğu yerde demokrasiden, özgürlükten bahsediyor ama kendi partisinin genel kurulunda milletvekilinin uzattığı dosyaya bile dayanamıyorlar, tekme tokat, ağzına burnuna ne geliyorsa vurup dışarı atıyorlar. Hani nerede demokrasi? Ya bu senin milletvekilin, doğal delegen değil mi, onun verdiği dosyaya bile tahammül edemiyorsun. İlçe kongresinde bayanlara tekme tokat vurarak dışarıya atıyorlar. Hangi demokrasin senin ya ne oldu? Niye katlanamıyorsun?
Dersim konusunda niye susuyorsun? Dersim konusunda konuşanları görevden el çektiriyor, kurultayda gözünün önünde bu tartaklama ile aynı odağa onları da oturtuyorsun. Ben bu kürsüden CHP'nin geçmişiyle gurur duyduğunu ifade eden Genel Başkana daha önce de sordum. 'Sayın Kılıçdaroğlu, İstiklal Mahkemeleriyle de gurur duyuyor musunuz?' diye sordum.
Silivri'ye gidiyorsun, oradan yargıçları eleştiriyorsun. Peki İstiklal Mahkemeleri hakkında niye konuşmuyorsun? Dersim katliamıyla da gurur duyuyor musun? Milli kahraman olarak ilan ettiğiniz, belediyelerinizin parklara ismini verdiği Dersim katliamının mimarlarından Kel Ali ile hala gurur duyuyor musunuz? Yasaklattığınız, toplattığınız, yaktığınız kitaplardan dolayı da gurur duyuyor musun? Bu ülkenin alimlerini, kanaat önderlerini süründürdüğünüz hatta ipe çektiğiniz için de gurur duyuyor musunuz? Bu ülkeye ödettiğiniz ağır faturadan dolayı gurur duyuyor musun? 27 Mayıs'ta alkışladığınız darbeden asılmasına seyirci kaldığınız başbakan ve bakanlardan dolayı da gurur duyuyor musunuz? Sayın Kılıçdaroğlu, başörtüsü yasağından, katsayı uygulamasından dolayı gurur duyuyor musun? Üniversite kapısından geri çevirdiğiniz hayatlarını karattığınız çocuklardan dolayı övünç duyuyor musun?
Şu anda partisinde bulunan malum milletvekili, 'ben ikna odalarında sadece o başörtülü kızlara orada yanlışlık yapmasınlar, başını açarken dahi orada psikolojik baskı olmasın diye, gidip merdivenaltında başlarını açsınlar, bunu sağlasınlar diye bunu yaptım' diyor. Çok komik ya, sen bunu kime anlatıyorsun? Biraz ince at da güvercinler yesin. Kızlarımız bu konuyla ilgili birçok röportajlar verdiler, nasıl zulme uğradıklarını kendileri anlattılar. Sizler el ele, kol kola bu ülkede AK Parti'nin kapatılması için o Cumhuriyet yürüyüşlerini yapmadınız mı? Hani demokrasi anlayışınız?
Bu yavrularımızın ortaöğretimde de çektikleri çileler var, orada da aynı zulmü gördüler, onu da yaşadılar. Bir taraftan 'saygı duyuyoruz' diyorsunuz, öbür taraftan bunlara yönelik hiçbir adımda yoksunuz. MHP ile birlikte üniversitelerde başörtülü olarak derslere girmeyi sağlayacak adımı attık. Bunu Anayasa Mahkemesine götüren, Sayın Kılıçdaroğlu'nun da altında imzası bulunan CHP oldu. Sonra ne oldu, işte şu andaki durum oldu. Fakat bütün bunlara rağmen şu anda hamdolsun, farklı bir süreci yaşıyoruz. CHP zihniyetine rağmen
yaşıyoruz.''
''CHP geçmişte yaşayan bir partidir''
Erdoğan, ''ne avukatlığını yaptığınız çetelerden, kol kanat gerdiğiniz cuntalardan, gölgesinde siyaset vesayet sisteminden de gurur duyuyor musunuz?'' diye sorarak, o çeteleri ve mafyaları kendilerinin temizlediğini, hala da temizlemeye devam ettiklerini söyledi.
''CHP'nin geçmişi diye bir şey yoktur, zira CHP bugüne gelemeyen, geçmişte yaşayan bir partidir. Çünkü CHP 1940'ten bugüne gelememiştir, hala oradadır. CHP 27 Mayıs zihniyetinden kurtulup bugüne gelememiştir. CHP, elitist, vesayetçi, jakoben anlayışı aşıp demokratik parlamenter sisteme uyum sağlayamamıştır'' diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
''CHP kesintisiz eğitime sahip çıkması, sadece 28 Şubat'a sahip çıkmak anlamına gelmiyor. CHP aslında ta 1946 yılında Milli Eğitim Şurasında savunduğu kesintisiz eğitime sahip çıkıyor. 1940'larda nasıl tek tip insan yetiştirmek için nesiller üzerinde baskı kurdularsa, bugün de aynı şekilde tek tip insan yetiştirmek, aynı şekilde nesillere zulmetmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Sen bir yandan değişim diyeceksin, değişimi savunacaksın, değiştik diyeceksin, öbür taraftan 28 Şubat'ın en ağır uygulamasına kesintisiz eğitime kol kanat gereceksin. Geçen hafta söyledim, ya yüz nakliyle ancak bu kadar oluyor. CHP'ye yüz nakli değil, doku nakli gerekiyor.''
CHP'nin 12 Haziran'dan sonra ''tutuklu arkadaşlarımız bırakılmazsa Meclise gelmeyiz, yemin etmeyiz'' dediklerini hatırlatan Erdoğan, şöyle konuştu:
''Tıpış tıpış geldiler mi geldiler. Yeminlerini ettiler mi ettiler. Ne kadar güzel, biz de bunu istiyorduk zaten. İşte bunun ezikliği, şaşkınlığı, kompleksi içindeler. Tükürdüklerini yaladıklarının verdiği eziklikle TBMM'yi teröre etme gayreti içindeler.
Meclisi çalıştırmayarak, kilitleyerek, yavaşlatarak milli iradeye engel olacaklarını zannediklerini, Genel Kurulu, komisyonları basarak, işgal ederek milli iradeyi durduracaklarını sanıyorlar. Meclis Komisyonunda cephe açarak, parti içindeki meseleyi örteceklerini zannediyorlar. Bakın açık açık söylüyorum: Bunlar alışmışlar. Bunlar her 10 yılda bir müdahaleye ve her 10 yılda müdahalenin can suyu verdiği CHP'ye alışmışlar. Alışkanlıkları bu. Bugün bunun şaşkınlığını yaşıyorlar. Bugün karşılarında, bir yerlerden telefon gelip, emirle, talimatla adım atan Hükümet yok. CHP'liler işte bunun şaşkınlığını yaşıyor. Bugün karşılarında çetelerin, cuntanın, bürokratik oligarşinin tehditlerine boyun eğecek Hükümet yok. İsteseler de istemeseler de alışacaklar. Milli iradeye alışacaklar, demokrasiye alışacaklar, parlamenter demokrasiye alışacaklar.
Hale bakın ne diyor; 'tanklarıyla, toplarıyla gelsinler' diyor. Kim diyor bunu, Sayın Kılıçdaroğlu diyor. Sayın Kılıçdaroğlu, bu ülkede tankla, topla ancak siz gelirsiniz, siz. Çünkü siz bugüne kadar hep tankla, topla geldiniz, o olmadığı zaman gelemediniz zaten. Siz millet iradesiyle gelemediniz. AK Parti ise millet iradesiyle gelmiştir, bugün de millet iradesiyle işbaşındadır. AK Parti iktidarına kadar CHP Mecliste olsun veya olmasın, eğer herhangi bir düzenlemeye karşı çıktılarsa onu engellediler. AK Parti iktidarına kadar azınlık çoğunluğa hükmetmiştir. Bugün ne azınlığın çoğunluğa, ne de çoğunluğun azınlığa hükmetmesi yoktur. Bugün sadece milli irade vardır. CHP bir yasayı istemediği zaman Mecliste engelledi. İşte şimdi bakıyorum, dün diyor biri, 'sizinle Genel Kurulda hesaplaşacağız' diyor. Lafa bak. Kullandığı kelimeye bak. Bu muhasebe hesabı değil herhalde. Biri tanktan toptan bahsediyor, öbürü hesaplaşmaktan bahsediyor. Hangi dilden anlıyorsanız o dilden.''
Milletvekilleri, Erdoğan'ın bu sözlerini ayağa kalkarak alkışlarken, dinleyiciler ''Türkiye seninle gurur duyuyor'' diye bağırdı.
''Suriye'de akan ve kan ve gözyaşının durdurulması için yürüttüğümüz uluslararası çabaları yoğun şekilde devam ettiriyoruz''
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Suriye'de akan ve kan ve gözyaşının durdurulması için uluslararası çabaları yoğun şekilde devam ettirdiklerini söyledi.
Partisinin TBMM grup toplantısında konuşan Erdoğan, Suriye'deki gelişmelere değindi. Erdoğan, ''Suriye'de akan ve kan ve gözyaşının durdurulması için yürüttüğümüz uluslararası çabaları da yoğun bir şekilde devam ettiriyoruz'' dedi.
BM eski Genel Sekreteri Kofi Annan ile yaptığı görüşmede; kendisine konuyla ilgili tam destek verdiklerini, Suriye'de şiddete derhal son verilmesi, sivil halka insani erişim sağlanması, güvenlik güçlerinin şehir ve yerleşim merkezlerinden çekilmesi, siyasi geçiş sürecinin önünün açılması için tüm uluslararası toplumun ittifak içinde çalışması gerektiğini ifade ettiğini anlatan Erdoğan, Annan'ın misyonunun rejim tarafından suistimal edilmemesini özellikle vurguladıklarını söyledi.
İstanbul'da 2 Nisan'da düzenlenecek olan ''Suriye Halkının Dostları Grubu'nun ikinci toplantısının hazırlık çalışmalarını da yürüttüklerini belirten Erdoğan, bu amaçla Arap Ligi BM Grup bünyesindeki ülkeler ile diğer taraflarla istişareleri yoğun şekilde sürdürdüklerini anlattı.
Erdoğan, dün İstiklal Marşı'nın kabul edilişinin 91. yıldönümünü törenlerle kutladıklarını hatırlatarak ''1921 yılında TBMM tarafından Merhum Mehmet Akif Ersoy'un kaleme aldığı İstiklal Marşı ülkemizin milli marşımız olarak kabul edildi ve Meclis kürsüsünde okundu. 12 Mart 1921'den bugüne kadar merhum Mehmet Akif'in bu dizeler, istiklalimizin sembolü olduğu kadar milletimizin hissiyatını, kahramanlığını, tarihi ve bugünüyle ihtişamını en iyi şekilde anlatan bir destan oldu. Merhum Ersoy'a böyle bir istiklal manifestosu kazandırdığı için milletçe bir kez daha minnet duygularımızı ifade ediyor, Allah ondan razı olsun, mekanı inşallah cennet olsun. İstiklal marşımızı kabul eden TBMM üyelerini de bu vesileyle, başta Gazi Mustafa Kemal olmak üzere bir kez daha rahmetle yad ediyorum'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, Pazar günü 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi'nin 97. yıldönümünün kutlanacağını hatırlatarak, ''İstiklal Savaşımızın adeta girizgahı olan, tüm dünyanın hayranlığını kazanmış bu muhteşem kahramanlık destanını kanlarıyla yazan mehmetçiklerimizi buradan bir kez daha rahmet ve minnetle anıyoruz. Aziz şehitlerimizin ruhları şad olsun, mekanları cennet olsun. Millet olarak bu büyük destanı, kahramanlığı hiçbir zaman unutmayacağımızı, Çanakkale ruhunu, kahramanlığını milletçe gurur destanı olarak taşıyacağımızı tekrar etmek istiyorum'' dedi.
''Hem Çanakkale şehitlerinin hatırası hem İstiklal Marşı'nın kabul yıldönümü vesilesiyle'' İstiklal Marşı'ndan bir kıta okuyan Erdoğan, ''Teşkilatımızı, özelikle gençlerimizi 18 Mart'ta Çanakkale'de bekliyoruz. Her yıl olduğu gibi o Çanakkale ruhunu hep birlikte yaşayacağız, yaşatacağız ve gelecek kuşaklara da aktaracağız'' diye konuştu.
Geçen hafta 2 önemli açılış gerçekleştirdiklerini hatırlatan Erdoğan, 8 Mart Dünya Kadınlar Gününü Mardin'de kutladıklarını, ayrıca kente kazandırılan 149 trilyon liralık 38 kalem hizmet ve yatırımın resmi açılışını yaptıklarını anlattı.
Erdoğan, Cuma günü İstanbul'da yeni inşa edilen ve Türkiye'de ilk olan Ataköy Atletizm Kapalı Spor Salonu'nu açtıklarını, bununla birlikte 14. Dünya Atletizm Kapalı Spor yarışlarının da bu salonda yapıldığını bildirdi.
İstanbul'da 3 gün boyunca 172 ülkede 700 sporcuyu ağırladıklarını ve çok başarılı bir organizasyona imza attıklarını belirten Erdoğan, yarışlarda madalya kazanan sporculara millet adına şükranlarını ilettiğini ifade etti.