Balkan Savaşları'nın 100'üncü, mübadele anlaşmasının 89. yıldönümünde İstanbul Tuzla'da yapılan etkinlikte duygusal anlar yaşandı. 1924 yılında Yunanistan'dan İstanbul'a gelen 98 yaşındaki mübadil Lütfi Karadağ, temsili olarak gemiye binerek o anı yeniden canlandırdı. Tören İstanbul Teknik Üniversitesi'nin verdiği izinle ilk kez üniversite sınırları içinde kalan ve mübadillerin Tuzla'da ayak bastıkları yer olan Tuzla Tahaffuzzahesi'nin iskelesinde gerçekleştirildi. Mübadiller, "Doğdukları toprakları terk etmek zorunda kalan büyüklerimizden bir çoğu, 'memleketlerini' bir daha göremedi. Biz de vize ve maddi sorunlar nedeniyle zaman zaman zorluk çekmekteyiz" diyerek iki ülke arasında vizelerin kaldırılmasını talep etti. Tuzla Atatürk Anıtı'nda bir araya gelen mübadiller, ilk önce anıta çelenk koyarak İstiklal Marşı okudu. 10 yaşında Türkiye'ye gelen 98 yaşındaki mübadil Lütfi Karadağ, temsili olarak gemiye binerek mübadeleyi tekrar canlandırdı. Karadağ, gemiden inince toprağı öptü. Duygulu anların yaşandığı gemide Karadağ, "Yunanistan'ın Yanya şehrinde babam banka müdürüydü. Mübadele kararı çıkınca at arabası ile 65 kilometre uzaklıktaki Preveze'ye geldik. Buradan gemilerle 17 şubat 1924'te Pendik'e geldik. Cumhuriyet yeni kurulmuştu. Dil bilmiyorduk. Yokluk zamanı idi. Bir çocuk olarak her şeyi hala hatırlıyorum. 30 yıl demiryollarında çalıştım. Müfettiş olarak emekli oldum. İyi ki buralara gelmişiz. Atatürk ve İnönü'yü şükranla anıyoruz" dedi. Annesi hamileyken Türkiye'ye geldiklerini belirten 87 yaşındaki Salih Eser ise "Ben buraya geldikten 4 ay sonra doğmuşum. Babam ben küçük iken ölmüş. Geçen yıl babamın doğduğu köye gittim. Eski günleri yadettik. İyi ki Istanbul'a gelmişiz" sözleriyle duygularını ifade etti.
ZİYARET ETMEK İSTİYORLAR
Programın ardından yapılan basın açıklamasında ise "30 ocak 1923 tarihinde, TBMM Hükümeti ile Yunan Hükümeti arasında Türkiye'de yerleşik Rum- Ortodokslar ile Yunanistan'da yerleşik Türk-Müslümanların zorunlu göçünü öngören mübadele sözleşmesi sonrası 2 milyon insan doğdukları toprakları terk etti. Mübadillerin doğdukları toprakları ziyaret etmelerine bile uzun yıllar izin verilmedi. Son yıllarda giderek artan sayıda mübadil çocuğu ve torunu, bir vasiyeti yerine getirircesine dedelerinin yaşadıkları "memleketlerini" ziyaret etmek istiyor. Kendi özel tarihlerine ve kültürlerine ait izleri sürmek istiyor. Ancak vize uygulaması ciddi bir sorun oluşturuyor. Yunan Hükümeti'nden ve AB yöneticilerinden iki halk arasına örülen vize duvarını kaldırılmasını talep ediyoruz. Mübadeleden arta kalan kültürel mirasın korunması her iki tarafından da "memleketlerini" vizesiz ziyaret etmelerine imkan sağlanmalı ve kültürel mirasa sahip çıkılmalıdır" denildi.
'Köyümüzden geriye bir dut ağacı kalmış'
TÜRK-Yunan nüfus mübadelesi döneminde doğdukları topraklardan göçe zorlanan mübadillerin çocukları ve torunları, mübadelenin 89'uncu yıl dönümünde o günleri hüzünle anıyor. Mübadil çocuğu olan Tuzla Sosyal Dayanışma ve Yardım Derneği Başkanı Nursen Temizel, ailesinin 1923 yılı Aralık ayı sonunda Selanik'in Kılkış kazasının Sevindik köyünden Türkiye'ye göç ettiğini belirterek "Ailem Tuzla'nın merkezinde Rumlar'ın terk ettiği o zaman ahşap bir evde iskan oluyor. Ben de o evde dünyaya geldim" dedi. Bir gün babasına "Geldiğin köyü hatırlıyor musun?" diye sorduğunu anlatan Temizel, "Evlerinin altından bir dere geçermiş. Köyün ortasında da kocaman bir dut ağacı varmış. 2002'de Sevindik Köyü'ne gittik. Köyde bizim oturduğumuz evlerden eser yoktu ama o dut ağacı hala orada duruyordu" ifadelerini kullandı. Ailesi yine Sevindik köyünden Türkiye'ye gelen mübadil çocuğu Nevzat Özcan da annesinin anlattıklarını şöyle aktardı: "Birleşmiş Milletler görevlisi geliyor. 'Bohçanızı hazırlayın Türkiye'ye götüreceğiz' diyor. Bizimkiler Selanik'e geliyor, o rıhtımda bir müddet çadırlarda yaşıyorlar. O dönemde insanlar kışın haftalarca 'umut gemisi' bekliyor. Babaları rahatsızlanıyor çadırda. Bir süre sonra vefat ediyor. Aktarıldıkları Tuzla Tahaffuzhanesi'nde 40 gün tutuluyorlar. Ardından diyorlar ki 'Tuzla'ya yerleşin'. Tabii, adam dağda Yörük. Koyun besleyen adamı getirdin deniz kenarına koydun. Evimiz denize 25 metre. Bir lodos oluyordu, annem dua okumaya başlıyordu 'dalga dursun' diye..." Nurhayat Filiz ailesinin Selanik'in Sarıdoğan köyünden Türkiye'ye geldiğini belirterek, göç sırasında dayısı ve amcasının yolda öldüğünü belirtirken 87 yaşındaki mübadil çocuğu Salih Eser de Sevindik köyünden Selanik'e yürüyerek geldiklerini anlatarak, "Günlerce sürmüş. Köy çok dağlıkmış ve hiç araba yokmuş. Hastalıklar, ölümler..." dedi. Ragıp Temizel ise mübadele döneminde insanların Bulgar çetelerinden çok çektiklerini dile getirerek, ailelerinin yaşadıklarını "Selanik'e inmek için gündüz mısır tarlalarının aralarında yatarlarmış. Çeteciler görmesinler diye gece yol alırlarmış" sözleriyle aktardı.