Hakan HASTAOĞLU - Sabah.com.tr
Gecekondu yıkımları ve seyyar satıcılarla kavgalarla kamuoyunun gündemine gelen zabıtalar imajlarından şikayetçi... En son Beyoğlu'ndaki masa-sandalye operasyonlarıyla tepki çeken zabıta teşkilatı, 185. yılını kutlarken halkın gözündeki olumsuz intibadan kurtulmaya çalışıyor.
Belediye zabıtasının her türlü müdahalesinin halkın sağlığı ve huzuru için olduğunu vurgulayan İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdür Yardımcısı Sadettin Özyazıcı, Sabah.com.tr'ye yaşadıkları problemleri ve beklentilerini anlattı.
Gebze sınırından Tekidağ'a kadar 17 milyon kişiye 600 personelle hizmet vermeye çalıştıklarını anlatan Özyazıcı, geniş sorumluluk alanına mevcut personel alım politikasıyla gerektiği kalite hizmet vermenin zor olduğunu vurguladı.
Zabıta Haftası dolayısıyla görüştüğümüz İstanbul Büyükşehir Belediyesi Zabıta Müdür Yardımcısı Sadettin Özyazıcı, tüm Türkiye'deki zabıtalar adına sorunlarını ve beklentilerini Sabah.com.tr'ye anlattı.
185'nci yılınızı kutluyorsunuz. Cumhuriyet'tan bile daha eski bir kuruluş. Zabıta teşkilatı nereden nereye geldi? Bugünkü durumu nedir?
Geçmişten bugüne baktığımız zaman, insanların kent yaşantısıyla bugünü kent yaşantısı bir değil. Geçmişte şehirlerde kadılar vardı, bu kadar nüfus yoğunluğu yoktu. 1826 yılında başlamış zaten bizim teşkilatın temellerinin atılması. İktisap Nezareti'nin kurulmasıyla birlikte, o zamanlar şehrin en büyük yetkilisi kadılardı. Kadılar şehirde düzeni sağlamak üzere bugünkü zabıta teşkilatına benzer iktisap neferleri oluşturmuş. Şehirdeki alışverişi, düzeni sağlamak üzere görev yapmışlar. O zamanın esnaflarıyla bugünün esnafları da bir değil ayrıca. O zamanlar esnaf dediğimizde, ayakkabıcıysa bir küfesi, içinde bir örsü, bir çekici olurdu. Balıkçının iki sandığı, sütçünün omzunda süt kovaları, bu şekildeydi esnaf. Bugün geldiğimiz ortam artık alışveriş merkezlerinin içerisinde mağazalar konuşuluyor, alışveriş merkezlerinin içerisinde hayat yoğunlaşmaya başlandı. Şehirler gittikçe büyüyor. Süreç içerisinde bu anlamda alışveriş ve kent yaşantısı çok hızlı değişti ama zabıta teşkilatı ile ilgili süreç bu kadar hızlı yürümedi. Bugün geldiğimiz nokta, özellikle son 10 yıldır, vatandaşına hizmet için var olduğunu göstermeye başladı. Bunda tabii belediyelerin verdiği hizmetlerin etkisi de var. Zabıta zaten bu hizmetlerin muhafazasını, şehirdeki düzeni sağlamakla mükellef. Özellikle 2000'li yıllarda çıkan 5393 sayılı Belediye Kanunu'nun 51. Maddesiyle yapılan düzenlemede zabıtan bahsedilmesi bugünkü zabıta teşkilatının modernize edilmesi anlamında çok büyük faydası oldu. Bundan önce 1580 sayılı kanun vardı, 1930 yılında çıkarılmış, o kanun revize edildi 5393 sayılı kanun çıkarılırken. 2007 yılında Belediye Zabıta Yönetmeliği'nde yapılan düzenleme ile de belediye zabıtası bugünkü halini aldı. Ondan önce zabıtanın özellikle kılık-kıyafet ve araç-gereç yönünden çok ciddi sıkıntıları vardı. Şehirlerde baktığınız zaman belediye zabıtasını tek tip kıyafet içerisinde göremiyordunuz ama 2007'den sonra yapılan düzenlemeyle Türkiye'nin neresine giderseniz gidin, belediye zabıtasını üniformasıyla, araç-gereciyle, tek tip bir hüviyete kavuştuğunu göreceksiniz.
Biz zabıtayı daha çok seyyar satıcı kovalarken, gecekondu yıkarken görüyoruz. Zabıta bu işleri mi yapıyor sadece?
Ben saymaya kalksam buna vakit yetmez. Belediye zabıtası kışın sokakta kalan vatandaşların hizmetiyle, özellikle İstanbul için bahsediyorum, şehirden göç etmek isteyen vatandaşların memleketlerine dönüşlerini sağlamakla, dilencilik yapan insanlarla mücadeleyle, kaçak yapılaşmanın önüne geçilmesiyle, gelişigüzel hafriyat dökülmesinin önüne geçilmesiyle, alışveriş mekanlarının düzenlemesiyle, hale giriş çıkış yapan sebze-meyve araçlarının kontrolüyle, şehre giriş-çıkış yapan her türlü gıda maddesinin ilgili kurumlarla birlikte kontrolünün yapılmasıyla, özellikle son zamanlarda esnafların kaldırım işgallerine yönelik düzenlemelerle görevlidir.
Kaldırım işgalleriyle ilgili çalışmada çok da tepki aldınız…
Biz bu çalışmalarımızda tepki de alıyoruz. Bize sürekli kaldırım işgallerinin arttığı yönünde şikayetler gelmekte, buna müdahale ettiğimizde zaman da yine vatandaştan tepki alıyoruz. Ve biz bu konuda belki biraz sitemkar olacağız ama medyanın bize biraz daha destek vermesini bekliyoruz. Vatandaşın çoğunluğuna hizmet ediyoruz. Yoksa belli bir esnaf kesiminin daha fazla para kazanabilmek için halka mahsus yerleri işgal etmesinin önüne geçmek için çabalıyoruz. Buradaki amacımız esnafın gelirine müdahale etmek de değil ama bir şekilde bunun orta yolunun bulunması için çabalamaktayız. Bu çabamız içerisinde her ne kadar eleştirilsek de hizmetimiz gerçekten vatandaşın geneli içindir. Bizi hep gecekondu yıkan, seyyar satıcı kovalayan olarak bilirler ama vatandaş seyyar satıcıdan bir mal aldığında bu malı iade etme şansı yok, hastalandığında bu malı satanla ilgili bir şikayet şansı yok. Kaldı ki; bu tip satış yapanlar zaten devlete vergi vermeyen insanlar. Biz bunu engellemeye çalışıyoruz ama vatandaşın gözünde de ben ucuzu nerede bulursam alayım hevesi var. En çok zorlandığımız nokta, bir seyyar satıcıya müdahale ettiğimizde seyyar satıcıyı bir yere bırakın vatandaşın bize tepki göstermesi. Bunun bir örneği, bir arkadaşımız görevi başında hayatını kaybetmesine sebep olmuştur. Bayram öncesinde bir çalışma esnasında Kağıthane Belediyesi'nde görevli bir arkadaşımız bıçaklanarak hayatını kaybetti. Burada zabıta hangi hizmeti veriyordu da hayatını kaybetti kısmına kimse bakmamıştır. Hala daha bir çok yerde, ne gerek vardı zabıtalar o seyyar satıcılara müdahale etmeselerdi, görevini yapmasalardı… Biz görevimizi yapsak da eleştiriliyoruz, yapmasak da eleştiriliyoruz. Biz yine 7 gün 24 saat görevimizi yapmaya devam edeceğiz.
Beyoğlu'nda yapılan masa sandalye operasyonlarından sonra çok eleştirildiniz. Hem Beyoğlu Belediye Başkanı hem zabıtaya karşı sert eleştiriler oldu. Operasyonlar bittikten vatandaşın tepkisi ne oldu, memnunlar mı, şikayetçiler mi?
Genel anlamda vatandaşın tepkisi olumlu. Bize gelen e-maillerden, dilekçelerden görebildiğimiz vatandaş memnun, destek görüyoruz. Burada esnafın müşterilerine hizmet vermek amacıyla masa sandalyeyi çıkardığını iddia etmesi aslında olayın gerçek boyutunu yansıtmıyor. Daha fazla nasıl kar elde edebilirimin peşine düşmüş durumdaydılar. Orada tamamıyla masa sandalye kaldırma operasyonu değil verilen izinlerin belli bir standart içerisinde muhafaza edilmesi söylenmişti. Ama tabii medyada bu kısmı çok yer almadı. Kaldı ki; o bölgede yapılan çalışma Beyoğlu Belediyesi tarafından yapılan bir çalışmaydı. Vatandaşımızın gözünde şöyle bir imaj da var, İstanbul Belediyesi'yle ilçe belediyelerin kurumsal yapısı farklıdır. Birbirlerinin yetki ve sorumluluklarına müdahale etmezler. Orada yapılan çalışmalar da umut ediyoruz, Beyoğlu Belediyesi tarafından olumlu bir şekilde neticelendirilecektir. Genel anlamda halkın bu konuda şikayeti söz konusu değil.
Zabıtanın vatandaş ve medya gözündeki imajından siz de şikayet ediyorsunuz, olumsuz bir intibanın olduğunu kabul ediyorsunuz. Bunu silmek için hangi adımları atıyorsunuz? Bir zabıta personeli kişisel olarak bu olumsuz imajdan nasıl etkileniyor, kız isterken zorlanıyor mu?
Son 10 yıla kadar zabıta mesleği vatandaşın gözünde pek rağbet görmeyen bir meslekti. Zabıta mesleği hep kötü görüntüler sergileyen bir durumdaydı. 10 yıl içerisinde zabıta mesleği çok talep görmeye başladı. Büyükşehir Belediyesi olarak 100 personel almak için açtığımız sınava 3 bin 500'ün üzerinde müracaat oldu. Bugün zabıtanın kız istemesini bir kenara bırakalım zaten belediyede veya devlet kurumunda memursanız, daha önce memura kız yok diyenler bu konuda bugün sıkıntı yaşatmıyorlar. Ama vatandaşımızın gözündeki imajımızı düzeltebilmek için son 10 yıldır çok ciddi mücadele ediyoruz. Gerek kılık-kıyafetimizle, gerek personelimize verdiğimiz eğitimlerimizle, gerekse araç-gerecimize yaptığımız yeni katkılarla ve arazide vatandaşımıza sağladığımız hizmetlerle… Bugün İstanbul genelinde çok ciddi seyyar satıcı yoğunluğu vardı. Tamamıyla bitti mi derseniz, İstanbul'da zaten 1800'lü yıllardan beri var olan seyyar satıcı belirli kesimlerden destek görmediği sürece boy gösteremeyecek. Vatandaş illa ucuzu seçtiği sürece seyyar satıcı da kendisine bir şekilde yer buluyor. İmajımızı düzeltmek için çalışıyoruz, hatta son dönemde televizyon programlarında daha önceki skeçlerde hep zabıtayı kötü karakter olarak gösteren görüntüler mevcutken son zamanlarda zabıtanın olumlu yüzü de medyaya yansımakta. Bize destek veren bütün medya kuruluşlarına da çok teşekkür ediyoruz, daha fazla desteklerini bekliyoruz. Biz yaptığımız hiçbir işlemde önceden haber vermeksizin müdahalede bulunmayız. Bir insanın gecekondusu yıkılacağı zaman bir gece ansızın gelip yıkıldı durumu kesinlikle yoktur. Daha önce defalarca uyarılmıştır. Hatta bu tip yıkımları yapacağımız zaman, kendilerine barınacakları yerleri de temin etmeleri konusunda yardımcı da oluyoruz, eşyalarını da taşıyoruz. Görüntü o yıkım anındaki görüntüler oluyor ama zaten öyle bir ortamda çok da iyi görüntüler çıkmıyor. Bizim seyyar satıcılara gel bu işten vazgeç sana başka alternatifler bulalım dediğimiz de olmuştur. Gelişen süreç bizim için olumlu, sadece İstanbul için değil tüm Türkiye için bu görülüyor. Biz top tüfek de istemiyoruz vatandaşın yaptığımız hizmetin kendisi için olduğunu bilmesini istiyoruz.
Zabıta personelinin imaj haricinde ne tip problemleri var? Araç gereç gibi talepleri var mı?
Son dönemde personel alımında 2007 yılında yapılan yönetmeliğe 2009 yılında yapılan itirazlar nedeniyle bazı mahkeme kararları alındı. Şu an personel yönetmeliğimizin iki maddesinin yürütmesinin durdurulması sonucu personel alamıyoruz. İçişleri Bakanlığı'na defalarca yazı yazdık, oradan olumlu bir netice bekliyoruz, süreç çok uzadı. Son üç yıldır personel alma noktasında sıkıntılar yaşıyoruz. Belediye zabıtası 24 saat görevinin başındadır. Yıpranma hakkı talebimiz oldu, bu tanınmadı. Zabıta arazide sürekli görev yapmakta olduğu için psikolojik olarak yıpranmakta, fiili müdahaleler karşısında da yıpranmakta, bu noktada destek bekliyoruz. Özellikle yönetmelikte yeni düzenlemeler yapılmasını bekliyoruz, personel alabilmek için. Belediye zabıtalığına uygun personeli seçmek için bize hak tanınmasını istiyoruz. Şu anda KPSS ile alınıyor, KPSS'de de memur olmaya hak kazanmış herkes zabıta personeli olabilir deniyor. Takdir ederseniz ki; zabıta olabilmek için boy, kilo gibi belli kıstasların olması gerekiyor. Bununla ilgili düzenleme bir an önce İçişleri Bakanlığı tarafından yapılırsa inşallah daha güzel gelişmeler yaşanacaktır. Araç gereç yönünden çok şükür, belediyelerimiz ve belediye başkanlarımız zabıtanın ufkunu genişletmiş durumda, bu anlamda bir sıkıntımız yok.
Büyükşehir zabıtası ile ilçe belediyelerin zabıtaları arasında koordinasyonla ilgili bir sıkıntı oluyor mu? Yetki sorunu yaşıyor musunuz?
Yok. İlçe belediyeleriyle koordinasyon anlamında bir sorunumuz yok ama yetki konusunda çeşitli sıkıntılar yaşanabiliyor. Büyükşehir belediyesi özellikle ana arterlerde ve büyük meydanlardan sorumlu. İlçe belediyeleri ise kendi belediye sınırları içindeki ara arterlerden sorumlu. Zaman zaman medyaya ilçe belediyeleri zabıtaları arasında bir karmaşa varmış gibi yansısa da aslında belediye zabıtalarının karşı karşıya gelmesi değil belediyelerin kendi uygulamalarından kaynaklanan bir durum olabiliyor. Bu da kısa sürede karşılıkla görüşmelerle çözülebiliyor. Bu konuda çok ciddi bir sıkıntımız yok.
Diğer güvenlik birimleriyle, polisle, jandarmayla sorun yaşıyor musunuz? Destek almak noktasında eksiklik oluyor mu?
Emniyet birimleriyle de, özellikle son zamanlarda koordinasyon konusunda bir sıkıntı yaşamıyoruz. Bizim en büyük sıkıntımız görevimizi yaparken bize müdahale edilmesi anında karşımıza çıkıyor. Kendimizi savunacak herhangi bir teçhizatımız olmadığından Emniyet'ten destek istediğimizde gerekli destek bize sağlanıyor. Ama desteğin sağlanması konusunda geç kalındığında yalnız kalabiliyoruz. Sadece desteğin o anda ulaşmasında çeşitli sıkıntılar yaşanabiliyor. Bir de biz vatandaş adına hizmet yapmamıza rağmen yaşanan en ufak bir olumsuzlukta kişisel sorumlu tutulmaya çalışılıyoruz. Görevden kaynaklanan sorumluluktur, bunu yerine getirmek için müdahalede bulunmuştur. Karakola veya mahkemeye düştüğümüz durumlarda da bu konular sanki bizim kişisel konularımız gibi şahsi olarak kendimizi savunmak zorunda kalıyoruz.
Böyle bir durumda zabıta teşkilatı personeline hukuki destekte bulunuyor mu?
Genel anlamda böyle bir destek söz konusu değil. Biz Büyükşehir Belediyesi olarak Belediye Zabıtası Vakfı'mız aracılığıyla destek olmaya çalışıyoruz. Fakat belediyeler anlamında kurumsal destek sağlanamıyor. Çünkü dava sizin kişisel davanızmış gibi değerlendiriliyor. Yaptığımız hizmet kamu hizmetidir, açılacak dava da kamu davası olmalıdır ama maalesef öyle olmuyor. Belediyelerin bu konuda personeline olumsuz bir yaklaşımı olmamıştır.
Personelin verdiği hizmet kalitesini artırmak için nasıl bir eğitim programı uyguluyorsunuz?
Özellikle Büyükşehir Belediyesi olarak personelimizi sürekli yıl içinde eğitime tabi tutuyoruz. Her yıl mutlaka eğitimlerimizi tamamlıyoruz. Bu eğitimlerin daha verimli olabilmesi için belediye zabıtalarına özel bir seçme şansının tanınması lazım. İtfaiye alınırken özel kıstaslar aranmakta. Polis için özel kıstaslar aranmakta. Belediye zabıtası alırken özel bir pozisyon aranma şansı bırakılmamakta. Personele görev vereceğiniz zaman özelliğine göre görev vermek zorunda kalıyorsunuz, bu da bizi zor durumda bırakıyor. Ama personeli alırken sizin görevlerinizi yerine getirebilecek yapıda personel alırsanız o zaman daha verimli oluyorsunuz. Biz bunu eğitimlerle aşmaya çalışıyoruz, aştığımıza da inanıyoruz. Biz sürekli eğitim, eğitim diyoruz. İlçe belediyelerinin de personelini eğitimden geçirmesi tavsiyesinde bulunuyoruz. Mevzuat çok sık değişiyor, personel eğer mevzuata hakim değilse arazida görev yaparken çeşitli sıkıntılarla karşılaşmakta.
Anadolu'da zabıta teşkilatı açısından durum nasıl?
Buradan baktığımız zaman durum çok iç açıcı görünmüyor. Bu anlamda personelini eğitebilmesi için sağlıklı hizmet alabildiklerini söylemek mümkün değil. Türkiye'de hala belediye zabıta teşkilatının yaşıyla ilgili tartışmalar söz konusu. Biz bugün 185'nci yıldönümünü kutlarken çeşitli belediyelerde 56'ncı yaşı kutlanmakta. Bu noktada da İçişleri Bakanlığı'na müracaatımız oldu. Ortak bir yıldönümü tarihi belirlenmesi konusunda talebimiz oldu. Cevabımızı da bekliyoruz. 185 yıllık teşkilatın varlığını inkar edip 56 yıl önce kuruldu demek de bence bu teşkilata haksızlıktır.
Emniyet Genel Müdürlüğü gibi bir ortak yapının olmamasından kaynaklanıyor herhalde bu sıkıntılar…
Bizim aslında genel müdürlüğümüz yok desek de bizim bağlı olduğumuz İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğümüz var. Sıkıntı, bu genel müdürlüğün belediyenin zabıta kısmına biraz daha yer ayırması, daha fazla ihtimam göstermesi gerektiğini düşünüyoruz.
Buradaki birikimin Anadolu'daki belediyelere aktarılmasında da bu yapıdan faydalanılabilir…
Mutlaka. Çeşitli belediye birlikleri var, özellikle İstanbul'un bağlı olduğu Marmara Belediyeler Birliği'nde eğitimler de vermekteler. Anadolu'nun çeşitli yerlerinde biraz daha yaygınlaştırılır ve İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü biraz daha bu konulara eğilirse sorun büyük oranda ortadan kaldırılacaktır. Bir çok yerde bizim sahibimiz yok denilse de sahibimiz var aslında. Anadolu'daki belediyelerin yapısı, İstanbul'la kıyaslanamayacak derece, henüz kurumsallaşmamış. Ama gittikçe bunun kurumsallaşma yönünde ilerlediğini de gözlemliyoruz. Bizden, eğitim destekleri istiyorlar, zaman zaman malzeme desteği istiyorlar. Büyükşehir Belediyesi olarak sürekli Anadolu'nun bir çok belediyesiyle görüşme halindeyiz. Tabiri caizse örnek belediyeyiz diyebilirim. Sanal ortamda iletişimin daha kolay olması işimizi biraz daha kolaylaştırıyor. Anadolu'daki belediyelerin biraz daha kurumsallaşması gerekiyor.
Sizin verdiğiniz hizmetlerin dünyadaki örneklerine bakarsanız, bu işler dışarıda nasıl yapılıyor?
Bir çok Avrupa ülkesine bu anlamda ziyaretlerimiz oldu. Dünyada bizdeki gibi bir sistem yok. Toplumsal olaylarla karşılaşabilecekleri durumlar için polis teşkilatları içerisinde tabiri caizse mahalle polisleri oluşturmuşlar. Mesela oralarda seyyar satıcılarla, kaçak yapılaşmayla ilgili konularda emniyet teşkilatı içerisindeki bu birimler müdahil olmakta. Avrupa'daki zabıtalar genelde halkın sosyal ihtiyaçlarına cevap vermekte. Bir de belediye yapıları farklı olduğu için, bir çok şehirde belediye başkanı şehrin en büyük başkanıdır. Valisi, kaymakamı, emniyet müdürü, hepsi belediye başkanıdır. Kent sorumlusu gibi birimleri var, barınma ihtiyaçlarıyla, kent temizliğiyle, gelen yabancılara hizmet yönünde, sokak hayvanlarıyla alakalı hizmetler vermekte. Biz belki de dünyada tek örneğiyiz diyebilirim şehrin her türlü olumsuzluğuyla mücadele eden bir yapımız var.
Avrupa Birliği sürecinde yapısal bir değişiklik veya mevzuat değişikliği sizin var mı?
Mevzuat değişikliği belediye zabıtası alanında pek fazla olmadı ama belediyecilik alanında son zamanlarda yaşadığımız değişiklikler ister istemez belediye zabıtasına da yansımakta. Bu süreçte biz de nasibimizi olumlu yönde almaktadır.
İstanbul'da bir zabıta kaç kişiye hizmet veriyor?
1930 yılında çıkarılan 1580 sayılı kanun yürürlükteyken bin 500 kişiye bir zabıta düşüyordu. Bugün böyle bir kıyaslama söz konusu değil, yeni kanunda böyle bir düzenleme söz konusu değil. Resmi anlamda 12 milyon, gerçek anlamda hareket halindeki insanlarla birlikte 17 milyonluk şehirde bugün ilçe belediyeleriyle birlikte toplam sayımız 4 bini bulmuyor. Büyükşehir Belediyesi olarak İstanbul'un Gebze sınırından tutun Tekirdağ sınırına kadar hizmet vermekteyiz. Personel sayımız hizmet personeliyle birlikte bin 500'ü bulsa da bunun nöbet istirahati, izinde olan arkadaşlarımız, gece-gündüz farklı vardiyalar olması sebebiyle günlük şehirde hizmet edebilme kapasitemiz 600'ü geçmiyor. Bu sayı İstanbul için oldukça yetersiz. Bu yetersizlik personel alamadığımız için değil norm kadro yönetmeliği çerçevesinde her belediyeye tanınmış standart bir kadro var. Bize de tanınmış norm kadro sayısı 1060. Yeterli mi değil. Şöyle bir örnek vereyim, Antalya'da hizmet verecek zabıta norm kadro ile tahminen 160 diyelim. Kışın dediğimiz üç aylık dönemde nüfus 1 milyon iken yaz nüfusu 5 milyon bir şehre, siz kış nüfusuna göre tanınmış kontenjanla hizmet vermeye çalışırsanız çok sağlıklı bir hizmet veremezsiniz. Bugün 50 zabıta ile hizmet vereceğimiz yere neredeyse 5-6 zabıta ile hizmet götürüyoruz.