Necmettin Aydın, yaptığı yazılı açıklamada, 12 Haziran 2011'de yapılan genel seçimlerde Milli Görüş'ün 42 yıllık siyasi tarihinin en kötü sonucunun alındığını belirterek, bu kötü sonucun sorumlusu olarak Genel Başkan Mustafa Kamalak'ı gösterdi.
2007 yılında yapılan genel seçimlerde, 27 Nisan e-muhtırası ve cumhurbaşkanının seçtirilmeyişi nedeniyle büyük bir gerilim yaşandığını ve inançlı kesimin bu nedenlerle AK Parti'yi desteklediğini kaydeden Aydın, o şartlarda bile Saadet Partisinin yüzde 2,5 oranında oy aldığını ifade etti. 12 Haziran seçimlerinde ise Saadet Partisinin, 2007'deki en ağır şartlarda alınan oyun yarısının biraz fazlasını alabildiğini belirten Necmettin Aydın, şunları kaydetti: "Genel seçimdeki başarısızlık karşısında parti yönetiminin takındığı tavır, 'Biz her şeyi yaptık. Takdir böyleymiş' şeklindedir. Bu anlayış yanlıştır.
Elbette olan her şey takdiri İlahi'dir. Ancak kul için hesap vardır. Çünkü 'Eğer size bir iyilik dokunursa bu Allah'tandır, size bir musibet bir noksanlık gelirse bu nefsinizdendir ve yine insan için çalıştığının karşılığı vardır' ilahi prensiplerine aykırıdır. Temel kural, yetkiyi kullanan sorumludur. Sorumluluk genel başkanındır.
Partimiz, Muhterem Hocamızın vefatından sonra, parti içinde yapılan bütün itirazlara rağmen çok kötü yönetilmiştir. Dünyanın en inanmış, en sadık, en çalışkan, en fedakar dava adamları Milli Görüşçülerdir ve 42 yıldır kahramanca çalışmaktadırlar. Onlar bu devrin Ulubatlı Hasan'larıdır. Bu durum onların suçu olmayıp, mevcut yönetimin kongreyi seçim sonrasına bırakmasının bir sonucudur."
'YÖNETEN GENEL BAŞKAN' MODELİ
Bu konuların kamuoyu önünde tartışılmasının yanlış olacağı düşüncesiyle, gördüğü yanlışları ilgili kişilere yazılı olarak ilettiğini kaydeden Aydın, ancak bu kanalın da mevcut yönetim tarafından engellendiğini, bu yüzden kamuoyuna bu açıklamayı yapmak zorunda kaldığını bildirdi.
Necmettin Aydın, açıklamada şunları ifade etti: "Sayın Kamalak, tüm sorumluluğu üstüne almalı ve derhal istifa etmelidir. Zaten kendisi vekildir. 'Bizde istifa yoktur' gibi yanlış birtakım kelimelerle insanımızın kafası karıştırılmaktadır. Aldığı görevi yerine getiremeyen kişinin yapacağı en şahsiyetli davranış, görevinden istifa etmek, daha ehliyetli kişinin gelmesinin önünü açmaktır. Asıl dava adamlığı budur.
Yapılacak kongrede, yalnızca yeni genel başkan seçilmelidir. Yeni genel başkan, seçim sonrası mevcut yapıyı bir sene kadar çalıştırmalı performansına göre partimiz yeniden dizayn olmalıdır. Saadet Partisi, 'yönetilen genel başkan' görüntüsünden, 'yöneten genel başkan' modeline geçmelidir.
Parti yangından mal kaçırır gibi apar topar kongreye götürülmektedir. Bu yapılanlar çok yanlıştır ve iyi niyetli değildir. Mevcut yönetim göreve devam etmek için bir oldu bitti yapacaktır. İstifa etmeden veya kesinlikle yeniden görev almayacağını açıklamadan bu yönetimin yürüteceği kongre sürecinde, bu yönetim yeniden seçilir. Çünkü nihai olarak kongrenin önüne tek aday ve tek liste konulacak ve onu da bu yönetim koyacak ve kendini koyacaktır. Süreç bu şekilde kurgulanmıştır.
'Her şeyi yaptık' diyen bir yönetimin yapacağı yeni bir şey olamaz. Ve gelecekte daha büyük hüsranlar yaşanacaktır. Kendini yenileyemeyen, dönüştüremeyen kurumlar yok olmaya mahkumdur. Böyle bir yönetimin içinde olmanın vebal taşıyacağı, mevcut yönetimin devamı halinde hiçbir görev almak istemediğimizi ve Milli Görüş camiamızın içinde bir nefer olarak kalmanın daha doğru olduğu inancındayız."