Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, tarihi Irak ziyaretinin belki de en ilginç sahnesi, Irak Kürdistanı Bölgesel Yönetim Başkanı Mesut Barzani ile aynı koltukta yan yana oturarak türkü dinlemesi oldu. Üstelik istek parçası Barzani'den geldi. "Yemen Türküsü." Başbakanlık Başmüşaviri İbrahim Kalın aldı sazı eline. Kendisine Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile KDP Başkan Yardımcısı Neçirvan Barzani eşlik etti. Ve Erbil'den dönüş yolunda Başbakan Erdoğan, baş başa görüşmede Barzani'nin kendisine, "Türkiye'deki huzur, iç barış ve Türkiye'nin gücü, bizi de burada güçlü kılıyor!" dediğini söyledi. "İki F 16 uçuralım, gözdağı verelim" denilen günlerden, bugüne nasıl gelindiğini yani Irak politikasındaki değişimi Başbakan şöyle anlattı: "Hükümete geldiğimizde Irak denildi mi konuşulan tek konu Türkmenlerdi. Burada zorlandık. Göreve yeni başlamışız. Gerilim de istemiyoruz. Ciddi sabır işlettik. Politikamızı tüm Irak halkına yaymak için önceleri teknokratlarla adım attık, eleştiri aldık. Özel temsilcimizi gönderdim, eleştirildik. Bakan arkadaşlarımı gönderdim, yine eleştiri aldım. Alıştırma süreci oldu. Artık zamanı geldiğine karar verdim!" Tabii terör örgütü PKK faktörü orada durdukça her şey tozpembe değil kuşkusuz. Ancak, yaklaşım farklılığının ipuçlarını Başbakan, şu sınırlı cümleyle verdi: "Barzani hassasiyetini koruyor!" Bağdat'taki Merkezi Yönetimle Bölgesel Kürt Yönetimi'ni de karşılaştıran Erdoğan, gözlemini şöyle paylaştı: "Irak'ta merkezi yönetimin karar vermede ciddi sıkıntıları söz konusu. Orada bürokratik veya siyaset oligarşisi ciddi manada sıkıntı yaratıyor. Burada o sıkıntı yok." Erbil'deki potansiyele dikkat çeken Başbakan, bir projesini de açıkladı: "Barzani'ye, 'Gelin Dinar'ı Türkiye'de, Türk Lirası'nı burada kullanalım. Dinar ve TL konvertible hale getirilsin. Paralarımızı Dolar baskısından kurtarmış olalım' dedim. Bu sayede yüzde 20'ye yakın kazanç elde edilebilir. Barzani ise 'Bunu merkez yönetimle de konuşacağım' dedi."
İYİ VE KÖTÜ ÖRNEKLER
Erdoğan, Şii ve Sünni dünyasının özel önem atfettiği Kazımiye ve Azamiye'deki türbelerin etrafındaki manzaradan, bakımsızlıktan hoşlanmadı. Yerel yönetimlerin yetersizliğine işaret etti. Tam da bu noktada Irak'ın imarına katkı yapan Türk işadamlarına, "Buradaki süreci iyi işletmemiz lazım" çağrısında bulundu. GAP İnşaat'ın Bağdat'ta üstlendiği havaalanından şehre giden yol projesini ise iyi örnek olarak verdi. "İlk gelişimde Bağdat labirent gibiydi. Beton blokların arasından bir sağa bir sola giderek gelebildik. Felaketti. Şimdi GAP İnşaat, yol ve peyzaj düzenlemesi yapacak. Şehre güzellik katacak" dedi.
DEMOKRASİ MANZARASI
Başbakan Erdoğan'ın, bir saate yakın hitap ettiği Irak Temsilciler Meclisi'ndeki tablodan etkilendiği de gözden kaçmadı. Çünkü Meclis'te başı örtülüsü de başı açığı da sarıklısı da takım elbiselisi de vardı. Erdoğan dedi ki... "Irak Meclisi'ni çok heyecanlı, diri gördüm. 325 vekilin 82'si bayan. Meclis'te her türden temsilci var. Bir oraya bir de bize bakıyoruz. Lafa gelince biz demokrasiyi kimseye bırakmıyoruz. Ama o alanda bizden öndeler. O çatıda demokrasi onlarda." Irak nüfus dinamikleri açısından inanç dünyasının iki önderi Ali Sistani ve Mukteda El Sadr oldukça etkin şahsiyetler. Esasen farklı çizgideki bu iki ismi Türkiye ortak bir paydada buluşturmayı başarmış. Başbakan Erdoğan'ın, Ortadoğu coğrafyasında hayli etki yaratan Aşure Günü konuşmasında... Sistani, Erdoğan'a, "O konuşmanız dünya Müslümanlarını bütünleştiren, gönülden yapılan bir konuşmaydı" dedi. El Sadr da özel temsilcisini göndererek günler öncesinden Erdoğan'a teşekkürünü iletmişti. 80 yaşını geçen Sistani, siyasi konulara girmediğini söylese de bölgesel gelişmeleri yakından izlediğini de hissettirdi. Bir ara Başbakan'ın, Bahreyn'deki olaylarla ilgili olarak söylediği, "İkinci Kerbelalar yaşamak istemiyoruz" sözünü hatırlattı. "Bölgedeki çalışmalarınız beni çok mutlu ediyor. Türkiye daha etkin olmalı" dedi.
KADDAFİ REÇETESİ
Erdoğan, Libya'daki insani yardım sürecini Türkiye'nin üstlendiğini açıkladı ve şu bilgiyi verdi: "Muhaliflerle anlaşma yaptık. Bingazi'ye Türkiye olarak biz yerleşiyoruz. Fransa tamamen işin dışına atıldı. NATO komutayı devir aldı. Nisan'da Katar'da bir toplantı daha yapılacak. (Bu noktada) NATO'nun yanına İKÖ, Arap Ligi ve Afrika Birliği de eklendi. BM Genel Sekreteri Özel Temsilcisi'ni Libya'ya gönderiyor. Hedef, Kaddafi'nin çekilmesini sağlamak. Eğer başarabilirse sürecin daha hızlı çalışabileceği kanaatindeler. Halkın sürece olumlu katkısı, demokratik haklar ve özgürlükler konusunda vereceği katkı önemli. Kaddafi de durumunu gözden geçirecektir. Yargılanmama hesabı yapabilir. Tabii burada BM sürece nasıl yaklaşır? Akılcı çözüm bulunarak daha fazla ölüme yol açılmadan kan dökülmeden NATO işini bitirmeli ve işi geçici yönetime devretmeli!"