HÂKİM BABANIN MÜHENDİS OĞLU
1956'da eğitim gördüğü Almanya'dan Türkiye'ye döndükten sonra Konya'da Gümüş Motor Fabrikası'nı
kurdu. 1960'ta ilginç bir fikir ortaya attı. Türkiye kendi otomobilini yapmalıydı. Erbakan'ın ortaya attığı bu fikir bir yıl sonra "Devrim Otomobili" adı altında Eskişehir'de gerçekleştirildi. Erbakan, daha sonra Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) Genel Başkanlığı'na seçildi. Burada, 1967'de evleneceği, üç çocuğunun annesi Nermin Hanım'la tanıştı.
Vasiyeti sade tören
SP Genel Başkan Yardımcısı Oğuzhan Asiltürk, Erbakan'ın hayatında her zaman sade bir cenaze törenini arzuladığını söyledi. Konuya ilişkin bir soruya Asiltürk, "Kendisi istemediği gibi ailesi de istemedi'' yanıtını verdi. ''Vasiyeti böyle miydi?'' sorusu üzerine de Asiltürk, "Evet. Gösterişli şeyler istemedi, sade bir şey arzu ediyordu. Bu da takdir edilecek bir şey'' dedi.
Parlak bir bilim adamıydı...
Keskin zekâsı, muhafazakârlığı, özgüveni, belagat yeteneği ve nükteli üslubu ile Türk siyasetinin en çok tartışılan isimlerinden biri olan Necmettin Erbakan dindar bir ailede büyüdü. Baba Sabri Bey dindar olmakla birlikte aynı zamanda sıkı bir Atatürkçü idi. Sinop'ta doğan Erbakan'ın çocukluğu altı yaşına kadar Kayseri'de geçti. Aile, 1932'de Trabzon'a taşındı. İlkokulu Gazipaşa İlkokulu'nda okuyan Erbakan 11 yaşına gelince İstanbul'a taşındılar. Sabri Bey, Almanların disiplini ve çalışkanlığına hayranlığından ötürü oğlunu Alman Lisesi'ne kaydettirmek istiyordu. Hazırlıkla birlikte eğitim uzadığı için İstanbul Erkek Lisesi'ni tercih ettiler. Büyüdükçe Erbakan'ın bilim, teknoloji ve felsefe alanlarındaki üstünlüklerinden ötürü Almanlara hayranlığı arttı. Batı'nın gerisinde kalmamızı, üretimi şahlandıran Sanayi Devrimi'ni yaşayamamış olmamıza bağlıyordu. Sanayi demek makine demekti. Şu halde Türkiye, makine denilen o "gâvur icadı"nı anlayıp çözmeden asla muasır medeniyetler seviyesine ulaşamazdı. Böylece mühendis olmaya karar verdi ve İTÜ Makine Fakültesi'ne girdi. İlahi bir tesadüf eseri, Türk siyasetinin önemli isimleri Demirel ve Özal da aynı dönemde İTÜ'de okuyorlardı.