Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Lübnan'daki krizle ilgili üçlü zirve toplantısı için özel uçak ''ANA'' ile saat 11.10'da Suriye'nin başkenti Şam'a gitti.
Başbakan Erdoğan'ı, Devlet Konuk Evi'nde Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Emniyet Müdürü Hüseyin Çapkın, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve diğer yetkililer uğurladı.
Başbakan Erdoğan ile birlikte Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Suriye'ye gitti.
Erdoğan, Suriye'ye hareketinden önce Atatürk Havalimanı'nda Suriye ziyaretine ilişkin bir basın toplantısı yaptı.
"GALATASARAY'A YAKIŞIR STAD OLSUN İSTEDİK"
Erdoğan, Şam ziyareti öncesinde Atatürk Havalimanı Devlet Konukevi'nde düzenlediği basın toplantısında, gazetecilerin sorularını da yanıtladı.
Bir gazetecinin, ''Dün Galatasaray Kulübü Başkanı Adnan Polat'ın açıklaması oldu ve sizden özür diledi. Ogün statta olanlarla ilgili olarak 'teker teker tespit edilecek ve bir daha stada alınmayacak o insanlar' dedi. Bu konuda görüşünüz nedir?'' şeklindeki sorusuna Başbakan Erdoğan şu yanıtı verdi:
''Türk Telekom Arena Stadı ile alakalı olarak bazı şeyler herhalde anlaşılmamakta direniliyor. Bu stadın yapılmasıyla ilgili süreç, merhum Özhan Canaydın'ın bana bir ziyaretindeki talebiyle başlayan bir süreçtir. Bu adımı atarken Galatasaray, kendi imkanlarıyla böyle bir şeyi yapacak durumda değildi. Zaten böyle bir durum olsa Ali Sami Yen'in bakımı ve onarımıyla ilgili sıkıntılar yaşanıyordu. Oradan şehircilik açısından da çıkarılması uygun görülmüştü.
Bizler de Türkiye'nin uluslararası özellikle o noktasında bizleri en ileri derecede temsil etmiş kulübümüz olan Galatasarayımıza yakışır bir stadı yapalım istedik. Bunun için de yer arayışında önümüze Seyranteye çıktı. Bu vesileyle dünyada da olduğu gibi statların dolup boşalması noktasında ulaşım önemli bir sorun. Bu konuda sosyal düzenlemelere yönelik adımları attık.''
"ALİ SAMİ YEN DE GALATASARAY'IN DEĞİL"
Başbakan Erdoğan, stat projenin başlangıcındaki hesaplamayla bitişindeki hesaplamanın aynı olmadığını dile getirerek, şunları söyledi:
''Ali Sami Yen Stadı, Galatasaray'a kullanım hakkı verilmiş olan bir stattır, Galatasaray Kulübü'nün değildir, devletindir, milletindir ve böyle bir kullanım tahsisi yapılmıştır. Şimdi bizler Seyrantepe'yi yaparken devlet olarak onu da tabi ki değerlendireceğiz. Mesele nedir? Bunu en iyi şekilde değerlendirebilmektir. Bu arada TOKİ olarak orayı tahsis ettik ve TOKİ bir taraftan Seyrantepe'ye başlarken... Çünkü bu işin müteahhidi bu işi götüremeyince biz devreye TOKİ'yi soktuk ve TOKİ bunu bitirdi. Bitirirken de bizzat bu işte şahsım da ilgilendim çünkü İstanbulumuzun böyle bir tesise ihtiyacı vardı. Bu bir Şükrü Saraçoğlu değildi. Çünkü Şükrü Saraçoğlu, Fenerbahçe'nin bizzat kendisinin yaptırdığı bir stattır. Şimdi Bursa aynı şekilde yaptırıyor. Bunun yanında TOKİ'nin daha farklı illerimizde de stat yapımına girdiği yerler var. Şimdi mesela Trabzon'da başladı.''
Seyrantepe'deki stadın bitişiyle birlikte bu açılış heyecanını yaşamak istediklerini, bu açılışı bu şekilde değil de farklı şekilde de yapabileceklerini ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bizim açılış törenleri içinde, bir açılış töreni olarak yapabilirdik. Örneğin Türkiye'nin en büyük spor salonu olan 17 bin 500 kapasiteye sahip Sinan Erdem Spor Salonu'nda, 36 önemli tesisin resmi toplu açılışını yaptık. Oradaki belediyemizin yapmış olduğu tesisin açılışında İstanbullularla farklı bir heyecan yaşadık. Bunu Seyrantepe'de de yapabilirdik.
Benim tuttuğum futbol kulübü belli, devlet bakanımın tuttuğu kulüp belli, TOKİ başkanının tutuğu kulüp belli. Ben Fenerbahçeliyim, Devlet Bakanım Trabzonsporlu, TOKİ Başkanı Galatasaraylı. Biz burada herhangi bir ayrımcılık yapmadık. Hatta Fenerbahçe Kulübü Başkanı Aziz Beyle de bu konuda görüştüğümüzde 'böyle bir stadın yapılmasından iftihar ediyoruz' demiştir. Bir şölene dönüşmesi gereğini gördüğümüz böyle bir açılış töreninde, böyle bir tabloyla karşılaşmış olmamız bizi üzmüştür ama bunu tüm Galatasaray camiasına mal etmek asla mümkün değildir. Ama orada bir organizasyon var mı? Açıkça söyleyeyim bir organizasyon var ve bunu da kimse son zamanlardaki bazı spesifik olaylara mal etmesin.''
Erdoğan, ''Ben Türkiye'nin Başbakanıyım. Şu anda ülkemi adım adım dolaşıyorum. Gittiğim her yerde halkımın teveccühü ortadadır. Halkımla bu noktadaki ilişkilerimiz ortadadır. Dolayısıyla bu tür söylemlenilen yaklaşım tarzlarını doğru da bulmuyorum. Bunun gerçek doğrusu, 12 Haziranda ortaya çıkacaktır. 12 Haziranda bu gerçek, doğru ortaya çıktığı zaman da gerçek anket odur. Yoksa diğerleri geçicidir'' şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Tunus'ta yaşanan olaylara ilişkin soru üzerine de ''Tunus'taki gelişmeler ve bu bölgelerdeki buna benzer gelişmeler, aslında bir hareketlenmenin bu bölgelerde olduğunu ve dalga dalga yayıldığını gösteriyor. Temennimiz odur ki bunlar süratle aşılır. Yönetimlerin tabi ki halkıyla bütünleşmesi çok önemli. Halkıyla kaynaşması çok önemli. Burada buna benzer sıkıntılar var. Ben olayın sadece istihdamdan, işsizlikten kaynaklandığını düşünmüyorum. Bunun dışında bir çok şeylerin olduğunu, özellikle hak ve özgürlükler noktasında bir çok sıkıntıların olduğunu değerlendiriyorum. Bunların üzerinde oradaki yöneticiler ve iktidarlar da gerekli değerlendirmeleri yapacaklardır'' dedi.
''SARKOZY İLE BİR TELEFON GÖRÜŞMEMİZ OLMADI"
Başbakan Erdoğan, Lübnan kriziyle ilgili de Fransa Cumhurbaşkanı Nikolas Sarkozy ile bir telefon görüşmesi yapmadıklarını, bir yazılı davet mektubu aldığını belirterek, ''Bu mektuba olumlu cevabın verilmesi noktasında arkadaşlarımıza talimat verdim' dedi.
Başbakan Erdoğan, bir gazetecinin, ''Lübnan kriziyle ilgili Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy ile bir görüşme yapacağınızı söylemiştiniz. Böyle bir görüşme gerçekleşti mi? Ayrıca partinizin il başkanları toplantısının çıkışında yaptığımız bir açıklamada, bu hafta içinde çok taraflı bir toplantıdan bahsettiniz. Bu toplantıya katılacak ülkeler arasında ABD, Fransa gibi ülkeler vardı ama İran yoktu. İran'ın olmamasının nedeni ne? Acaba İran'ın olmaması ABD'nin veya Fransa'nın bir tutumu mu?'' soruları üzerine şu yanıtı verdi:
''Konuyla ilgili olarak Sarkozy ile bir telefon görüşmemiz olmadı, bir yazılı mektup aldım ve bu mektup davet mektubuydu. Bu mektuba olumlu cevabın verilmesi noktasında arkadaşlarımıza talimat verdim. Bu toplantıya, 7 ülkenin davet edildiği görülüyor. Bu toplantıyla ilgili olarak bize henüz bildirilen bir tarih yok, davet sahibi Fransa'dır. Bu davetin tarih olarak öyle zannediyorum ki bu hafta içinde belirlenerek bize bildirilmesi söz konusudur.''
Yaptıkları görüşmede İran Cumhurbaşkanı'nın pazar-pazartesi bir temsilci göndereceğini belirttiğini ve İran Dış İşleri Bakanı'nın bu akşam Türkiye'ye geleceğini bildiren Erdoğan, ''Onunla da görüşmeleri yapacağız. İran Cumhurbaşkanı ile de telefon görüşmesiyle bu konuda etraflıca görüştük ve bugünkü görüşmelerde neler çıkar, ne gibi çözüm önerileri tespit ederiz. Resmi görüşmelerden sonra belirleyeceğimiz bir şeyi konuşmamız yerinde olmaz. Döndükten sonra da bir açıklamamız olacaktır'' dedi.