Anayasa'nın değiştirilmesi dahi teklif edilemeyecek maddelerinin, diğer maddelerde yapılacak değişikliklerle zenginleştirilmesi gerektiği sözleri daha önce tartışma yaratan Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç, dün de tartışma yaratacak mesajlar verdi. Yüce Mahkeme'nin seçilen yeni üyeleri Hicabi Dursun ve Celal Mümtaz Akıncı'nın yemin töreni dün yapıldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Tayyip Erdoğan ile bazı bakanların da yer aldığı toplantıya Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ile Danıştay Başkanı Mustafa Birden'in katılmaması dikkati çekti. Yargıtay, Gerçeker'in katılmama gerekçesini "Yargıtay'daki HSYK seçiminden kaynaklanan yoğunluk" olarak açıkladı. Danıştay'dan ise herhangi değerlendirme yapılmadı.
HEM UYARDI, HEM ELEŞTİRDİ
Yeni üyelerinin Anayasa değişikliğine göre seçilmiş olması ve törenin Anayasa değişikliğine ilişkin referandum sonrası ile yeni anayasa tartışmaları dönemine denk düşmesinin etkisi Başkan Kılıç'ın yaptığı konuşmaya da yansıdı. Kılıç; uyarı, eleştiri ve önerilerini "etkin" cümlelerle aktardığı konuşmasında özetle şu mesajları verdi:
HUKUK DEVLETİNİN KORUYUCUSU: Anayasa Mahkemesi dün olduğu gibi bugün de yarın da Atatürk'ün hedef gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyini yakalamış, gerçekten demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletinin tam bir yansızlık içinde koruyucusu ve en büyük güvencesi olacaktır.
TOPLUMUN HAYAT SİGORTASI: Çoğulcu, katılımcı, insan onuru ve hukukun üstünlüğü temeline oturan, dinsel ve etnik dogmalardan arınmış, değişime açık, toplumun değerleriyle bütünleşmiş, farklılıkları uzlaştıran anayasalar, bir toplumun hayat sigortasıdır.
KİBİRLİ STATÜKOCULAR: Değişime karşı çıkan, çağın nabzını tutamayan statükonun kibirli mensupları artık halkı ikna edememektedir. Anayasaların ve Anayasa Mahkemeleri üyelerinin toplumun bu istekleri karşısında kayıtsız kalması düşünülemez.
DESTEK VERMELİYİZ: Bizler vereceğimiz kararlarla bu alanları (özgürlük alanları) genişleterek insanca yaşama arzusuna destek vermek zorundayız.
ZORBA DEVLETLER SUSTURUR: Özgürlük ve demokrasinin tadına varmış insanları susturabilmek ancak zorba devletlerin işi olmuştur. Devletin asıl görevi, yükselen bu sesleri susturmak değil, farklı sesleri ahenkli hale getirerek maskeli ve ikiyüzlü bir ahlakın oluşmasına engel olmaktır. Irkı ve rengi ne olursa olsun, inansın inanmasın, insan olma onuruna sahip herkesi Devlet kucaklamak zorundadır.
ÜLKE VARLIĞI MI TOPLUM MUTLULUĞU MU?: Demokratik sistemi meydan okuyarak, halkı tehdit ederek koruma imkanı da yoktur. Devleti güçlü, ancak özgürlüklerini doya doya yaşamamaktan dolayı halkı mutsuz olan bir ülkenin varlığının anlamsızlığı açıktır.
TOPLUMSAL ÖFKE UYARISI: Bu mutsuzluğun toplumsal bir öfkeye dönüşmesi de kaçınılmazdır. Unutmayalım ki demokratik ülkeler gücünü daime özgürlüklerden alır.
HERKESİN ÖZGÜRLÜĞÜ: 'Kendi özgürlüklerimiz ne kadar önemli ise başkalarının özgürlükleri de o kadar önemlidir' duyarlılığı ve bilinci, toplumsal çatışmayı önleyecek yegane formüldür.
İNANÇLARA VE HAYAT TARZLARINA SAYGI: Düşmanca duygulardan, öfkeden, kinden arınmış, barışın ve sevginin hakim olduğu bir dünyayı gelecek kuşaklara teslim etmek istiyorsak herkesin hayat tarzına, düşüncesine, inancına, farklılığına ve varlığına saygı göstererek, insanlık onurunu yüceltmek, korumak ve kollamak zorundayız.
KORUYUP KOLLAYACAĞIMIZ, ONURDUR: Tüm dünyada eksik ya da fazla hayata geçirilen tüm hak ve özgürlüklerin üzerini kazıdığınız zaman altından "insanlık onuru"çıkar. Bunu korumak ve kollamak ise başta Anayasa Mahkemeleri olmak üzere herkesin değişmez bir görevidir.
ANKARA