Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu, bir kadının başını örtmesinin "Müslümanlığa giriş beyannamesi ve ya Müslüman olmanın yegane ve ön şartı' olmadığını belirtti.
Bardakoğlu, NTV'nin türban konusundaki sorularını yanıtladı. Başörtüsü konusunun din ile irtibatını görmemek için bir insanın gözlerinin görmemesi, kulağının işitmemesi ve Türkiye'de yaşıyor olmaması gerektiğini belirten Bardakoğlu, "Gerçekten başörtüsü konusunun din ile İslam dini ile yakından ilgilidir. Niye ilgili, onun için de Diyanete atıfları anlamı bu, çünkü 14 asırdır Müslüman kadınlar dinlerinin gereği dini bir vecibe olarak gördükleri, düşündükleri, inandıkları için başlarını örte gelmişlerdir. Diyanet İşleri Başkanlığı da en zor dönemlerde bile, Diyanetin siyasetin güdümünde olduğu ve kendilerine göre fetva vermesinin çok istendiği dönemlerde bile, "başörtüsü dini bir vecibedir. Müslüman kadınlar dini inançlarının gereği başlarını örtmektedirler' kararını verdi. Yani öyle "baba baskısı ile 50 dolar, 100 dolar dağıtarak, kadınlar çocuklar başlarını örtüyor' demek için, bir insan buna inanıyorsa kendi aklına, inanamıyor da bizi inandırmaya çalışıyorsa bizim aklımıza hakaret etmekten vazgeçmesi gerekiyor" dedi.
Bardakoğlu, "Biz şunu söylüyoruz, açık; başörtüsü, Müslüman yetişkin kadıların başını örtmesi dini bir vecibedir. Ancak bir kadının başını örtmesi Müslümanlığa giriş beyannamesi ve ya Müslüman olmanın yegane ve ön şartı değildir. Başını örtse de örtmese de bir insan "Müslüman'ım' diyorsa Müslüman'dır. Bizim geleneğimizde örten örtmeye birbirine saygılı olmuştur. Örtebilen örtmüştür, örtemeyen örtemediği için üzülmüştür. Bir dini vecibeyi yerine getirebiliyorsanız getirirsiniz, getiremiyorsanız yapamadığınız için üzülürsünüz o bile ibadettir" diye konuştu.
Türkiye'de olumlu bir gelişme olarak, artık başörtüsünün dini vecibe olup olmadığı tartışma konusu olmaktan çıktığını, başörtüsünün "din özgürlüğü ve ya bireysel özgürlük' çerçevesinde ele alınmaya başlandığını ifade eden Bardakoğlu şöyle devam etti:
"Ben üç önemli nokta söyleyeyim; birincisi başörtüsü konusunu ve kadınların başlarını açmalarını, Türk kadınlarının modernleşmesinin bir ayağı olarak görmemek lazım. Bu görüş son derece yanlıştır. İkincisi, başörtüsü laiklikle karşı karşıya getirilmemelidir. Pozitivist bir laiklik Türkiye için fevkalade yanlıştır. Yani ne demek bu, "kadınların başını örtmesi laikliğe aykırıdır' dersek, bunun en büyük zararı laiklik kavramına olmuştur. Çünkü Türkiye'de artık din ve devlet işlerinin ayrı olması oturmuştur. Sınırlayıcı laiklik ile başörtüsünü engellemeye çalışırsak, laikliğe haksızlık yapmış oluruz. Bu bir özgürlük meselesi olarak ele alınmalıdır. Bundan sonrası artık siyasetçilerindir. Ortada bir yasak varsa, yasağı siyasetçiler kaldırmalıdır. Bundan sonrası artık Diyanet'in alanı değildir. Başörtüsünün dini konusunu açıklamaya yetkili kurum Diyanet İşleri Başkanlığı'dır.
Bundan bana göre olumlu bir noktaya geldik, çünkü artık konu modernleşme, çağdaşlık ve laiklik bağlamında değil bir özgürlük sorunu olarak ele alınıyor. Özgürlükten korkmamak, birbirimize güvenmek zorundayız."
'BUNDAN SONRA NE OLUR?' KORKUSU YERSİZ
Bardakoğlu, Alman Cumhurbaşkanı'nın "Müslümanlar bizim parçamızdır" sözlerini hatırlatarak, bir siyasetçinin bu konuda özgürlük tanıması için, o özgürlük tanıyacağı insanların kanatine, hayat tarzına aynen uyması gerekmeyeceğini, bir insanın farklı dinlere özgürlük tanıması için o dine mensup olması gerekmeyeceğini belirtti. Bardakoğlu, "Başörtüsüne özgürlük tanıyabilmeniz için illa başınızı örtmeniz gerekmez. İyi bir siyasetçi toplumun gerçekliğini kabul eder ve ona göre siyaset yapar. Burada önemli olan bir baskının olmayışıdır. "Bundan sonra ne olur?' korkusu da bana göre yersizdir. Bu zamana kadar baskı olmadı ki, isteyen Camiye gitti, isteyen evinde televizyon seyretti. Biz içkinin haram olduğunu söylesek de Türkiye'de her yerde içki satılır. Diyanet Başkanlığı totonun, lotonun, şans oyunlarının günah olduğunu söylüyor, bu her yerde satılıyor" dedi.
DİN DERSİ ZORUNLU OLMAYA DEVAM ETMELİ
Bardakoğlu, Din Kültürü dersinin zorunlu olmaktan çıkarılması konusundaki talepleri ise olumlu bulmadığını ifade etti. Bardaoğlu, "Din Kültürü dersi de bir kültür dersidir, kuşatıcı olmalıdır, bütün inanç gruplarını kuşatmalıdır. Ama benim kanatim Din Kültürü dersi zorunlu olmaya devam etmelidir. Çağdaş insanın inanç grupları, inanç geleneklerini bilmesi de çağdaşlığın da bir gereğidir" diye konuştu.