Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın katıldığı Medeniyetler İttifakı Üçüncü Forumu başladı.
Açılış oturumunda, Başbakan Erdoğan, Brezilya Devlet Başkanı Lula da Silva, İspanya Başbakanı Jose Luis Rodriquez Zapatero, BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon, BM Medeniyetler İttifakı Yüksek Temsilcisi ve Portekiz eski Cumhurbaşkanı Jorge Sampaio ve Katar Emiresi Sheikha Mozah bint Nasser Al-Missned konuşma yapacak.
Medeniyetler İttifakı Üçüncü Forumu'nun bugün ve yarın yapılacak çeşitli oturumlarında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Başkanı Mevlüt Çavuşoğlu, İKÖ Genel Sekreteri Ekmeleddin İhsanoğlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş, İslam Tarih, Sanat ve Kültür Araştırma Merkezi (IRCICA) Genel Direktörü Halit Eren ve Prof. Dr. Çağrı Erhan'ın da sunumları olacak.
*FOTOĞRAFLAR İÇİN TIKLAYINIZ...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''İnsanları, toplumları, kültürleri ve dinleri,farklılıklarından dolayı birbirinin düşmanı gibi göstermek, dünya barışına vurulmak istenen büyük bir darbedir'' dedi.
Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Üçüncü Forumu'nda yaptığı konuşmada, Rio kentinin tarihe tanıklık ettiğini söyledi.
''Ülkelerimizin, halklarımızın, en önemlisi de yaşlı dünyamızın ve insanlığın geleceği adına bugün burada tarihi bir zirve gerçekleştiriyoruz'' diyen Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Burada bulunan herkes, hepimiz, yeryüzünün var olan sorunlarını ve yeryüzünü bekleyen sorunları çok yakından biliyor ve tanıyoruz. Küresel bir finans krizinin içinden geçiyoruz. Yoksulluk ve gelir dağılımında eşitsizlik gibi yine küresel boyutta büyük bir sorun var. Nükleer silahlar, kitle imha silahları, ölçüsüz silahlanma aynı şekilde geleceğimizi tehdit ediyor. Uluslararası boyuttaki terörizm, insan kaçakçılığı, uyuşturucu trafiği, küresel ısınma, çevre kirliliği, susuzluk diğer tehditler. Tüm bu tehditleri biliyoruz değerli dostlarım. Tüm bu tehditleri ve somut neticelerini görüyoruz. Ancak, görülmeyen, görülmek istenmeyen, sinsi bir şekilde büyüyen ve en az tüm bu tehditlerin tamamı kadar geleceğimizi tehdit eden bir başka tehlike var. Önyargılar, ön kabuller, hoşgörüsüzlük, birbirine karşı tahammülsüzlük, ayrımcılık. Kısacası, medeniyetlerin kutuplaşmasını, hatta çatışmasını tetikleyen, buna zemin hazırlayan bir zihniyet dalgasına şahit oluyoruz. Dünya küçüldükçe büyüyen böylesi bir tehdide dikkat çekmek için buradayız. Biz bugün, hem bu tehlikeye karşı durmak, hem de bu tehlikenin ortadan kaldırılmasının mümkün olduğunu tüm dünyaya göstermek için buradayız, Brezilya'dayız, Rio'dayız.''
''ASLA KARAMSAR, UMUTSUZ DEĞİLİZ''
Başbakan Erdoğan, asla karamsar ve umutsuz, olmadıklarını vurgulayarak, tarihten ve bugünden kaynaklanan tüm sorunların çözümünün mümkün olduğuna inandıklarını belirtti.
''Tarihi husumetlerin, çağımızdaki düşmanlıkların, önyargıların, hoşgörüsüzlüğün dünyamızın ve insanlığın değişmez kaderi olmadığına inanıyoruz'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sevgiyi yüceltebileceğimize, saygıyı büyütebileceğimize, hoşgörüyü dünyaya egemen kılacağımıza inanıyoruz. Tarihin akışını değiştirmenin elbette mümkün olduğuna, estirilen olumsuz rüzgarların değil sevgi ve barışın asıl olduğuna inanıyor ve işte onun için bu zirveleri gerçekleştiriyoruz. Ben buradan, Medeniyetler İttifakı'nın eşbaşkanı olarak, insanlık adına son derece önemli bu hedefe gönül verdiğiniz, katkı verdiğiniz için sizlere, tüm katılımcılara, tüm ülkelere şükranlarımı sunuyorum. Bu tarihi zirvenin, medeniyetlerin buluşmasında ve kaynaşmasında tarihi bir rol oynamasını, bugün buradan tarihe geçecek sonuçların çıkmasını diliyorum.
İspanya ve Türkiye Başbakanları olarak 2005 yılında Birleşmiş Milletler bünyesinde başlattığımız Medeniyetler İttifakı girişimi, farklı kültür ve medeniyetlerin barış içinde yaşayabileceği inancına dayanıyor. Bu oluşuma büyük katkı yapan Sayın Kofi Annan'a ve süreci göreve geldiği günden beri destekleyen Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-Moon'a da bu vesileyle en kalbi teşekkürlerimi sunuyorum. Bu vizyonu paylaşan ve bu yılki toplantıya evsahipliği yapan Brezilya Devlet Başkanı Sayın Lula da Silva'ya ve Brezilya halkına da ayrıca teşekkür ediyorum.''
KUR'AN, İNCİL'DEN ÖRNEKLER
İnsanları, toplumları, kültürleri ve dinleri, farklılıklarından dolayı birbirinin düşmanı gibi göstermenin dünya barışına vurulmak istenen büyük bir darbe olduğunu belirten Erdoğan, ''Farklılıkları bir çatışma, kavga ve husumet sebebi olarak gösterenler, hem insanlığın ortak tarihine hem de evrensel değerlere ihanet ederler'' diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, dil, din, ırk, kültür, medeniyet farklılıklarının insan olmanın gereği, doğal bir sonucu olduğunu vurgulayarak, şunları söyledi:
''Bu farklılıkları törpülemeye, bastırmaya, yok etmeye, düşmanlık ve ayrışma vesilesi haline getirmeye çalışmak, insanlığı ortadan kaldırmaya çalışmakla eş anlamlıdır. Dinlerin, medeniyetlerin ve kültürlerin ortaya koydukları farklılıkları yaşatmak, yine bu dinlerin ve medeniyetlerin ortak çağrısıdır.
Kur'an-ı Kerim'de Yüce Yaratıcı şu şekilde buyurur; 'Ey insanlar doğrusu biz, sizi bir erkekle bir dişiden yarattık. Ve birbirinizle tanışasınız diye sizi milletlere ve kabilelere ayırdık' İslam Peygamberi Hz. Muhammed der ki, 'Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü olmadığı gibi, kırmızının karaya, karanın kırmızıya üstünlüğü yoktur. Hiçbir milletin diğerine üstünlüğü yoktur' İncil'de der ki; 'Eğer, yalnız sizi sevenleri severseniz, ödülünüz ne olabilir ki? Yalnız kardeşlerinize selam verirseniz, fazladan ne yapmış olursunuz ki' Farklılıklara sahip olmak nasıl insaniyetin bir gereğiyse, bir arada yaşamak da sosyal varlık olarak insanlığın bir gereğidir. Bir arada yaşama ahlakı, insan oluşumuzun asli unsurlarından biridir.''
''ADaLET İSTEYEN ADALETLE MUAMELE ETMELİ''
Dünyanın büyük dini gelenekleri ve ahlak sistemlerinin, bir arada yaşama ahlakını hayata geçirecek ilkelere sahip olduğuna işaret eden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Şu hususların altını çizmek istiyorum, insan, kendisine nasıl davranılmasını istiyorsa, başkalarına da öyle davranmalıdır. Sevilmek isteyen, sevmelidir. Hürmet görmek isteyen, hürmet etmelidir. Doğruyu duymak isteyen, doğruyu söylemelidir. Adalet isteyen, adaletle muamele etmeli, eşitliği savunan, eşit davranmalıdır. Büyük bilgin ve gönül insanı Mevlana Celaleddin Rumi'nin, 13'üncü Yüzyıl'dan bugüne ışık tutan şu sözlerine dikkatlerinizi çekiyorum. Diyor ki Mevlana, 'Cömertlik ve yardımda akarsu gibi ol. Şefkat ve merhamette güneş gibi ol. Kusurları örtmede gece gibi ol. Hiddet ve asabiyette ölü gibi ol. Tevazu ve alçak gönüllülükte toprak gibi ol. Hoşgörüde deniz gibi ol. Ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol'
Bir başka Türk ozanı, Şair Yunus Emre, 4 kutsal kitabın, yani Zebur, Tevrat, İncil ve Kur'an'ın ortak manasını, yine yüzyıllar öncesinden bugüne aktarıyor, 'Sen sana ne sanırsan, ayruğa da (başkasına) onu san dört kitabın manası, budur eğer var ise.''
HAÇLI SEFERLERİNİN ETKİSİ
Erdoğan, tarih boyunca, Doğu ile Batı'yı, Müslümanlarla, Hristiyanları ayrıştıran en büyük çatışmaların, Haçlı Seferleri olduğu iddia edildiğini belirterek, şunları kaydetti:
''Haçlı Seferleri, evet, Doğu ile Batı'nın, Hristiyanlar ile Müslümanların, Haçlılar ile Türklerin karşı karşıya geldikleri savaşlardır. Ancak, şuraya özellikle dikkatlerinizi çekiyorum; Haçlı seferleri, aynı zamanda, tüm bu tarafların birbirini tanıdığı, birbiriyle iletişime geçtiği, birbiriyle ittifaklar kurduğu, en önemlisi de, çok yoğun bir şekilde bilim ve sanat noktasında alışverişte bulunduğu dönemlerdir. Bu karşılaşmalardan geriye, çatışmadan ziyade, kültürel alışverişlerin izi kalmıştır. Dillerimizdeki ortak kelimeler, bilim ve kültürümüzdeki ortak eserler, musikilerimizden yemek kültürümüze kadar birbirine benzeyen ortak unsurlar, hep bu karşılaşmaların bir sonucudur. Tarihi farklı okuyarak, tarihi bir savaşlar ve husumetler manzumesi şeklinde görerek, yeni nesillere de bu şekilde aktararak, yeryüzünün müreffeh geleceğine hizmet edemeyiz.''
''BENMERKEZCİ BİR ZAVİYEDEN BAKIYORLAR''
Erdoğan, dünyanın sadece Batı'dan, Doğu'dan, Güney'den ya da Kuzey'den ibaret olmadığını belirterek şunları söyledi:
''İnsanlık tarihi sadece bir kesimin yürüyüşü, sadece bir topluluğun hikayesi değildir. Medeniyetler tarihi, savaşların, çatışmaların, asimilasyonun değil, farklılıkların, zenginliklerin, etkileşimin tarihidir. Dünyanın kendi çıkarlarından ibaret olduğunu sananlar, çağımızın dinamik ruhunu doğru okuyamazlar. Bazıları tarihe, siyasete ve dünya olaylarına hala 'benmerkezci' bir zaviyeden bakıyor, farklılıkları dışlıyor, doğrunun sadece kendi tekelinde olduğu iddia ediyorlar. O yüzden kendisi dışındaki toplum ve kültürleri hafife alıyor, onları 'geri', 'gelişmemiş' ya da 'gelişmekte olan' gibi sıfatlarla tanımlıyorlar.''
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünya barışının hiçbir zaman nükleer silahları yaymak suretiyle inşa edilemeyeceğini belirtti.
Erdoğan, Rio De Janerio'da yapılan Medeniyetler İttifakı Üçüncü Formu'nda yaptığı konuşmada İran'ın nükleer programına ilişkin yaptıkları çalışmalara değinerek, şunları söyledi:
''İşte değerli dostum Başkan Sayın Lula ile birlikte Tahran'a biz bunun için gittik. Ben komşu olarak oradaydım. Sayın Lula, 14 saatlik mesafeden oraya uçarak geldi. Acaba niye biz Tahran'da buluştuk? Orada buluşmamızın tek sebebi vardı, o da dünya barışı içindi. Zira dünya barışını hiçbir zaman nükleer silahları yaymak suretiyle inşa edemeyiz. Tahran'da veya İran'da bir nükleer silahın olmasına yönelik konuşanlara baktığımızda veya olmamasını isteyenlere baktığımızda hepsinde silah var, nükleer silahlar var. Ama Brezilya Anayasası'na koymuş 'Hayır' diyor. Biz ise zaten böyle bir derdimiz, böyle bir sıkıntımız yok. Bölgemizde de nükleer silahı istemiyoruz. Böyle bir şey istemiyoruz.
Hadi bu konuda konuşanlar kendi ülkelerinden nükleer silahları kaldırsınlar ve insanlığın barışı için müjdeyi versinler. Mesele bu. Bunu yapabiliyor muyuz? Eğer bunu yaparsanız gerçekçi olduğunuza inanırız. Bizde bir söz var, 'Bal bal demekle, ağız tatlanmaz' Balı yerseniz ağız tatlanır. Mesele budur. Yani yaşamadığınızı lütfen söylemeyiniz. Yaşadıklarınızı söyleyiniz ki tesiri olsun.''
Adil bir şekilde temsil edilen bir dünya hedefini dile getiren Başbakan Erdoğan, ''Kimsenin horlanmadığı, dışlanmadığı, aşağılanmadığı bir siyasal düzen kurmak istiyoruz dünyamızda'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''Siyahıyla beyazıyla, zenginiyle fakiriyle, Müslümanıyla Hristiyanıyla, Doğulusuyla, Batılısıyla herkesin ama herkesin masada bir yerinin olması gerektiğine inandıklarını'' vurgulayarak, ''Bunun için İran'daki buluşmayı bir diplomatik zafer olarak tespit ettik ve bu şekilde değerlendiriyoruz'' diye konuştu.
Erdoğan, ''İkiz kulelerde, Londra ve Madrid metrolarında, İstanbul'da hayatını kaybedenler nasıl vicdanımızı kanattıysa, kanatıyorsa, aynı şekilde Gazze'de hayatını kaybedenler de vicdanımızı sızlatıyor'' dedi.
Erdoğan, Medeniyetler İttifakı Üçüncü Forumu'nda yaptığı konuşmada şunları kaydetti:
''Tarihi ön yargılardan ya da bugünkü birkaç kötü örnekten yola çıkarak, bütün bir kitleyi, bütün bir inanç grubunu, bir dinin ve medeniyetin bütün mensuplarını yargılamak, yaftalamak, son derece yanlıştır ve tehlikelidir. Kendi değer yargılarını, kendi yaşam tarzını başkalarına dayatmak ne kadar yanlışsa, başkalarının hassasiyetlerini görmezden gelmek de aynı derecede yanlıştır. Ben her zaman söylüyorum: İslami terör olmaz. İslam ile terör kelimeleri, yan yana gelemeyecek kadar birbirine zıttır, birbirine karşıttır. Çok açık söylüyorum: New York, Madrid, Londra, İstanbul gibi şehirlere yönelik insanlık dışı saldırılar, bu şehirlere olduğu kadar, İslam'a da, Müslümanlara da, bu dinin özüne ve bu dinin mensuplarına da saldırıdır. Körü körüne bir Batı düşmanlığı ne kadar yanlışsa, anti semitizm ne kadar yanlışsa, İslamı terörizmle yan yana anmak da İslamofobiya da o kadar yanlıştır.''
''ADALET, EVRENSEL BİR İLKEDİR''
Başbakan Erdoğan, adalet duygusunu, eşitlik duygusunu, özgürlük ve vicdan duygusunu uluslararası ilişkilerin dışında tutanların, mukadder bir yıkımın da temellerini atacaklarına işaret ederek, şunları söyledi:
''Birilerinin refah ve güvenlik içinde olması, başkalarının fakirlik, açlık ve yokluk içinde yaşadığı gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Adalet, evrensel bir ilkedir ve ancak küresel düzeyde ve tutarlı bir biçimde uygulandığı zaman bir anlam ifade eder. Bu yüzden bizim için İstanbul'un güvenliği, huzur ve refahı, New York'un, Bağdat'ın, Londra'nın, Mumbai'nin, Rio'nun güvenliğinden, huzurundan ve refahından ayrı düşünülemez. Bizim Gazze için, üç dinin kutsal şehri Kudüs için ortaya koyduğumuz tavır, her şeyin ötesinde adaleti, hakkaniyeti, vicdanı öne çıkaran bir tavırdır. Biz, Afganistan'da, Irak'ta çatışmalarda ölen çocuklara gözyaşı döktüğümüz gibi, Şili'de, Haiti'de depremde hayatını kaybeden çocuklar için de aynı şekilde gözyaşı döküyoruz.
İkiz kulelerde, Londra ve Madrid metrolarında, İstanbul'da hayatını kaybedenler nasıl vicdanımızı kanattıysa, kanatıyorsa, aynı şekilde Gazze'de hayatını kaybedenler de vicdanımızı sızlatıyor. Bu yüzden biz Gazze'deki çocukların sesine kulak veriyoruz. O sese kulak vermeyen bir dünyada küresel barış ve adaletin inşa edilemeyeceğini söylüyoruz.''
''GELİN, MAĞDUR OLAN COĞRAFYALARA ELİMİZİ UZATALIM''
Gençlik, girişimcilik, bilim, sanat, iklim değişikliği, göç, medya sorumluluğu, azınlık hakları, çoğulculuk, sivil toplum örgütlerinin rolü ve çatışma çözümleri alanlarında geliştirilen projelerle, dünyanın acil sorunlarına kalıcı çözümler bulmanın hedeflendiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bugün buradan, Rio'dan, bütün dünyaya tek yürek halinde çağrıda bulunuyor ve diyoruz ki: Gelin, bu dünyaya hep beraber sahip çıkalım. Bu yerküre gemisinde ortak bir kaderle, ortak bir istikbale doğru yol alıyoruz. Dünyamızın acil sorunlarına hep birlikte çözüm bulalım. Fakirliğe karşı beraber mücadele edelim. Terörün her türüne karşı işbirliği yapalım. Dünyamızı bütün nükleer silahlardan arındıralım.
Gelin, salgın hastalıklara karşı ele ele verelim. İnsan ve uyuşturucu kaçakçılığına son verelim. Gelin, mağdur olan tüm bölgelere coğrafyalara elimizi uzatalım. Bütün bunların yanında gerginliğin çatışmaların olduğu bir dünya değil, dayanışmanın olduğu bir dünya için çalışalım.
Bir Riolu ile İstanbulluyu, bir Tokyolu ile Bağdatlı'yı, bir New Yorklu ile Tahranlı'yı, bir Londralı ile Kahireli'yi aynı değerde tutalım. Onlar arasında din, dil, renk, refah seviyesi diye hiçbir ayrım göstermeden hepsine birden kucak açalım. Burada adalet, hak, hukuk, refah, özgürlük herkes için olmalıdır diyorum. Ancak o zaman hep birlikte aydınlık bir geleceğe doğru yol alabiliriz. Medeniyetler İttifakı Üçüncü Forumu'nun yeni işbirliği fırsatlarına imkan sağlamasını diliyorum.
Medeniyetler İttifakı girişimini 2005 yılından beri beraber yürüttüğümüz dostum Sayın Zapatero'ya, girişime tam destek veren Sayın Ban Ki-Moon'a, İttifak'ın genel sekreterliğini yürüten sayın Sampaio'ya bir kez daha teşekkür ediyorum.
Üçüncü Zirve'nin ev sahibi Brezilya'ya ve Devlet Başkanı Sayın Da Silva'ya, İttifak'ın Dördüncü Forumu'na ev sahipliği yapacak olan Katar Emiresi Sayın Şeyha Muza'ya da şükranlarımı sunuyorum.''
Bu arada Forum'da İspanya'yı Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos temsil etti.