Hegel için varlık sorunu aslında bir gerçeklik sorunudur. Ona göre, gerçeklik Mutlak Tin'dir, bu tin hem us, hem zeka hem de ruh anlamında kullanılır ve gerçeklik kendisini tarih boyunca açar, ortaya koyar. Filozof, Tin'in insan ruhu için mi, yoksa, Tanrı gibi, insan dışı bir varlık için mi kullandığı konusuna bir açıklık getirmez. Bu Tin, varlığın aynısıdır ve onun kendisidir, evrenseldir. Evren Tin (Weltgeist) bakımından, ki bu herhangi belirli bir insanda tekillenemez, her bir bireysel insanın rasyonel aktivitesi Mutlak'ın bir fazıdır, devinim ve döngüden bağımsız kabul edilemeyen bir açılmadır aslında Mutlak'ın varoluşu. Hegel "ussal olan gerçektir, ve her gerçek de ussaldır" yorumunu aslında bu açılımın özeti olarak sunar. Tikel akıllar üzerine açılımda bulunan, ve aslında bu tikel akılların uzam ve zaman ötesi toplamı olan Evrensel Us, bu devinim ve döngüsünü tez, antitez ve sentez olarak sonsuz bir varoluşta sürdürür. Bu varoluş, gerçeğin ussal olan olduğu açıklaması ile değerlendirildiğinde, "gerçeğin kimliği" olarak önümüze çıkar. Çünkü gerçeklik ussaldır, usun işlevselliği ile uyum içindedir. Düşüncenin doğasını anlamak, aslında gerçekliğin doğasını anlamaktır. Doğa kendi halinde ussal olarak düşünülebilir, çünkü doğa aslında Evrensel Us'un diyalektik bir açılımıdır (manifestation). Dolayısı ile Hegel'in varlık savlarında düşünce, gerçeklikle yaşamsal bağa sahip olması dolayısıyla en ön plandadır.
Varlıkla Us'un dolayımsız bağlantısı bize, Us'un kendisini, varlığın kapsamlı bir "içeriği" olan insanda ve insanın edimlerinde açması ve belirtmesi gereğini ortaya koyar. Varlığı deneyimsel boyutu olan insan edimlerinden olan her şey, mesela sanat, yaratıcı Tin'in duyumsal bir anlatımıdır. Bir felsefeci, örneğin, sanatla uğraşırken bunu gerçekliğin bir "temsili" (representation) olarak anlayabilir, aynı şekilde felsefeci dinle uğraşabilir, ve bunu Us'un en yüksek "ussal olmayan" açılımı ve belirmesi olarak kavrar. Hristiyanlıkta, ki bu dinsel anlatımın en yüksek evrimi olarak görülür, Tanrı'nın İsa suretinde yaşamda bulunması, sonsuz gerçekliğin, Evrensel Us'un kendini sonluda belirgin kılmasıdır aslında. Felsefede Us, ussal olarak gösterilir. Felsefenin yöntem ve kavramlarını kullanarak bir filozof Us'u, kendisi olduğu şekilde bilebilir. Felsefe tarihi böylece Us'un gelişimini ortaya döker. Yani bu anlamda felsefe tarihi, Us'un kendini gerçeklemesidir. Filozof ne kadar tarihsel persfpektifini ayarlarsa, sistemi ve sistemde Us'un kendini kapsayışını görmesi o derece büyük ve zengin olacaktır.
Aslında Hegel'in varlık felsefesinde en kritik noktalardan biri doğruluk varlık ilişkisidir. Doğru olan her şey, yani her bir doğru entite yahut Doğru (das Wahre), gerçek bir entitedir. Bu, onun Varlığın kendisi olduğu anlamına gelir, bu anlam da Logos aracılığyla tam ve doğru olarak açılıma sahip olmuştur.