Demir, bir grup gazetecinin, 13 Mart Pazar günü gerçekleştirilecek üniversiteye girişte birinci aşama olan Yükseköğretime Geçiş Sınavı'na (YGS) ilişkin sorularını yanıtladı.
"YGS sorularının yüzde 20'sinin açıklanmasına" ilişkin soru üzerine Demir, soruların tümünün açıklanıp açıklanmaması konusunu da yeniden değerlendirmek istediğini söyledi.
"Çünkü 2 milyon kişinin gördüğü soru, sonuç itibarıyla kamuoyuna mal olmuş soru demektir" ifadesini kullanan Demir, adayların tümünün şifreleriyle soruları görebildiğini hatırlattı.
Kamuoyunun bütün soruları görmemesi meselesinin arkasında, konulara değil, "şu soru çıktı, bu soru çıkmadı" şeklinde sorulara odaklı hazırlık sürecine girilmesini engellemenin bulunduğunu anlatan Demir, "Bu konu belki yeniden değerlendirilebilir, tüm soruları açıklama konusu. Bir önceki arkadaşlar soruları açıklamayalım, böylece biriktirdiğimiz bazı soruları daha sonraki sınavlarda sorabiliriz gerekçesiyle bunu başlatmışlar. Bu çok doğru bir yaklaşımdı" değerlendirmesini yaptı.
Dünyada soruların zorluğu ya da kolaylığının gerçek adaylar üzerinde denenerek bulunduğunu dile getiren Demir, bunun başka bir yolu olmadığına işaret etti.
Soruların adaylara açıklanması yönünde karar alındığını belirten Demir, şöyle devam etti:
"Bütün adaylar şu anda soruları görüyor. Aday evinde tüm soruları gördükten sonra, o sorunun başka bir sınavda kullanılma şansı kalmadı. Dolayısıyla başlangıçtaki amaçlardan birisi tamamen ortadan kalktı. Diğeri de sorulara odaklanılmasın, soru odaklı değil konu odaklı çalışılsın ve biz onun bilgi düzeyini ölçmeye çalışıyoruz. Böyle bir yönlendirme yapmayalım soruları yayınlayarak idi. Onu da değerlendireceğiz, belki bu konuda yeni bir karar vermek durumunda kalabiliriz."
"YGS'nin tüm soruları açıklanabilir mi" sorusuna Demir, "Bunu ÖSYM Yönetim Kurulunda görüşmemiz lazım. Bu hafta yönetim kurulunda görüşeceğiz. Kamuoyunda tümünün açıklanmaması, soruların saklı kalması diye bir şey söz konusu değil" yanıtını verdi.
Soruları adayların gördüğüne değinen Demir, "Bu sene bir değişiklik yapabiliriz o konuda. Bunun ne faydası vardır, onu da hep birlikte göreceğiz. Malum böyle bir talep var, onu bir değerlendireceğiz" dedi.
"SORU HAVUZUNA LİSE ÖĞRETMENLERİ DE DAHİL OLDU"
"YGS'de lise öğretmenlerinin soru hazırlayıp hazırlamadığına" ilişkin soru üzerine Demir, lise müfredatına uygun soruların sorulduğunu, lise öğretmenlerinin de soru havuzunu genişletmek bakımından faydası bulunacağı kanısında olduklarını söyledi.
Demir, bu kapsamda bu yıl ilk kez soru havuzunda lise öğretmenlerinin de katkısını almaya başladıklarını bildirdi.
Kendi öğrencilerinin gireceği sınav için bir lise öğretmeninin soru hazırlamasının "yanlılık riski doğurabileceğini" kaydeden Demir, ancak soruların herhangi bir grup tarafından hazırlanmaması nedeniyle bu riskin bulunmadığını vurguladı.
Demir, "Çünkü şu anda matbaada seçilmiş sorular içinde bir lise hocasının hazırladığı sorular da tesadüfen çıkabilir. Ama zaten bir sorudan fazla herhangi bir kişinin hazırladığı sorunun çıkma ihtimali yok. Dolayısıyla havuza lise hocalarının da katkısını almanın yeni metodolojide çok mahsuru olmadığını düşünüyoruz. Havuzu büyütmede, zenginleştirmede lise hocalarımızın da katkısını alacağız. Bu sınavda da lise hocalarının hazırladığı sorular çıkabilir" diye konuştu.
"AYNI YAZARDAN ÇOK SORU SORULMAMASI İÇİN TEDBİR ALINDI"
Ömer Demir, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Sınavdan önce soruları matbaadaki arkadaşlar görür. Onlar 22 gün önce, geçen ayın 20'sinde girdiler matbaaya, çünkü onlar en son çekilen soruları görüyorlar, kompoze ediyorlar. Test şekline dönüştürüyorlar. Onların hiçbirinin dışarıyla, aileleriyle, herhangi bir dünyayla irtibatları yok. Onlar sınav bittikten sonra çıkacaklar. Arkadaşlar evine gittikten sonra onlar da evlerine çıkacaklar. Şifreyle, yetkiyle soruları bir yerden birisinin görmesi mümkün değil, bu başkan dahil olmak üzere. Ben kurum içinde soruların hazırlandığı yere girme ve hangi soruların hazırlandığına bakma yetkisi, şifresi olan birisi değilim. Her soruyu görmeye bir kişinin yetkisi de yoktur. Her kişinin görebileceği sorular bölünmüştür. Onların sınavda çıkıp çıkmayacağını bilemez."
"ÖSYM, SİSTEMİ TÜMÜYLE DEĞİŞTİRDİ"
Geçmiş yıllarda uygulanan "soruların heyet tarafından hazırlanması ve daha sonra sesli okunması" yönteminin, farklı uzmanlık alanındaki kişilerin bunları görüp eleştirmesi ve muhtemel hataların önüne geçmesini sağladığını ifade eden Demir, "Fakat bunun riski, sınavdan önce bir grup hangi soruların sorulacağını biliyordur ve onlar dışarıdadır, dış dünyayla irtibat kurabilir durumdadır. Sınavla ilgili şaibeler, kamuoyunun meşgul olduğu kopya skandalları nedeniyle ÖSYM, tümüyle sistemi değiştirdi. Bahsettiğim sisteme dönüldü. Herhangi bir grubun bir araya gelip, soruları hazırlayıp, görüp 'Bunlar çıkacak' şeklinde bir bilgiyle kamuoyu içinde evine akşam gitme imkanı yok artık yeni sistemde" dedi.
Soru havuzunun geniş ve daha önceki yıllarda hazırlanmış olmasının zaman zaman güncellik sorunu doğurabildiğine dikkati çeken Demir, şöyle devam etti:
"Eskiden hazırlanan soru, küçük bir ayrıntıyı atladığı için, gelişmeler farklı seyrettiği için soruların iptaline yol açıyor. Soru iptallerinin sebeplerinden birisi de büyük havuzda çalışmamız. 'Büyük havuzda çalışıp iptale mi razı olalım, yoksa küçük bir grup hazırlasın iptal mi olmasın' derseniz, biz birinciden yana tercihimizi kullanıyoruz. Güvenlik, birkaç sorunun iptalinden çok daha önemli. İptallerin sebeplerinden biri bu. İptaller geçmişte oldu, gelecekte de olabilir. Çift cevap iptallerinde ekol farklılıkları oluyor. Matematikte iki doğru olması bizim hatamızdır. Tıptaki bir soruda, 'Kadın doğum kitaplarında böyle, patoloji kitaplarında da bu yazıyor' deniliyor. İptal edildikten sonra da gruplar iddialarına devam ediyor. Dolayısıyla 'Bunu sıfıra indireceğim' demek bazen imkansız bir şey. Çünkü ilgili uzman camiası o konuda uzlaşmış değil. Onlar bir fikre sahip olmuş da o fikri sorulara yansıtmamış değil. Onlar zaten uzlaşmıyorlar, iptal edildikten sonra aynı gruplar iddialarına devam ediyor. 'Yok yanlış' diyor. 'Sınavı iptal ettiniz diye, yargı böyle karar verdi diye ben bilimsel olarak bu konudaki görüşümden vazgeçmiş değilim' diyor."
İptallere ilişkin "doğal bir süreç" şeklinde açıklama yaptığını dile getiren Demir, "Bu nedenle doğaldır, sürecin bir parçasıdır. Olabilir. Yani gelecekte de olabilir bazı iptaller. Önemli olan sıhhatli, güvenli yapmak" dedi.
KPSS SORUŞTURMASI
Ömer Demir, bir gazetecinin "KPSS soruşturması devam ediyor. Bu süreci nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusu üzerine, şu görüşlerini paylaştı:
"2010 KPSS olduğu zaman ben YÖK'teydim ve başkanvekiliydim. ÖSYM'de o zamanlar başka arkadaşlarımız vardı ve YÖK kanadından bu süreci gözlemlemiştik. İptaline ilişkin konuların o zamandan beri şahidiyim. O dönemde yeterince bu konu, ilgili savcılıkça soruşturulmadığı için veya çok uzadığı için bugüne kaldı. Hala o dönemde yapılması gereken işler şu anda yapılıyor. Zaman zaman bizden evraklar isteniyor. Biz onunla ilgili yeni bilgi istenirse, şunun detayı nedir istenirse onları sunuyoruz. Onun ötesinde tamamen bizim dışımızda gerçekleştiği için bir açıklama yapacak durumda değilim. Ama o günden bildiğimiz, deminden beri bahsettiğimiz bazı sınav tedbirleri, sorulara ilişkin, güvenliğe ilişkin hakikaten büyük gelişmeler oldu. Bunlar biraz da ben 'travma' diyorum. O KPSS travması nedeniyle oldu. O dönemde böyle bir şey ortaya çıkmamış olsaydı, güvenliğe ilişkin ve ÖSYM'nin yeniden yapılandırılmasına ilişkin bazı konular, bu kadar öne alınmayabilirdi. Belki 'ÖSYM aşı oldu' diyebiliriz. Yani maliyeti yüksek bir aşı ama sonuçta 'Aşı fonksiyonu gördü' diyebiliriz. Bilinçli bir aşı değil ama aşı fonksiyonu gördü. Madem böyle şeyler olabiliyor, buna tedbir almak için kurumsal yapı tümüyle değiştirildi."
KPSS'nin tarihinin öne çekilme nedenini de açıklayan Demir, temmuzdaki sınavlarda görevli bulmakta zorlandıklarını söyledi.
Demir, "Sınavları biliyorsunuz üniversite öğretim üyeleri ve lise hocalarının saha göreviyle yapıyoruz. O dönemde çok görev iadeleri ortaya çıkıyor. Onun için hatta daha yüksek ücret ödüyoruz görevlilere, yaz döneminde tatile gittiği için. Buna rağmen zaman zaman aksaklıklar oluyor, görevli bulmada zorlanıyoruz. Kendi iş yükümüzü planlarken, bir yerde büyük bir yoğunluk oluştuğu zaman iş takviminde aksaklıklar oluyor. Bu yüzden bundan sonra kalıcı olmak üzere, bu seneye mahsus değil, KPSS takvimini önceye aldık. Yönetmelikler de hak kaybına uğramayacak şekilde değiştirildi ve yayımlandı" bilgisini verdi.