Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, yeni eğitim modelini anlatıyor. Konuşmadan satırbaşları;
"Birçok proje aslında vizyonumuzun birer parçaları. Her biri diğerinin tamamlayıcısı. Tüm projelerimizin fizibilitesi yapıdı. Hangi ay, hangi senenin nelerin yapılacağını hesapladık. Önemsediğimiz birçok konu var. Öğretmen eğitimine çok büyük bir yatırım yapıyoruz. Öğretmen eğitmeni hakkıyla yapılmazsa böyle bir sistemi devam ettirmek mümkün değildir. Birkaç yıl süren öğretmen eğitiminden bahsediyoruz. Biz bu tasarımı yaparken, katılımı çok önemsedik. Niye önemsedik? Bu sadece deneyimlere bağlı bir tasarım değil. Eğitim evrensel olmakla birlikte yerel değer barındırmalı. Biz bilimsel metotlarda ve tekniklerle neyi nasıl yaparıza bakıyoruz. Zamanın ruhu bizden başka şeyler istiyor artık. Biz çocuklarımızı geleceğe hazırlıyoruz. Bunun için ne yapmamız gerekiyorsa yapıyoruz. Çocuklarımızın tecrübeler yaşayarak öğrenmelerini istiyoruz. Derslerde disiplinlerüstü bir anlayış getirmeliyiz."
"Neden başka ülkelerde 6-7 ders varken bide 16-17 ders vardı? Laboratuvarların artırılması, teorik matematik değil uygulamalarla karşılaşması son derece önemli. Bizim bütün derslerimiz belirli disiplinle yürüdüğü için. Bütün bunları parça parça ayrık bir vaziyette almak çocukların zihninde bütünlük oluşmuyor. Kavram üzerinden disiplinler üstü bir eğitime gitmemiz gerekiyor."
LİSELERDE DERS SAYILARI AZALIYOR
Ders sayıları azalıyor. 9'uncu sınıflarda 15-16 dersten söz ederken, sekiz dersten söz ediyoruz. Ders sayısı 9.sınıfta 8'e, 10 ve 11. sınıfta 9'a, 12.sınıfta da 7 ders olacak. Anne babalar da soruyor. Çocuklar sabahtan akşama kadar soru soruyor peki günlük yaşamda sorunlarla karşılacına neden şaşırıp kalıyorlar. Çocuklarımız belirli şablonlara uygun olarak ezbere dayalı olarak soruları çözebilir. Gençlerin bu soruları çözerken anlamının ne olduğunu, niçin o şekilde olduğunu anlamaları gerekiyor. Soru çözmek ile sorun çözmeyi ayırarak işe başlamalıyız. Peki bu çocuklar sosyal duygusal becerileri nasıl elde edecekler, bunun için ne planlanıyor?
HEY SİSTEMİ
Çocukların hayal edebilmesi için, hayatta toplumsal fayda çalışmalarına katılabilmesi için bir, çok fırsat var. Kısaltması; HEY. İlkokul ve ortaokulda tasarım atölyeleriyle yapamaya çalıştığımız çocuğun birçok denemeyi spor, drama, spor atölyelerinde binlerce kez denediği bazı süreçleri lisede devamı olarak zenginleştirmeyi hedefliyoruz.
Milli Eğitim Bakanlığınca belirlenen yeni eğitim modelinde, lisenin ilk üç yılında haftalık okul zamanı 35 saati Akademik Gelişim Programı, 5 saati Hayal-Etkinlik-Yaşam temalı çalışmalar olmak üzere 40 saat olarak planlandı. Çocukların hayal edebilmesi için hayatta toplumsal katkıya sağlamaları için (HEY) ile ulaşmak istediğimiz tasarım beceri atölyeleri daha ilkokuldan itibaren birçok atölyede yüzlerce binlerce denediği bazı süreçleri lisede devam ettirerek sürdürmesi istiyoruz.
"SORU ÇÖZMEK BAŞKA BİR ŞEY, SORUN ÇÖZMEK BAŞKA BİR ŞEYDİR"
Sorun çözmekle, soru çözmek ayrı şeylerdir. Çocuklarımıza bu ayrımı anlatmalı ve öğretmeliyiz. Bir işyerinde soru çözmek değil sorun çözmek önemlidir. Bunlar için ne planlanıyor? Burada birçok etkinlik, çalışma ve projeler olacak. Bir çocuğun mutlaka sanat ve sporla ilgilenmesi lazım. Bir çocuğun sadece soru çözerek odalara kapanmak hiçbir fayda sağlamıyor artık. Bir çocuk toplumun alakasıyla ilgili olmalıdır. Bir lise öğrencisinin birçok faaliyetle karşılaşmasını istiyoruz. Çocuğun sadece kağıt üstünde soru çözerek değil, hayatın içinden deneyimler yaşayarak büyümeli, öğrenmelidir. Çocuğun kendisi ile buluşması gerekiyor. Sen busun denmemeli. Ona birçok seçenek sunulmalı. Dersler kişiselleştirilebilmeli. Onun sevdiği dersler oluşturulmalı. Çocuğun yeteneği, kişiliği ölçülecek. Kendisinin neye yatkın olduğunu öğrenmeli. Bilimsel araçlarla ortaya konulması kariyer bakımından çok önemli."
Bakan Selçuk yeni sistemde Ders Seçme Programını anlattı
"TASARIM BECERİ ATÖLYELERİYLE ÇOCUĞUN YETENEĞİ ÖLÇÜLECEK"
Çocuğun yeteneğini, kişiliğini ölçeceğiz. Kişisel kariyer rehberliği elbette mümkün olacak. Tasarı ve beceri atölyelerinde yeteneğinin ne yöne olduğunu görecek testlerle de bunlar tespit edilecek.
Eğitimciler, "Sınav odaklı sistem nasıl değişecek?" diyor. Bu bir kağıt, kalem, bilgi yapmak gibi bir şey değil. Bizim bir 300 yıllık maarif davamız var. Neden eğitim sistemi değişmiyor ya da sık sık değişiyor deniyor. Önemli olan ne yaptığını bilmek. Biz çok büyük bir gökdelen inşa ediyoruz. Onun elektrik sistemi şu, statiği bu, mimarisi şu diyoruz. Bunun için zamana ihtiyacımız var. Hemen yapamayız, Toplum istese de yapamayız. Öğretmene yatırım yapmadan, içeriğe yatırım yapmadan değişim yapamayız.
Gömleğin ilk düğmesi diyeceğimiz eğitimde, sistem kavramı önemli. Çocuktan inekten söz ettiğimizde o da bir sistem diyebilmeliyiz. Çocuğun etrafında gördüğü her şeyin bir sistem olduğunu öğretmeliyiz. Yani bir sistemin bir parçası olduğunu öğretmeliyiz.
Bilgi kuramı dünyada birçok ülkede var. Bizim bilgiye ilişkimizi yenilememiz lazım. "Ne?" sorusuyla çok ilgileniyoruz. Çocuk bunun cevaplarını öğrenince sınavda başarılı oluyor. Ama bu muvaffakiyet değil. Öğrendiği şeyin ona yardımcı olması demek. Ne sorusunun yanı sıra ne ve nasıl öğrendin, ne biliyorsun. Nasıl bildiğini nasıl biliyorsun? sorularının da yanıtlarını bilmeli.
"Çocuğu kendisiyle buluşturmak"
-Esnek yapı
Kişiselleştirme
-İlgi alanları
-Yetenek
-Kişilik
-Kişisel rehberlik
-Kariyer yönetimi
EĞİTİMİ BİRBİRİYLE İLİŞKİLENDİRECEĞİZ
"1-8'i de planlıyoruz. Bütün eğitimi birbiriyle ilişkilendireceğiz. Yükseköğretim kurumlarından sorular geliyor. Her yıl yüz binlerce öğrenci kazandığı bölümden mutsuz olup yeniden sınava giriyor. Bu soru cevaplandırılabilir mi, elbette cevaplandırılabilir. Bunun için okulun profilinin belirlenmesi, kariyer planlaması, yönlendirme gerekiyor. Bütün bunları yapabilir miyiz, yapabiliriz. Kişisel e-Rehberlik, portfolyo hazırlanması... Bütün bunları hemen devreye sokabiliriz."
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk yeni eğitim modelini anlattı
"Sadece ders çizelgesi değişikliği değil. Taksonomi ve uluslararası derecelendirmeyi program değiştirmeyi gerektiren bir değişim bu. Bu Türkiye'nin ekonomisinin gelecekte nasıl olması gerektiğiyle ilgili. İş insanları, üniversiteye giremeyen lise mezunlarla niye buluşamıyoruz. Yani lise mezunları ne yapar hayatta?. Meslek liseleriyle ilgili aylardır çalışmalarımız var. Bu işverenlerle sektörle çalışmalarımızın sonucu. Lisede sertifika programlarını öne çıkarmamızın anlamı var. Bir çocuğun ulusal ya da uluslararası seviyede sertifika sahibi olursa, akredite bir kurum sertifikalandırırsa bunları kullanarak kısmi zamanlı ya da farklı şekilde çalışabilmelerine imkân sağlamak istiyoruz. Pilot çalışmalarımız birkaç aydır sürüyor."
"Bu sertifika programları sadece okulun içinde mi alınmalı hayır, uzaktan eğitimle de bu sertifikalar alınabilir. Çocuğun biriktirdiği portfolyo da önemli. Çocuk ilkokuldan lise bitirene kadar birçok çalışma yapıyor ama bunları gösteren bir dosya yok. Hazırladık, yazılım altyapısı bitti. Pilot çalışmalar sürüyor."
SINAV BASKISI AZALACAK
Gençlerimiz de soruyor. Çok farklı alanlarda; fen liselerinde, imam hatiplerde, mesleki teknik okullarda okuyan gençlerin eleştirilerini aldık. Bize, "Tamam çok güzel ama üniversite sınavı böyleyken ne olacak?" dediler. Türkiye, okullar arasındaki imkân farklılıkları fazla ülke. Biz bu farkı azaltırsak sınavın baskısı azalacak. Özellikle mesleki teknik eğitime yatırımlarımızla, bu sistemin daha esnek olmasına katkı sağlıyoruz. Ne bekliyoruz sınavın baskısını azaltarak? Sınav amaç haline gelmeyecek araç olacak. Bunun için zamana ihtiyacımız var. Çünkü ciddi parasal yatırıma ihtiyacımız var.
YENİ SİSTEM 2024'E DENK GELİYOR
Bu ortaöğretim tasarımına uygun bir yükseköğretim sınavı nasıl yapılır, ortaöğretimde sınavlar nasıl olmalı. Bunun için çalışıyoruz. Yeni sistem 2024'e denk geliyor. O zamana gelmeden önce bunu netleştireceğiz. Kendimize sorduk. Bunun nasıl tek bir parça halinde bütünleştireceğiz. Asıl zaman alan bu. Biz akademik gelişimi çok önemsiyoruz. Disiplinler üstü çalışmaları çok önemsiyoruz. Örneğin doğa bilimleri, sosyal bilimler gibi bütünleşik mantıkla ders almasını çok istiyoruz. Aynı zamanda duygusal ve bilişsel gelişimi önemsiyoruz.
Burada 10 ve 11'inci sınıf çok önemli. Bilgi kuramı burada devreye görüyor.
9, 10 ve 11'inci sınıflarda haziran aylarında çocukların yıl içinde öğrendiklerini projelendirmeleri, yani hasat haftası ayı gibi bir dönem istiyoruz. Bunu şu anda birçok okul yapıyor. Ama tüm okulları kapsayacak bir hasat dönemi istiyoruz.
Ne yaptığımızı çok iyi bildiğimiz bir proje oldu. Emeği geçen tüm arkadaşlara çok çok teşekkür ediyorum. Sağolun var olun.