İnsan, içinde yaşadığı ve bir parçası olduğu ekosistemi kısa vadeli çıkarları doğrultusunda aşırı değişiklere zorlamaktadır. Bu zorlamanın doğanın kendini onarma yeteneğini aştığı yerlerde geriye dönüşü çok zor çevre sorunları, ortaya çıkmakta bu sorunlar kişi ve toplum olarak, yine bu sorunları çıkartan insanı olumsuz etkilemektedir. Bu olumsuzlardan bir tanesi de "Küresel Isınma"dır.
Dünya atmosferini oluşturan gazlar güneşten gelen zararlı ışınların bir kısmını tutarak, canlıların yaşamasını sağlayan doğal bir "sema etkisi" yaratırlar. İnsanların çeşitli aktiviteleri sonucunda meydana gelen ve "Sere gazı" olarak nitelendirilen bazı gazların artması sonucunda, yeryüzüne yakın atmosfer tabakaları ve katı yeryüzü sıcaklığının yapay olarak artması sürecine "küresel ısınma" denilmektedir.
Bazı atmosferik gazlar, termal ısıyı emebilme özelliğine sahiptirler. Bu gazlar, su buharı, CO2, metan gazı, azot oksitler, amonyak, kloroflourkarbon gazları ve ozon'dur. bu gazlar içerisinde küresel ısınmada en etkili olan gaz CO2'dir. Ayrıca global ısınma olarak da adlandırılan bu olayda CO2'nin etkisi % 35-80 olarak tahmin edilmektedir.
Karbondioksit gazı, atmosferin yalnız % 0,03'lük kısmını kapsamasına rağmen, Güneşten gelen radyasyon miktarının belirlenmesinde ve yeryüzünün sıcaklık dengesinde önemli bir etkiye sahiptir. CO2'nin ana yapısını oluşturan karbonun üç ana kaynağı vardır. Bunlar; biyolojik kaynak, toprak ve jeokimyasal kaynaktır. Karbonun en kısa süreli kaldığı kaynak biyolojik kaynaktır. Toprak karbon kaynağı, nispeten sabit bir karbon kaynağı olup, biyolojik materyal kadar hızlı değişime uğramazlar.
Topraktaki karbon miktarı 1500 milyar ton kadar olup, bu miktar atmosferde, biyolojik karbon kaynaklarında ve okyanus yüzeylerinde bulunan karbondan daha fazladır. Karbonun en uzun süreli kaldığı kaynak olan jeokimyasal karbon kaynaklarının başlıcaları okyanuslar, kireç taşı ve fosil yakıtlardır. Diğer her iki karbon kaynağı da jeokimyasal karbon kaynağının yanında çok küçük kalmaktadır. İnsanlar bu kaynaklar arasındaki dengeyi bozarak büyük miktardaki karbonu, CO2 ve metan gazı formunda atmosfere vermektedir. Jeokimyasal kaynaktaki karbon, fosil yakıtların (kömür, petrol türevleri) yakılmasıyla, topraktaki karbon, oksitlenme ve toprakların işlenmesi sonucu; biyolojik karbon ise ormanların yok edilmesiyle, CO2 olarak atmosfere salıverilmektedir.
Atmosferdeki CO2 miktarı endüstri devrimi öncesi 250 ppm iken 1995 yılında 350 ppm ve yirmi birinci yüzyılın ortalarına doğru bu rakamın 500-600 ppm çıkabileceği sanılmaktadır. Çoğu bilim adamı CO2'nin atmosferdeki miktarının giderek artacağını ve bunun sonucu olarak küresel ısınma ve sema etkisinin de artacağına inanmaktadırlar.