Kahraman bakış açısı örnekleri incelendiğinde en dikkat çeken durum anlatıcının metin içinde yer almasıdır. Olaylara doğrudan dahil olarak karakterlerden biridir. Bu nedenle de birinci tekil kişi olan "ben" öznesi ile metin yazılmaktadır. Kahraman bakış açısı birçok kişi tarafından edebi metinlerde kafa karıştırabilmektedir. Tüm bu kafa karışıklığını gidermek için yazımızın devamını okuyabilir, detaylı bilgi edinebilirsiniz.
Kahraman bakış açısı nedir? kahraman bakış açısı nasıl anlaşılır? sorularının cevabı oldukça basittir. Sıkça karıştırılan bu bakış açısını anlamak için anlatıcının metin içinde hangi konumda olduğunu tespit etmek oldukça önemlidir. Kahraman bakış açısı, anlatıcının metin içinde yer almasıdır. Yani anlatıcı metin içindeki kahramanlardan bir tanesidir. Bu durum konuya göre değişiklik gösterebilmektedir.
Daha kurgusal bir şey anlatılıyorsa metin içindeki kahramanlardan biri iken daha otobiyografik tarzda ya da anı şeklinde bir olay anlatılıyorsa anlatıcı başından geçenleri anlatıyordur. Bu bakış açısının en çok kullanıldığı tür otobiyografik eserlerdir. Anlatılan olayları bizzat yazarın kendisi deneyimlemiştir. Bu bakış açısı ile yazar metin içinde geçen tüm olayları yaşar, görür, düşünür, uyar ve bilir. Böylece okuyucuya olay örgüsünde gelişen her şeyi kendi aktarmaktadır.
Kahraman bakış açısının diğer bakış açılarına göre bazı dezavantajları bulunmaktadır. Bunların en başında yazar anlatılacak konuyu bu bakış açısı ile sınırlamaktadır. Buna bakış açısı sınırlılığı da denebilmektedir. Anlatıcı tek bir kişi üzerinden olay örgüsünü anlattığı için okuyucu olayları tek bakış açısından yorumlamaktadır. Kahraman bakış açısının özelliklerini sıralayacak olursak şu şekilde gösterilebilmektedir;
Kahraman bakış açısı metin içinde kafa karışıklığına neden olsa da metinlerde kolayca kendini belli etmektedir. Edebi metinlerden alınmış kahraman bakış açısı örnekleri şu şekildedir:
Örnek 1;
"Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişemeyeceğinden korkuyorum. Kendi kendime karşı çok borçlandım. Kendime vadettiğim şeyleri yapmazsam utancımdan aynaya bakamayacağım…" (Peyami Safa, Dokuzuncu Hariciye Koğuşu)
Örnek 2;
"Şimdi acının ne olduğunu gerçekten biliyordum. Ayağını bir cam parçasıyla kesmek ve eczanede dikiş atmak değildi bu. Acı, insanın birlikte ölmesi gereken şeydi. Kollarda, başta en ufak güç bırakmayan, yastıkta kafayı bir yandan öbür yana çevirme cesaretini bile yok eden şeydi." (Jose Mauro de Vasconcelos, Şeker Portakalı)
Örnek 3;
"Aslında yazmak bir anlamda zihnimi sürekli meşgul eden, içimde sancılı bir huzursuzluğa neden olan bir olayla sonunda hesaplaşmak, onun üzerine sünger çekmek, onu yerli yerine oturtmak, benden önde tutmak ve her açıdan kapatmak için giriştiğim bir çabaydı." (Stefan Zweig, Olağanüstü Bir Gece)