Edebi eserlerin birçoğunda sözü, cevap beklemeksizin anlamı güçlendirmek için soru soruyormuş gibi kullanıldığı görülmektedir. Aslında bu bir söz sanatıdır. Bu sanata da istifham denilmektedir. Cevap alma amacı gütmediği için soru sorarken okuyucu şaşırtabilir. Anlatılmak istenenleri soru biçiminde aktarır. İstifham ne demek? Sorusunun yanıtını detaylı bir şekilde inceleyeceğiz. Özellikle istifham ile ilgili örnekler vererek konuyu daha iyi aktarmış olacağız.
İstifham sanatı, anlatımı daha etkili hale getirmek için cevap alma amacı gütmeden soru sormaktır. Cevap alma amacı gütmez, duyguyu ve anlamı güçlendirir, anlatılmak istenenlerin soru biçiminde anlatır. Sözü, cevap beklemeksizin anlamı güçlendirmek için soru soruyormuş gibi kullanma sanatı şeklinde de ifade edebiliriz.
"Hani o, bırakıp giderken seni / Bu öksüz tavrını takmayacaktın?
Alnına koyarken veda busemi / Yüzüme bu türlü bakmayacaktın?
Gelse de en acı sözler dilime / Uçacak sanırım birkaç kelime
Bir alev halinde düştün elime / Hani ey gözyaşım, akmayacaktın?"
Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan şühedâ.
Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?
Hani Osman gibi Orhan gibi gürbüz babalar?
Gözyaşı döksem Nuh Tufanı'na denk?
Gözlerin kara değil mi?
Yüzünü sevdiren gelin
Kaşların kara değil mi?
Taş bağırlı dağlar mısın?
Felekler yandı âhımdan muradım şem'i yanmaz mı? (Fuzuli)
Süheyla'ya vurulmuşum diye?
Kim görmüş ama kim,
Eleni'yi öptüğümü,
Yüksek kaldırım'da güpegündüz?
Melahat'i almışım da sonra
Alemdar'a gitmişim, öyle mi?
Onu sonra anlatırım, fakat
Kimin bacağını sıkmışım tramvayda? (Orhan Veli)
Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
Güneşe göç var da kalan biz miyiz?
Yukarıdaki örneklerin hepsinde istifham sanatına başvurulmuştur. Soru sorulmuş fakat yanıt beklenilmemiştir. Bu sayede anlam daha da güçlendirilmiştir.