Günümüzde eski Türkçe kelimeleri ancak büyüklerimizden duymaktayız. Duyduğumuzda da kelimelerin arkasında gizli olan esrarengizi çözmeye çalışırız. Yani eski Türkçe kelimeler kulağa ne kadar hoş gelse de anlamları da merak edilen konulardan birisidir. Bu yazımızda da bu konuyu ele aldık. Eski Türkçe kelimeler ve anlamları nedir? İşte, anlamlı ve kulağa hoş gelen eski Türkçe kelimeler...
ANLAMLI ESKİ TÜRKÇE KELİMELER
Müteşekkir: Arapça'dan gelen bir kelimedir. Teşekkür, minnet, şükran anlamına gelmektedir.
Örnek: "İş bulmam konusunda bana yardım ettiğiniz için, size öyle müteşekkirim ki anlatamam."
Namütenahi: Sonsuz, ucu bucağı olmayan.
Örnek: "Öğleye yakın bu sis dağılınca gökyüzü namütenahi açılıyordu."
Zevahir: Arapça kökenlidir. Dış görünüm demektir.
Örnek: "Çalkala hadi adamım Devrine, durumuna göre çalkala Hadi kitabına uyduralım, Hadi aleme karşı zevahiri topla"
Ehvenişer: Kötünün daha iyisi anlamına gelir.
Örnek: "Bütün eski ve yeni Türkiye hudutlarına şamil olmak üzere, muvakkat (geçici) bir Amerikan mandasını ehven-i şer olarak görüyoruz."
Zeyrek: Farsçadan gelmiştir. Uyanık akıllı anlamına gelmektedir.
Örnek: "Sınıftaki esmer, uzun boylu çocuk her soruya verdiği kusursuz cevaplarla ne kadar zeyrek biri olduğunu gösteriyor."
Meyus: Arapça kökenlidir. Üzgün, kederli anlamına gelir.
Örnek: "KPSS'de aldığı puanla bu yıl da atanamayınca, yeni dönem için yazıldığı dershaneye meyus bir şekilde gitti."
Girift: Farsça kökenlidir. İç içe girmiş anlamına gelir.
Örnek: "Öğrenci sınav kağıdını öyle girift bir şekilde yazmş ki, ne okuyabildim ne de anlayabildim."
Haddizatında: Bakacak olursak, esasında anlamına gelir.
Örnek: "Ne dostluk, ne sevgi ne de arkadaşlık, haddizâtında günümüzde gerçek olan tek şey, kişinin kendi menfaati olmuş."
Safderun: Kolay aldanan, saf anlamına gelir.
Örnek: "Tabanlarına indirilecek sopaların canını daha ziyade acıtacağını anlamayacak kadar da safderun değildi."
Feriştah: İşin uzmanı, yetkili kişi anlamına gelir.
Örnek: "Feriştahı gelse bu dersi benden daha iyi anlatamaz."
Sirayet: Bulaşma, başkasına geçme anlamına gelir.
Örnek: "Verem öksürük ve hapşırık gibi yollarla kolaylıkla sirayet eden bir hastalık olduğundan, hasta yakınlarının da önlem alması şarttır."
Canhıraş: Yürek parçalayan, can acıtan anlamına gelir.
Örnek: "Adana'daki şehit cenazesinde öyle canhıraş feryatlar kopuyordu ki… Teröre bir kez daha lanet etmekten başka elimizden bir şey gelmedi."
Vaveyla: Çığlık, feryat anlamına gelir.
Örnek: "Evde hırsızı görünce öyle bir vaveyla basmışım ki, tüm komşular sesime koştu."
Munis: Cana yakın, uysal anlamına gelir.
Örnek: "Yeni gelen öğrenci o kadar munis bir çocuk ki, tüm sınıfla kısa zaman içerisinde arkadaşlık kurmayı başardı."
Fevkalbeşer: Arapçadan gelir ve insan üstü anlamı gelir.
Örnek: "Evin taşınmasında fevkalbeşer bir güçle yardım eden kuzenime ne kadar teşekkür etsem azdır."
Mukadderat: Yazgı ve kadar anlamına gelir.
Örnek: "Kocasından her gün şiddet görmesine rağmen, ne yapalım mukadderat böyleymiş diyerek yıllarını çürüttü."
Sarfınazar: Görmezden gelme, dikkate almama anlamına gelir.
Örnek: "Makale üzerindeki yanlışları söylememe rağmen, sarfınazar tavrıyla yine aynı hataları yapıyordu."
Berceste: Seçilmiş, değerli anlamına gelir
Örnek: "Türk divan edebiyatının en önemli şairlerinden biri olan Şeyh Galip, en ünlü dizelerini birer berceste örneği olarak yazmıştır."
Payidar: Sonsuza kadar yaşayacak olan ölümsüz anlamına gelir.
Örnek: "Zulüm hiçbir zaman pâyidar olamamıştır."
Tahayyül: Hayal etme, zihinde canlandırma anlamına gelir.
Örnek: "Bu yaz öyle güzel bir tatil tahayyül ediyorum ki, anlatsam sen de bana katılmak istersin.
Tumturak: İhtişam, gösteriş anlamına gelir.
Örnek: "Ah nerde gençliğimiz, sahilde savruluşları başıboş dalgaların, yeri göğü çınlatan tumturaklı gazeller, elde var hüzün"
Müşkülpesent: Zor beğenen, kusur arayan anlamına gelir.
Örnek: "O kadar müşkülpesent bir insan ki, tüm gün dolaştık ama yine de bir koltuk takımı beğenemedi."
Efsunkar: Büyülü, etkileyici anlamına gelir.
Örnek: "Ne efsunkâr imişsin âh ey dîdâr-ı hürriyet
Feveran: Öfkelenme, kaynama anlamına gelir.
Örnek: "Evliliğimiz onun feveranlıklarına rağmen, 18 yılını geride bıraktı."
OSMANLICA KELİMELER
Müteessir: Üzülmüş, üzgün
Aksülamel: Tepki, reaksiyon
Mefhum: Kavram
Mazi: Geçmiş
Akıbet: Sonuç
Aillet: Aşağılanma
Muvaffakiyet: Başarı
İnsiyak: İçgüdü
Tasvip: Onama, uygun bulma
İçtimai: Toplumsal
Müstehzi: Alaycı
İstihza: gizli ve kinayeli biçimde alay
İltica: Sığınma
Muzdarip: Izdırap ve acı çeken
Garabet: Gariplik, tuhaflık
Yeis: Umutsuzluktan doğan karamsarlık, üzüntü
İtiyat: Alışkanlık
Tenkit: Eleştiri
İptidai: İlkel
Mübalağa: abartı
Saik: Sebep
Tevarüs: Kalıtım yoluyla birinden diğerine geçme.
İhtiras: Aşırı güçlü istek, tutku
Şahika: Doruk
Mütemadiyen: Sürekli, ara vermeden
İntikal: Geçiş
İtidal: Ölçülülük, soğukkanlılık
Amil: Etken, sebep
Fazilet: Erdem
Mukadderat: Yazgı