Pek çok dilde farklı sözcüklerle karşılanan Babil, antik bir uygarlığa isim vermiş, tarihi milattan önceye dayanan oldukça eski bir sözcüktür. Günümüzde hala kullanılan, özellikle coğrafyada ve tarihte adından söz ettiren bu kelime Kur'an-ı Kerim'de de geçmektedir. İşte, Babil ne demek? Babil kelimesinin anlamı nedir? sorusunun cevabı…
BABİL NE DEMEK TDK
Türkçe bir kelime olmadığı için Türk Dil Kurumu Güncel Sözlüğü'nde Babil kelimesinin anlamı ve bir karşılığı yoktur. Ancak kelimenin "Büyük ve gösterişli şehir" anlamına geldiği tahmin edilmektedir.
BABİL İSMİNİN ANLAMI
Babil'in Sümer dilindeki kelime anlamı "Tanrının Kapısı" şeklindedir. Mezopotamya'da yer alan Babil kenti etrafında, milattan önce 1894 yılında kurulan uygarlık bu isimle anılır. Babil Uygarlığı Sümer ve Akad topraklarını kapsamaktadır. Ayrıca bölgede yer alan Babil Kulesi, Tevrat'ta, Kur'an'da ve dünyanın birçok bölgesinde yerel efsanelerde bahsi geçen, Tanrı'ya ulaşmak için inşa edilen kule olarak bilinir.
BABİL UYGARLIĞI NEREDE KURULMUŞTUR BAŞKENTİ NERESİDİR?
Babil Uygarlığı bugünkü Irak'ın El Hilla kasabası dolaylarında yer alan Babil kenti çevresinde kurulmuştur. Babil topluluğunu Sami asıllı çeşitli halklar oluşturulmuştur. Uygarlıkta konuşulan en yaygın dil Akadca'dır. Sümerce ise dini dil olarak kullanılır. Öte yandan, zaman içinde bölgenin lingua francası yani ortak dili Aramice olmuştur.
BABİLİN KELİME ANLAMI NEDİR?
Batıda bilinen adı Babylon olan şehrin Akadcadaki Babilu kelimesine karşılık geldiği bilinir. Babil ise Yunanca varyantıdır ve Kuran-ı Kerim'de de şehrin ismi Babil olarak geçer. M.Ö. 450'li yıllarda yaşayan tarihçi Herodot "Babil, yeryüzünde bilinen bütün diğer şehirlerin ihtişamını aşar." demiştir. Yine Herodot'un anlatımından, şehrin dış duvarlarının 80 kilometre uzunlukta, 25 metre kalınlıkta ve 97 metre yükseklikte olduğunu ve 4 atlı bir arabanın gezinmesine uygun olduğunu öğreniyoruz. Başlangıçta yalnızca küçük ve güçsüz bir şehir olan Babil, Amori hükümdarı Hammurabi tarafından büyütülerek bir süre bölgeninen güçlü imparatorluklarından biri haline gelmiştir. Bir dönem bütün Güney Mezopotamya Babil olarak anılmıştır.
BABİL KULESİ
Şehrin içinde yer alan ve gösterişiyle bölgede adından söz ettiren Babil Kulesi Tanrı Marduk için yapılan bir tapınaktı. Bu kule cennete ulaşmak amacıyla, M.Ö. 605'den itibaren 43 yıl hüküm süren kral Nebuchadnezzar tarafından yapılmıştır. Efsaneye göre Tanrı, bu kule ile kendisine ulaşmaya çalışan insanların kendini beğenmişliğine kızar ve o zamana kadar aynı dili konuşmakta olan insanların dillerini karıştırarak birbirlerini anlamalarını engeller.
KUR'AN-I KERİM'DE BABİL ŞEHRİ
Kur'an'da Babil şehrinden Bakara Suresi, 102. ayette bahsedilir. Harut ve Marut isimli iki melek, insanları imtihan etmek için Allah tarafından Babil'e gönderilirler. Burada insanlara sihir öğretirler. Melekler, sihrin küfür olduğunu söyledikleri hâlde insanlar öğrenmekte ısrar edip karı-kocayı ayırmaya yarayan sihirler öğrenirler. Babil'den Yakut el-Hamavi'nin yazmalarında ve Lisan el-Arab'da bahsedilir. Hikâyeye göre bütün insanlar rüzgârın önüne katılarak bir yerde toplanırlar. Buraya sonradan Babil denir. Babil'de insanlara Allah tarafından değişik lisanlar tahsis edilir ve yeniden rüzgârla geldikleri yerlere dağıtılırlar. 9. yüzyılda İslam tarihçilerinden el-Tâberî'nin "Peygamberler ve Krallar Tarihi" adlı eserinde yer verilen hikâyeye göre Nimrod, Babil'de bir kule inşa ettirir. Süleyman peygamber bu kuleyi yıkar ve o zamana kadar aynı dili konuşan insanların dilini 72'ye ayırır.13. yüzyılda İslam tarihçilerinden Ebu el-Fida'nın bahsine göre, yalnızca İbrahim'in atası Hud'un kendi dili olan İbranice'yi muhafaza etmesine izin verilir, zira Hud kulenin yapımına katılmamıştır.
BABİL'İN ASMA BAHÇELERİ
Antik dünyanın 7 harikasından biri sayılan Babil'in Asma Bahçeleri ise Nebuchadnezzar'ın sıla hasreti çeken karısı Amyitis'i neşelendirmek için yapılmıştı. Amytis, Medes kralının kızıydı ve iki ülkenin müttefik olması amacıyla Nebuchadnezzar ile evlendirilmişti. Onun geldiği ülke yeşil, engebeli ve dağlıktı. Mezopotamya'nın bu dümdüz ve sıcak ortamı onu depresyona itmişti. Kral, karısının sıla hasretini gidermek için onun memleketinin bir benzerini yapmaya karar verdi. Yunanlı coğrafyacı Strabo'nun M.Ö. birinci yüzyıldaki tanımlamasına göre, bahçeler birbiri üzerinde yükselen kübik direklerden oluşuyordu. Kubbeler, sütunlar ve taraçalar pişmiş tuğla ve asfalttan yapılmıştı. Yüksekteki bahçeleri sulamak için Fırat nehrinden zincir pompalarla su yukarılara çıkarılıyordu. Yunanlı tarihçi Diodorus'a göre bahçeler yaklaşık 120 metre genişlikte ve 120 metre uzunluğunda ve 25 metre yüksekliğindeydi.