İDRİS KARDAŞ'IN YAZISINDAN BAŞLIKLAR
Türkiye ile Rusya'nın Soçi'de imzaladıkları ve İdlib'e çatışmasızlık getiren mutabakatın üzerinden sadece birkaç gün geçti. Her ne kadar bizim medyamız son günlerde artık ilgilenmese de Soçi'de elde edilen başarı ve sonuçları dünya basınının gündeminde yer bulmaya devam ediyor. Zira konu çok önemli herkes için.
BU SORUN SADECE TÜRKİYE'Yİ İLGİLENDİRMİYOR
Milyonlarca insanın küçük bir şehirde ölüme, açlığa, ablukaya, hastalıklara ve göçe zorlanmaları konuşulurken, bir anda Türkiye'nin zorlamasıyla bugünkü çatışmasızlık sürecinin rahatlığını yaşıyor tüm dünya. Zira konu, sadece Türkiye'yi ilgilendirmiyordu.
Uluslararası kuruluşlar, yardım kuruluşları ve devletlerin büyük kısmı burada yaşanacak büyük felakete vurgu yapıyorlardı. Sadece sonucu hatırlatıp endişe yaratmaktan başka bir işlevi olmayan bu çağrıların yanında, Türkiye'nin üstlendiği rol ve ısrarlı girişimler İdlib'te gerçekten bir sonuca ulaşma noktasında çok değerli bir adım oldu. Ancak yine de bu mutabakatın başarısız olacağını, ilk günden beri dillerinden düşürmeyen bir uluslararası medya ile karşı karşıyayız.
AVRUPA MEDYASI MUTABAKATIN BAŞARISIZ OLMASI İÇİN ELİNDEN GELENİ YAPIYOR
Reuters, AFP ve Alman medyasının neredeyse tamamı mutabakatın imzalandığı andan itibaren sayısız analiz haber yayınladılar. Tümünün ortak söylemi, mutabakatın başarısız olacağı üzerine kurulmuştu. Anlaşmanın tam bir anlaşma olmadığını, kısa sürede çökeceğini, sahadaki karmaşık durumun anlaşmak için yeterli kolaylık sağlamadığını, Esad'ın ve İran'ın dışlanmışlıkları sonucunda eninden sonunda anlaşmayı provoke edeceklerini yazıp duruyorlar. Hiç vazgeçmiyorlar.
Söyledikleri tehlikeler elbette var. Anlaşmaların riskleri zaten ön kabul içerir. Kaldı ki Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Putin'in ilk açıklamalarında da provokasyonlara dikkat çekildi. Bu, terör örgütleri olabileceği gibi devletler de olabilirdi. Dolayısıyla bu provokasyonlara karşı Türk-Rus birliklerinin birlikte görev alması anlaşmanın en kritik maddesiydi kuşkusuz. Diğer maddeler ancak bu güven zemini üzerinden hayata geçirilecekti. Dolayısıyla her iki liderin anlaştıkları mutabakat metninde anlaşmanın bizatihi kendisini güvene alacak maddelerin olması önemliydi.
RUSYA VE TÜRKİYE'NİN ETKİLİ OLMASINDAN RAHATSIZLAR
Gelelim özellikle Avrupa medyasının neden böyle davrandıklarına?
Açıkçası bunun sayısız sebebi olabilir.
Söz konusu Avrupa ülkelerinin Suriye'de yeterince aktif olamadıkları ve Astana sürecinin daha da güçlendiği gibi hususlar da eklenebilir bunlara. Her ülkenin ayrı hesabını tek tek değerlendirebileceğiniz gibi toplu bir yaklaşımın da olabileceğini düşünebilirsiniz.
Ancak önemli olan konu şu.
ERDOĞAN'IN KARARLI DURUŞUNA DESTEK VERMEK GEREKİR
Özellikle Batılı liderlerin Soçi mutabakatı konusundaki olumlu tavırları, ilettikleri tebrikler, alkışlar yeterli değil. Türkiye'nin sevgi gösterilerine, alkışlara ihtiyacı yok. Aynı şekilde İdlib'in de bunlara ihtiyacı yok. Biz, esas olarak bu ülkelerin barış için Türkiye'nin ve özellikle Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın arkasında durmalarını bekliyoruz.
Eğer gerçekten de samimi olarak yada çıkarları gereği İdlib konusunda birşeyler yapmak istiyorlarsa; Tahran'da çözüm için sonuna kadar ısrar eden ve Soçi'de yüzyıllık bir felakati durduran Erdoğan'ın bu kararlılığına destek verirler. Böylece Soçi'de alınan kararların uygulanması konusunda uluslararası bir baskı oluşur.
Önümüzdeki hafta BM Genel Kurulu'na katılacak Cumhurbaşkanı Erdoğan'a verecekleri destek, barış için ve Suriyeliler için anlamlı ve rasyonel bir destek olabilir. Bunun dışındaki süslü cümleler Suriye'de nefessiz kalan çocuklar, anneler ve babalar için bir şey ifade etmiyor.